Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2MART2003.SAYI884 eleştirdiği konusundabeni ikna ediyor. "Eğer beni vurtnak isteselerdi, şimdiye kadarbunuyaparlardı" diyor.) "1988 yılında, sizin Kongre'nizden, Halepçe nedeniyle Irak'a karşı (sınırlı) yaptınmlar (petrol ithali, silah) içeren bir karar geçti. Başkan Reagan bunu veto etti." Bu karar, 1990 yılında neredeysebütünüyle kopya edilerek BM'nin 687 sayılı kararı haline geldi (o zamandan beri devam eden yaptırımlar). Bu yaptırımların acı meyvelerine rağmen ki, 1991' den beri eksik beslenme ve tedavi edilebilir hastalıklardan 500 bin Iraklı çocuk öldü, Amerikahlar bütün olan bitenden habersizgöründüler "Ortalama Amerikalı uluslararası politika söz konusu olduğunda kara cahildir. Herhangi bir yerdeki en küçük okul çocuğu bile bir Amerikalıdan daha fazla dünyayı tanır. Cahülik ve demokrasi bu birçelişkidir." Amerikalıların zıtlıklar taşıyan deyişi olan, diğer uluslara "zorla demokrasi yerleştirme" meselesini ele alalım... "Benim bir başağnm var (başağrısı Saddamrejimiiçinbirmetafor).Bunun hakkında sana da bir şikâyetim yok. Fakat sen benim başağrımı iyileştirmek istediğini söylüyorsun. Sen başağrımı iyi etmek için kafamı keseceksin!" Bush'un Saddam'ın yerine düşündüğü isimler... "ElÇalabi sülalesini ileri sürmek? Arababagajındaülkesindenkaçmakzorunda kalan bir sahtekâr ve para yiyici mi? Bunlar bizim şimdikı orta sınıfımız, suçlular topluluğu. Yaptırımlar bizim orta sınıfımızı mahvetti ve sahtekârlar, para yiyiciler onların yerini aldı." Gazvan'ın karısının iş hayatı buna bir örnek: 1979 yılında karısı, kadın hastalıkları uzmanı olarak çalışıyordu ve hükümet ona ayda 300 dolar ödüyordu. 1991 'de bu miktar 60 dolara geriledi. 2000 yılında ise emekliye ayrıldı çünkü ayda sadece 15 dolar ahyordu. Gazvan, Körfez Savaşı yıllarında, 1974'ten 1990'a kadar tıbbi araçgereç sattı ve bunlar için servis hizmeti verdi. Işi buraya kadar gayet iyi yürüdü ama "Kendimi erkenden emekliye ayırdım", diyor. Bunun anlamıbirdenbirehiçbiriş bulamamak olmuş. "Ben yaptırımların iki katlı kurbanı oldum. Tasa rruf ettiğim parayı yabancı bankalara yatırdım ve sonra yaptırımlarla Irak mevduatları donduruldu. şimdi, yaşamak için borç paraalıyorum." Gözlerini kısarak gülümsüyor... " Şimdi yaptırımlara karşı savaşıyorum ki, tam da hiçbir şey yapamayacak kadar morukladığımda çocuklarım beni terk etmek zorunda kalmasınlar! Saddam'ın şimdi kahkahalarlagüldüğünü düşünüyorum. Amerikahlar çifte standartlariyla onu haklı çıkardılar. 1985 yılında Rumsfeld, Irak'la ilişkileri yenidenkurmakiçinBağdat'taydı. Fakatbugün birdenbire bu rejimle anlaşma yapamayacağını söylüyor. 1948ve 1998yılları arasında, îsrail'in itaat etmediği 50 BM kararı vardır. Amerika'nın bu çifte standardı BM'yi geçersiz halegetiriyor." Amerikan dış politikası, Gazvan'ın " Pepsi kuşağı" dediği genç ve zengin Suudileri, Kuveytlileri ve Mısırlılan da köktenci hale getiriyor. 11 Eylül 2001 'de işinden evine gelen ve New York ve Washington'da olanlarla sersemlemiş bir adamın hikâyesini anlatıyor. Televizyonun etrafında kümelenmiş olan oğlu ve oğlunun arkadaşları felaketi kutluyorlar. Adamın cesaretini kıran, sadece böylesi bir trajedinin şenliklekabul görmesi değil aynı zamanda şimdiye kadar bu çocukların politık olaylara karşı asla herhangi bir ilgi göstermemeleri." Kendi hükümetleri ne kadar çürümüş olursa olsun, Ortalama bir Arap kendi Arap kardeşleriyle dayanışma içindedir. Bir Mısırlı, bir Filistinli gibi aynı biçimde söz hakkının olmadığını hissediyor" diyor. SEYRELTİLMÎŞ URAN YUM Körfez Savaşı sırasında, ABD ve Ingiltere300tonSeyreltilmişUranyumbombası ve mermisi kullandı, Iraklılar ve Amerikalı hizmetliler radyoaktif ve kimyasal zehre maruz kaldılar. 110 bın Körfez Savaşı gazisi, yardım için başvuruda bulundu;kanser, savaşakatılanlarınçocuklan arasında genetik bozulmalar, bağışıklık sistemi bozuklukları ve hafıza kaybını da içeren şikâyetlerin biiyük bir bölümünüordukabullenmedi.Buarada Güney îrak'ta kanser vakaları yüzde 1800 arttı."BirCruise füzesinin birbinaya, bir hastaneye çarptığını düşün. Bu binanın onarılması sırasında etrafa radyoaktif toz yayılıyor. Bir izotop, sanki bir nükleer jeneratör solumuş gibidir ve artık senin içinde kapana sıkışmıştır. OksitlenmebaşlarveyağmursularıSeyreltilmiş Uranyum oksidi toprağa ve bitkilere geçirir. Hayvanlar bu bitkileri yer." Eğer Amerikahlar Irak'ı işgal ederse Gazvan ne yapacak? "Ben buraları terk edemem, çok yaşlıyım. Bir şeyler inşa ettim, halkla ılgili projelerde çalıştım. Ben bu ülkenın bir parçasıyım. Dün gece karım gecenin yarısında uyandı, uyuyamadı. O, "Gazvan, neyapacağız, nereyegideceğiz?" diyor. Ona, "evimizde kalacağız ve bombaları bekleyeceğiz. Başkaneyapabiliriz?" dedim. Sana soruyorum, yaşamak için başkayolvarmı?" Uzun söyleşinin ardından ayrılırken şöyle dedi Gazvan, "Artık gitmeliyim. Biz kadınlar tarafından yönetiliriz. Eğer şimdi gitmezsem, yarın gecesokağa çıkmaiznimolmaz." Söyleşi bittiğinde, Voice'un kimi üyeleri etrafımızda kümelendi. Ve o, geniş adımlarla odadan çıkarken bazıları hayranlıkla mırıldandı," Vay, yaşlı aslan vay". Daha sonra Farah Muhtarizede, ilk kez onunla olan karşılaşmasında Gazvan'ın dediklerinihatırladı:" Yabanılın Sesleri? 'Amerika Yabanılında Kaybolmuş Sesler'i kastetmediğinden emin misin ? " • Çeviren: AYŞE COŞKUN Başkentin yoğun trafîği MÜŞERREF HEKİMOĞLU arlı günlerde trafik hayli yoğunlaştı başkentte. Gidenler, gelenler, başbakanlar, bakanlar, diplomatlarla siyasal ve diplomatik trafiğin beyazlığı tartışılabüir ama herkeste beyazı yaşamak özlemi var. Ben de hüznü ve sevinci bir arada yaşadım karlı günlerde. Yitirdiğim dostlar var, umutla sağlığına kavuşmasını dilediğim hastalar var. Uzaktan seslenenler, sıcak rüzgârını estirenler, görevden ayn kalanlar, yeni bir göreve başlayanlarla hayli yoğun bir trafik. Her gün, her saat değişen koşullarda belli bir gerilim kaçınılmaz oluyor. Ancak başkent için yeni bir yaşam değil bu, uzun yıllar boyunca koşullar değişmiyor, gerginlik yumuşamıyor. Belki de başkentin değişmeyen yazgısı bu. Gazeteciliğim boyunca yurt içinde de, yurt dışında da çok yolculuk yaptım, dünyayı gezdim. Afrika'da, Asya'da, Avrupa'da, Amerika'da kentlerde dolaştım, yabancı ülkelerde her meslekten seçkin kişiler tanıdım. Şimdi olaylar birbirine zincirleniyor, insanlardan olaylara, ...' lay gelsin diyorum. Büyükelçi Reşat Anm'ın kitabıyla gündeme gelen konjonktür yeni çizgilerle oluşuyor şimdi. Kimi haberleri, yorumlan izlerken şaşınyor, görevlilere kolay gelsin diyorum. Yitikliği yaşadığımız olaylar da var. Büyükelçi Naci Akıncı'dan Fas öykülerini dinlemedim henüz. Zeynep Akıncı, dahası güzel kızları Aslı da güzel anılarla döndü Fas'tan. Aslı Akıncı'yı da içten kutluyorum. Türkiye'den uzak kaldığı yılları güzel değerlendirdi. Güzel diplomalarla gözleri parlıyor, ünlü üniversitelerin kürsüleri arasında seçim yapamıyor. Dışişlerinde az yaşanır bir mutluluk bu. Görev yaptıkları ülkeye sevgiyle, dostlukla bağlanmak, görevli olduğıı ülkenin insanlarıyla sevgiyle, dostça kucaklaşmak, dahası ilişkilerimize yeni boyutlar katmak önemli bir olay sanıyorum. Yoksa yüzeyde kalan bakışlarla yanlışhğa saplanmak da var. Zeynep Akıncı'yı da güzel bir diplomat eşi olarak selamhyor başkentliler. Fransız kültürüyle yetişmiş bir kişi ama Mısır... olaylardan yargılara geçiyorum. Çok renkli bir yaşam. Savaş acıları, ölenler, gözlerini açmadan kapayanlar, ölümün kucağında yaşamasına karşın ayakta kalmak için direnenlerle, çok sesli, çok renkli bir yaşam bu. Cinayetlerden söz etmiyorum ama başkentin gündemine yerleşen bir olgu. Kimi zaman soluyor, rengi, çizgisi kayboluyor ama hafif bir esintiyle fırtınaya dönüşen eylemler, söylemler de var. îlginç bir olay, biri ötekini çağrıştırıyor. Hafif bir esintiyle kaç yaşam birden geliyor gündeme. Gizem de burada galiba. Bir olay, yüzlerce, binlerce olaya kanat açıyor ufkumuzda! *** Dışişleri ailesinde çok dostum var. Kimi emekli oldu, kimi hasta, kimi yaşamını bitirdi, yaşam savaşı verenler de var. Her gün, her saat bir iyilik haberi bekleniyor, amagelmiyor! Büyukelçi Naci Akıncı merkeze dönünce güzel ödüllendi. Almnın teri güzel kuruyor. Meslekbilgisine, deneyimine, birikimine yaraşır bir göreve başladı. Kotoprağından güç alıyor, ayağı yerde bir kadın. Görgüsünü, kültür birikimini sadelikle taşıyor, güzel diplomalan var, çalışmaktan, öğretmekten, öğrenmekten geri kalmıyor. Bilkent Üniversitesi'nde ders veriyor şimdi. Döne döne yaşadığım olaylar doğrultusunda vardığım bir yargı var. Bence her şey sevgiyle başlıyor, sevgi solarsa her şey soluyor. Parıltısını yitiren olayları yaşamadan solduran dostların kulağı çınlasın! Onlara destek olmayan eşleri için ne diyeceğimi bilemiyorum. Ancak bir gerçek var, başarılı diplomatların gerisinde güzel bir eş var. Onlardan biri de Handan Haktanır, Kahire sefiremiz. Londra'da görevliyken büyük haksızlığa uğradı ama Büyukelçi Korkmaz Haktanır güzel direndi. Bulutlar dağddı, gerçek parladı. Güneşi karartmak olanağı yok. Haktanırlar Kahire'demutlu günleryaşıyor şimdi. Günleri güzel değerlendiriyor. Büyukelçi Haktanır Londra'da yazdığı kitabı Kahire'de bitirmeye hazırlanıyor. Ehramlar ülkesine Türkiye'den bir selam. Dünyaya küsmeden yaşayanlara güzel bir armağan.#