17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Avrupa’nın en etkili şehri: Madrid l Şehriban KIRAÇ l Şehriban KIRAÇ Avrupa’nın az keşfedilmiş bölgesi Alpler ve Akdeniz arasında olan Slovenya’nın başkenti Lubliyana, doğal güzelliği ile çok dikkat çekici ve göz alıcı bir yer. Şehrin müthiş sessizliği Ljubljanika Nehri’nin şırıl şırıl akan suyunun sesi ile adeta bir melodiye dönüyor. Şehrin ismi ne kadar zor söylense de Lubliyana’ya varıldığında keşfine çıkılacak güzelliklerin yanında fazla bir önemi de kalmıyor. Efsaneye göre; Yunan kahramanlarından Jason’un Kral Aites’i yendikten sonra sevdiği kadın ile birlikte güneye gidecekken yanlışlıkla geldiği ve Lubliyana’da nehir kaynağında kendisini bekleyen korkunç ejderhayla çarpışıp onu yenmesi ve buraya yerleşmesi ile başlıyor. Jason, Lubliyana’ya yerleşen ilk insan olarak biliniyor. O zamandan günümüze kadar şehrin sembolü de ejderha olarak kabul ediliyor. Çok kanatlı ejderhalar şehrin önemli yapılarından Ejderha Köprüsü’nü de süslüyor. Köprü 1900 ve 1901 yılları arasında inşa edilmiş. Ejderha, ayrıca yüzyıllar boyunca Slovenya’nın ruhani merkezi olan yakın Avusturya kenti Klagenfurtun’un sembolü olmuştur. Şehrin tarihi ve eski merkezi hemen Ljubljanica Nehri’nin iki yakasına ve bir taraftaki küçük tepenin üzerine kurulmuş. Tepenin üzerinde de tarihi kale yer alıyor. Kaleye çıktığınız zaman dört bir tarafınızda çepeçev Keşfedilmemiş kent: Lubliyana Şehrin ismi ne kadar zor söylense de Lubliyana’ya varıldığında keşfine çıkılacak güzelliklerin yanında fazla bir önemi de kalmıyor. l Aykut KÜÇÜKKAYA Real Madrid ve Barcelona taraftarlarının yan yana geldiği tek mekan, Katalanya bölgesinde yasak olan boğa güreşlerinin yapıldığı arena: Plaza De Toros... l Olcay BÜYÜKTAŞ Biraz tarih, biraz resim, biraz edebiyatla aranız iyiyse ya da hayatınızın en azından bir bölümünde birkaç roman okuyup, yakın tarihi konu alan bir iki ressamın eserlerini gördüyseniz ya da bazı filmlerde rast geldiyseniz mutlaka görmek isteyeceğiniz bir yerdir Madrid... Neden derseniz İspanya kültürüne ait o masalsı şal, gül ve danslar kadar edebiyat ve resimde de kendine haklı bir yer edinmiş kişiliklerle ansızın karşılacağınız, izini süreceğiniz, kendinizi bir film karesinde hissedecek kadar gerçeklikten uzak ama hayatın tam içinde bulacağınız bir yer Madrid... Beko’nun ana sponsoru olduğu Dünya Basketbol Turnuvası FİBA’nın final maçını izlemek üzere gittiğimiz Madrid’de ilk dikkati çeken şey son derece geniş caddeler... Devleti temsil eden büyük, temiz, görkemli ancak son derece incelikli bir mimarinin eseri yapılar kadar o yapıları gölgelemeye gücü yetecek kadar büyümüş, serpilmiş, belli ki ne dalları ne kökleri herhangi bir dönemden, yapılanmadan başka akla gelebilecek herhangi bir olaydan etkilenmemiş, tam tersine korunmuş ağaçlar oldu beni ilk etkileyen... Son derece güneşli bir gün olmasına karşın insanda sürekli yürüme hissi oluşturan geniş ve gölgeli caddeler bu kentle özdeşleşti hemen... Barcelona’nın değil ne de olsa... Zaten hemen arkasından rehberimiz durumun benim açımdan ne kadar vahim olduğunu görüp anlatmaya başlıyor: Burada Real Madrid ve Barcelona taraftarlarını yan yana yalnız bir yerde görebilirsiniz o da arenada... Ancak Boğa güreşleri zaten büyük oranda yasaklanmış, Katalan bölgesinde hiç olmuyor. Ama Madrid’de normal zamanlarda gençlerin ilgi gördüğü konserlerin yapıldığı Plaza De Toros işte bu ezeli rakiplerin taraftarlarını yan yana getiren tek mekân... sında kaybolacağınız, aradığınız hediyelikler ve yiyecek pek çok seçenek sunan kocaman bir botanik bahçe barındıran istasyon da mutlaka görülmeyi hak ediyor. Don Kişot sizi bekliyor İspanyol meydanı Madrid’de gezilecek yerler arasında... Madrid’de görülmesi gereken ilk yer Plaza De Prado’ya vakit ayırın Torres Puerta Europa; Avrupa kapısı olarak nitelendirilen Torres Puerta Europa birbirine doğru iki eğik kule. Real Madrid Stadı Santiago Bernabeu; Madrid gezilecek yerler listesindeki yerlerden biri dünyanın en iyi takımlarından Real Madrid’in stadyumu. Gran Via; Madrid’in en büyük ve en ünlü caddesi. Bu caddede, ünlü kafeler, mağazalar ve sinema salonları yer alıyor. Madrid gezilecek yerler listesi içinde yer alan diğer yerler Kraliyet Sarayı, İspanyol Meydanı, Opera Binası, Almudena Katedrali, Plaza Mayor, Neptün Çeşmesi, Kybele Meydanı ve tabii ki biz oradayken Pablo Picasso’nun geniş bir sergisinin yer aldığı hatta İspanya iç savaşını resmeden ünlü Guernica’nın kendisinin yanı sıra öncesinde yapılmış eskizlerinin de sergilendiği Prado Müzesi mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden. Hatta Prado’nun dünyanın en önemli ilk üç müzesi arasında yer aldığını da hatırlatmakta yara var. re Lubliyana şehrini panoramik izliyorsunuz. Kalenin yalnızca kendisi değil çevresi de oldukça keyifli ve bu bölgede vakit geçirilebilecek birçok ufak kafe, dükkân ve meydan var. Kendinizde güç bulabiliyorsanız yürüyerek de çıkabiliyorsunuz. Eski şehir aynı zamanda Lubliyana’nın merkezi, hatta kalbi… Kalenin hemen dibine kurulmuş ve inanılmaz iyi korunmuş bir yapıya sahip. Olduğu gibi muhafaza edilmiş ortaçağ evlerinin yanı sıra barok mimarisinin güzel örnekleri bulunuyor. Kentte Art Nouveau stilinin birkaç çok hoş örneği de mevcut. Mimari tarihi taşıyan binalarıyla İtalyan Barok Veronese döneminden kalan eserler arasında yürürken insan adeta büyüleniyor ve çok keyif alıyor. Lubliyana küçük bir şehir olduğu için neredeyse bir günde şehrin ön önemli sembollerinden olan üçlü köprü, Preşeren Meydanı, Franciscan Kilisesi, Kasaplar Köprüsü, Kongre Meydanı, Parlamento, Lubliyana Üniversiesi, Tivoli Parkı, Opera Binası, Ayakkabıcılar Köprüsü, Florjana Kilisesi, St. Jakoba Kilisesi, Vegova Sokağı, Belediye Binası ve Meydanı gezilebiliyor. Bled Gölü’nde gezintiye çıkın Kültüre çok önem veren bir şehir olduğu için burada 15 civarında müze ve tiyatro, 45 sanat galerisi ve 150 civarında da kütüphane bulunuyor. Lubliyana’ya gitmişken kentin doğa harikası Bled Gölü’nü de görmeden dönmeyin derim. Lubliyana’ya 54 kilometre mesafede, dağların arasında çok güzel bir göl... Gölün çeşitli yerlerinde pletna adı verilen kürekli 1215 kişilik tekneler ile gölün ortasındaki adaya gidilebiliyor. Adada bir kilise de bulunuyor. Bu arada hatırlatmakta fayda var kilisenin çanı sürekli çalıyor. Bunun nedeni dilek tutarak kilisenin çanını çalanların dileklerinin gerçekleştiğine dair anlatılan hikâyedir. Bled Gölü güzelliği ile Avrupa’nın en tanınmış yerlerinden biridir. Yüzde 70’i yeşil alanlardan oluşan ve Julian Alp dağlarının bir kısmını da içinde barındıran Slovenya’nın Triglav Milli Parkı’nın içerisinde bulunuyor. Göl çevresinde yürüyüş, trekking, yelken, dağcılık, kayak, bisiklet, binicilik, golf, yüzme, kano gibi çok çeşitli aktivite yapılabiliyor. Sessizliği ve güzelliği ile Bled Gölü görülmesi gereken bir yer. Lubliyana’daki Metelkova Kültür Merkezi (ve Celica hostel) Yugoslavya döneminde kışla ve askeri hapishane olarak kullanılan olan eski bir bina kompleksi. Yugoslavya’nın dağılmasından sonra genç sanatçı ve öğrenciler tarafından bir kültür sanat merkezine dönüştürülmüş. Duvarları graffittilerle kaplı binaların içinde konser salonu, sanat galerileri, öğrencilerin işlettiği restoran, kafe, barlar ve daha birçok şey bulunuyor. Messi forması için yanlış yer Hazır buralara kadar gelmişken futbola gereksiz bir ilgisi olduğunu düşündüğüm oğluma Messi’li bir forma almak istediğimi söylüyorum. Ekipteki tüm erkekler çok yanlış yerde olduğumu, mümkünse bunu bir kez daha dillendirmemesi aksi takdirde dayak bile yiyebileceğimizi söylüyorlar. Zira Madrid, Real Madrid’in kenti, İçinden tren geçen botanik bahçesi Atocha; İspanya’nın tek botanik bahçeli tren istasyonu Madrid’de bulunuyor. Dışarıdan bakınca normal bir tren istasyonu gibi görünen ama içerisinde yeşillikler ara Espana’yı (İspanyol Meydanı) saymak istiyorum çünkü burası da benim gibi düşünenler için özel bir anlam taşıyor... Çünkü bu meydanın ortasında, Madrid’in en ünlü heykellerinden biri olan İspanyol yazar Miguel de Cervantes Saavedro’nun heykeli bulunuyor... Cervantes heykelinin hemen önünde bu romanın karakterlerinden Don Kişot ve hemen yanında eşeğine binmiş Sancho Panza’nın bronz heykelleri bulunuyor. Bu heykellerin her iki tarafında ise yine romana konu olan kibar bir kadın ve köylü bir kadın figürü tasvir edilmiş. Tabii buraya kadar gelmişken bu heykellerle fotoğraf çektirmemek olmaz. Ha bir de buralara kadar gelmişken güzel bir paella yiyip, İspanya’nın ünlü içeceği sangriayı içmeden gelmemek gerekiyor. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle