19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 1 KASIM 2019 CUMA Haber ‘Önce Mustafa Kemal, sonra Köy Enstitüleri’ Anadolu Rönesansı Alper Akçam, 80. kuruluş yıldönümünün kutlanacağı Köy Enstitülerini anlattı. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği Ankara Şube Başkanı Alper Akçam, “Köy Enstitüleri hareketi, Batı’da Rönesans ile yüzyılı aşan zamana yayılmış kültürel hareketin, bizde 56 yıla sıkıştırılması gibiydi. Köy Enstitüleri, Anadolu Rönesansı’dır” dedi. “Zamanında yoksul köylü çocukların kendi elleriyle yaptıkları binaların bugün bakımsız ve harabe durumda olduğuna” dikkat çeken Akçam, Cumhuriyete dek halk kültürüne karşı bir “soğukluk ve uzaklık olduğunu, bunu önce Mustafa Kemal Atatürk’ün sonra da Köy Enstitülerinin yıktığına” işaret etti. Akçam, 2020 yılının nisan ayında 80. kuruluş yıldönümü kutlanacak olan Köy Enstitülerinin öyküsünü Cumhuriyet Anadolu’ya anlattı. Akçam, Yüce Önder Atatürk’ün Saffet Arıkan’ı Milli Eğitim Bakanı, Arıkan’ın ise İsmail Hakkı Tonguç’u İlköğretim Genel Müdürlüğü’ne ataması ile “Kutsal Ulusal Savaşı tamamlayan bir kültürel devrimin başladığını” söyledi. Akçam, “Köy Enstitüleri hareketi, Batı’da Rönesans ile yüzyılı aşan zamana yayılmış kültürel hareketin bizde 56 yıla sıkıştırılması gibiydi. Köy Enstitüleri, Anadolu Rönesansı’dır” dedi. Cumhuriyete kadar halk kültürüne karşı “soğukluk ve uzaklık” olduğunu ifade eden Akçam, “Bu soğukluğu ve uzaklığı önce Mustafa Kemal, arkasından da Köy Enstitüleri yıktı. Cumhuriyet, halk kültürü ve Anadolu toprağı ile ilişki kurarak, kültürün değiştirici ve yenileştirici, gücünün geniş halk kitleleri ile kucaklaştırmasını sağlamıştır. Bunu Cumhuriyet yapmıştır” görüşünü dile getirdi. Yüzlerce dönüm Köy Enstitülerinin yalnızca köydeki çocukların eğitimi için kurulmadığına da dikkat çeken Akçam, şunları kaydetti: “Köy Enstitüleri, üretici örgütlenmesi, kooperatifçilik yaptılar. Bulunduğu yöredeki ürünlerle, ekonomik altyapıyla ilgilendiler. Köy Enstitülü öğrenciler, çayır biçtiler, hayvan yetiştirdiler. Köy Enstitülerinin yüzlerce dönüm arazileri vardır. Buralarda bölgesine göre üretim yapılmıştır. Köy Enstitülü öğretmenler, ekonomik alanda ve üretim alanında çalışmalar yapan birer tarımcı gibi yetişmişti. Ankara, Hasanoğlan’da bulunan Yüksek Köy Enstitüsü, Sabahattin Eyüboğlu önderliğinde dergi çıkarmaktaydı. Bu dergi bütün Türkiye’ye dağılıyor, burada köy araştırmalarına, tarım araştırmalarına yer veriliyordu.” Köy Enstitüleri’nin kurulduğu dönemde enstitülere karşı hem Meclis’te hem de Milli Eğitim Bakanlığı için Alper Akçam de muhalefet olunduğuna da dikkat çeken Akçam, enstitülerin kapatılma sürecinde de özellikle “toprak ağalığı” gibi etmenlerin etkili olduğuna işaret etti. Akçam, çok partili döneme geçişle birlikte Köy Enstitülerine yönelen muhalefetin güçlendiğini kaydederek “1946’da, Hasan Âli Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı’na atanmaması Köy Enstitülerinin ipinin çekilmesi kararıdır. Yücel yerine getirilen Reşat Şemsettin Sirer’in, Köy Enstitülerini istemeyen bir eğitimci olduğu bilinmektedir” dedi. Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği’nin, Köy Enstitülerini günümüz koşullarında tartışmaya ve enstitülerin felsefesini günümüz koşullarına taşımaya çalıştığını anlatan Akçam, “zamanında köylü çocukların kendi elleriyle yaptıkları binaların bugün bakımsız ve harabe durumda olduklarının” altını çizdi. Derneğin görevleri arasında bu binaların tarihsel ve anıtsal bir yapı olarak korunması ile gelecek kuşaklara aktarılması olduğunu da belirten Akçam, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile Elmadağ ve Çankaya belediyelerinin de bu çalışmalara destek verdiğini söyledi. Akçam, sözlerini şöyle sürdürdü: “Cumhuriyet Vakfı Genel Sekreteri Işık Kansu’nun başkanı olduğu İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı ile demokratik kitle örgütlerine, meslek odalarına çağrı yaparak, yeniden Hasanoğlan Köy Enstitüsi’ne dikkat çekmeye başladık. İlk hedefimiz, Köy Enstitülerinin 80. kuruluş yıldönümünü, Köy Enstitülerine yaraşır bir şekilde anmaktır. 17 Kasım’da Ankara Üniversitesi ATAUM’da, üniversiteler ile bilimsel araştırmalar ışığında, Köy Enstitülerini konuşacağız. 18 Nisan’da Çankaya Belediyesi Yılmaz Güney Sahnesi’nde, Ankara halkına açık olarak Köy Enstitüleri toplantısı yapacağız. 19 Nisan’da da Hasanoğlan’da, Hasanoğlan Atatürk Öğretmen Okulu Mezunları Derneği öncülüğünde 2010 yılından beri sürdürdüğümüz ‘Hasanoğlan Onurumuzdur’ adlı etkinliği, daha geniş bir katılımla bu yıl da sağlamak amacındayız.” l ANKARA Bilecikli gençlerden ‘kazazede bilekliği’ Sinop Belediye Başkanı Ayhan, hedeflerini Cumhuriyet Anadolu’ya anlattı ‘Hedef iki farklı Sinop’ Kentin tarihi birikimine dikkat çeken Başkan Barış Ayhan, “Sinop’un yeni imar planı ile eski ve yeni olmak üzere iki farklı Sinop yaratacağız” dedi. Sinop Belediye Başkanı Barış Ayhan, gelecek aralık ayında Sinop’un yıllardır yapılmayan yeni imar planına kavuşacağını duyurdu. Ayhan, “Sinop’un yeni imar planı ile eski ve yeni olmak üzere iki farklı Sinop yaratacağız” dedi. Kentin tarihi birikimine de dikkat çeken Ayhan, “Türkiye’nin en uzun kale surlarına sahip kentiyiz. Bu kalelerin çevresini açarak, dünya mirasını tüm dünya ile paylaşacağız” ifadelerini kullandı. 31 Mart’taki seçimlerde Sinop Belediye Başkanı seçilen Barış Ayhan, görevdeki ilk 6 ayını ve Sinop’a ilişkin hedeflerini Cumhuriyet Anadolu’ya anlattı. Sinop’taki en büyük sorunun “imar planı yoksunluğu” olduğuna dikkat çeken Ayhan, “2016’da yeni bir imar planı hazırlanmış. Ancak mahkemeye taşınmış ve Sinop’un yeni imar planınını mahkeme iptal etmiş. Yasaya göre iptal nedeni ile eski imar durumuna da dönemiyorsunuz. Yani, Sinop şu anda imar planı olmayan, ruhsat verilemeyen ve tüm inşaatları mü hürlü bir kent. Bu da ilin tüm ticari hayatını etkilediği gibi belediyemiz gelirlerini de çok etkiliyor. İmar planının iptal edilmesini fırsata çevirmeyi planlıyoruz ve kentin güney ve güneybatı yönünde yeni Sinop yaratmayı hedefliyoruz. Sinop’un yeni imar planının da Aralık 2019’da yapılması planlanıyor. Bu planla birlikte ‘eski’ ve ‘yeni’ Sinop olarak, iki farklı Si Barış Ayhan nop yaratacağız” dedi. Sinop’un tarihi birikimine de dikkat çeken Ayhan, “Sinop, Tarihi Kentler Birliği’ne de üye bir il. Türkiye’nin en uzun kale surlarına sahip kentiyiz. Bu kalelerin çevresini açarak, dünya mirasını tüm dünya ile paylaşacağız. Avrupa Birliği’nden sağlanan destek ile önümüzdeki ay restorasyonu başlıyor” derken, Sinop’ta ki mekânsal yetersizlik nedeniyle binlerce tarihi eserin sergilenemediğine de dikkat çekti. Ayhan, “Sinop’a, bir deniz müzesinin yanı sıra, basın ve kent müzesi de kurmamız gerekiyor. Sinop turizmini yalnızca ‘deniz, kum, güneşe’ değil, ‘kültüre’ de yönlendireceğiz” ifadelerini kullandı. Sinop’a ait projelerin konuşulacağı “Proje Ofisi” kurulacağını da duyuran Ayhan, kentteki paydaşların ve yurttaşların “nasıl bir Sinop hayal ettiklerini” buradan takip edeceklerinin altını çizdi. Sabahattin Ali’ye önem Sinop ile özdeşleşmiş çok sayıda ismin olduğuna da dikkat çeken Ayhan, sözlerini şöyle tamamladı: “Sinop’un, yaşamını çevreye ve hayvan haklarına adamış bir ‘Tarzan Kemal’i var. 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde Tarzan Kemal adına etkinlikler düzenleyip, Türkiye’de gündem olacağız. Ayrıca, onun adına bir de heykel çalışmamız var. Sinop Cezaevi’nde bir yıl hapis yatan Türk edebiyatının simge isimlerinden Sabahattin Ali’nin de heykeltıraş Ertuğ Atlı tarafından heykeli yapılıyor. Bir de kültür sanat merkezi yapıyoruz. Buranın adını da Sabahattin Ali Kültür ve Sanat Merkezi koyacağız. Sonbaharda da Sabahattin Ali Festivali düzenleyeceğiz.” l SİNOP Bir cumhuriyet sevdalısının öyküsü: Hüseyin Kahya Hiçyılmaz Kırıkkale’de çeliğe verilen su Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün “En büyük eserim” dediği 29 Ekim Cumhuriyet’in, geçen hafta, 96. yılı tüm Türkiye’de coş Hiçyılmaz, bugün Türkiye’nin ağır ve hafif silah ihtiyacını karşılayan Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu’nun (MKEK) oluşumuna destek veren bir isim. Aynı zamanda Kırıkkale’nin il olmasına da aracılık eden bir “Cumhuriyet sevdalısı...” Bütün arazilerini bir an bile düşünmeden Atatürk’ün yetkilendirdiği Asım Paşa ve heyetine, yani Cumhuriyete bağışlayan Hiçyılmaz’ın adı bugünlerde, torunları tarafından anısına düzenlenen anma törenlerinde yaşatılıyor. kuyla kutlandı. Cumhuriyet Anadolu da Atatürk’e ve onun yaktığı kurtuluş meşalesine ina ‘ADI Silah müzesine verilecek’ nan Türk ulusunun “Cumhuriye te olan bağlılığını ve sevdasını” Hiçyılmaz’ın torunu Hüse duğunu da ifade eden Hiçyılmaz, sayfasına taşıyor. Ulusal Kurtu yin Behçet Hiçyılmaz, “Hiçyıl şehrin merkezinde de içinde Hü luş Savaşı’ndan yeni çıkmış Türk maz ailesinin Kırıkkale Kırık seyin Kahya Parkı’nın bulundu ulusunun kendini üretimde de ye Mahallesi’nde, Kırıkköyü Yaptır ğunu da dile getiriyor. Valilik ta niden var etmesi için 1012 hane ma ve Yaşatma Derneği adına ka rafından Kırıkkale’de kurulması li köyün tamamının görülebildiği arazilerini, kurulması planlanan silah fabrikasına bağışlayan Kırıkköyü kâhyası Hüseyin Kahya Hiçyılmaz’ın örnek öyküsünü, torunu Hüseyin Behçet Hiçyılmaz, yıtlı büyük bir mezarlığın bulunduğunu” da belirtiyor. Bu mezarlıkta Hüseyin Kahya Hiçyılmaz’a ait, 1922 yılında MKEK ve Türk Metal Sendikası tarafından yaptırılmış bir anıt mezarın bulun planlanan silah müzesine de dedesi Hiçyılmaz’ın adının verileceğini belirten Hiçyılmaz, son iki yıldır da valilik ve belediyenin desteği ile Hiçyılmaz için anma töreninin düzenlendiğini kaydetti. şu sözlerle anlatıyor: n Atatürk Asım Paşa’yı görev lendirdi: Atatürk, Kurtuluş Savaşı bitiminde, Askeri Ağır Si ne iletilince de üzerinde çok dü ki Mühimmat Fabrikası’nın olşünmeden 1012 haneli köyün ta duğu yere temel atıldı. 1926 yılımamının görülebildiği arazileri na gelindiğinde Tapa, Mermi, İm lah Sanayii’ni oluşturarak, üre ni Asım Paşa ve heyetine göste la ve Sandık İşletmeleri’nin ortak tim tesisleri yapmak için hüküme rerek, “Bu arazilerin tamamı be adı olan Topçu Mühimmat Fabri tini temsilen Asım Paşa başkanlı nimdir. İstediğiniz kadarını ala kası kuruldu. 1928’de hammadde ğındaki askeri heyeti, uygun yer aramakla görevlendirmiş. Heyet, Hüseyin Kahya bilir, askeri fabrikaları kurabilirsiniz” demiş. Kâhya Hüseyin, as üretimi için Pirinç Döküm Haddehanesi, 1929’da fabrikaların tüm Ankara’nın doğusunda, Sivas, Kay dı: Bu heyeti, Yahşiyan’da Hüse keri silah fabrikalarının kurulma enerji ihtiyacı için Kuvvet Mer seri ve Keskin civarlarındaki ara yin Avni Tuncay karşılamış. Ge sı için arazilerinin çoğunu, kendi kezi kuruldu. 1930’da Ankara yışlarından sonuç alamadan, Kur ce konaklamaları için hazırlık si ve geleceğine hiçbir bedel talep Kayaş Kapsül Fabrikası üretime tuluş Savaşı’nda mühimmat nakliyesinde önemli görevler üslenmiş, 1917’de açılmış olan Yahşihan Demiryolu’ndan dekovil (küçük tren) ile Ankara’ya dönmek istemişler. Bölgedeki yer arayışları, gerek arazi yapısı, büyük arazilerin olmayışı, coğrafi şartlar, bağ lar yapılırken, gezinin mahiyeti anlatılmış. Hüseyin Avni Bey, “Buralar her yönü ile daha müsait. Ankara’ya yakın, demiryolu var. Çok dar ve yetersiz karayolu da iyileştirilebilir. Kızılırmak burada, istediğiniz büyüklükte, hatta daha fazlası burada etmeden genç Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne bağışlamış. n Fabrikalar kuruldu, üretim başladı: Heyet, Ankara’ya durumu bildirmiş; gerekli görüşmeler sonunda hemen işlemlere başlandı, tarlaların devlete bağışlandığına dair belgeler hazırlandı, arazi başladı. 1931’de yine Ankara’da, Mamak Gaz Maske Fabrikası kuruldu. 1931’de tren raylarının da üretildiği Çelik Döküm Fabrikası, 1935’te Silah ve Tüfek Fabrikası kuruldu. 1936’da da Kırıkkale Barut Fabrikası açıldı. Yine aynı yıl Top ve Dişli Fabrikası ku lantının zor oluşu ve gerekse eş var” diyerek, söze girmiş. Hemen lerin bedelsiz olarak Askeri Fab ruldu. Burada bir süre motosiklet rafın konuya ilgisiz kalması sonu Kırıkköyü ovasında binlerce dö rikalar Umum Müdürlüğü’ne dev de üretildi. 1964’te kurulan BMC cunda Beyobası köyü civarlarında nüm arazisi olan köyün kâhyası da yer bakmışlar ancak tüm araş Hüseyin’e (Hiçyılmaz) haber sa redildi. Böylece yurttaki Silah Ta fabrikasının motor blokları bura mirhane ve Fabrikaları’nın bir da döküldü. 1942’de ise Ankara tırmalar sonuçsuz kalmış. n Hiç düşünmeden bağışla lınmış. Kâhya Hüseyin, heyeti kö arada üretim yapılmasına başyünde ağırlamış. Durum kendisi landı. İlk olarak 1925’te, şimdi Etimesgut Uçak ve Motor Fabrikası kuruldu. l KIRIKKALE Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümü öğrencisi iki arkadaş, TEKNOFEST’e kendilerinin geliştirdiği “kazazede bilekliği” ile katıldı. Sistemi akıllı telefonlar için mobil uygulama için de hazırlayan öğrencilerin bu buluşu, “kazanın ardından kalp krizi geçiren bir kişinin durumundan yola çıkarak” geliştirdi. Geliştirilen sistem, araca yerleştirilen “modül cihazı”na kazazedenin kolundaki bileklikten aktarılan nabız, solunum ve konum gibi bilgilerin 112 Acil Servis’e iletilmesini sağlıyor. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Bilgisayar Bölümü 4. sınıf öğrencisi Can Civekoğlu, bir yakınının geçirdi ği trafik kazasından esinlenerek sınıf arkadaşı Alp Kıray ile proje geliştirdi. Proje, araca yerleştirilen “modül cihazı” sayesinde kazazedenin kolundaki bileklikte depolanan nabız, solunum ve konum gibi bilgilerin, 112 Acil Servis’e ulaştırılmasına dayanıyor. TEKNOFEST 2019’da finale kalan projeyi ziyaretçilere tanıtan iki arkadaş, daha sonra mobil uygulama aracılığıyla cep telefonlarına entegre ederek, sistemi geliştirdi. l BİLECİK İLK YERLİ OTOMOBİL ‘Devrim’ 58 yaşında Türkiye’nin ilk yerli otomobili “Devrim”in, Türk mühendis ve işçileri tarafından üretilmesinin üzerinden 58 yıl geçti. 1961 yılında Türk mühendis ve işçileri tarafından zor şartlarda üretilen ilk yerli otomobil “Devrim”, 5 Eylül 2017’de başlayan kapsamlı bakımının ardından konulduğu yeni müzesinde yoğun ilgi görüyor. Otomobilin yapımında kullanılan kaynak motoru, matkap ve torna tezgâhları, imalat aşamalarının çekildiği fotoğraf makinesi, kumpas, pergel, cetvel, çizim masası, aracın kireç taşından maketi, yedek parçalar, Sivas’ta demiryollarında dökülmüş orijinal motor bloku ve çalışmaların görselleri de bulunuyor. 58 yaşındaki “Devrim” hem Eskişehirliler’in hem de yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı oluyor. Projede çalışan 200 Türk mühendis ve işçisinin “Siyah”, “Beyaz”, “Mavi Boncuk” ve “Gecekondu” isimlerinde 4 adet ürettiği, daha sonra “Devrim” adını alan ilk yerli otomobili, 58 yıl sonra da ihtişamı ve hikâyesiyle ziyaretçileri heyecanlandırıyor. Eskişehir TÜLOMSAŞ’ta sergile nen “0002” şasi ve “0002” motor numaralı “Devrim”, lastikleri ile ön ve arka camı dışında tamamen yerli imkânlarla 4.5 ayda üretildi. Uzun ve kısa farları ayakla çalışan, kontak anahtarı ve manuel olarak da çalıştırılabilen “Devrim”, bu özellikleriyle de dikkati çekiyor. “Devrim”e güvenlik gerekçesiyle benzin konulmuyor, otomobil aküsü sökülü halde bulunuyor. Fabrikada, otomobilin üretildiği imalathane ve depolarda araştırma yapılınca “Devrim”in yapımı sırasında kullanılan çeşitli parça ve materyaller de bulundu. Bu materyallerle zenginleştirilen ve 3 Mart 2018’de açılan müze, ziyaretçilerin yoğun ilgisi göz önüne alınarak TÜLOMSAŞ tesislerinin farklı bir bölgesinde kuruldu. l ESKİŞEHİR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle