01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TİMUR ÖZKAN Bir balayı ülkesi veya sualtı cenneti olarak tanınan Maldivler’in bu şöhreti boşuna olmasa da okyanusun ortasında yüzyıllardır süregelen yerel kültürün gözlerden kaçtığı da bir gerçek. Maldivler’e gelenler havaalanından kente inmeden bir başka uçakla veya sürat motorlarıyla doğruca tatil yapacakları adalara gitmek üzere başkent Male’den ayrılıyorlar. Yerli nüfusun yaşadığı bazı adalara zaten hiç uğramıyorlar. Böylece resort tabir edilen ve her biri bir adaya yayılan lüks tesislerde geçen tatil döneminin sonunda bu adalardan ibaret güzel anılarla ülkelerinde dönenler için; Maldivler bembeyaz kumsallardan ve deniz içinde gördükleri rengârenk balıklardan ibaret kalıyor. Gerçi bunlar da az değil ve yaşanması güzel deneyimler, ama şimdiye kadar hep bunlar yazıldığı için bu defa Maldivler’in öteki yüzünü, başkent Male’yi ve Maldivlileri anlatacağız. Maldivler, Hint Okyanusu’nda kendisine en yakın kara parçası olan Hindistan’ın 700 km güneyinde, Sri Lanka’nın ise 500 km batısında yer alan ve binden fazla mercan adasından oluşan küçük bir ülke. Bu adaların oluşturduğu atoller, kuzeyden güneye doğru Ekvator çizgisinin altına kadar uzanıyor. 91’i resort olmak üzere 200 kadarında hayat olan adalarda bu hayatın ne kadar süreceği ise büyük bir merak konusu. Kuzey’in papatyası... LetonyaRiga BURCU AKKAYA Bir gün benim gibi yolunuz Kuzeydoğu Avrupa ülkesi olan Letonya’nın başkenti Riga’ya düşerse, insan kalabalıklarıyla dolu olmayan sokaklarda yürürken bina duvarlarına gizlenmiş heykellerle karşılaşınca sakın şaşırmayın. O an Riga’nın o boş sokaklarını arşınlarken bina duvarlarına gömülü heykellerle göz göze geldiğinizde selamlaşıyormuş hissine kapılacaksınız. O sokaklarda yürüdükçe şehrin mimari dokusu insanı içine içine çekiyor sanki. Sokaklarda biraz daha kaybolmak, biraz daha hayallere dalmak istermişcesine... Riga’ya İstanbul’dan sadece 3 saatlik uçak yolculuğu ile ulaşılabiliyor. Öyleyse ne duruyoruz! Haydi Letonya’nın başkenti Riga’ya... Letonya; amber taşı; namı diğer kehribar ile ünlü bir Baltık ülkesi… Eski zamanlarda; Letonya’nın Baltık Denizi kıyılarında bulunan amber, “altın kadar değerli” kabul edilirmiş. Hatta Letonlar kendi Baltık Denizlerine Amber Denizi (Dzintarjura) de diyor. Şehirde gezerken ilk önce çiçekçiler dikkat çekiyor. Havaalanında bir demet çiçekle karşılandığım anda fark ettiğim gibi Letonlar hem çiçekleri hem de çiçek vermeyi seviyor. Benim de en sevdiğim çiçek olduğundan ülkenin ulusal çiçeğinin papatya olduğunu söylemeden geçemem. Bisikletliler diğer Avrupa şehirlerine oranla yok denecek kadar az. Riga’yı dolaşırken bana eşlik eden Letonyalı arkadaşım: “Burada şoförler bisikletlileri sevmiyor hatta nefret ediyor!” diyor. Özellikle de lüks ve motoru güçlü araçlarına çok güvenen sürücülerin birçok trafik kazasına neden olduğunu anlatıyor. “Bilinenin aksine ülkedeki ölümler; intiharlardan çok, Bir sualtı cenneti... Ağaç kesmek yasak Küresel ısınma nedeniyle sürekli yükselen okyanus yüzeyinin, farklı hesaplamalara göre 4070 yıl içinde bu adaları kaplayacağı öngörülüyor. Bu öngörü çok da haksız sayılmaz, ne de olsa küresel ısınma bir dünya gerçeği. Öte yandan adaların en yüksek yerinin ise deniz yüzeyinden sadece 2 metreden biraz fazla olduğu göz önüne alınırsa, neden olmasın? Maldivliler bu iddialara pek inanmıyorlar ve zaman içinde yeni oluşacak mercan adalarına dikkat çekiyorlar ve de doğa harikası adalarını korumak için sıkı kurallar uyguluyorlar. Örneğin ağaç kesmek yasak, gerektiğinde yerlerinin değiştirilmesine izin veriliyor, o kadar. Söz ağaçlara gelmişken hindistancevizi ağacının buradaki önemini vurgulamadan geçmeyelim. Meyve Maldivler paralar ülkeye gelmiyor bile... Bu tesislerde yasal zorunluluk nedeniyle çalıştırılan az sayıdaki yerel personel ile turistik tesislere balık vs sağlayan istisna kesim dışında turizmin halkın yaşamına fazla bir katkısı görünmüyor. Oysa Maldivler’in nüfusu çok fazla değil, bu kadar turizm gelirinin sadece 300 bin olan ülke nüfusunun refah düzeyini çok yükseltmiş olması gerekirdi. Sonuç olarak yerli halk, yüzyıllardır yaptığı gibi geçimini balıkçılıkla sağlamaya devam ediyor. Nüfusun 1/3’ünü teşkil eden 100 bin kişinin yaşadığı başkent Male, kuzeydeki Kaafu Atolü’nde bulunan bir ada. Maldivler’in uluslararası iki havaalanından bir Male’de daha doğrusu Male’ye komşu Hulale adasında. Ülkeye gelen herkes gibi Hulale Havaalanı’ndan giriş yaptığım Maldivler’de, havaalanından çıktığımız zamanlar alışık olduğumuz gibi otobüs veya taksileri boşuna arıyorum ve bir adalar ülkesine geldiğimin ilk işareti olarak havaalanından kent merkezine bir tekneyle gidiyorum. Daha sonra bu adı sıkça duyacağım gibi mavnayolcu gemisi şeklindeki bu teknelere dioni deniliyor. 78 dakika sonra ‘jeti’deyim. İskele veya giriş kapısı anlamındaki jeti de burada sık duyacağım sözcüklerden. ise Male’nin bir başka prestij yapısı yer alıyor: İslam Merkezi ve Sultan Camisi. Aynı anda 5 bin kişinin namaz kılabileceği ifade edilen caminin altın kubbesi Male’nin her tarafından görülebiliyor. Male’de cami, ziyaretgah vb mekânlara Müslüman olmayanların girmesi yasak veya özel izne bağlı. Sultan Camisi’nden sonra kıyıya doğru yürüyerek (gerçi burası küçük bir ada olduğu için ne tarafa yürüseniz bir kıyıya çıkabilirsiniz, en yakın kıyıya veya kuzeye doğru demeliyim) Cumhuriyet Meydanı’na ve meydanı geçince de Male’nin en ilginç yerlerinden biri olan Balık Pazarı’na geliniyor. Male’de son olarak gezdiğim, alışveriş caddesi Orchid Magu’nun en görkemli binası olan Eski Başkanlık Sarayı şimdi Anayasa Mahkemesi olarak kullanılıyor. Male turistik açıdan zengin bir yer sayılmaz ama Maldivler’in turistik olmayan öteki yüzüne ait birçok ayrıntıyı burada görebiliyoruz. Örneğin, resort olarak kullanılan adalarda serbest olan içki satışı başkent Male’de kesinlikle yasak. Halkı genellikle sakin, yabancıya hem alışık hem de mesafeli, kimse kimseyi rahatsız etmiyor. Yaygın şekilde motosiklet kullanılıyor fakat kask takan yok. Maldivler halkının kökeni kuzeyden gelen Sri Lankalılar ve Hintliler olmasına rağmen, batıdan gelen Araplardan da etkilenmişler. Ülkenin adı Sanskritçeden (Malodheep = Çiçek hevengi veya çelenk) konuştukları dil (Divehi) Arapçaya çok benziyor. Türkiye’ye, uçakla transferler hariç 8.5 saat uzaklıktaki Maldivler’e gitmek için en uygun dönem Muson yağmurlarına bağlı olarak; kasımmayıs arasındaki kuru mevsim olmakla birlikte haziranekim arası da tercih edilebilir. “Kara Museum” ülkenin savaş müzesi. (üste) Karanın Letonya dilinde “savaş” demek olması bizdeki “kara” anlamına ilginç bir şekilde uyuyor. İşgal müzesi de meraklı turistlerin önemli bir uğrak yeri. rın evlikleri uzun sürüyormuş. Buna inanan Letonyalı çiftler, evlendikleri gün bu köprüye gelip kilit takıyor anahtarını da suya atıyorlarmış. Buna rağmen boşanma oranları oldukça yüksek. Şehir turunda bana eşlik eden psikoloji öğrencisi arkadaşım bunun nedenini genç evliliklere bağlıyor. “Birçok genç kız 19 20 yaşlarında evlenip çocuk yapıyor sonrasında ise ikinci ya da üçüncü eşleri ile yaşamlarına devam ediyor” diyor. “Kara Museum” ülkenin savaş müzesi. Karanın Letonya dilinde ‘savaş’ demek olması bizdeki ‘kara’ anlamına ilginç bir şekilde uyuyor mecazen. İşgal müzesi de meraklı turistlerin önemli bir uğrak yeri... Dünyada yılbaşı ağacı süsleme geleneğinin ilk defa Riga’da ortaya çıktığına inanıyorlar. Bu geleneği korumak için merkezde göreceğiniz, çiçeklerle süslü dev çam ağacı ve gümüş rengi anıt da iyi bir turistik değer olarak yılbaşı çamının 500 yıllık geçmişini simgeliyor. Riga’nın ‘Eski Kent’ (Old City) bölgesi muhteşem bir özenle korunmuş. Hatta UNESCO Dünya Mirası listesinde... Burada Mediavel zamanlara ait görülmeye değer bir yer altı restoranı var. Kapısından sandalyelerine, taş duvarları ve ışıklandırmasından çalışanların kıyafetlerine kadar insana kendisini gerçekten ortaçağda ya da bir dönem filminin setindeymiş gibi hissettiriyor. Deniz kenarı Jurmala kenti başkent Riga’ya trenle yarım saat uzaklıkta bulunan Jurmala, büyük şehirden daha çok etkiledi beni. Adapazarı’nın Sapanca ilçesinde göz kamaştıran Kırkpınar’a inanılmaz benziyor. Kırkpınar’ı bilenler gözünde canlandıracaktır; burada kendimi sonbahar yapraklarıyla kaplı Kırkpınar sokaklarında yürür gibi hissediyorum. Sonra öğreniyorum ki benzerlik sadece görüntüde değil. Burası zenginlerin dinlenme yeri... Arnavutkaldırımlardaki jipler ve kocaman ağaçlı bahçeler (küçük ormanlar desem daha doğru) içindeki görkemli ahşap evler de bu bilgiyi kanıtlıyor. Letonyalı zenginler yazın Jurmala kentini denize girmek için dolduruyormuş. Özellikle de ülkedeki politikacılar… Ülke nüfusu 2 milyonun üzerinde ve % 30’u Ruslardan oluşuyor. O nedenle özellikle hediyelik eşya stantlarında Rus etkisi hemen göze çarpıyor. Letonya’ya yolunuz düşerse şemsiyenizi ve yağmurluğunuzu sakın unutmayın, para birimi Lat, Avro geçmiyor, oldukça pahalı olduğundan tutumlu harcamak gerekiyor. Benden söylemesi. burcuakkaya.c @gmail.com sinden yemekler yapılan suyu içilen, dalları çatı örtüsü olarak kullanılan hindistancevizi, ülkede paralarının üzerinde yer verilecek kadar önemseniyor. Genellikle çokuluslu turizm firmalarına kiralanan adalarda oluşan turizm gelirinin ülke ekonomisindeki payı, halkın refah düzeyini yükseltmeye yetmiyor. İşletmeler yabancı firmalara ait olduğu için, getirdikleri turistlerin geliri de kendilerine gidiyor, hatta ödemeler turistler daha buraya gelmeden rezervasyon aşamasında yapıldığı için Her tarafa yürüyerek gitmek mümkün Male, Maldivler ölçeğinde büyük sayılabilecek bir ada olmasına rağmen her tarafa yürüyerek gitmek mümkün. Zaten Male’nin gezilip görülecek yerlerinin hemen hepsi de bir arada. Jeti’den başlayarak veya jeti’de bitecek şekilde bir yürüyüşle gezebileceğimiz turistik yerler arasında en tarihi olanı Cuma Camisi ve bahçesindeki tarihi minare. Kendisi 1656 yılında, daha çok bir deniz fenerine benzeyen minaresi 1667’de yapılan cami, mercan bloklarından inşa edilmiş. Cami, iç yüzeylerindeki ve tavanlarındaki ahşap işçiliğiyle göz alıyor. Caminin karşısındaki görkemli bina Başkanlık Sarayı, sarayın sol köşesinde Maldiv kültürü açısından önemli sayılabilecek küçük bir bina daha var; Medhuziyaaraiy. 1153’te, daha önceleri Budist olan ülkeye İslamiyeti getiren Faslı Arap Abual Barakaat’ın türbesi bir hac yeri gibi ziyaret ediliyor. Buradan sonra kısa bir yürüyüşle karşımıza çıkan Cumhuriyet Anıtı, Sultan Parkı’na geldiğimizin işareti oluyor. Bu küçük parkın özelliği bir köşesinde Ulusal Müze’ye diğer köşesinde ise Ulusal Kütüphane’ye ev sahipliği yapması. Adının çağrıştırdığının aksine soyut bir heykel olan Cumhuriyet Anıtı’nın karşı köşesinde trafik kazalarından kaynaklanıyor.” diye de ekliyor. Riga, yeşil alanları ve tarihi dokusu ile unutulmayacak kadar etkileyici bir başkent. Şairler tarafından “Kader Nehri” adıyla anılan Daugava nehri de Riga merkezini sakin ve huzurlu kılan şeylerden biri. Yeşille iç içe bu ülkede son zamanlara kadar çimlere basmak yasakmış. Şimdilerde ise gençler yavaş yavaş oturmaya başlamış. Şehir merkezinde yer alan bir parkta gezerken, içindeki küçük köprünün demirlerindeki asma kilitler dikkat çekiyor. Efsaneye göre buraya kilit takan kadınla DGLRV EDŞYXUXQX]X WP RSHUDW|UOHUGHQ \DSDELOLUVLQL] C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle