22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 KASIM 2013 ÇARŞAMBA 4 Her insan kendi anısını biriktirir n ESRA ALKAN Karadeniz’in turizmi, bölge insanıyla buluşturuyor kalkıp gideni. Karadeniz insanının yaşadığı ‘an’ı ve geleceği farklı görmesinden midir bilinmez, muhabbet açtığınızda hemen karşılık buluyorsunuz. Ankara’da Anadolu Medeniyetler Müzesi’nde Ünye’nin milattan önceki tarihini gördüğümde kafama koymuştum atlayıp Ünye’ye gitmeyi… Müzelerde bilgilenmek başka şey, gidip yerinde görmekse bambaşka. Gezip göreceğim yerleri, havasının durumuna ve ayırabileceğim zamanıma göre planlarım. Ünye için de böyle yaptım. Planlamam herkesin zevkine uygun gelmeyebilir, ancak okuduklarınız gitmeye özendiriyorsa ne mutlu!.. Öncelikle sahilden dolaşmak, keşfimin en can alıcı kararıydı. Ünyelilerin ‘köprü!’dedikleri bildiğimiz iskeleye gittim. Sonbaharın tüm güzelliği çökmüştü Karadeniz’in üstüne... Turistik bir yat ilişti gözüme ki denizci Yaşar Argan’ın teknesiymiş. Ünye’yi önce sahilden dolaşıp tanımayı seçmiştim. Sahil boyunca Yasar Argan ve oğlu profesyonel rehberler olarak Ünye’nin tarihi ve coğrafyası hakkında ilk bilgileri veriyorlar... Tekneyle dolaşırken sahil boyunca alacağınız bilgilerle karaya ayak basar basmaz soluğu Ünye Kalesi’nde almak geliyor içinizden. Karaya çıkınca atlıyoruz kiraladığımız arabamıza, Niksar yolu üzerindeki kartal yuvasını andıran görkemli kaleye tam 7 km. sonra varıyoruz. Kale yalçın kayalıkları ile kaya mezarıyla, dokunsan kendini anlatacak gibi duruyor . Kuzey ve kuzeybatı yamaçları çok sarp olsa da yıkılmış surların arasından geçip tırmanmak mümkün. 2. Mitridat’a selam verip kaleden iniyoruz. Tozkoparan Kaya Mezarlarını görmek ve artık dünden bugüne kalanlarla Ünye kent merkezinde tanışmak var aklımızda. Çakırtepe Bakırcısıyla, demircisiyle, yorgancısıyla, kalaycısıyla ÜNYE Ünye sahili KADILAR MAHALLESİ “Artık kenti yaşamanın zamanıdır” diyerek soluğu Sebile Hanım Konağı’nda alıyorum. 200 yıl geriye gidiyorum sessizce. Odalarda bulunan taşocaklara bakarken Ermeni ve Rum ustaların taş işlemelerine hayran kalıyorum. Konağın 1927 yılında Klasik Türk Müziği bestecisi Ulvi Cemal Erkin’in amcası Arapzade Bahiddin Efendi’nin olduğunu öğreniyorum. Şimdiki sahibi eski Ünye Ticaret Odası Başkanı Hasan Şimşek, 2004 yılından beri konağı aslına uygun restore ettirip Ünye turizmine açmış. Osmanlı mimarisinin iyi bir örneği olan konakta uyumak, Karadeniz’e has ballarla, yöresel kahvaltılıklarla güne başlamak ‘işte hayat budur’ dedirtiyor insana. Yokuşu’ndan başlayacağım. Burası orijinal taş döşemeli yoluyla gösterişli tarihi konaklarıyla tam bir müze sokak. Ağır ağır çıkıyorum yukarılara doğru. Osmanlı’nın pek çok ünlü kadılarını yetiştiren Ünye, çoğunlukla kadıların yaptırıp oturduğu bu evler bölgesine Kadılar Mahallesi, yokuşuna da Kadılar Yokuşu demiş. Sebile Hanım Konağı Ünye küçücük şirin bir kasaba. Kime sorsanız gösterir ‘El Sanatları Ustaları’nın hayat verdiği çarşıyı. Gidin; bakırcısıyla, demircisiyle, yorgancısıyla, kalaycısıyla konuşun. Hem birer hatıra alırsınız dostlarınıza, hem de Ünyeli sanatçıların ne büyük özverilerle yaşattıkları sanatlarının inceliklerine tanık olursunuz. Oradan yaşayan hamamlarına... Bu topraklarda hamam kültürü ayrı bir tören olmuş, sevinçle yaşanmış. Aylarca denizde eşlerinden uzak kalan denizciler limana yaklaşırken top sesleriyle duyurulurmuş bu büyük kavuşma.. Yemekler yapılır, hamamlar hazırlanır, denizcileri karşılarlarmış çoluk çocuk. Uzun hamam sefalarından sonra fener alayıyla evlerine uğurlanan denizcileri, sevinç içindeki Ünye’yi düşünerek adımlayın bir de mahalleleri!.. Yaz mevsimi olsa ipek altın kumsalında denizin tadını çıkarırdık ama Ünye’de her daim yapacak çok şey var. Haydi buyurun Çakır Tepe’ye. Buradan Ünye inanılmaz güzel görünüyor. Manzaraya doyamayıp bir de Kent Ormanı’na gittim. Kömür de demlenen çayı içip bol oksijeniyle haÜnye vasını soludum. Gözüm ve ciğerlerimin teşekkürünü duydum. Sonra, Ünye’yi içime sindire sindire ‘Kent Müzesi’nin yolunu tuttum. Kent Müzesi’nin hikâyesini öğrenirken Tarihçi Aynur Tan, Ahmet Kabayel ve Ahmet Varilci isimleri sıkça kulağıma çalındı. Anlaşılan Ünye’nin tarihine ve arkeolojisine sahip çıkan insanlarını da tanımak gerek. Hele ki mevsimlerden sonbahar ve havada ıslak toprak kokusu varsa Orta Çarşı Camisi’nin avlusuna gidin, orada göreceğiniz masanın kenarına ilişin ve etrafa bakıp gülümseyin. Bir çift göz muhakkak soran bakışlarınızı yakalayacaktır. İşte o her kimse, hiç çekinmeden, Ahmet Bey’leri sorun. Bir kenti, kendi tarihçi ve yazarlarından dinlemek ne bahşedilmiş mutluluktur?!. Gerisi size kalmış... Her insan kendi anısını biriktirir. Bana da yazmayı unutmayın . esraalkan34@gmail.com Tarabya’da Boğaz’a nazır brunch keyfi bir başka Turizm Eki Dinlenebildikleri tek gün olan pazarları “Güne nerede şöyle şahane bir yemek ve manzarayla başlasak” diyerek kendilerini sokağa atıp kalabalıktan bunalan İstanbullulara iyi bir haber var. Geçen şubat ayında kapılarını tamamen yenilenmiş halde Boğaz’ın eşsiz manzarasına karşı tekrar açan The Grand Tarabya Oteli, yaz boyunca ara verdiği muhteşem pazar ‘brunch’larına tekrar başlıyor. Pazartesi sendromunu hafifletmek üzere geçirilen keyifli bir pazar için The Grand Tarabya İstanbul’un hem trafiğine hem insan kalabalığına uzak, Boğaz’ın en eşsiz ve sessiz köşesi Tarabya koyunun yeşil sırtlarına, Boğaz’ın muazzam manzarasına karşı nefis bir brunch sunuyor. Otelin manzarası bir yana, brunch mönüsü de her damağa hitap eden tatlar içeriyor. İsteyenler waffThe Grand Tarabya Oteli İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç • Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız • Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya • Editör: Hayri Arslan • Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ • Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul • Tel: 0 212 343 72 74, Faks: 0 212 343 72 64 • Reklam: Cumhuriyet Reklam • Genel Müdür: Özlem Ayden • Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü • Reklam Reklam Müdürü: Ayla Atamer • Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya • Tel: 0212 251 98 74 75 • Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı • Cumhuriyet Gazetesi’nin Ekidir • Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri. Marmaris’in ilk ve tek turizm hastanesi... Turizm Eki Pek çok yabancı sağlık sigorta şirketinin Türkiye’deki referans hastanesi büyümeye devam ediyor. Marmaris’in ilk ve tek turizm hastanesi olan Özel Ahu Hastanesi, dünya standartlarındaki sağlık hizmeti ile kısa bir süre önce BBC’nin de dikkatini çekti. BBC’den gelen özel bir ekip 2014’te yayınlanacak bir belgeselde Özel Ahu Hastanesi’nin sağlık turizmi ve turizm sağlığı alanlarında gösterdiği yüksek performansın altını çizdi. Son 5 yılda yerli ve yabancı toplam 160 binin üzerinde hastayı tedavi eden Özel Ahu Hastanesi, sadece 2013 yılı rakamlarına göre, 62 farklı ülkeden yabancı turiste sağlık hizmeti sundu. Özel Ahu Hastanesi’nin Başhekimi Op. Dr. Sa le, pancake gibi “Batı”dan, isteyenlerse gözleme gibi “memleketten” tadlarla nefis bir brunch başlangıcı yapabilir, ardından ister mantı, ister risotto’yla devam eder, ister 6 ayrı çorbanın, humustan domates dolmasına kadar 17 ayrı zeytinyağlının tadına bakabilir. Salata, turşu ve peynir büfelerini geçip, soğuk ve zeytinyağlı lezzetleri tercih edenleri de ahtapot salatasından dana carpaccio’ya, enginar kalbinden kuşkonmaza 26 ayrı çeşit bekliyor. The Grand Tarabya, tatlı düşkünü aileler ya da pazar brunch keyfini doyasıya yaşamak isteyenler için, rüyalarından çıkmayacak tatlı büfesiyle eksiksiz brunch mönüsünü tam bir şölene dönüştürüyor. RTel: (0212) 363 33 00 hir Ökten, “23 doktor, 85 teknik, 74 idari personel toplam 182 personel ile 1993’ten bu yana sağlık hizmeti vermekteyiz. Bugün Avrupa’da pek çok sağlık sigorta şirketinin Türkiye’deki referans hastanesiyiz. Tanı ve tedavide kullandığımız teknoloji pek çok Avrupa ülkesi standartlarının üzerinde. Bölgenin özelliğinden kaynaklanan acil ve travma konularında Türkiye’nin en deneyimli hastanelerinden biri olduğumuz iddiasındayız” dedi. den kendi doğallığı içinde tarzı oluşmuş, abartısız yerleri çok severim. İnsanı kasmayan, bir şeyler yemenin içmenin mecburiyet ya da görev gibi gelmediği, yaşadığı anın hakkını veren yerler vardır; duvarların renginden, oturduğunuz sandalye ve tavandaki lambaya kadar kendinizi ait hissettiğiniz, içinize sıcaklık veren yerler. İşte bu hafta öyle bir yerdeydim. Ancak bu samimi ve sıcak yer, bana bolca hüzün de yaşattı neden mi? İşte cevabı; Büyük usta, değerli sanatçı Tuncel Kurtiz’in aramızdan ayrılmadan 2 gün önce gittiği ve müdavimi olduğu Karaköy’ün sıcak ve salaş balıkçısı Akın Balık’taydım bu hafta. Akın Balık’ın genç patronlarından olan Uğurcan Timur, hâlâ çok üzgün. “Tuncel Abiyi artık bir daha göremeyecek olmayı kabul etmek çok zor. O geldiğinde hepimizin yüreğine bir sıcaklık doğardı. Tuncel Kurtiz’i yaşayan ve tanıyan kişiler olarak bizler çok şanslıyız. O bize çok şey kattı. Onu her zaman büyük bir özlem ve sevgiyle anacağız” diyor. Özlemle ve burnumuzun direği sızlayarak andığımız, anlamı ve izleri yazmakla bitmeyecek olan değerli sanatçımız Tuncel Kurtiz’in kaçamak yaptığı, rakısını yudumlayıp, balığını yediği, bazen uzaklara daldığı, zaman zaman da muhabbetiyle ayrı bir hava kattığı Akın Balık ça Ben oldum olası, samimi, özel bir çaba gerektirme MEKÂNIN DİLİ HATİCE KUMALAR/haticekumalar@yahoo.com TUNCEL KURTİZ’İN ANISINA... lışanları için Tuncel Kurtiz anlatılmaz yaşanır. Karaköy balıkçılar çarşısının sonunda ve Galata Köprüsü’nün hemen yanında yer alan bu salaş balıkçı; sokak lambalarıyla aydınlanmış bahçesinde yer alan; ahşap sandalye ve masalarıyla fonda çalan Yeşilçam film müzikleriyle kendi halinde duruşu olan, insana samimiyet ve doğallık adına unuttuğu her şeyi bir anda hatırlatan bir yer. Mekânın bu doğal hali öyle çok sevilmiş ki; mekânın hatırı sayılır müdavimleri var. Boğaz’da gördüğümüz lüks balıkçılara hiç benzemeyen bu yerde; her türden insanı görmek mümkün, çekirdek ailelerden, büyük gruplara, moda dergilerinden fırlamış alımlı güzel kadınlardan, şık beylere ve ünlü isimlere kadar her çevreden insanı burada görmek mümkün. Deniz tutkunu bir aile olan Akın Timur ailesinin sahibi olduğu Akın Balık, Karaköy içinde ayrı bir önem ve anlam taşıyor. Karaköy’de bir mekân işletmenin hayal gibi göründüğü 2000’li yıllarda Akın ailesi Karaköy’ün ruhuna inanıp, burada yatırım yapmayı tercih etmiş. Akşam olunca tek bir ışığın dahi olmadığı Karaköy balıkçılar çarşısının olduğu güzergâhı aydınlatıp karanlığın içinde sevimli bir bahçe kurup, ışıl ışıl bir mekân yaratmışlar. 35 kişi ile başlayan müşteri sayısı bugün, günde 500 kişiye ulaşmış durumda. Balığın olmaz olmazı rakının çay bardaklarında servis edildiği bu mekânda, Karaköy ve Galata Köprüsü manzarasına karşı hem lezzete hem de muhabbete doymak garanti. Öyle ki öğlen 15.00’te gelen müşterilerin sabah 03.00’e kadar oturduğu da her gün görülen sahnelerden biriymiş. Not: Bunu da bizzat şahit olduğum ve şaşkınlıkla karşıladığım için yazıyorum. Demek ki insan; muhabbet ve lezzet bir arada olunca bir mekânda 12 saat kalınabiliyormuş. Ve sıra geldi lezzetli mi lezzetli yemeklere. Denemeden geçmemeniz gereken soğuklardan başlayarak favorilerimi paylaşmak isterim; kurutulmuş istim balığı, ahdapot salatası, Kastamonu’dan gelen dağ mantarı. Ara sıcaklardan ise; özel sosta marine edilmiş ahtapot bacağı, kalamar dolma, şaşılacak derecede hafif olan paçanga böreğini ve tereyağlı mantarlı güveç karidesi mutlaka deneyin. Bunca güzel lezzetten sonra ana yemekle lezzet keyfini taçlandırmak isteyenler için ise; mevsim balıklarından lüfer ve çinekop ızgara, sarıkanat ya da palamut veya da mısır ununda hamsiyi öneririm. Bana kapılarını açan, yer yer hüzünlendiğim, samimi havasına çalışanlarının güler yüzünün de eşlik ettiği Akın Balık ailesine ve çalışanlarına çok teşekkürler. Dostlarınızla, ailenizle ve sevdiklerinizle, felekten bir gece çalacağınız ve şok hesaplar ödemeyeceğiniz bu mekânda vakit geçirmeyi kendinize hediye etmeyi unutmayın. Tebessümle kalın… C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle