Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ
L İ Y A Ş A M
20 TEMMUZ 1990
GÜ N DÜ Z İMŞİR
Evde, işte, trafıkte, gündelik hayatın neredeyse her alanında onun tehditi alîındayaşıyoruz
Dikkat! Stresgeliyorum demezÖUHUŞ Yaşannmızda, hekimlik
uygulamasında ve bilimsel alanda son
zamanlarda sıkça kullamlmakta. Baştnda ağrt,
kalbinde çarpmtı, lansiyonunda yükselme,
midesinde yanma, nefesinde daralma, endişe,
sıkınn, tedirginlik, uykusuzluk hisseden
hemen herkes, "strestendir" demekte.
Çağtmızda birçok ülkede pek çok hastalık
strese bağlanmaktadır. Durmadan çalışan,
beklentiler içinde olan, başanh olmak, zengin
olmak için çırpınan insanlar, sürekli endişe,
sıkıntı, Ofke ile günlük yaşantılanm
sırtlannda bir yük olarak taşıyorlar. Dahası
stres sözcüğü artık günlük yaşam için trafık
kargaşasından, öfkeli müşteriye ve aile
tartışmalanna kadar her alanda etkisini
sürdürüyor. Stres olgusu artık çalışan insana
göre aşın çalışma, işadamlarma göre işlerinin
kötüye gitmesi, yönetkiye göre çahşanlannm
tembelliği, işçiye göre patronunun baskısı,
öğrenciye göre sınav, ev kadımna göre evin
dağmıklığı, sporcuya göre aşın idman gibi
değişik perspekliflerde yorumlamyor.
Aslmda bu terimle sembolize olan ya da bu
terimle vurgulanmak istenen temel yaklaştm,
ileri uzmanlaşma sürecinde olan günümüz
tıbbımn, insamnın varlığından ve hastalıklann
biyolojik, ruhsal, sosyal bütünlüğü içinde ele
almması düşüncesinden kaynaklamyor. Bu
nedenledir ki stres sözcüğü, insanda zorlanma
yaratan, uyum ve dengeyi bozan, fıziksel ve
çevresel, runsal, toplumsal ve psikososyal
etkenlere karşı olan olumsuz değişiklikler ve
tepkileri anlatmak için kullamlıyor.
Günümüz insanı önde gitmek, hızlı koşmak,
çok kazanmak, çok şeye sahip olmak için
çeşitli yollar denerken, "çakşan insan
hastahğı" olarak da adlandmlan stresin
pençesine düşüyor.
Hangi nedenden kaynaklamrsa kaynaklansın,
her ne sonuç doğurursa doğursun, stres bir
insamn iç dengesini ve uyumunu bozan bir
durum. Bunun içindir ki bu durum
doktordan, aile büyüklerinden, arkadaş ve
dostlardan ve ilaçlardan önce, insamn kendisi
tarafından çözümlenip ortadan kaldınlmalt.
Biz de bu araştırmamızda insanoğlunun işte,
evde ve çevrede karşılaştığı sorunları daha
sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir benlik
oluşturarak nasıl çözümleyebileceğini
değerlendirmek istedik. Stres olgusunun bir
profılini çizerken, bu kapsamda da bireysel ve
kültürel değişkenleri saptamaya çalıştık.
— 1 —
Müdürünün kendisini odada beklediğini
öğrenince bir anda duraladı. Bugüne kadar
her çağn öncesi duyduğu ürpertiyi yeniden ya-
şadı. Geçmişteki görüşmeler bir anda gözle-
rinin önünden geçip gitti. Acaba neden çağı-
nyor sorularına karşı bugüne kadar ürettiği
btttün yanıtlar, açılan ve kapanan kapılann
ardından hep boşluğa dönüşmüştü. Odada ya-
pılacak görüşmede gündeme gelecek konula-
rı.yçniden bir kez daha kafasından geçirme-
l
Bilgisayar mühendisi Emin Bey, önce elle-
rinin terlediğini duyumsadı. Terlemeyi solu-
num sıklığı ve kalp vurum sayılarmdaki artış
izledi. Kan basıncının da yükselmesiyle bir-
likte, içsel kaygı halinin bütün benligini kap-
ladığım hissetti. Artık Emin BeyHn sempatik
sinir sistemi 'katekolomin' diye tarumlanan
rın içinde en önemlisi de "dövüş ya da kaç
rın içinde en önemlisi de 'dövüş ya da kaç
honnonu" olarak adlandınlan 'adrenalin'di.
Son şansı dövüşmek, karşı durmak, özellik-
lerini sıralayıp profesyonel olduğunu ortaya
koymak, öz benligini yaralayacak güce karşı
savunma yapmaktı. Yoksa kaçacaktı. Ve ka-
çışın sonu da olmayabilirdi... Emin Bey ar-
tık odadaydı...
İşte 20'nci yüzyılın ikinci yansında her gün
milyonlarca insamn karşılaştığı stres olgusu-
nu, Emin Bey bir kez daha yaşama şanssızlı-
ğına erişmişti. Mesele bu kadar basitti.
'Uzmanlann insanda lorlanma yapan,
uynm ve dengeyi bozan fiziksel, çevresel, ruh-
sal, toplumsal ve psiko-sosyal etkenler ve or-
ganizmada bu etkenlere karşı gelişen olum-
suz değişiklikler ve tepkileri anlatmak için kul-
landıklan stres' sözcüğü, günümüz dünyasın-
da sayısız kişiyi kıskacına almış durumda.
Beynimiz hızla değişen ve çeşitli özelükleriy-
le gelişen probleme adapte olurken, bedeni-
miz bu konuda çoğu zaman geri kalıyor ve
tepkisini olanca gücüyle göstermeye devam
ediyor.
Âncak günümuzde stres olgusuna baktığı-
mızda, bu 'tepki'nin ağır faturasının sadece
ABD'de 'heyecansal gerginlOder' ile ilgili
bedensel-tıbbi hastalıklann yarattığı üretken-
lik kaybı olarak yılda 100 milyar dolar ola-
rak karşımıza çıktığını görüyoruz. Dünya nü-
fusu düşünüldüğünde, bu rakamın birkaç de-
fa katlanacağı çok açık. tşte bu somut örnekte
de görülebileceği gibi, başta ABD olmak üzere
birçok sanayileşmiş ülke insamnın bozulan
damar sistemleri, kalp krizleri, bitmek tüken-
mek bilmeyen baş ve gerilim ağrılan, mide
hastahkları, uyku bozuklukları, hatta ileri
aşamada ölümle bile sonuçlanabilen özellik-
U;zmanlann
'insanda
zorlanma
yapan, uyum ve
dengeyi bozan fiziksel,
çevresel, ruhsal,
toplumsal ve
psikososyal etkenler ve
organizmada bu
etkenlere karşı gelişen
olumsuz değişiklikler
ve tepkiler' şeklinde
tanımladıkları stres,
günümüz dünyasında
sayısız kişiyi kıskacına
almış durumda. Sadece
ABD'de, 'heyecansal
gerginlikler' ile ilgili
bedensel-tıbbi
hastalıklann yarattığı
üretkenlik kaybı yılda
100 milyar dolar.
lkemizde
yapılan
araştırmalar, en
çok öğretmenlerin stres
altında olduğunu
ortaya koyuyor.
Öğretmenler,
ekonomik durumu en
kötü meslek
gruplarından biri.
Kaçınılmaz olarak
enflasyondan en çok
etkilenenlerin başmda
yine öğretmenler
geliyor. Öğretmenler,
diğer toplumlarda
olduğu gibi bir
zamanlar bizde de çok
önemli saygın bir yere
sahipken, şimdi
saygınlıklarını
yitirdiklerine,
kendilerine verilen
değerin azaldığına
inanıyorlar. Stres, tstanbullunun gündelik yaşamının bir parçası. Köprü stresi ise bunun içinde daha özel bir yer tutnyor. İşte köprü üstünde
trafik sıkışması yüzünden arabalanndan dışan çıkıp stres atraaya çausanlar.
ARJHTE GERİLÎM
ÖÖnce
stres vardı
Bizi yeni yeni ilgilendirmeye başlayan stres,
aslında modern bir olgu değil. Tarih öncesi
çağlarda atalannuz olan mağara adamları da
stresle karşılaşıyorlardı. Onlann da kendile-
rine göre sorunlan vardı. Örneğin, besin bul-
mak. Uzun azı dişli kaplanla boğuşmak. Ko-
şuşan bir mamut sürüsünün önünden kaç-
mak. Ancak stresi ölçtttğümüz zaman mağa-
ra adamımn bizden çok rahat olduğunu an-
lıyoruz. Kaplanla boğuştuktan sonra bir ye-
re oturarak bir süre dinlenebilirdi. Bobert
E.Kowalski'nin de belintiği gibi mamut sü-
rüsü geçukten sonra uzarup yatardı. Mağa-
ra adamı için stres gelip geçıci bir olguydu.
Oysa günümuzde birçok kişi için stres, hiç-
bir zaman sona ermiyor. Bir anlamda her-
kes kendi sjtresini kendisi yaratıp yaşıyor. in-
sanlar stresin ortadan kalkmasına belki de
bilmeyerek izin vermiyorlar. Stresin tarihçe-
sine bakıldığında gerçekten de somut olgu-
lann ancak yüzyılımızın ikinci yarısında bu-
lunduğu gerçeği görülüyor. Stresin tarihçesi
ise hayli ilginç. Özetlersek yapılan çalışma-
ları şöyle sıralayabiliriz.
Tıp alanında stres sözcüğü ilk kez 19'uncu
yüzyılın ikinci yarısında ünlü Fransız fizyo-
lojisti Claude Bemard tarafından kullandmış
ve stres kavramı tanımlanmıştır. Araşürmaa,
stresi "Organizmanıa dengesini bozan
nyaranlar" olarak tanımlamıştır. Ünlü Al-
man fızyolojisti Pfluger ise 1877 yüında stresi
"yaşamın gereksinimlerini doynnnak ve kar-
şılamak için, organizmanın zararlı etkealer-
den kaçıp konınması" olarak yorumlamış-
tır. Aynı yıllarda Belçikalı fizyolojist Frede-
ric de stresi, "yaşayan organizmanın zararlı
etkenlere karşı tepkisi" olarak ele almış, bu
tepkinin sonucunda "Organizmanın zararlı
etkilerden kurtulacağını ya da
hastalanacağını" ileri sürmüştür.
Stres alanında sürekli araştırma, çalışma
ve yayın yapan Kanadalı ünlü araştırmacı
Hans Selye, 1950'li yıllarda stresi, "organiz-
maya zarar veren uyaran" olarak tanımta-
mış, daha sonra da organizmada zorlama so-
nucu ortaya çıkan tepki olarak kabul etmiş-
tir. 1956 yılında ise Salye, "Özgül olmayan
genel uyum belirtileri" üzerinde durmuş ve
stresin "organizmanın zararlı etkenler kar-
şısında hastalık belirtileri göstermesi" oldu-
ğunu ileri sürmüştür. 1981 yılında Hemag-
han ve Mullan stresi kısa bir tümceyle özet-
lemiştir: "Stres organizmanın zararlı ortam-
lara tepkisidir." Aynı yıl içinde Hause,stres
kavramıru şöyle tanımlamıştır. "Stres zararh
ortamla karşılaşan organizmanın bu ortam-
la başedebilecek güçten yoksun oldugnnda
ortaya çıkan kötü ve zor bir durnmdur."
1964 yılında Hann'ın tanımına göre stres,
"tnsanın içinde yaşadıgı ortamı kötü olarak
degerlendinnesi sonucu içine duştügü bir du-
rumdur."
leriyle tanıdığı stres, artık bütün dünya dille-
rine girmiş durumda. Giderek soyılan artan
"söesten anndvma merkezleri" de konunun ne
kadar geniş bir insan kitlesini ügilendirdiğini
ortaya koyuyor. tnsanoğlu, ancak yüzyılımı-
zın ikinci yarısında stresle başa çıkmamn yol-
larını arıyor.
Stres ile ilgili yapılan çalışmalar son yıllar-
da doruk noktasına ulaşırken, bunların ara-
sında özellikle Japonya'da çok çarpıcı örnek-
ler görülüyor.Bu çalışmaya göre yüz yirmi
milyon Japon'un yüzde ^oöO'ı stres ile karşı
karşıya bulunuyor. Araştırmaya göre Tokyo'-
da oturanlar daha çok stres yaşarken 30-50
yaş arası erkeklerde bu oranın hızla tırraan-
dığı görülüyor. Bir başka araştırma ise strese
bağlı kalp krizleri ve felçlerin her yıl 130 bin
Japon'u öldürdüğünü ortaya koyuyor. Yoğun
işleri yüzünden, evlerinden çok uzun süre ayn
kalan ve iş saatinden sonra alkol ve yorgun-
luk içinde sokaklarda dolaşanlar 'yuva fobisi'
yaşıyor. Japonya'da sürmenajdan (aşın yor-
gunluktan) ölüm anlamına gelen yeni bir ke-
limenin.'karosi'nin, sık sık kullamlması, stre-
sin boyutlarım iyiden iyiye ortaya koyuyor.
Yine bir sanayi toplumu olan Fransa'da ya-
pılan bir araştırma ise, orta ve üst kademe yö-
neticilerinin yüzde 81'inin uyku sorunu oldu-
ğunu, yüzde 70'inin migren, çarpmtı, ülser gi-
bi fiziki sonınlarla boğuştuğunu ortaya ko-
yuyor. Amerika'da yapılan benzeri araştırma-
İar ise, çalışanların yüzde 45'inin aşın stres
altında bulunduğunu ve bunların yüzde
lS'inin sinir krizi geçirmeye aday olduğunu
gösteriyor. Yine ABD'de, işten kaçma vaka-
larının yüzde 61'inin iş kazaları, yüzde
50'sinin ise stres nedeniyle ortaya çıktığı be-
lirlenmiş durumda.
Kimler zorlanıyor?
Latince 'Estrictia' fıilinden türetilen sözlük-
lerde fiil olarak, baskı yapmak, bastırmak,
germek, önem vermek, yüklemek, zorlamak;
isim olarak ise baskı, basınç, gerilim, güç,
kuvvet, önem, şiddet, vurgu, yük, zarar, zor
karşılığı kullarulan stres, günümuzde tıp ala-
runda ve diğer bilirn dallannda da sık sık kul-
lanılan bir kelime.
Ülkemizde yapılan araştırmalar en çok öğ-
retmenlerin setres altında olduğunu ortaya ko-
yuyor. Neden öğretmenler sorusunu yönelt-
tiğimiz Prof. Dr. Özcan Köknel enflasyonun
altını ısrarla çizerek şunları söylüyor: "Çün-
kü öğretmenler ekonomik durumu en kötü
meslek grubuna dahil kişiler. Tabii sonuçta
kaçınılmaz olarak enflasyondan en çok etki-
lenenlerin başmda yine öğretmenler geliyor.
Öğretmenler, diğer toplumlarda olduğu gibi
bizde de çok önemli saygın bir yerleri varken
enflasyon paralelinde şimdi bu saygınlıkları-
nı yitinniş durumda hissediyorlar kendileri-
ni. Sonuçta aldığı paraya bakınca kendileri-
ne verilen değerin azaldığına inanıyorlar."
Uzmanların her değişikliğin maliyeti olarak
stres yükünü belirledıği araştırmalarda, stres-
ten en çok etkilenen meslek grupları arasın-
da günlük hayat problemleri ile etkili şekilde
başa çıkamayanlar gösteriliyor. Psikolog Dr.
Acar Baltaş ile Psikolog Dr. Zuhal Baltaş'ın
birlikte hazırladıkları "Stres ve Başa Çıkma
Yollan" adlı çalışmada stresten etkilenen ki-
şiler ve bağlı olduklan meslekler şöyle tanım-
lanıyor.
1—Eşin ölümü, boşanma, eş ile ayn yaşa-
ma gibi nedenlerden kaynaklanan hayat de-
ğişikliğine uğramış kişiler.
2—Günlük hayat problemleri ile etkili şe-
kilde başa çıkamayanlar: Araştırmalar mes-
lek açısından en yüksek risk grubunda bulu-
nanların polisler, öğretmenler, hava trafik
kontrol memurları olduğunu ortaya koy-
3—İşleri üzerinde kontrol irakânı az olan-
lar: Telefon operatörleri, garsonlar, kasiyer-
ler gibi işlerinin insan ilişkisine dayanması se-
bebiyle psikolojik talebi yüksek, ancak ken-
diliğinden bagımsız karar yetkileri olmayan-
lar.
4—Fakirlik ve gecekondu hayatı: Boston'-
da gecekonduda yaşayanlar arasında yapılan
araştırma, yüksek tansiyona, kansere yüzde
37 oranında daha fazla rastlandığını ortaya
koymuştur.
5—Gürültülü bölgede yaşayanlar: Dünya-
nın en yoğun hava trafiği olan Los Angeles
Havaalam çevresinde yüksek tansiyon, koro-
ner kalp hastalığı ve intihar riski, şehrin ses-
siz bölgelerine oranla çok daha yüksek bulun-
muştur.
6—Sosyal harekeUer: ABD'de 1940'tan
sonra işsizlik oramndaki her yüzde 1 'lik artı-
şın siroz ve koroner kalp hastalıklannda yüz-
de 12, intiharda yüzde, 4 akıl hastanelerine
başvuranların sayısında yüzde 4.5 artışla pa-
ralel gittiği görülmüştür.
Gerçekten de zorlanan insana mitolojıde-
ki en çarpıcı örneği Sisyphos'u veren Prof.
Dr. Özcan Köknel, stresin yol açtığı etkenle-
ri fizyolojik, ruhsal ve toplumsal olarak üçe
ayırırken, şunları söylüyor.
"Fizyolojik etkenler yani beürii ölçüler için-
de organizma için uyancı olan kirai etkenler,
bu ölçülerin dışına çıkıldığında zararlı etkenler
niteliğini alıyor. Kimi etken niceliği ve niteli-
ği nedeniyle organizma için zararh etken ola-
rak kabul edilir. Fizyolojik, ruhsal, toplum-
sal kaynaklı tüm etkenler için de bu durum
söz konusu oluyor. Bunlan ömekleyecek olur-
sak: Dık ve az nemli bahar havası insana hu-
zur ve rabatlık veriyor. Isı ve nem oranı art-
lıkça, insanın bedensel gücü azalıyor. Hare-
ketleri zorlaşıyor. Çabası, ilgisi, isteği kaybo-
luyor. Isı ve nem oranı daha da yükselirse,
bitkinlik, halsizlik ve yorgunhık artıyor. Ruh-
sal yaşantı bozuluyor. Endişe ve korkudan pa-
niğe kadar varan türlü ruhsal belirtUer orta-
ya çıkıyor. Sonunda bedensel ve ruhsal çökün-
tü oluşuyor."
Ruhsal etkenleri de insamn kirden, pislik- jyi stres, kötü
ten, mikroptan korkması, temizliğine özen
göstermesi, sağlığının korunması açısından
gerekli olması şeklinde tanımlayan Köknel, bu
etkenler de şöyle özetliyor. "Bu tür korku-
ların şiddetinin artması, süresinin uzaması in-
samn kaygılı, endişeli, sıkınblı bir yaşam sür-
mesine yol açar. Böylece belirli ölçüler için-
de koruyucu etkisi olan korku, bu ölçülerin
dışında insan için ruhsal kaynaklı zararlı et-
ken olur. tnsanın bedensel, rubsal ve toplum-
sal uyumunn bozar. Hastahklara yol açar.
Birdenbire ortaya çıkan beklenmeyen, umul-
mayan duygulanım değişiklikleri ve coşkular
da ruhsal kaynaklı zararh etken olabilir."
Köknel, toplumsal etkenleri ise şöyle SUT
lıyor. "İnsan amaçlanna ulaşmak için, baş!
rüı olmak, saygjnlık kazanmak için çalışır.
Başkalanyla yanşır. Onlan geçmek, önde ol-
mak, üstün olmak için çaba harcar. Bu ça-
balann şiddeti artar, süresi uzarsa insamn en-
dişesi. kaygısı, sıkıntısı da artar. Böylece top-
lumsal kaynaklı güdüler, toplumsal kaynak-
lı zararlı etkene dönüşür. Bir ülkenin ekono-
mik, politik, sosyal yapısında birdenbire or-
taya çıkan değişiklikler, ihtflaüer, savaşlar, te-
rör olaylan hemen bütün insanlar için toplum-
sal kaynaklı zararlı etkendir. İnsanlan kor-
kulur, yıldınr. tnsanlann tüm yaşamını, uyu-
munu altüst eder. Görülüyor ki, insan, bi-
tün yaşamında zararlı etken niteligi alan ya
da doğnıdan doğruya zararlı etken olan fiz-
yolojik, ruhsal, toplumsal etkenierle sürekli
iletisim, etkileşim durumBndadır."
Kendinize vakit ayınn; hayattaki en büyük nakit imkânınızı dikkatli harcayın
Stresi ancak 'zamanla' yenebilirsinizStresin en önemli nedenlerinden biri de 'hızlı
ve yoğun iş temposu'. Bu nedeni ortadan
kaldırmak ya da en azından bundan
sıyrılmaya çalışmak, 'hayatı kolaylaştırmak'
için atılması gereken ilk adım. îşte 13
maddede 'zaman yaratma kurallan':
StrcM k»r$ı en büyük silah,
ayannı yukandaki gibi diisük
lanın ber *an'ını bilinçli yaşamaya çalışmak. Hayatınızın enstantane
tutmayın.
1- "Hajır" diyebilmek. Az önemli
şeylerle zaman harcamaya zorlayan
bağlantıları kabul etmekten kaçının.
"Özür dilerim vaktim yok" demeyi
öğrenin.
2. tçinde bulunulan gün veya hafta için,
çok ve orta önemli amaçlan
tamamlamadan, az önemlilere
dokunmayın.Azönemunin anlamı "adl
değii, gerekli değil" demektir
unutmayın.
3. Günlük programınızda beklenmeyen
problemler, kesintiler için zaman ayınn.
Bu şekilde devamh acele içinde
olmaktan kunulursunuz.
4. Gün içinde kendinize, ancak acil bir
durumda müdahale edilebilecek sakin
ve sessiz süreler aynnn. Bu sürelerde
kendinize göre bir rahatlama tekniği
uygulayın.
Bu dört maddenin dışında aşağıda
sıralanan kurallardan
uygulayabileceklerinizi isaretleyin.
Bunlardan üç tanesini derhal denemeve
başlayın.
1. Beklerken veya iki iş arasında
yapabileceğiniz kısa, '5 dakikalık is'lerin
listesini yapın.
2. Aynı anda iki iş yapmaya alışın.
Direksiyon başınhda iken yazmaruz
gereken önemli bir mektubun ana
hatlannı çıkann, temizlik yaparken
akşama ne pişireceğinizi planlayın.
3. Az önemli işleri tamanüanması için
eğer mümkünse başkalanna verin.
4. Yanm veya bir saat erken kalkın.
5. Televizyonun çok zaman öldüren bir
şey olduğunu hatırlayıp, özellikle arzu
ettiginiz programlan seçin.
6. Çok önemli bir işiniz olduğunda,
kaçış yollanru kapayın, örneğin arkadaş
ziyaretlerini durdunın.
- Okuduğunuz romaru ortadan kaldınn.
- Pek önemli olmayan, bekleyebilecek
ufak tefek işlere başlamaym.
- Ivır zıvır alma bahanesiyle sokağa
fırlamayın.
7. Verimsiz etkinlıkleri mümkün olan en
kısa süre içinde tamamlaym. Örneğin
"çok önemli" işler beklerken telefonda
sohbet gibi.
8. Postadan çıkan gereksiz şeylere göz
attıktan sonra derhal çöpe atın.
9. Mükemmeliyetçi olmaktan vazgeçin.
Herkes hata yapabilir.
Stres olgusunun iyiden iyiye araştırma ko-
nusu olması sonucu, uzmanlar, stresin iyi ve
kötü halleri konusunda çeşitli tezler ileri sür-
düler, sürüyorlar. Kanadalı ünlü araştırmacı
Hans Selye, 1974 yüında, belirli ölçüler için-
de olumlu ve yararh olan, uyumun sürdürül-
mesine yarayan stresi beürten "Eustress" kav-
ramını ortaya atmışü. Selye'ya göre, belirli
ölçüler içinde stres organizmanın çahşması,
davranışta bulunması, gelişmesi için gerekli-
dır. Selye bunlara örnekleri çeşitlendirirken,
havaların soğudukça insamn kahn ve sıkı gi-
yinmesinin kalorifer veya soba yakmasının,
terleyince soyunmasının günlük davranışlan
arasında olduğunu belirtiyor. Sınav ya da bir
yazann eserini yaratırken zorlanması gibi et-
kenleri de stresin yarannı arttına etkenler ola-
rak gösteriyor.
Oysa bir grup uzman da stresin iyi ve kö-
tüsünün olmayacağı görüşunü savunuyor.
Ünlü stres uzmanı, veteriner Robert Dant-
zer, "Herkesin stresi başkadır, kişi kendi stre-
sini yaratır veya yaratmaz. Stres fark edildl-
gj zaman vardır" saptamasuu yaptıktan son-
ra, genel kanının aksine kişiye kazanma hırsı
veren, zor durumda olanlara yardım ettiren
'iyi stres' diye bir şey bulunraadığıru ileri sü-
rüyor. Dantzer*e göre iyi stres stres sayümı-
yor. Gerçek stres ise kötü stres. Gerçek stres
morali ve sağlığı aynı zamanda etkiliyor. Belki
de kalıtımsal olan stres durumu kişiye özel br
şekilde beliriyor. Dantzer, yeni tezini ileri sü
rerken, konuyu şöyle özetliyor: "Kişi kendi
stresinin farkında olmayabilfyor. Sorunlar Ud
şekilde ortaya çıkabiliyor. 1-Kişi aniden hiç-
bir şeyle başa çıkamadıgı hissine kapüıyor.ı
2-Hareketli ve doia bir iş güaanden sonra evej
dönance günlük, monoton ev işlerinin ve kca->
di gövdesüıin değişroezllgimn karşnuıdald Idfi
bu iki dunımdaki aykınlığa tahammül ede-
mez oluyor. tstaüstik olarak da bu dnruoı-
dan en çok yakınan kitle, hiç kuşkusuz ka-
dınlar. Yorucu bir iş gününden sonra ev işle-
ri kadını hızla «trese iUbüiyor."
Yar»: A tlpl nblaiz?