Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 ARALIK 1990 CUMHURİYET/17
HAVA DURUMU TURKIYE'DE BUGÛN
D«let Meteoroloji Işleri Genel
Mûdûrlûjü'ncler, atınan bıtgıyç göre
yurdun doöt kesimlen çok buluflu.
Orta ve Doğu Kaadens, Iç AnadohP
nun kuzeydoğusu, Doğu Anadohı ile
Güneydoju AnadcHunun dojusj ya-
Jışlı geçecek Yajışlar Orta ve Doğii
Karaientz kıyiJannda yaflmur ötekı
yertente kar şefcinde oiac*. HAA Sl
CAKLIĞI: Kraz daha azalacak. RÛZ-
GÂR: Kuzey yörterd«n hafii ara sıra
orta kuvvette yurdun balı kesımlerin-
ds kuvveft olarak esecek Oenızten-
mizde: BOtûn denujenmızde yıtdız ve
poyrazdan 3-5 yer yer 6 Karadeniz
açıklan ile Ege'de 7 kuvvetınde saatte
10-21 yer yer 27 Karadenız açıMan
Mana
Adapazan
Mıyaman
Myon
A0n
Anlanı
Anökya
Artatya
Artvın
yyim
Balıkasr
A 16° 6°r>yartHMr K
B 6°-1° E(Sm« B
B 10° 2°ErSıcan K
A 2° -7° Eramım K
K -4° TCEskışehr 8
B 0°-4° Gazamep B
A 17° 8°Sresun K
A 17° «° Gumûşhane K
4°-1° Manısa
*>-5°Klıtaraş
ile Egede 33 denız milı htzia esecek Dalga yüfcsekhdı 05-1 yer
yer 15-2 Karadeno açıklan ile Ege'de 25-4 m dolayında bulu-
nacak Van Gölû'nde hava Çok butuflu ve kar yaflışi geçecek.
Rûzgâr kuzey yûnlerden hafif ara swa orta taıvvette esecek. Göl
küçük dalgalı olacak
srBdu
Bursa
Çarakfale
Çonım
Demzt
4°-1° HaMdn
A 1S° 1° Ispana A
B 7° 0° lsta*tıl B
e°-1° İBIK A
2° -2° Kars K
1° -3° festanonu B
2
9
-0
>
Kayari K
9°-1° Kırtttrt» B
9° 2°Kcnya B
2° 3° Kliühya A
12° 1° KUatya K
-3° -1<°Mu4te
r-y Muş
9° 2°0nlu
1°-9° Rne
r-f Safflsun
6°-5°S*t
8° 1°Sınop
15° 3°Sıws
-5° t3°1«kintaO
9° 2°
8» 2»
9» 2°
8° 2°
OP-4»
7»-2»
9" 3°
V -3»
f-«•
0°-S°
1» J ° Zonguktak B 8° 3°
0° -4° Iree*
-e°-<° Usak
A 12° 2°
A 17° 10P
A 17° 6°
A 9° -1°
K
B
K
K
K
K
B
K
B
K
K
A
K
K
B
«çı» DuluUu ^ SB* A-aç* B-Dulutlu G-flûnes* K-kariı S-ssk Y-yaOmuHı
DUNYA'DA BUGÜN
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Çesitli hastalıklar
bulaştırabilen bir
böcek. 2/ İşsiz, ay-
lak... Gümüş. 3/
Magnezyumun sim-
gesi... Bankada he-
sabı olanlara gönde-
rilen ödeme ya da
çekme mektubu...
Bir nota. 4/ Giysile-
rin kol, yaka, etek
kenarlarına dikilen
şerit ya da kaytan...
Banndırma. 5/
"Yankı, yakın, ka-
yın, yanık" örneğın-
de olduğu gibi, bir sözcük içindeki
seslerin yerini değiştirerek elde edi-
len yeni sözcüğe verilen ad. 6/ Bir
nota... Bir mal ya da paranın, emek
verilmeden sağladığı gelir. 7/ Bir tür
kabn ve kaba kumaş... Kahveci tep-
sisi. 8/ Resmi bir göreve atama ya da
bir üst aşama için yazılan yazı... Ya-
pısına girdiği sözcüğe "kendi
. kendine" anlamı katan yabancı
önek. 9/ Derebeylik Japonyası'nda
en aşağı sınıfı oluşturan halk... Kanun.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Doğu Anadolu'ya özgü bir halk oyunu. II Duvarda suyun
geçmesine yarayan delik... Bir bilgisayar belleğinin sığasını ölç-
mekte kullanılan birim. 3/ Uzaklık işareti... Büyük tencere. 4/
Mesafe... Germanyıjm elementinin simgesi. 5/ Okul, kışla gibi
yerlerde hastalar için ayrılmış bölüm... Yer çatlağı. 6/ Bir dü-
ştince anlatan bir ya da birkaç tümcelik söz. 7/ Sahip... Yurdu-
muzda bir dağ. 8/ tskoçyab erkeklerin giydiği kısa etek... Ge-
mici diliade "temiz, düzgün ve derli toplu" anlarrunda kullanı-
lan sözcük. 9/ Orkestra yöneticisi.
60 YIL ÖNCE Cumhuriyet
Boğulan irtica
25 ARALIK 1930
Menemen'deki irtica hâdisesi
burada esef ve teessürle
karşılanmıştır.
Alınan maiûmata göre
hâdisenin esas ve cereyan
tarzı şöyledir: Vak'ayı
yapanlar Manisa'nın Ebekoy
mahallesinden Derviş
Mehmet, ayni mahalleden
Şamdan Mehmet ve Hacı
' Topuz oğlu Mehmet ile
Nazlıca mahallesinden
• Emrtıllah oğlu Mehmet,
Ebeköy mahallesinden elbiseci Süleyman Sırrı,
Manisa'nın Ankara mahallesinden Murtaza oğlu Hasan, .
Ebeköy mahallesinden Ali oğlu Hasan'dır.
Bu irtica heyeti Menemen'de ilk gördükleri camie
giriyorlar ve (tnha Fetahnaleke) yazılı bayrağı ahyorlar.
• Namaz kılan 15 kişi ile merakla dışan loplanan halkı
. kendilerine birlik olup şeriat istemeğe davet ediyorlar.
- Halk bu mecnunun sözlerine karşı redle mukabele etmiş
ve çekilmiştir.
• Hükûmet hâdiseyi haber alır almaz küçük zabit Kobulay
Beyin kumandasında bir müfreze sevk ediyor. Din
• şakilerinin attığı bir kurşun kendisini yaralayıp yere
düşüruyor. Bilâhare kaçmağa muvaffak olan iki şerirden
birisi hemen Kobulay Beyin üzerine atılıyor. Zavallı
• gencin boynunu kama ile ayırıp bayrak direğinin ucuna
takıyor, hatta şehit zabitimizin kanını içiyor.
Tam bu sırada jandarma müfrezesi yetişiyor ve camile
mürtecileri abluka ediyor. Halk seyirci olmaktan da
•- vazgeçerek tamamen dağılmıştır. Müfreze teslim
olmalarını teklif ediyor. Şerirlerden bir ikisi minarenin
• şerefesine çıkarak, diğerleri cami pencerelerini mazgal
ı gibi kullanarak ateş ediyorlar. Jandarmalarımız Cami'in
avlusunun duvanna, yakın sütrelere tahaffuz ederek
mukabeleye girişiyorlar ve çetin bir müsademe başlıyor.
Müsademe neticesinde mürtecilerden Derviş Mehmet,
Şamdan Mehmet, Hacı Topuz oğlu Mehmet ölüyorlar,
Emrullah oğlu Mehmet hafif, elbiseci Süleyman Sırn
ağır surette yaralanıyorlar. Müsademeye iştirak eden
mahalle bekçisi Hasan da şehit oluyor. Şerirlerden
Murtaza oğlu Hasan ile Ali oğlu Hasan bir fırsatla
kaçmağa muvaffak olmuşlardır.
30 YIL ÖNCE Cumhuriyei
Alican istifa etti
25 ARALIK 1960
Maliye Bakanı Ekrem Alican
bugün saat 10.00 da vazifesinden
istifa etmiştir. Ekrem Alican,
Devlet ve Hükümet Başkanına
gönderdiği istifa mektubunda
aynen şöyle demektedir:
"Siyasi hayatta hareket
serbestliğimi muhafaza edebilmek
. ... . _ üzere Maliye Bakanhğı vazifesinden
Ekrem Alican ayrılmaya karar vermiş bulunmaktayım.
27 Mayıs 1960 tarihinden itibaren bu vazifenin uhdeme
verilmesi suretiyle şahsıma karşı gösterilmiş olan itimat
ve teveccüh şüphesiz benim için daima iftihar vesilesi
olacaktır.
Milli hayatımızın hem maddi, hem de mânevi sahalarda
sağlam temellere oturtulabilmesi için cesaretli ve bilgili
hamlelere en fazla ihtiyaç hissedilen bu gunlerde her
vatanperver Türkün zatı devletlerine ve yakm mesai
arkadaşlannıza yardımcı olmaları gerektiği hususundaki
samimi inanamı bir defa daha tekrarhyarak derin
hürmetlerimi, sıhhat ve âfıyet temennilerimle arzederim"
GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet
Romanya'da çarpışmalar
25 ARALIK 1989
Romanya'da dün sabaha doğru hafifleyen çarpışmalar
öğleden sonra tekrar şiddetlendi. Ulusal Kurtuluş
Cephesi'nin yaptığı "aıeşkes" çağrısı, Çavuşesku yanlılan
tarafmdan reddedildi. "Ulusal Kurtuluş Cephesi",
çarpışnıalarda cuma ve cumartesi günleri 5 bin kişinin
öldüğunü bildirdi.
Ulusal Kurtuluş Cephesi dün öğleyin ülke capında
"eksiksiz uygulanmak uzere" ateşkes çağrısında bulundu.
UKC uyesi Ion lliescu "Pazartesi saat 17.00'ye kadar
ateşkese uymayan herkesin halka karşı suç işlemiş
sayılacağını ve sert şekilde cezalandmlacağını" söyledi.
lliescu, devrik diktatör Çavuşesku'nun cezasını
mahkemelerin vereceğini belirtti.
TAKTISMA
Elcktrik Enerji» Tasarnıfa
Genel anlamda enerji tasarrufu başlıca üç ana sektörde ele
alınmaktadır. Ülkemiz için yapılan bir çahşmaya göre
sanayide yüzde 20, ticari binalarda yüzde 30 ve ulaşımda
yüzde 10 enerji tasarrufu yapılabileceği saptanmıştır.
Son yıllarda halkımız tüm yaşamında ta-
sarruf yapmaya özendirilmiş ve zorlannuş-
tır. Tasarruf denince, hemen akla paradan
tasarruf gelmektedir. Oysa genel anlamda
tasarruf, sahip olduğumuz her şeyi gereği
kadar ne eksik ne fazla ölçülü olarak kul-
lanmaktır. Başka bir deyişle sahip olduğu-
muz şeyleri daha az harcama yaparak ka-
zanmaktır.
Genel anlamda enerji tasarrufu başlıca
üç ana sektörde ele almmaktadır. Ülkemiz
için yapılan bir çalışmaya göre sanayide
yüzde 20, ticari binalarda yüzde 30 ve ula-
şımda yüzde 10 enerji tasarrufu yapılabi-
leceği saptanmıştır.
Elektrik enerjisinden tasarruf, aynı işin
daha az enerji harcanarak yapılmasıdır.
Elektrik enerjisinden tasarruf edilirken işin,
yani üretimin sürekliliği göz önünde tutul-
maüdır. Bir sanayi ürününün üretimi sınır-
layarak ısınma veya aydınlatmayı azaltarak
elde edilen fazla enerji, tasarruf edilmiş
enerji olarak kabul edilemez. Bu olsa olsa
enerji üretinundeki yetersizliğin sonucu, zo-
runlu olarak bazı alanlarda enerji kullanı-
mından vazgecmek olmaktadır.
Elektrik enerjisinden tasarruf nasıl ele
alınmalıdır? Uç lambadan birini söndür-
mek, ev hanımlarına tatil günleri elektrikli
ev aletleri kullanmalannı önermek, elektrik
enerjisinden bir tasarruf olarak değerlen-
dirilemez.
Bu tür önerileT, elektrik enerjisinden ger-
;ekten yapılması gereken tasarrufu gözler
önünden saklamaktadır.
özellikle elektrik üretim kapasitesinin
yüzde 25 fazla olduğu gunümüzde, elektrik
enerjisi tasarrufunun, elektrik enerjisi ya-
tırımlannın sağlıklı planlamasıyla başladı-
$ını vurgulamak gerekir. Zamanından ön-
:e gereksiz yere yapılan üretim tesisleri tam
kapasite ile calışamadıgı için elektrik mali-
yetlerine olumsuz yönde etki yapmaktadır.
Elektriğin üretim, iletim ve dağıtımı bir bü-
tündür. Tüm elektrik yatınmlannın bu bü-
tünlük içinde ele alınması zomnludur. Bu
bakımdan elektrik enerjisinde gerçek an-
lamda tasarruf, üretimden iletim ve dağı-
tıma kadar, yatınmlann gerekli eşgüdüm
yapılarak sağlıklı planlamasıdır.
Bu bakımdan, ülke elektrik üretim ka-
pasitesinin yilzde 25'lik bir fazlalığa sahip
olduğu bir zamanda 1991 yılı programın-
da elektrik üretiminde yüzde 9.5'lik gibi
yıiksek oranlı bir artışm neden hedef alm-
dığı anlaşılmaktadır.
Tasamıf, elektriğin en cok tüketildiği ke-
simde yapılmahdır. Bugün ülke sanayisi
üretilen elektriğin yaklaşık 2/3'ünü tüket-
mektedir. öyleyse tasarruf önlemleri önce-
likle sanayide uygulanmabdır. Sanayi ke-
siminde tüketilen elektriğin yüzde 14'ünün
tasarruf edilebileceği hesaplanmıştır. Yak-
laşık 4.5 milyar kilovatsaati bulan bir ta-
samıf, Yatağan Termik Santnüı'nın yıllık
Czeriıie
Laizism, dinin belli bir kesimin egemenliğinden
kurtarılmasını; Tanrı ile insan arasma başkalarının
girmemesini ve her insanın kendi inancının gereklerini hiçbir
baskı altında olmadan, özgürce yerine getirmesini öngörür.
Laiklik, kapitalizmin kendi iç dinamik-
leriyle ve ilkelerine uygun biçimde geliştiği
kapitalist toplumların üstyapı kurumudur.
Avrnpa'da burjuva devrimleriyle tarih sah-
nesinde görünür.
Kilise ve devlet kurumunun birbirinden
ayrılmasıyla bilimin, dinin baskı ve dene-
timinden kurtulup bağımsızlaşması süreci
başlar. Bunun doğal sonucu olarak düşünce
ve vicdan özgürlüğünün temelleri atılır.
Batı'Ja aydmlanma süreci, laiklik ilke-
sinin hayata geçirilmesiyle başlayan bir ol-
gudur. Ancak Batı'nın laik toplumları bu
aşamaya kolayca ulaşmadılar. Dürüst bi-
lim adamlannı ve gerçekleri söyleyenleri
sindirmek amacıyla Katolik kilisesince ku-
rulan Engizisyon Mahkemeleri'ni, aforoz-
lan, büyücü olarak damgalanan kadınlann
diri diri yakılmasını ve cennetin anahtarı-
nın satışını içine alan koca bir Ortaçağ ka-
ranhğını geçirerek kilisenin baskı ve bağ-
nazlığına karşı birçok savaşımlar vererek bu
aşamaya geldiler.
Ülkemizde laiklik, cumhuriyetin kurul-
masıyla gündeme gelir. Mustafa Kemal ve
arkadaşları, maddi koşulların en elverişsiz
olduğu bir dönemde, yapılması olanaksız
görünen sayısız radikal reformlar gerçek-
leştirmişlerdir. Elbetteki bu düzenlemelerin
yukarıdan aşağıya, devlet eliyle yapıldığı bi-
linmektedir.
Bu demektir ki ülkemizin içinde bulun-
duğu sosyo-ekonomik ve kültürel koşullar
nedeniyle laisizm, değişik biçimde uygula-
maya konulmuştur. Din ve devlet işleri bir-
birinden aynlmakla birlikte, dinsel kurum
ve kuruluşlarla din eğitiminin devletin de-
netimi altına alınması gereği duyurulmuş-
tur. Çünkü toplumumuzun sosyo-
ekonomik, politik ve kültürel yapısı, Batı'-
daki örneğine uygun tam bir laiklik uygu-
lamasma elvermiyordu.
Ülkemizde, teokratik düzene son verilip
laiklik ilkesi üzerine oturtulmak istenen de-
mokrasi yolunda adımlar atılmaya başlan-
dıktan sonradır ki sınırh da olsa bir aydm-
lanma sürecine girilmiştir.
Ne acıdır ki Atattirk'ün ölümünden bu
yana iktidarda bulunmuş olan hemen he-
men tüm hükümet ve partüer, oy kaygısıy-
la laikliğe sadık kalmamışlar; onu kıyısın-
dan köşesinden budamakta bir sakınca gör-
memişlerdir. Atatürk ilkelerine bağlıhkla-
nnı her fırsatta yineleyen bazı iktidar sa-
Cinayetleri Kim İşledi?
Yalnızca dehşeti belgelemek bile terörün işine gelir. Terörün
gelişmesine; siyasi kurumlaşmaları, sendikal hareketleri,
öğrenci derneklerini, mesleki kuruluşlan hâkimiyeti altına
almasına yardımcı olur.
Nasıl reklamlar iletişim toplumunda ha-
yatın yerine geçiyorsa, terör de ölüm yeri-
ne geçer. Biri starlar yaratır, ikincisi yok
eder. Terörün iletişim toplumunda keşfi,
ortaçağm öldürmeyi bir ibret, bir gösteri
haline dönüştürdüğü medyatik koşullan gü-
nümüze taşımıştır. Örnek mi? Yakın tari-
himiz bu konuda dünyadaki en çarpıcı ör-
neği oluşturuyor.
12 Eylül öncesinde Türkiye'de 2 ayn tip
cinayet işlendi. Birincisi siyasi çatışmalar
içinde gerçekleşti. İkincisi siyasi çatışmalan
"kod"lamak için gerçekleşti. Bu cinayet-
ler Türkiye'de siyasi olma niteliğini zaten
kaybetmiş ve aşiret çatışmasına dönüşmüş
siyasi çatışmalan "terör" olarak kodlamak
için gerçekleştirildi. Öldürülecek kişiler bu
amaçla, toplumu özellikle etkileyebilecek
kesimlerden seçildi. Seçilen kişilerin özel-
likle toplumda ölümleri en fazla tepki ya-
ratacak kişiler olmasma özen gösterildi.
Cinayetler haince düzenlendi. Sonuçta
herkes öldürülebilirdi, öldürülmek için ger-
çek bir neden yoktu ve öldürülenlerle bir-
likte ashnda kamuoyunda ölüm korkusu
yaratıldı. Bunu bugün herkes biliyor.
Eğer tersini düşünenler varsa şoyle bir
baksınlar: Bedri Karafakioğlu'nu, Bedret-
tin Cömert'i, Abdi Ipekçi'yi öldürmek için
teröristlerin doğrudan bir nedenleri var
mıydı? Bu cinayetleri örten "esrar perdesi"
arkasmdaki basit mantık ortaya çıkanlarak
rahatça kalkabilir. Evet bu cinayetleri işle-
mek için teröristlerin siyasi çatışmalardaki
gibi doğrudan nedenleri yoktu. Belki öldü-
recekleri insanları tanımıyorlardı bile. Ama
öldürmek için başka bir mantıkları mutla-
ka vardı, olmalıydı.
Çok açık olan bir şey varsa, o da terö-
rün stratejisini ne M. Ali Ağca gibi uygu-
elektrik üretiminden fazla olmaktadır.
Sanayide metalurjiden tekstile, seramik-
ten çimentoya, demir-çeliğe kadar tüm ke-
simlerde enerji tasarrufu olanakları araştı-
rılmalı ve uygulamaya konulmalıdır. Sade-
ce çimento fabrikalarında yapılacak az bir
yatınmla elektrik tüketiminde yüzde 7.5'ük
tasarruf sağlanabilme olanağı bulunmakta-
dır. Yapılacak yatırımın geri ödeme süresi
7 ay civanndadır.
Elektrik enerjisinde tasarrufu gerçekleş-
tinnenin bir yolu da sanayide üretim tek-
nolojilerinin aynı birim üretimi olanakh kı-
lan en az enerji miktarı ile gerçekleştirmek
üzere geliştinnel» ve oluşturmakür. Bunun
başlıca koşulu, ülke içinde teknoloji üreti-
midir. Ithal teknoloji ile bunu gerçekleştir-
mek âdeta olanaksız gibidir. Gelişmiş ül-
keler son yirmi yıl içinde yaşanan enerji
krizlerini göz önüne alarak teknolojilerin-
de yaptıHarı değişiklikler sonucu "I* 25'e
varan oranda enerji tasarrufunda bulun-
muşlardır. Bu anlamda, ülkemizin zaman
geçirmeksizin teknoloji üreten ve geliştiren
bir ülke durumuna gelmesi bir zorunluluk
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu yolla yapılacak enerji tasarrufu, çev-
reyi de olumlu yönde etkilemektedir. Çün-
kü birim üretim başma gerekli eneTJi girdi-
si azalacağından, üretim sonucu ortaya çı-
kacak kirleticilerin miktarı da azalacaktır.
Elektriğin iletimi ve dağıtımı sırasında
yüzde 20 civannda elektrik kaybolmakta-
dır. Özellikle kent içi elektrik şebekelerinin
bir taraftan iyileştirmesi yapıhrken diğer ta-
raftan çeşitli olayı da önlenmelidir.
Ülkemizde elektrik üretim santrallan ge-
nellikle doğuda, büyüm tüketim merkezle-
ri ise batıdadır. Bu durum, doğudaki elek-
triğin batıya iletimi sırasında önemli kayıp-
lara neden olmaktadır. Sanayiye yönelik
yatırımlann doğuya kaydınlması hem do-
ğunun kalkınmasına neden olacak ve hem
de tüketim merkezlerinin ülke yuzeyine ya-
yılmasını sağlayacaktır.
NİHAT ÖZGÜL
Elektrik Mühendisleri Odası
Izmit Şube Başkanı
hipleri ve devlet adamları da toplumda ah-
lakın gelişmesine katkıda bulunacağı savıy-
la anti-laik birtakım düzenlemeler
getirmişlerdir.
Laiklik, yalruz demokrasi adına değil din
için de bir kazanımdır. Gerçekten inanan
insanlann onu korumalan gerekir. Çünkü
laisizm, dinin belli bir kesimin egemenli-
ğinden kurtarılmasını; Tanrı ile insan ara-
sına başkalarının girmemesini ve her insa-
nın kendi inancının gereklerini hiçbir bas-
kı altında olmadan, özgürce yerine getirme-
sini öngörür.
Halkın, dini inançlannın sömüriilemeye-
ceği bilinç ve kültür düzeyine ulaştığı gele-
ceğin Türkiyesi'nde, dinin devlet koruma-
sından ve denetiminden kurtanldığı, ger-
çekten laik bir toplumda, herkes istediği gi-
yimi ve örtünme biçimini seçmekte özgur
olacaktır. Gerçek bir laik düzende bu tür
sorunlar kendiliğinden ortadan kalkacak-
tır. Ancak özlenen bu aşamaya gelebilmek
için daha önümüzde uzun bir yol vardır.
Demokrasiye ve aydınlanmaya karşı olan
ve toplumumuzu Ortaçağ'm İcaranhkları-
na geri götürmek isteyen bağnaz güçler, bu
amaçlanna ulaşabilecekler midir? Bunu, ül-
kemizdeki demokratik kurumların ve de-
mokrasiden yana olan güçlerin tutumları
belirleyecektir.
HASAN KALKAN
lamaalannın ne de başka güçlerin kendi ba-
şma çizebilecek durumda olduğudur.
Medyalar ise terörün siyaseti belirlemek
için kullanılmasına karşı genellikle çaresiz-
dirler. Bırakın 1977 1 Mayıs'ında ölen in-
sanlar için "Kuıilar Kudurdu" diye başlık
atan gazeteleri... Yalnızca dehşeti belgele-
mek bile terörün işine gelir. Terörün geliş-
mesine; siyasi kurumlaşmalan, sendikal ha-
reketleri, öğrenci derneklerini, mesleki ku-
ruluşlan hâkimiyeti altına almasına yardım-
cı olur.
Oysa nasıl bütün medyatik olgular so-
nuçta istatistik bir basitlik üzerine kuruhır-
sa, teror de oldukça basit bir mantık üze-
rine kuruludur. Terörün arkasında öyle
müthiş bir esrar perdesi falan yoktur.
Herkes bu cinayetleri kimin, hangi örgü-
tün işlediğini bilebilir. Hem de hiçbir gizli
şeye, "sır"lara yakınlığı olmadan.
Peki öyleyse neden hâlâ bu suskunluk?
Nerede dürüst siyasetçiler? Nerede insan
hakları savunucuları? .
KORHAN GÜMÜŞ
tstanbul
Doğal Hayatı 'Korunıa' Dernegî'ne
Hayvanlan, bitkileri ve tüm doğayı korumayı savlayan bir
dernek, av sponına köktenci bir şekilde karşı olmalıdır.
Derneğinizin çeşitli yayın organlarında
ücretsiz olarak yayımlanan ilanlanndan son
derece etkilenip ülkemizde böyle bir dernek
kuTulmuş olmasına sevinerek ve katkıda
bulunup üye olmayı düşünerek broşürünü-
zü istemiştim.
Gerek gelen broşürünüzde gördüklerim-
den gerekse 4 Arahk 1990 tarihli Cumhu-
riyet gazetesinin "Tartışma" köşesinde ya-
yımlanan yazınızdan sonra hayal kırıklığı-
na uğramış bulunmaktayım.
"Dofal Hayata Konıma" gibi bir görevle
yola çıkan demeğin, surekli avcıhkla ve avla
ilgilenmesi çok çelişküi bir durumdur.
Hayvanları, bitkileri ve tüm doğayı ko-
rumayı savlayan bir dernek, av sporuna
köktenci bir şekilde karşı olmalıdır. (Zevk
için hayvan öldürmeye "spor" denilebilir
mi?) Oysa derneğinize birçok avcının üye
olduğunu, neredeyse bu "spor"un daha
"uygun" şekilde ve "doğayı konıyarak"
yapılması için derneğinizin çaba gösterdi-
ğini görmüş bulunuyorum: "Gelecek ku-
şaklar için av kaynaklannı guvenceye al-
mak yolunda yapılması gereken şeyler var"
diyorsunuz.
"Gelecek kuşaklar öldürülecek masum
yaratıklan bulup avlayabilsin, nesilleri tü-
kenmesin, bunları koruyahm ki çocukları-
mız avsız katmasın" öyle mi?
Bence doğayı önce avcılardan konımak
gerekiyor!
DR. MELTEM ALTINÖRS
Ankara
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇt
Gapan da Gaçan mı?..
Bugün İsmet Paşa'nın anıtı açılacak; ölümsüzlüğünün 17.
yılında. Bugün saat 12.00'de anıtın yanı sıra Anakent Bele-
diye Başkanı Murat Karayalçın, Pembe Köşk'ün karşısında-
ki Inönü Parkı'nı da açacak. Paşa'yla ilglli bir şeyler yazmak
istiyorum. Birkaç kitabı kucağıma alıp yatağıma uzandım,
okuyorum. İsmet Paşa, Cumhurbaşkanı olarak Türkiye'yi 2.
Dünya Savaşı'na sokmayan, halkının burnunu kanatmayan
adam. Onun için o zaman adları "demokrat" olanlardan kimi:
— Milletin erkekliğini körletti, dediyse de kulak asma...
İkinci Dünya Savaşı sırasında CHP'liler içinde bile savaş-
tan yana olanlar vardı. Ozan yapılı, CHP'nin yetkili organla-
rında çalışmış, bir Memduh Şevket Esendal (M.Ş.E.), şöyle
diyebiliyordu:
— Ulusların savaşagirmesi, ağaçların budanması gibidir.
Budandıkçasürer (Bazı sözcükleri ben Türkçeleştirdim).
Şevket Süreyya, ismet Paşa'nın, 2. Dünya Savaşı'nın civ-
civli günlerinde Kahire'ye, görüşmelere giderken:
— Emir almak değil, eşit söz hakkı isterim, dediğini anla-
tryor "İkinci Adam" adlı yapıtında. O yıllarda, Türkiye'nin eko-
nomik gücü, sanayileşmesi çok cılızdır. Şevket Süreyya
Aydemir, o yıllarda ismet Paşa'nın Ankara'da ve ağızlarda do-
laşan şu sözlerini anımsar:
'— Uluslararası siyasal görüşmelerde ve herhangi bir dev-
letin temsilcileriyle bir masanın başında oturduğumuz zaman,
siyasal davaları ve davalarımızı, eşit koşullarla, açık dille ve
gururla konuşuyor ve savunuyoruz. Ama bu konuşmalar bi-
tip de iş iktisadi davalara geldi mi, o zaman sesimızin tonu
değişiyor. Sesimiz kısılıyor. Çünkü iğneden iplığe kadar her
şeyi onlardan istemeye başlıyoruz! Işte o vakrt, siyasal ko-
nulardaki sözlerimız de değerlerinden yitiriyor. Küçülüyo-
ruz!.." (Kimi sözcükleri ben Türkçeleştirdim.)
İsmet Paşa, küçülmekten kurtulmak için mi başlatmıştı Köy
Enstitüleri denemesini?
İsmet Paşa, dış potitikada serüvenciliğe kesinlikle karşı-
dır. 1960 öncesinde Irak'ta "devrim" olup Nuri Şaid yöneti-
mi yıkılınca, buna Menderes takımı çok üzülciü. İsmet Paşa,
Başbakan Adnan Menderes'in tutumunu eleştiren konuşma-
sında özetle şöyle der:
"...Irak ihtılali ve Nuri Said idaresine Başbakan (Mende-
res) başından beri yakın ilgi göstermiştir. Bizim bu mesele-
de ilgimiz, Nuri Said yönetiminin heves edilecek yeri
olmadığını Başbakan'a anlatmaya çalışmak ve Irak ihtılaline
silahlı müdahalede bulunmak arzusunun önüne geçmek ol-
muştur. Irak'a silahla müdahale etmek, müttefik neşriyatı ile
ve bunu doğrulayan memleket içi hareketlerle sabittir..."
Paşa, 1960 bütçesi görüşülürken Dışişleri bütçesinde şöyle
diyecektir:
"Dış politikada görüşlerimızi açık surette söylemek iste-
rim. Esas itibarıyla bu politika, cumhuriyetin ilk gününden
beri takip ettiğimiz banş politikasıdır...
...Üçüncü Dünya Savaşı da esas itibarıyla çabuk zafer ka-
zanmak hayalinden doğabilecektir."
Hıfzı Oğuz Bekata'yı görüverdim yolda. Hıfzı Oğuz Bey,
CHP'nin eski bakanlanndan. Bir çay içmeye Cumhuriyet bü-
rosuna gittik. Söz, İsmet Paşa'dan açılmıstı. Bekata, Paşa
1
nın şu sözlerini ammsadı:
— Herhangi bir savaş yurda yaklaşıyorsa ve kaçmılmaz du-
ruma girilmişse, en sona kalmalıdır!
Bazıları derler ki Paşa'nın bu sözleri için "Bir gün sonraya
kalınmalıdır", benim bildiğım "en sona kalmahdır". Ve 2. Dün-
ya Savaşı'nda bunu uyguladı, ülkeyi savaşa sokmadı!
Hıfzı Oğuz Bey, Paşa'nın bir sözünü daha aktardı. Paşa
1
ya, "Şu, şu nasıl? Nasıl oluyor da onlarla geçinebilıyorsu-
nuz?" dediklerinde şöyle karşılık verird,i:
— Ben herkesle geçinirim! Bu sözleriyle de sonsuz bir
"diyalog" ufkunu açıyor. Bunu da yaz!
Emekli Korgeneral, 27 Mayıs'ı yapanlardan Cemal Mada-
noğlu aradığımda şöyle dedi:
— Tam beni katamda buldun yani, sofradayız!
— Sonra arayayım Paşam! Ne oluyoruz, savaşa mı gidi-
yoruz? Savaşa gidiyoruz gibi geliyor...
— Gibi geliyor değil, öyle. Böyle istiyor, yürütüyor kendi
kafasına göre. Ne diyebilirim? Olmayacak işler yapıyor. Yani
17 milyonluk bir Irak, bugün yarım milyona yakın Amerikalı-
nın karşısında ne yapacağını bilmezken Türkıye'ye mi saldı-
racak? Ne diye saldıracak? Türkiye'ye saldırsa ne yapar, eline
ne geçer? Ne gereği var bu işlerin? Durumunu korumak için
bu işleri yapıyor. Genelkurmay Başkanı (Torumtay) kabada-
yılık etti, çekildi. Şimdi, yenisi de duruyor; bakalım ne ola-
cak? Biz muhtaç mıyız yani NATO'nun üç buçuk uçaklık
şemsiyesine. Maksat, olup bittiye getirip Türkiye'yi bu ise sok-
mak! Usu sıra, Kerkük'ü alacak, Musul petrollerini alacak.
Gapan da gaçan mı? Böyle şey olmaz ki...
— Paşam, İsmet Paşa'yla ilgili bir anınız var mı? Asker as-
ker konuştuğunuz zaman karşılıklı. Nasıl değertendirirdi aca-
ba, ne düşünürdü?
— Vallahi, bilmem, ama İsmet Paşa, bütün sakıncalı dav-
ranışlanna karşın, devlet adamıdır. İsmet inonü, şimdi sağ
olsaydı, "Böyle rezalet olmaz!" derdi.
Telefon çatdı. Uyandım. Kitaplar gögsüme düşmüş, elim
böğrümde; öylece uyuyakalmışım...
ÇALI$ANLARIN
SORULARI/SORUNLARI
Y1LMAZŞİPAL
«Taş Düzeltimi ve Emeklilik"
SORU: 1966 yıtanda sigortalı olarak çalışmaya baştadım. Bı-
gttne kadar olan calışmalann 4.000 guniin üstönde,
Kadın sigortalı olarak 50 yaşımı doldnnınca, emekli
olmak için SSK'ya başvurdum.
Daha önce yaşımı düzeltmiştim. Benden yaş dtt-
zeltimi ile ügili belgeyi istedUer.
Bu belgeye neden gerek göröldü?
AJO.
YANJTK Sosyal Sigortalar Yasası'nm 120. maddesi "yaş" ile il-
gilidir.
"İş kazalanyle Meslek Hastalıklan Sigortası'nın uygulanma-
sında, hak sahiplerine bağlanacak gelirlerle sigortalılara öde-
necek sermayelerin hesabmda, iş kazasuu olduğu veya meslek
hastalığmın hekim raponı ile ilk defa tespit edildiğı tarihte nü-
fus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri esas tutulur!'
Aynca, malullük, yaşlılık, ve ölüm sigortalarına ilişkin yaş
ile ilgili hükümlerin uygulanmasmda, sigortalılann ve hak sa-
hibi çocuklannın sigorta kapsamında ilk kez çalışmaya başla-
dıklan tarihte nüfus kütüğünde bulunan doğum tarihleri
geçerlidir.
Bir başka anlatımla, Sosyal Sigortalar Yasası kapsamında ça-
lışmaya başladıktan sonra yaşmı düzeltenlerin, emeklilik işlem-
lerinde geçerli yaşı, sigortalı olmadan önce yaşını düzeltenler
için geçerli yaş, düzeltilmiş olan yaştır.
Aym kural diğer sosyal güvenlik yasalan için de geçeTÜdir.
TC. Emekli Sandığı Yasası'nm uygulanmasmda da ilk kez
Emekli Sandığı kapsamında çalışmaya başlayanlann, çahşmaya
başladıkları tarihte nüfus hüviyet cUzdanlannda yazılı doğum
tarihleri geçerlidir. Çalışmaya başladıktan sonra yaş düzelme-
si yapanların emeklilik işlemlerinde düzeltilmemiş önceki yaş-
ları esas alınır.
Bağ-Kur Yasası'nm 66. maddesinde de aynı uygulama ön-
görülmüştür.
"Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili
hükümlerin uygulanmasmda, sigortalılann ve hak sahibi ço-
cuklannın, sigortalırun bu kanuna tabi olarak ilk defa çalış-
maya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum
tarihleri "göz önüne alınmaktadır. Sigortalı ya da iştirakçı ol-
duktan sonra yapılan yaş düzeltmeleri, gerek SSK Yasası, ge-
rek T.C. Emekli Sandığı Yasası ve gerekse Bağ-Kur Yasası'nm
yaşlılık ve emekli aylığı ile ilgili hükümlerinin uygulanmasm-
da geçersizdir.
Sigortalı olduktan sonra yaş düzeltimi yaptıysanız işlemler-
de eski yaşınız göz önüne alınacak ve yeni yaşınız geçersiz sa-
yılacaktır.