01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 PAZAR YAZILARI 26 AĞUSTOS 1990 MidiWden Sen yolcu, ben hancıAdamın adı Angelos Kekos. Türk olduğumu anlayınca sokağa çıkıp Türkçe bilen birilerini arıyor. Kimse yok, mecburen işaretle konuşacağız. Duvarlarda hiç boş yer yok. Tezgâhın bütün arkası, onun yan tarafı tavana kadar uzo şişeleriyle dolu. Şişelerin olmadığı yerde kimi meyhane müşterilerinin, çıplak kadınlann fotoğrafları ve sarılı kırmızıh kâğıtlara yazılmış yazılar. REFİK DLRBAŞ MİTtLİNİ-MidıIli'nin "baş kenti" Mitili'nin deniz- den uzağa düşmüş. ama yosun kokulu bır sokağı Gianareli. Sokağın ucundabır küçük mey- hane ve içinde küçük biradam. Küçük lezgâhın arkasında kü- çük kadehiylc uzosunu yudum- luyor. bir yandan da küçük bir tabağa karpuzdilimliyor. Tezgâhın önündeki küçük masada küçük uzo şişesini aç- mış servis bekliyoruz. Çünkü is- tediğimiz hiçbir şeyi vermedi küçük adam. servisi kendisi ya- pacak. Önce bır küçük tabakta üzerı hafif zeytınyağlı beyaz peynir gctiriyor. ardından üç dı- İim patlıcan kızartması... Peynir bitmek üzere.. Soslu patates kı- zartması. Bu arada kapı önünde oturan yalnız adama bir salata- lığındörttebirini... Adamın adı Angelos Kekos. Türk olduğumu anlayınca so- kağa çıkıp Türkçe bilen bırinı arıyor. Kimse yok. Mecburen işaretle konuşacağız. Küçuk uzo şişeleri bittıkçe yi- ne küçük mezeler. Masayı boş bırakmak yok. Küçük bir ta- bakta sıcak pilaki. Alevde pişiri- len küçük balıklar... Duvarlarda hıç boş yer yok. Tezgâhın bütün arkası. onun yan tarafı tavana kadar uzo şişe- leriyle dolu. Şişelerin olmadığı yerlerde kimi meyhane müşteri- lerinin, çıplak kadınlann fotoğ- raflan ve sarılı , kırmızıh kar- tonlara yazılmış yazılar... •Gorbaçov'un kalın bir tahta çerçevede gülen yüzü... Yanın- da yine bir çerçevede çıplak bir kadının fotoğrafı. Gorba- çov"un fotoğrafının bulundu- ğu duvarın yanındaki duvarda Karl Marv'ın oldukça büyük bir fotoğrafı... Angelos Kekos lam 41 yıldır mcyhancyi çalıştmyor. Babası da bu meyhaneyi çalıştırmış. Bir çerçev e içinde fotoğraflan alt al- taduruyorkapınınyanında. Küçük kadchini alıp masanın kcnarına ılışıyor. Arada bir kal- kıp ince bır dilim kapruz kesi- yor ve dilı döndüğünce anlat- mayaçalışıyor. 1959 yılında "Demokrat" adında bır gazele çıkarmış. bır çekmeceden o gazeteyi alıp gelı- yor. adını gösteriyor. Sonra ço- raplarmı çıkanp ayak tırnakla- nnı... "Baba Karaınanlis söktü bunlan" dıyor. tki ayağında da hiçtımakkalmamış... Anahıarlığmda beyaz mıne üzenneorak-çekiçişareti. Güle- rek anahtarlığı sallıyor. Birsiga- ra uzatıyor ve"ınuhUr"çakma- ğı ile yakıyor. "Çakmakları de- ğişelim" diyorum benim "mnh- tar" çakmağımı uzatarak Ka- fasını sallıyor hayır anlamında. Bir orak-çekiç de çakmağın al- tında çünkü.. Duvardaki yazıları gösteriyo- rum. Kolumdan tutup kaldın- yor. Birlikte yazılan okumava çalışıyoruz."Bu Exax"diyo ardından Türkçesini söylüyor: "F.lhak. Kimilerinin ise yalnız Türkçesini: "Sen yolcu, ben han- cı." Kapının yanındaki adam he- sabını ödeyip çıkıyor, karşı ma- sada oturan iki kişi de... Bizden başka bir kişi kaldı, o da kahehı- ni alıp masanın ucuna ilışiyor. Uzo şişelerinin dibı görünmek üzere. Hesabı istiyoruz. "Ne he- sabı" diyor. hesap gelmediğı gı- bi masaya üç orta uzo şişesi ko- nuyor. Bu uzolar da armağanı aynca... "Bugiin vakit gecti, bir şey ik- ram edemedim, yarın bekieriın" dıye konuşuyor. Denizın kokusu kapının önünde. Osmanlı döneminden kalma çeşmenin suyu ne zaman- dır kesik bilinmez ama yosun kokulu bir rüzgâr serinliğini saçlanmızın ucuna bırakarak gecenin karanhğına kanşıyor. Aşağıda limanda, Koundou- riotou caddesındeki kahvelerde oturan ınsanların kahkahalan gökyüzündeki bembeyazbiryıl- dızdan meyhanenin puslu cam- lanna vuruyor. Kekos'tan adresini istiyo- rum. "Cafe Langada dlye yaz ye- ter" diyor. "mektubun bcni bu- lur." Yann akşam güzel masalar hazırlayacak ama. duvarda yaz- dığı gibi ben yolcu, ohancı... Türkçesini: "Sen yolcu, ben hancı." Kim bilir daha ne zaman yo- lumdüşerohana... Palma De Mattorca'dan Mağarada klasik müzik ÜSTÜNAKMEN PALV1E DE MALLORCA - Adanın lıman kentini tepc- densüzenBellverKalesi'nindu- varlan çok ıvi korunrriasina karşın kuleleri. kalkan biçimin- deki mazgal gediklerinin bir kısmı sanki yeniden yapılmış. Hendekler. altın renklı papat- yalurladolu.Turistlerkenti kuş bakışı seyrederlerken hayranlık ünlemleri koyuveriyorlar. Yol- lar palmiyclerle \e alabildiğinc çiçeklerle dolu. Renkler öylesi- nc parlak. öylesine birbirine ka- nşıyorki bakmaktan yorulup bıkmayan gözler yine de hepsi- nı kavrayamıyor. Porto Crısto'daki karstik özciliklı "Drach" (Ejdcr) diye anılan nıağara da turisllerın ilgi- sini çekmekte. Binlerce yıl önce kireçtaşı vc mermerdu\arların- ddki çatlaklardan. denızin dal- gaları ile şüzcy sularının aşın- dırması sonucu oluşan bu kocaman kovuğu görmeye oto- büsler dolusu turist geliyor. Akıllıea ışıklandırılmı$ mağara- da fotoğraf ya da film çekmek "yasak". Flaş görünce görevli- lcr makmelerc saldırıyor. Gcl- gelelim ne patlayan flaşların nc de makinc kovalamanın sonu gclmekte. Yer kabuğu katman- larının yer yüzeyinc dik durum- da bulunması. yu/cy sularının mağaraya sızmasını kolaylaştır- dıpındans.trkılvedikiller bolca AtincCdan Mini etek iik çıktığı yıllardan beri erkeklerin ilgi odagı oldu. İşte 1966'da Londra'dan bir görüntü. Faris'ten Mini eteğin çağrısıYürürken dizin biraz üstünde duran, oturunca hafif sıynlan bir eteğe, eteğin gizlediği bacaklarakimingözütakılmazki... Ama etek boyu kalçanın birkaç santim altında olunca işin ölçüsü kaçıyor. Röntgenlenecek bir şey yok. Çünkü zaten her şey ortada. Müzik tükendikçe yenileniyor. RavePin Bolerosu, Beethoven'ın Ay Işığı Sonatı...Serin karanlıkta, ürkütücü sarkıt ve dikitlerin arasında tedirginlikler, kuşkular, kaygılar bir anda yok oluyor. Dışanda ağustos ve gerçek yaşam. Akdeniz'i sorarsanız Mallorca'nın kıyılarını şıpır şıpır yalamakta. oluşmuş. Mağaranın dibınde ise bir gö- lel var. Kcnarına bir "amfite- atr'"oturtmuş!ar. "Fotoğrafma- kinesi diişmanr görcvliler aynı scrt yüz hatlan ile turıstleri am- fıteatra yerleştinyorlar. S:ralar dolunca ışıklar yavaştan karar- maya başlıyor. Göletin sağ ya- nından. kayalarınarasındanin- ecden bir müzik yayılmakta: Albinoni'nin "Adagio" su bu. Derkcn kenarları ampullerle donanımlı bir sandal çıkıyor. Ardından bir tane daha. Sonra bir daha. Üç kayığın kürekleri iıp tıp değiyor suya. Öndekinde org var. Sıyah giysili "orgist'in karanhktaclleriparlıyor. Arka- dakinde kemanlar coşmakta. Üçüncü sandalda viyolonsel. dört kirişiiletimpaniyegösteriş yapıyor. Müzik tükendikçe yenileni- yor: Ravel'in"*Bolcrosu"su. Be- ethoven'ın "Ay Işığı Sonatr... Bedenlcrde olağanüstü bir gü- cün etkısıyle bütün yaşam "kuv- »etleri" dazara-dazar çalışmaya başlamakta. Scrin karanlıkta. ürkütücü sarkıt ve dikitlerin arasında tedirginlikler. kuşku- lar, kaygılarbirandayok oluve- riyor. Sandallarküçük turlannı bilırip laş kitlcsinin ardında yi- tiyor. Müzikdckalmıyor. Dışa- nda Ağustos ve gerçek yaşam. Akdeniz'i sorarsanı?. Mal- lorca'nın kayalarını $apır şupur yalamakta. tSMETBERKAN PARİS-Henüz Londra'da ydık ve bir iki gün sonra Pa- ris'e geçecektik. "Yeter artık" dedi. "Bir süre için kadın bacağı görmek istemiyorum." Kastettıği. tngilizlerin. her lürlü ölçünün ve modanın öte- sindegiymekteısrarettıklerimi- ninin minisi eteklerdi. Dünya- nın hiçbir ülkesinde ortalama etek boyu bu kadar kısa, ortala- ma bacak uzunluğu da bu ka- dar uzundeğildirherhalde. Güzel ve bıçimli bacakiar. tombulca bacakiar. düpedüz şişman bacakiar. çarpık bacak- iar. hafif aksayan bacakiar, ya- ra ızli bacakiar, kıllı bacakiar. ağdadan henüz çıkmış bacak- iar... Kışın işin kolayı var. Hava soğuk olduğu için bu bacakların büyük bir çoğunluğu ceşit çeşit yünlü külotlu çoraplann içıne , giriyor. Ama yazın ? Hele hava son 50 yılın rekorlannı zorlaya- cakkadarısınmışsa... Hiçşansı- nız yok bu bacak çeşıtliliğinin içinde boğulacaksınız. Nedense bızTürkler. özellikle de erkek Türkler mini eteği cin sel bır çağn olarak algılıyoruz. Söz konusu olan. loplumsal bir röntgencilik. Yürürken dizin bi- raz üstünde gibi duran, oturun- ca hafıfçe sıynlan bir eteğe, ete- ğin gizlediği bacaklara kimin gözü takılmaz ki... Ama etek boyu Londra'daki gibi kalça- nın ancak birkaç santim altında olunca işin ölçüsü kaçıveriyor. Röntgenlenecek birşey yok, çünküzaten her şey ortada. İngilizler rüküşlükleriyle ün- lüdür. Etek boyu da bu rüküşlü- ğün birparcası aslında. Dünye- vi şeylerleilgileri pek yokmuş gi- bi yapar İngilizler. Beğenilmek. beğenilirken cinselliği hafıfçe kullanmak sanki ayıp bir şeydir. Ve belki giyimlerinın zevksiz- liğinden. belki makyajlarının iticilığinden ve belki de başka nedenlerden ötürü. Londra so- kaklarının "metrekare başına güzel kadın oranı" oldukça du- şüktür. Güzel olmadıklanndan mı? Yo. hayır. Güzelliği göster- mek istemediklerinden-belki de gösteremediklerınden. Ama Paris öyle mi? Sokaklar- da gün boyu avarelik etseniz. akşama dünyanın en güzel ka- dınlannın Paris"te yaşadığını dü|ünmeyebaşlarsınız. Cnlü Fransız reklamcı Jacqu- es Seguela, AfA Yayınla- n'ndan çıkan n Yarın Daha Çok Star Olacak" adlı kitabın- dabir bölümü de Brigitte Bar- dot'ya ayırmış. Bardot"nun kadın özgürlüğünün bir simgesi olduğunu anlaıan Seguela, "O, erkekleri kendi silahlarıyla \ur- du. Kadınlara cinselliğin erkek- lere karşı nasıl kullanılabileceği- ni öğrettr diyor. Anlaşılan Parisli kadınlar Bardofdan aldıklan dersi çok lyi öğrenmişler. Paris dişi bır şe- hir. Dünya.oradakadınlannet- rafında dönüyor. Bütün erkekler. gördükleri bütün kadınlara bır biçimde ası- lıyorlar. Bu, ya laf atma şeklin- de oluyor ya beğendiğini belli etme ya da düstursuz yanaşıp masasına oturup konuşma. Ka- dınlar da bunu rahatsız edici bulmuyor, hatta zevk alıyorlar. Kuşkusuz. cinsel saldınlann hoş karşılanacağı anlamına gel- miyorbu. Paris'in sırn nedir? Neden bu kent insanlan sarar kuşatır vebirdahabırakmaz?Nedenbu kent yüzyılı aşkın bir süredir A\ rupa'nın merkezidir? Paris, yaşamasını bilen bir şe- hirdir. Yukandakı sorulann tek yanıtı bu. Paris'in yaşam bilgi- si de. aynı anda hem maço hem de çok dişi bir kent olabilmesin- denileri geliyor. Orası. dünyanın bütün güzel kadınlarının başkenti. Dünya- nın en sevimli maçolannın da... Birlikte çok iyi geçinip gidiyor- lar. SAYIN DOKTOR VE ECZACILARIN DİKKATİNE PEPTİK ÜLSER TEDAVİSİNDE H2 - RESEPTÖR ANTAGONİSTİ Pepddiri(famotidin, MSD) 40 mq 15 tablet ve 20 mq 30 tablet Blister Ambalajlarda Piyasaya Sunulmuştur. İhbar 'işletme'siYunanistan'da geliştirilen Amerikanvari anti- " terör yöntemlerinden biri de 170 no'lu telefon numarası. Bu numarayı çevirenler terör eylemlerini ihbar ediyor. Ama şimdiye kadar bu numarayı çevirenlerden hiçbiri 'gırgır' geçmeden edememiş. STELYO BERBERAKİS ATİNA - Yunanistan'da te- rör eylemlerinin önlenmesi amacıvla Amerikanvari bir sis- lem geliştirildi. Atina'daki ABD Büyükelçilığı'nde görevli anti-terör uzmanı görevlilerin "tavsiyesi" üzennehareketege- çen hükümet. Kamu Düzenı Ba- kanlığı'nı derhal harekete geçır- dı. Kamu Düzeni Bakanlığı da sırasıyla gızlı istıhbarat (KYP) servisi ile güvenlik kuvvetlerine hizmet eden her bir kuruluş ve şubeyı haberdarettı... Amerika- lılar, 17 Kasım adlı ünlü terör örgütünün elemanlannı yaka- ldtmak için ihbar edene "500. milyon dolar mükâfaf 1 veriyor- du. Ancak bu yöntem sonuçsuz kalınca başka yöntemler aran- mayabaşlandı. Bunlardanyürürlüğegirenbı- ri. Yunan telefon şirketi OTE'ye bağlanan "170" no'lu numara. Bu numarayı çevirenlerin, teo- nk olarak terör eylemlerini ih- bar etmesi gerekiyor. Ama as- lında 170 no'lu telefonu bugüne kadar çevirmiş olanlardan hiç- bıri "gırgır geçmeden" edeme- miş; ö\ le ki 170 no'lu anti-terör servisinin, kurulmasının üzerin- den daha bir hafta bile geçme- den. şimdi kapatılması düşünü- lüyor. 170 nolu telefon servisin- den sorumlu terör uzmanlan. "asılsız bilgi ahnaktan" bıkmış usanmış vaziyetteler. Son mo- del elektronik cihazlarla dona- tılmış olan bu hizmete gelen her bir bilgi, ilk önce kompütürlere işleniyor. Daha sonra emniyet amirliğine ve KYP'ye haber ve- riliyor. Aynı anda polisin "Hızır Servisi" harekete geçiyor ve "bilgi ^erilen" yere giderek veri- len bılginin "doğru olup olmadı- ğı"nı saptamak için soruşturma yapıyor. Ve sonuç olarak veri- len bilginın her zaman olduğu gibi "asılsız"olduğu anlaşılıyor. Servis sorumluları. 170 numa- rayı çeviren kisilerin büyük bir çoğunluğunun "işi gücü olma- yan"lardan oluştuğuna inanı- yor. Bunlardan bazısının ise bir arkadaşını ya da bir tanıdığını "işletmek" için 17 no'lu telefona "ihbar"ettiğinedikkatçekiyor. Ömeğin, "ihoarcı", 170 no'ya cevap veren uzmana "..Bakınız çok ciddi söylüyorum, şu adrestc şüphekndiğim bir kişi var. Daha dün akşam kendisini eiinde bö- yük ve ağır bir torbayla e>ine gi- rerken gördüm. Torbanın ağzın- dan da uzun bir kablo sarkıyor- du. Bomba olabileceğinden şüp- heteniyonım" dıyor ve polisin hızır servisi hemen verilen adre- se gidiyor. Ama nafile, adrese gidildığinde "ihbann" yine "gır- gır" olduğu anlaşılıyor. ' Bu ve bunun gibi gündeonlar- ca telefon ihbarlan alan uzman- lar, bütün polis gücünü nerdey- se böyle "vakaJara" gönder- mekten nefes alamıyor. "Bu gi- bi ihbaıiara polisi göndermek bir türlü, göndermemek bir tfirlâ" diyorlar. "Yabirdoğnıysa"şüp- hesi içinde kıvranan terör uz- manlan, söz konusu "işletme ib- barlanm" Kamu Düzeni Ba- kanlığı'na "ihbar" etmeye baş- ladı.. Bu durum şimdi Yunan gazeıelcrinde de işleniyor. Bazı gazeteler daha da ileriye giderek 170 no'lu s ervisin aslında **te- rör ihbanyla" ilgisi olmadığını, ancak vatandaşlann "fisleiune- sini" öngördüğünü öne sürü- yor. Kamu Düzeni Bakanlığı da "170'in aslında fazla bir işe yara- madığını" açıklamak zorunda kaldı. Ama Almanya'da "B«- den Mainhor ve halya'da "Kı- zıl Tugaylar"ın "söknbnesi" için bu tür telefon servislerinin yar- dımcı olduğuna inanan Kamu Düzeni Bakaniığı. vatandaşlars bu gibi "ciddi" konularda daha "ciddi ve bilinçli hareket etmeie- ri" için çağrıda bulunuyor... Kopenhag'dan Güvenli sekste lastik boyutuAIDS'e ahlaki kavramların ışığında yaklaşanların 'insanoğlu kendine gel' vaazlarına karşılık, kimilerine göre AIDS'in yarattığı tek değişiklik, ilişkilere giren lastik. Güvenli seksin 90'lı yıllardaki sloganı: 'Mastürbasyon güzel şeydir.' MSD MERCK SHARP& DOHME MERCK & CO., INC. lisansı ile FAKOILAÇLAR! A.Ş. Büyükdere Cad. 205 Levent 80650 İSTANBUL FERRUH YILMAZ KOPENHAG - 80'lerin cin- selliği AIDSdamgasını taşıdı. Entelektüeller AIDS'i postmo- dern toplumunun göstergelerin- den biri olarak algıladılar. AIDS'e neden olan HIV virüsü ne ülke sının tanıyor ne ırk' ne din ne de ahlaki kavram. AIDS smır tanımaz postmodem top- lumun bir sonucu olduğu ka- dar. onun bır göstergesi de aynı zamanda. 80'liyıllarAIDS "iaçıklama- ya insan kavrayışının sınırlan ıçine almaya yönelik çabalarla geçti. Bu cabaların başında hiç kuşkusuz AJDS'ı "ahlaki" sınırlar içerisınde kavramaya yönelik açıklamalar geliyor. Bu çabalann en iyi örneklerinden biri zamanınönde gelen "özgür seks" savunuculanndan Dani- markalı kadın yazar Suzanna Brögger'in. AIDS'i insanın ah- laki değerlerini yeniden keşfet- mesi ve cinselliğe çeki-düzen vermesi için bir '"uyan" olarak nitelendirmesi. Brögger bir sü- redir. "çocuk bezi yıkamanın" erdemlerini keşfetmekle meş- gul. Brögger gibi AIDS'e ahlaki kavramlann ışığında yaklaşan- ların "insanoğlu kendine gel" va- azlarına karşılık. AIDS'in ahla- ki kavramlarda yarattığı deği- şiklik tartışma götürür bir dü- zeyde. Çünkü başka bir görüşe göre AIDS'in yarattığı tek deği- şiklik. ilişkilere "lastik" boyu- tunun katılmasından îbaret. Devlel elıyle yürütülen AIDS kampanyalan da bu nedenle so- runa ahlaki sınırlar içinde yak- laşnıak yerine. varolan gerçek- likten yola çıkmayı tercih edi- yor. Bu yüzden de '"gihenlli seks"e yönelik AIDS kampan- yalannın tcmel taşını "lastik kullanm" çağrıları oluşturuyor. Bu anlamda 80'li yıllann cinsel- liğıni bclirlcycnin lastik unsuru olduğu söylenebilir. 80'lı y ıllardaki iastik unsu- ruyla sınırlı güvenli scks seçımi- nin 9O'lı yıllarda giderek kendi başına cinsel tarza yöneldiğ ıd- dia edilebilir. Güvenli seks, 9O'lı yıllann postmodernizmi- ne cşdüşcn bir gelişim gösteri- yor. Artık 90'Iı yıllann sloganı "mastürbasyon". Tabi ki mas- türbasyon yeni ortaya çıkan bir cinsel tatmin değil. Yeni olan. mastürbasyonun postmodern biçimlere bürünmesi ve buna bağlı olarak ahlaki çerçevesin- den anndınlması. Norveçliler AIDS kampanyalannda artık, "mastörbasyon, sağlıklı sekstir" diyorlar. İsveç'teki afışlerde, "Att nınka ar harligt" yazıyor, yanı "mastürbasyon güzel bir şeydir." Saadece AIDS afişlerinde de- ğil, gazete ve dergilerde sık sık mastürbasyonun ne kadar sağ- lıklı bir şey olduğuna ilişkin ya- zılar. bu konudaki araştırmal- larla dolu. Hıristiyan ahlaka göre bütün kötülüklerin kayna- ğı olarak görülen mastürbas- yon, ahlaki boyutlarından ann- dırılarak postmodern çağın kurtancılanndan birine dönüş- tü. Yani mastürbasyon, artık bi- zim bildiğimiz kimse görmeden gizlice yapılan bir şey değil. AIDS 'in sonucu güvenli seks tarzı olarak yeniden keşfedilen mastürbasyonun 90"lı yıllarda- ki en önemli yanı kolektif bir özeilik kazanmış olması. Mas- türbasyon. doğrudan cinsel iliş- kinin yerine konulduğu ölçüde kolektiflleşiyor, çok kişinin bir arada yaptığı bir eyleme dönü- şüyor. Kolektif bir cinsel eyle- min en uygun ortamını da özel telefon ve bilgisayar hatlan oluşturuyor. 90'ıninsanı AIDS korkusuyla giderek zil zurna bir gecenin ardından tek gecelik bir ilışki yerine. daha güvenlikli anonim bir ilişkiyi seciyor. Giderek yaygınlaşan bu eği- lim, AIDS korkusuyla bilinme- yen tensel ilişkilere girmekten korkanlar, tensellıği bırakıp ilişkiyi sürdürmeye devam edi- yorlar. Telefon ve bilgisayar aracılığıyla anonimite sağlandı- ğını ölçüde de ahlaki sınırlar bi- raz daha ortadan kalkıyor. İşte Hıristiyan çağın öcüsü mastür- basyonun, devlet eliyle kutsan- mış bir cinselliğe dönüştürül- mesı bu anlamda AIDS'li po stmodcrn çağa en uygun ilişki biçimlerinden biri olarak orta- ya çıkıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle