18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 16 ŞUBAT 2011 ÇARŞAMBA Süha Arın’ın Safranbolu’su Hayri ARSLAN [email protected] İnsan yeşile doyabilir mi? Nilhan AYDIN nilhanaydı[email protected] Uzun boylu, dimdik duruşlu, hoş bir kadın, elinde bir tabak ile çalışan birkaç kişiye bir şey ikram ettikten sonra yalnız başına sandalyede oturan bana doğru yönelir. Siz de buyurun “hurma” diyor. Hurma denince benim aklıma Arabistan’tan gelen, herkesin bildiği işte o hurma gelir. Bu pek ona benzemiyordu. Şaşırmış ifademi görünce hanımefendi, Bu Karadeniz hurması kurusu, memleketim Rize Pazar’dan yeni geldim. Oradan getirdim diyor. Bir tane alıp yiyorum. Hurma kurusunun tadı hoşuma gidiyor. O dik duruşlu zarif hanım “istediğim kadar alabileceğimi” söylüyor, bilmiyor ki benim yedikçe yiyesi gelenlerden olduğumu. Koca bir dal alıyorum. Burada ben de onun kim olduğunu bilmiyordum. Tekrar hurmadan almak için hanımı armaya başlayınca öğrendim ki, meğer o dik duruşlu zarif Beşiktaş Vergi Dairesi Müdüresi Beyhan Balta imiş. Anlamalıydım dairede çalışanların ona gösterdiği hürmetten. Ama bu kadar bakımlı, hoş bir vergi müdürü ile karşılaşacağımı da düşünemezdim. Daha fazla isteyip tüm hurmaları ben bitirmeyeyim, en iyisi Pazar’a gideyim diyorum, hem ben şimdi duramam ki, hurma ağacını görmeli ve hissetmeliyim. Ayrıca Karadeniz’e gitmek fikri hep aklımdaydı. Pazar’ın tarihine baktığımda karşıma Athena çıkıyor. Pazar, MÖ 64 yılında Pompeius tarafından “Athena” adıyla kurulmuştur. Grekçe bir sözcük olan “Athena”, Latince de, Minerva akıl güzellik ve hikmet anlamındadır. İyi de Athena bizim oralara ait değil mi? Yani Çanakkale’den bahsediyorum. Rize’de de ne işi var. Yoksa Athena çok mu? Geziyormuş. Benim “Yelkenli”nin Karadeniz’e açılamayacağından emin olarak, Beyhan Balta ve “Karadeniz hurması” ile karşılaşmamdan iki gün sonra Rize Pazar’a gitmek için yollara düştüm. İnsan yeşile doyabilir mi? Ben doymam ve söylendiği gibi Karadeniz hakikaten yaz kış yeşilmiş. Pazar, Rize’nin doğusunda HopaRize devlet yolu üzerinde doğubatı istikametinde kurulmuş. Doğusunda Ardeşen, batısında Çayeli, güneyinde Hemşin ve Çamlıhemşin ilçeleri, kuzeyinde de Karadeniz yer alır. İlçenin en büyük akarsuyu, Hemşin Deresi’dir. Diğerleri Bodasari, Melyat ve Hunarsu dereleri imiş. Dereleri takip eden benim içim şu an ilgi alanım tamamen bir ağaç.. Hurma ağacı.. Trabzon hurması ağacının kök sistemi kullanılan anaç türüne göre değişik yapıdadır. Meyveleri yenen kültür çeşitlerinin anacı (D.kaki), kazık köklüdür, az miktarda saçak kökleri bulunur. Ve Karadeniz hurmasının da memleketi Çin imiş. Ağaçlar bile yer değiştiriyor. Athena değiştirmiş, çok mu? Bir gazetecinin yolu müze kent Safranbolu’ya düştüğünde Türk belgesel sinemacılığının yüz akı ve büyük ustası Süha Arın’ı, satırları arasında da olsa anmaması, hatırlamaması Safranbolululara, rahmetli Süha Arın’a büyük haksızlık olurdu. Sanat ve tarih tutkunları UNESCO’nun “Dünya Kalıtı” listesinde yer alan Safranbolu’yu, her biri mimarlık estetiği ve iyi yerel teknik örneği eski konakları, Türkiye’nin 212 yıllık en eski saat kulesi, Cinci hanı, eski cami ve hamamlarıyla anımsar. Sinema tarihimizin bir kenti konu alan en güzel kısa filmi olan Süha Arın’ın (19422004) “Safranbolu’da Zaman”ı, DVD’sinden başta ben ve tekrar tekrar izleyen arkadaşları biliyorum. “Babam beni ilkokuldan sonra okutmaz, ev işlerini kim yapacak, ölesiye ormanda yaşayacağız işte” diyor Fatma. Belgeseldeki adıyla “Tahtacı Fatma” Rahmetli Süha Arın’ın her biri şaheser yapıtlarından sadece biri. 1976 yılında, o sırada Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne bağlı Basın ve Yayın Yüksek Okulu’nda (bugünkü İletişim Fakültesi) öğretim görevlisi olan Süha Arın, diğer birçok filmi gibi “Safranbolu’da Zaman” belgeselini de coşku ve heyecan dolu bir grup öğrencisiyle birlikte gerçekleştirdi. “Safranbolu’da Zaman”, 1977 Antalya Film Festivali’nde “En İyi Belgesel Film” seçilerek Altın Portakal ödülünü kazanmıştı. Geleneksel Türk sivil mimarisinin en çarpıcı örneklerini bir bütün olarak günümüze kadar ulaştırabilmiş ender belgeselcilerimizden biri olan Safranbolu’yu, evleriyle ve zamanın olumsuz etkilerinin izleriyle yansıtan “Safranbolu’da Zaman”, kamuoyunda “kültürel ve doğal çevrenin korunması” bilincinin oluşturulması çabalarına da katkıda bulunmayı amaçlayan rahmetli Süha Arın’ı bu satırlar arasında bir kez daha saygıyla anıyorum... Çelik Palas Otel KONAKLAMA Tarihi konakları butik otellere dönüştürülmüş kentte konaklamak da ayrı bir keyif. Bunun için tercih edebileceğiniz yerler arasında Kıranköy’de bulunan Çelik Palas Otel, 0 (370 712 71 72) Fax: +90 3707122800). Zalifre Otel, 0 (370 725 47 18). Değirmenci Konak, 0 (370) 725 50 45). Aşağı Safranbolu’da bulunan Kadıoğlu Konakları, Tel: 0 (370) 712 50 91 712 41 34). Ebrulu Konak, Tel: 0 (370) 712 07 14). Havuzlu Asmazlar Konağı, 0 (370 725 28 83). Yavuzlar Otel sayılabilir. 0 (370) 712 00 83. Safranbolu mutfağının en özel ürünü ilçeye de adını veren Safran. Safranlı zerde tatlısı yöreye has yiyeceklerden birisi. Safranbolu’nun pidesi de meşhur, Safranbolu bükmesi adıyla sunulan pideden mutlaka tatmalısınız. Ve Safranbolu denilince ilk akla gelen şey Safranbolu lokumu. Özellikle safranlı lokumu mutlaka tatmalı, satın almalısınız. YEMEK Ahşabın kokusu... Ahşap tahtanın kokusunu, kapılardaki ağaca nakış gibi işlediği oymalar ve desenlerin büyüsünü yoğun çam ormanlarının kokusunun özlemini çekerim çoğu kez. Büyük şehirlerde yaşamanın, dev gökdelenlerin arasında sıkışan yaşamlar arasında, ahşap evlerin bizlere seslendiğini hayal ederim. Özellikle Safranbolu’ya her gittiğimde konakladığım Çelik Palas Otel’in eski sanat ustalarının özenle yaptığı ahşap oymacılığından örneklerini o ahşapın kokusunu içime çekerim. Geleneksel ve modern çizgilerin birleştiği bir dekorasyona sahip olan Çelik Palas Otel, ayrıntılarla anlam bulan, Safranbolu’nun dokusuyla iç içe bir mekân yaratmış. Otel 1934 yılı Demir Çelik Fabrikası’nın yapımı sırasında görev yapan yabancı mühendislerin konaklaması amacıyla yapılmış. Daha sonra bir müddet hükümet konağı olarak da kullanılmış ve 2000 yılında restore edilecekmiş. 26 oda, 60 yatak kapasitesine sahip olan ve bir dönem hükümet konağı olarak kullanılan otel 3 yıldızlı olarak hizmet vermeye devam ediyor. Safranbolu, geleneksel Türk toplum yaşamının özelliklerini yaşatan, tarihi ve kültürel eserlerini tüm insanlara sunan örnek bir kent. Sahip olduğu zengin kültürel miras ve bu mirasın korumadaki başarısı Safranbolu’yu bir dünya kenti ününe kavuşturmuş ve UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi’ne alınmasını sağlamıştır. 1200’ü koruma altında olan sayısız kültürel eseri bulunan Safranbolu, bugün kent ölçeğinde en iyi korunan yer olarak anılmaktadır. Bu başarısı kente “Korumanın Başkenti” unvanını kazandırmıştır müze kent Safranbolu. Safranbolu, Batı Karadeniz Bölgesi’nde denizden kuş uçumu 65 km. içerde bulunan bir ilçe. Karabük iline bağlı olan Safranbolu, doğal güzellikleri ve tarihi dokusuyla insanı büyüler. Tarihi geçmişinde, en üstün ekonomik ve kültürel düzeyine Osmanlı döneminde ulaşmış. Bu dönemden kalma han, hamam, cami, çeşme, köprü ve eşsiz konaklar gelenlere hayranlık uyandıracak nitelikte. 1975 yılında Yüksek Anıtlar Kurulu’nun Safranbolu’yu kentsel sit ilan etmesi ile akademik düzeyde başlayan kente olan ilgi, zamanla ülkemiz sınırlarının dışına taşmış. 90’lı yılların başından bu yana turistik tesislerin oluşumu ile turizm ilçe ekonomisindeki yerini hissettirmeye başlamış, terk edilen konaklar otel, lokanta gibi işlevlerle yaşama dönüştürülmüş, bozulan arnavut kaldırımları yeniden yapılmış, anıtsal eserler restore edilmeye başlanmış, kaybolmak üzere olan el sanatları turistik amaçla yeniden canlılık kazanmış. Rize ormanları Hurma ağacı C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle