13 Haziran 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/16 DIŞ HABERLER 5L AUUblUS KÖRFEZ KRİZİ...KOKFEZ KRİZt... KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖI BAKANLAR KURULU İLE DIŞİŞLERİFARKLIGÖRÜŞLERDE Ankara Irak'ın talebini tartışıyorBaşta Işın Çelebi, Güneş Taner ve Halil Şıvgın olmak üzere bazı bakanlar, Irak'a ilaç verilmesinde BM kararları açısından bir sakınca olmadığını savunuyorlar. Dışişleri Bakanlığı ise "mama ve ilaç konusundaki kararın, uluslararası görüşbirliği olmadan verilmemesi" konusunda duyarlılık gösterilmesini istiyor. Bakanlar Kurulu şimdilik Körfez'e asker gönderilmesinden yana değil. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Irak'a çocuk raaması ve ilaç gönderilraesi istemi, Ankara'da görüş ayrıhkları yarattı. Bu isterae verilecek karşıhğın Birleşmiş Mil- letler (BM) Güvenlik Konseyi'nin 661 sayı- h kararının incelenmesi ve gerekli iç ve dış değerlendirmelerin yapılmasından sonra ke- sinleştirilmesi gorüşü ağırlık kazarurken so- runun yalnızca Turkiye'nin vereceği karara değil, uluslararası eğilime bağlı yonleri ol- duğu da ıfade edildi. Devlet Bakanı Işın Çe- ANKARA îran'la petrol pazarlığıBugün Türkiye'ye gelecek olan İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Alaeddin Burucerdi'nin temasları sırasında, iki ülke arasındaki petrol anlaşmasının yenilenmesi bekleniyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — tran Dışişleri Bakan Yardımcısı Alaeddin Buru- cerdi, Irak boru hattından pompalamanın durdurulmasıyla doğan petrol açığının ka- patılmasına yönelik görüşmelerde bulun- mak uzere bugün Türkiye'ye geliyor. Bu- rucerdi'nin ziyareti sırasında iki ülke ara- sındaki Petrol Anlaşması'nın yenilenmesi de bekleniyor. İran Dışişleri Bakan Yardım- cısı ile yapılacak göruşmelerde Körfez kri- zinin içine girdiği 'sabit gerginlik ortamına" ilişkin göruş alışverisinde de hulunulacak. Dışişleri Bakanı Ali Bozer'in iki hafta ön- ce Tahran'a yaptığı ziyarette alınan ikili is- tişareleri düzenli ve sık biçimde gerçekleş- tirme kararı, Burucerdi'nin gelişiyle uygu- lamaya konulmuş oluyor. Burucerdi, dört gün sürecek ziyareıi sırasında Cumhurbaş- kanı Turgut Özal \e diğer üst düzey yetki- lilerle yapacağı temaslarda, Tahran-ABD, son durum değerlendirmesini aktaracak.ı Burucerdi'nin Cumhurbaşkanı özal'a, lran Cumhurbaşkanı Haşemi Rafsancani'nin "sözlü" mesajını getirmesi de bekleniyor. Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Körfez krizi- nin askeri bir çatışmaya yol açmaksızın "durgun bir seyir" izlemesi halinde bolge- deki Amerikan gücunün varhğını uzun sü- re devam ettirebileceğini ifade ediyorlar. Tahran'ın bu olasılıktan duyduğu rahatsız- hğı ammsatan yetkililere göre Rafsancani'- den Özal'a gelecek mesajda bu rahatsızlık dile getirilecek ve soruna Ortadoğu ülkele- rinin katılımıyla yapılacak bir konferans- ta çözum aranması olasılığı üzerinde duru- labilecek. Alaeddin Burucerdi'nin Ankara'da yapa- cağı temasların ağırlığını oluşturması bek- lenen petrol konusunda ise Turkiye'nin Irak'tan ithalatın durdurulmasıyla ortaya çıkan açığı nasıl karşılayacağı kesinlik ka- zanacak. Irak'tan yapılan yılda 8 milyon tonluk petrolun İran, Suudi Arabistan ve Sovyetler Birliği tarafından karşılanması olasılığı bulunuyor. Devlet Bakanı Güneş Taner'in Suudi Arabistan yetkililerine yap- tığı "Llygun fiyatlarda petrol satın" öne- risıne olumsuz yanıt verilmesi sonrasında İran petrolü daha "ciddi" bir alternatif ola- rak belirdi. Yetkililer, İranlılarınTahran'- da Dışişleri Bakanı Ali Bozer'e "8 milyon tonluk açığın lıimunü kapatma" sözu ver- diklerini ve gelinen noktada İran petrolu- nun "tercih edilebilir" bazı yönleri oldu- ğunu ifade ediyorlar. İran'dan petrol alı- mı kesinleşirse bu, süresi bu ay sonu itiba- nyla dolan ikıli Petrol Anlaşması'run ge- nişletilmesi yoluyla gerçekleştirilecek. lebi başta olmak üzere bazı hükümet üye- lerinin "ilaç gönderilmesinden yana" tavır aldıklan öğrenilirken bazı kabine üyeleri ile Dışişleri Bakanhğı'nın üst düzey yetkilileri Çelebi'nin Habur sınırında yaptığı göruş- meyi eleştirdiler. Öte yandan Irak'ın yabancı diplomatlann eş ve çocuklarının bir uçak- la ulkelerine dönmesine izin vermek için yi- yecek ve ilaç yardımı koşulunu öne sürdü- ğü haberleri de sorunun "uluslararası bo- yutu"nu ön planaçıkardı. önceki gece Ba- Devlet Başkanı Işın Çelebi'nin. Habur sınırında yaptığı görüşme, bazı Kabine üyeleri ile Dışişleri Bakanhğı'nın üst düzey yetkilileri tarafından eleştirildi. Dışişleri çevreleri, Çelebi'nin Iraklı bakanla yaptığı görüşmenin, içinde bulunulan kritik ortamın gerektirdiği diplomatik incelikten yoksun olduğu görüşünü ileri sürdüler. Bakanlar Kurulu'nda Irak'ın talebinin yeniden incelenmesi kararlaştırıldı. F\ndık tartışması Habur'da Irak Petrol Bakanı Issam El Çelebi ile görüşen Devlet Bakanı Işın Çelebi'nin saat 21.3O*da toplan- tıya katılması ile sona erdi. Körfez krizine ilişkin gelişmeler görüşülürken önce Dışiş- leri Bakanı Ali Bozer, Şam-Amman ve Ka- hire'de yaptığı diplomatik temaslar hakkın- da bilgi verdi. Bozer, Suriye ve Mısır ile Turkiye'nin görüşü arasında "paralellikler olduğunn", Ürdün ile ise "küçük farkhlık- lar olduğunu" söyledi. Bozer, temaslan ko- kanlar Kurulu'nda ve dün çeşitli değerlen- dirme toplantılarında yapılan tartışmalar sonrasında, kararın önümüzdeki hafta için- de netleştirilmesi eğilimi ağırlık kazandı. Bakanlar Kunılu'nun Başbakan Yıldınm Akbulut başkanlığında yapılan ve yaklaşık 5.5 saat suren toplantısında önce Körfez kri- zi ile ilgili gelişmeler yerine, hükümetin fın- dık için uyguladığı fıyat politikası görüşul- du. "Fındık îiyatı" tartışması yaklaşık 1.5 saat sürdü. nusunda daha önce yaptığı açıklamalan yi- neledi. Devlet Bakanı Güneş Taner de Cumhur- başkanı Özal'ın temsilcisi olarak bölgede yaptığı temasları anlattı. Ardından Işın Çelebi de Iraklı bakan ile yaptığı görüşmeyi aktararak Irak'm ilaç ve çocuklar için gıda talebinde bulunduğunu bildirdi. Irak'a ilaç ve mama gönderilip gönderi- lemeyeceği değerlendirilirken bazı bakanlar öncelikle Çelebi'nin Iraklı Bakan ElÇelebi ile "diplomatik kurallar uvgulanmadan, du- nımunun duyariılığına özen gostermeksizin görüşmesini" dolaylı bir dille eleştirdiler. Bakanlann büyük bölümü gıda madde- si gönderilmesine karşı çıkarken ilaç gön- derilmesi konusunda değişik gorüşler ortaya atıldı. BM'nin ekonomik ambargo karan- run delinmemesi yönünde görüşbirliği sağ- KONUK YAZAR KÖRFEZ YOLUNDA — ABD Körfez'e her gün yeni birlik sevk etmeye devam ediyor. 101. Hava tndirme Birliği de yola çıktı. (Fotoğraf: AP) ABD BAŞKANI AMBARGO YÜKÜNÜN PAYLAŞILMASIN1tSTEDİ Bush'tanTürkiye'ye yardım çağrısıABD Başkanı Bush, Irak'a karşı uygulanan ambargodan en fazla zarar gören ülkelerin Türkiye ve Mısır olduğunu belirtti. Başkan Bush "Bizim yaklaşımımız ambargoya katılarak ekonomik anlamda zarar gören ülkelere yardım etmektir" dedi. Dış Haberler Servisi — ABD Başkanı ' George Bush, Körfez krizinın en büyük yü- kunü Türkiye ve Mısır'ın çektiğini belirte- rek, tüm dünyayı bu ülkelere yardım etme- ye çağırdı. Bush, "Bu ülkelere ekonomik yardım yapılması için bir plan hazırlanı>or. Sanayileşmiş ülkeler de bu konuda üstleri- ne düşeni yapmalıdır" dedi. Bush, Uİusal Güvenlik Kurulu toplantı- sından sonra Beyaz Saray'da bir basın top- lantısı düzenledi. CNN televizyonundan naklen yayınlanan basın toplantısında Bush, Irak'ın Kuveyt'i işgali ile Körfez'de ortaya çıkan gerginliğin, birçok ülke eko- nomisini olumsuz etkilediğini soyledi. Bush, şöyle konuştu: "Bizim yaklaşımımız, BM Güvenlik Konseyi'nin Irak'a karşı uygulanmasını is- tediği ambargo karanna katılarak bundan ekonomik anlamda zarar gören Ülkelere yardım etmektir. Irak'a karşı uygulanan ekonomik ambargodan en fazla zarar gö- ren ülkelerin başında Türkiye ve Mısır gel- mektedir. Bu ülkeler, ambargo ve artan pet- rol fiyatları nedeniyle ekonomik bir sıkın- tıya girdiler. Biz, bu ülkelere vardım edil- mesi için bir plan hazırlıyoruz." Yardırra ilişkin olarak Japonya, Güney Kore, Federal Almanya, Suudi Arabistan ve Irak tarafından yönetimden uzaklaştı- rılan Kuveyt Emirliği'ne "yük paylaşınu" çağrısında bulunduğunu kaydeden Bush, Ürdün'ün de Türkiye ve Mısır'ın ardından yardım edilecek ülkeler arasında bulundu- ğunu ifade etti. Bush, şunları söyledi: "Tüm dünya bu ülkelere yardım etmeli- dir. Irak'a karşı uygulanan ekonomik am- bargodan Türkiye, Mısır ve Ürdün'ün dı- şında Doğu Avrupa ülkeleri de zarar gör- mektedir. Birkaç gün içinde Dışişleri Ba- kanı James Baker ile Hazine Bakanı Nic- holos Brady, bu konuda Avrupa, Ortado- ğu ve Asya'da temaslarda bulunacaklar." Bush, Suudi Arabistan'daki ABD asker- lerinin, yalnızca bu ulkeyi olası bir Irak sal- dırısııu korumak amacıyla orada bulunduk- ları görüşünü yineleyerek, amaçlarının, Irak askerlerinin koşulsuz çekilmesi vc üev- rik Kuveyt yönetiminin yeniden işbaşına gelmesi olduğunu söyledi. Irak ve Kuveyt'te rehine olarak tutulan ABD'lilerin durumlanndan endişe duydu- ğunu da kaydeden ABD Başkanı Bush, "ancak, biç kimseye rehinelerin arkasına sığınarak, dış politikalannı sürdürme fır- satı tanımayacağız" dedi. Bush, bugün ya- pılacağı açıklanan Cuellar-Aziz gönişmesi konusunda "fazla iyimser" olmadığını da belirtti. Bush, soruna diplomatik yoldan çö- züm bulmak amacıyla gösterilen çabaları da memnunlukla karşıladığını bildirdi. Bush, daha sonra gazetecilerin çeşitli so- nılarıru yanıtladı. Basra Körfezi'nde bir sa- vaş olasılığının ne kadar guçlü olduğunun sorulması üzerine Bush, '"Bu tür soruya, Saddam Hüseyin'in ne yapacağını kestir- mek zor olduğu için kolayca yanıt verilemez" dedi. Bush, Saddam Hüseyin'- in, televizyonda rehinelerle birlikte görul- mesıne ilişkin bir soruya da, şu karşılığı verdi: "Saddam'ın göriintüsü çok kaba ve çok aptalcaydı. Saddam'ın göriintüsü benim için boş bir koltuktan ibaretti. Saddam, Amerikalılara içinde bulundugu dunımu görmeleri yönünde bir fırsat verdi. Ben de Irak halkının bizim durumumuzu görebil- melerini isterdim." Kestaneyi ateştençıkarma görevi PROF. BAHRİ SAVCI Ortadoğu mangalı, iyice tutuşmuş. Da- ha da harlanacağa benziyor, bir mucize ol- mazsa!... Bu mangalda iri kestaneler var: Amerika'nın, bolgedeki yönetimleri ve rejimleri kurtarma kestanesi: oradaki pet- rol kaynağmı, kendisine garantili gelmeyen ellere kaptırmama kestanesi... Amerika bu kestaneleri, ateşten çıkar- mak ister. Bu konuda, kendisi, kimi Batı- lılarla birlikte, fedakârlıklara giriyor. Fakat, jeopolitiğinden yararlanarak, Türkiye, hemen, ellerini ateşe sokup, kes- taneleri avuçlayabilse, yani bu sağlansa, bu iş erkenden, Batı'nın daha fazla çabasına yer kalmadan, "Bi temamiha el nihayet"e ulaşıverecek. Saddam'ın, bu "ateşte kestane oyunu"- ndaki rolünün de iler tutar yeri yok. Tutu- mu, bu tür sömürüye direnmeyi aşıp, ken- disini "saldırgan" durumuna soktu. Böylece işin içine Birleşmiş Milletler'in karışmasma neden oldu: Nerede dünya ba- nşı için nazik bir durum ve üstelik bir sal- dırı olursa, onu arıtlamanın başgörevlisi- baş işlev sahibi. Birleşmiş Milletlerdir. Bu yüzden Birleşmiş Milletler, bir saldırı ile bo- zulmuş, "uludararası banş hukuku"nu, ye- niden kurma yollarını arıyor. Türkiye'nin tavn Bu konuda, Turkiyemiz'in "nazik" bir durumu vardır. Ondan da, bir "nazik tavır" göstermesi gereği ortaya çıkar: tlk ilgililer ve daha doğrusu Birleşmiş Milletler, alternatif yollarla-alternatif yon- temlerle, alternatif sonuçlara giderken; A- Kerkük-Musul söylencelerine imrene- rek, kendine pay çıkarma tutkusunun tut- sağı bir "düşçfi" haline düşmeden; herkes- ten önce, kestaneleri, gönüllü olarak ateş- ten çıkarma "fedailiği" yapmadan; vanla- cak bir önleme, göteki Arap dünyasının katkılarından faziasım yerine getirmeye kalkmamak: B- Herhangi bir katkıyı, ancak kendi ka- pasitesinin boyutlan -oylumları- ve de, "na- zik durumu" ile orantılı bir derece ile sı- nırlı tutmak; C- Bölgede kurulacak düzenden, Türki- ye'nin, ekonomik-sosyal-siyasal dengeleri ve "temamiyeti" konularında, hiçbir "desavantage" doğmayacağının garantile- rini alarak, katkısını işletmek... Bu uyanıklı davranışın gerekçeleri Turkiye'nin bu işten kaçmadan, ama uyanıklı (müteyakkız) bir davranış göster- mesine, hem kendi anayasasında, hem de Birleşmiş hukukunda destek vardır. A- Uyanıklılığı. önce anayasa gerektirir: Anayasa, "savaş" konusunda Türkiye'ye, "hükümetin oldu bittili serüven atılımlarından" kurtarıcı bir "devlet egemenligi" kavramına sahiptir. "Savaş", temelde, bir "devlet eylemi"dir. Bu nite- leme dolayısıyla, "Meclisin munhasır" yet- kisi - görevi alanında, bir "munhasır egemenlik" eylemidir. (Madde 87). Bundan dolayı da "devir-tevkil-izin" konusu ola- maz. Savaş, ancak. Mechsın uyanıkiığına emanet edilmiştir. B- Lyanıkhk. aynca, çagdaş Türk kamu hukuku geregidir: Buna göre "savaş", dev- let egemenliğinin, onun arkasında, ulus ege- menliğinin, en büyük eylemidir, en buyük nişanesidir. Bu >oızden "savaş", hükümet politikası - hükümet takdiri - hükümet işlevi - hükü- met görevi dışında, bir devlet takdiri - bir devlet politikası - bir devlet eylemi olarak, bir "devlet egemenliği"nin uygulanmasıdır: Devlet başkanının, hükümet başkanının, kabinenin, Mflli Savunma Bakanı'nın, Ge- nelkurmay Başkanf nın yetkileri dışında ve üstünde, "Meclisin Munhasır yetkisi, görevi" olarak... C- Fakat, anayasanın bir de özel hükmü vardır (M.92). Buna gore Meclis, "savaş ilanı"na... (hükümete) izin verebilir. Bu hüküm, "savaş" ile "savaş ilam"nı, ayrı eylemler olarak görme eğiliminden do- ğuyor. "Öyle mi, değil mi" konusu, tartı- şılabilir, ama neyleyelim ki anayasa, bun- ları iki ayrı eylem görüyor. Yani anayasa, "savaş"ı, bir "devlet egemenligi" eylemi olarak, devri-tevkili-izni caiz olmayacak yolda, "Meclisin 'munhasır' yetkisi" kılıyor. Ama bu 92 ile de "savaş üanT'nı, (sanki), daha hafif bir eylem sayarak, onu kendisine izin verilebilir kılıyor. . "İzin'Mn, olmazsa olmaz koşulu. Burada, lütfen dikkat edilsin: Anayasa, (hükümeti) "savaş ilam"nda boş bırakmı- yor. "Savaş ilanını", bol keseden kullanı- labilecek, devredilmiş bir yetki olmaktan, hemen çıkanyor: tznin kullanımım, "mil- letlerarası hukukun meşru saydığı haT'le- re inhisar ettiriyor. Yani: — Meclis, milletlerarası hukukun meş- ru saydığı hallerde savaş ilanı yetkisi vere- bilir; — Hükümet de ancak böyle bir halin ol- duğu zaman, savaş halini ilan edebilir. Burada, pek nazik bir durum ortaya çı- kıyor: Millletlerarası hukukun meşru say- dığı halin var olduğunu kim takdir edecek? Bizimkilere bakarsan, "Tabii, bizim hü- kümet". Sanmıyorum: tktidarlara, "milletlerarası hukukça meşruiyet vardır" diyerek, kendi sübjektif takdirleri ile gerçekte, milletlera- rası hukuka da sığmayan, sübjektif fîili de- vinimlere geçme kapısını açar. Bir banş sis- temi, buna kapı açma ile değil, kapama ile kurulabilir. Bu konuyu çöcecek doktrinin yanıtı ha- zırdır. "MilletJerarası hukukun meşru say- dığı hali"; bu milletlerarası hukukun temel- deki "deyicia-söyleyicisi-formüle edicisi- yaratıcısı" olan Birleşmiş Milletler'in "biz- zat kendisi" saptar. Ve böyiece de üye dev- letlerin yerlerini - yükumlülüklerini, gene "bizzat" o belirtir. Üye devletler de ken- disine karşı harekete geçmenin "meşruluk kazandığı" o saldırgana karşı "savaş ilanını" yapar, yani "savaşıru" açar. (Bu arada, 92. maddeye göre, Cumhur- başkanının, silahlı kuvvetleri kullanması durumu da var, ama, bu da çok sınırlıdır: Meclisin tatilde olması - ani bir saldınya uğ- ramış olmak - savunma eyleminin, kaçınal- maz olması gibi.) Gerçekçi olmak gerekirse Bir tek tümce ile: Hem anayasaya göre, hem kamu huku- ku ilkesine göre; ne devlet başkanı, ne hü- kümet başkanı, ne kabine ne Genelkurmay başkanı, "izin" idi; "milletlerarası antlaş- ma gereği asker göndenne ya da kabul etme" idi gibi kurmacalar ile Türkiye'yi, savaş ilanına, silahlı kuvvetleri kullanma- ya götüremez. îstesek de istemesek de tek geçerli dunım şudur: Birleşmiş Milletler'in, oybirliği ile müeyyide uygulanmasında, Türkiye'ye de yukarıda gösterilen koşullar ve ölçütlerde bir yük düşmesidir. Bu arada, 92. maddeye dayanarak, "ant- laşma gereği silahlı angajmana girme" de bir kurmacadan ibaret kalır. Böyle bir an- gajman, oybirliği toplayamazsa, bir "yö- netimsel eylem" olarak kalır; bağlamaz herkesi. Şimdiki durum, ancak şudur: Kimi pet- rol duyarlısı Batılılar, bolgedeki petrol ya- rarlannı garantilemek istiyorlar. Bunun için de bolgedeki arkaik saltanatların egemen- liklerinin geri gelerek sürmesini, kuvvetlen- mesini istiyorlar. Burada, uluslararası bir hukuku bozan bir saldınnın silahlı angajmanlarla önlen- mesinde, oybirlikli bir uygulama yoktur. Bu nedenle, gönüllü olarak, "kestaneyi ateşten çıkarması" Türkiye'nin görevi, iş- levi, zorunluluğu değildir. Bu, ucu karakolda bitecek bir serüven olur: Yaşamsal savunma durumunun bu- lunmadığı bir savaşa girme serüveni... lanırken başta Işın Çelebi, Güneş Taner ve Halil Şıvgın olmak üzere bazı bakanlar ilaç gönderilmesinin BM kararı çerçevesinde "miimkün olduğunu" savundular. Ancak bu konuda somut bir karar verilmeyerek BM karannın yeniden incelenmesi ve konu- nun "değerlendirilmesi" eğilimi doğdu. Bu arada Devtet Bakanı Güneş Taner ve bazı bakanlar da asker gönderilmesinden yana görüş belirtti. Bunun üzerine Başba- kan Akbulut, "bu günlerde asker gönder- memize ne gerek var? Asker gönderirsek sonra komşulanmızJa Uişkilerimiz nasıl ola- cak? Bize saldırı olmadan asker gonderme- miz doğru mu" şeklinde bazı sorulan art arda sıraladı. Akbulut'un "isteksiz" dav- ranması üzerine konu uzun boylu tartışıl- madan kesildi ve bu konuda bir karar alınmadı. Akbulut, toplantı sonrasında TBMM'den yetki istenmesine, "şu anda ge- rek olmadığını, ama gerekirse konunun TBMM'ye götürüleceğini" soyledi. Bu açıklama, yetki istenmesi konusunun şim- dilik gündemden çıktığı ve bundan sonra Özal'ın tavnnın belirleyici olacağı şeklin- de yorumlandı. Bakanlardan görtişler De\ let Bakanı Güneş Taner, Cumhuriyet muhabirinin Irak'ın ilaç talebi konusundaki sorusunu yarutlarken "BM karan çerçeve- sinde hareket etmek lazım. Ama bence ilaç verilebilir" dedi. Taner, "BM karan uyann- ca ilaç verilmesi mümkün ise neden bunu veren ülke Türkiye olmasın" diye konuştu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fahret- tin Kurt ise aynı soruya, "Bence ambargo- nun delinmemesi lazım" karşılığıru verdi. Irak Petrol Bakanı ile göruşen Devlet Ba- kanı Çelebi de "Çocuklar için ilaç ve gıda maddesi gönderilmesinden yana olduğunu" dile getirdi. Çelebi'ye yönelttiğimiz sorular ile yanıtlan şÖ>Ie: "— Görüşmeye diplomatik kurallar uy- gulanmadan gittiginiz eleştirileri var. Sizce bu eleştiriler yerinde mi? ÇELEBt — Bence mühim olan milyon- da bir ihtimal bile olsa barışı yakalamak için bir şans yaratmaya çalışmak. Bu şans yarauhrsa dünya da Türkiye de çok kazançh çıkar. Bizim kararlanmız belli, BM ambar- gosu uygulanacak. Irak'ın Kuveyt'ten geri çekilmesi koşuluylabanş masası kurulup bir banş temin edilebilirse, bu milyonda bir ihtimal bile olsa bunu yakalamak için de- nemek gerek. — Sizce yöntemler önemli değil mi? ÇELEBt — Yöntemler de.. Başbakan ve Cumhurbaşkanı'nın bilgisi içinde yapılmış- tır. Yanımızda Dışişleri Bakanlığı'run en yet- kili genel müdurü var ve Bağdat'a büyükelçi tayin edilmiş. Yani Dışişleri'nden bağımsız bir iş değil. — Sizce Irak'a çocuklar için ilaç ve gıda gönderilmesi BM karan çerçevesinde mum- kun mü? ÇELEBt — Bence mümkün. Ben çocuk- laramama göndermenin de gerekli olduğu kanaaündeyim. Çocuklann savaşla ilgisi ne ki? — Bu görüşünüzü Iraklı bakana söyle- diniz mi? ÇELEBt — Evet, söyledim. Onlar zaten çocuk maması, çocuk sütü, ilaç falan iste- diler. Dedim ki "Bu konuda yardımcı olma- ya gayret edeceğim." — ENKA'nın halen Irak'la bulunan bin kadar işçisinin durumu nedir? Bunlann du- rumu da bir anlamda diğer Balılılann du- rumuna benzemiyor mu? ÇELEBt — Hayır. Onlar Bekme Bara- jı'nın yapılmasını, Türk firmanın devam et- mesini istiyorlar. Onlar, bunun savaşla il- gisi olmadığını söyluyorlar. Diğer Türkle- rin tamamı Türkiye'ye dönüyorlar. Bizim bu goruşmemizin onunla da bir irtibatı yok. Ama aynca Dışişleri'nden gelen arkadaşı- mız onların da geri gönderilmesini istedi!' DışUleri'nin görüşü Devlet Bakanı Işın Çelebi ile Irak Petrol Bakanı İssam El Çelebi arasındaki görüş- me konusunda "olumsuz" bazı düşünceler taşıyan Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, "ma- ma ve ilaç konusundaki kararın uluslara- rası görüşbirliği olmadan verilmemesi" ko- nusunda duyarlılık gösterilmesini istiyorlar. Bakanlığın bir üst düzey yetkilisi, Ankara- Bağdat diyalogunun kesilmesinden yana ol- madıklannı, ancak Çelebi-El Çelebi buluş- masının yapılış biçiminin içinde bulunulan kritik ortamın gerektirdiği diplomatik in- celikten yoksun olduğunu ifade etti. Aynı yetkili, Irak'ın taleplerinin bütün boyutla- nyla değerlendirilmesi ve diğer ülkelerin gö- ruşleri alınarak yanıtlanması gerektiğini de savundu. Dışişleri Bakanlığı'nda yapılan son değer- lendirmelerde bu konuda üzerinde anlaşı- lan gorüşler şöyle özetlenebilir: "Irak'ın taiebine bütün BM üyeleri ku- lak kabartmalıdır. Irak'ta gerçekten acil du- rum söz konusu ise bu gerekirse Kızılhaç- Kızılay gibi kuruluşlann denetimiyle sap~ tanır ve o zaman miktarı ve biçimi BM Gü- venlik Konseyi tarafından belirlenecek çer- çevede yardım yapılır. Ancak bu olmadan, Türkiye'nin tek başına hareket etmesi ve ekonomik yaptınmlann etki göstermeye başladığı anda ilk yardırada bulunan ülke olması doğru değildir." BM kararı Bakanlar Kurulu'nda Irak'ın talebi değer- lendirilirken goz öminde bulundurulan BM Güvenlik Konseyi kararının ilgili bölümün- de özetle şöyle deniliyor: "• Tüm BM üyeleri, ilaç ve gıda gibi in- sani zorunluluklar dışında, her türlü silah ya da mal ve raaddelerin satış ve nakliyesi- ne izin vermeyecekler. • Irak ve Kuveyt'e insani amaçlar dışın- da, ticari, sanayi mallannın ikmali >^pılma- yacak, ekonomik yardımda bulunulmaya- cak ve topraklannı kullandırmayacaklar." Asker gönderme yetkisi Son günlerde kamuoyunun gündeminde yer alan ve Cumhurbaşkanı ile Başbakan- ın farklı göruşler paylaştığı belirtilen "Kör- fez'e asker gönderilmesi için TBMM'den yelki alınması" konusu Bakanlar Kurulu ıoplantısı gündeminde yer almadı. Yetki ko- nusuna kısaca değinilirken Körfez'e "asker gönderilmesini gerektiren bir politik duru- mun mevcui olmadıgı" eğiliminin bakan- lann irûğu tarafından benimsendiği ortaya çıktı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle