24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

11 AĞUSTOS 2010 ÇARŞAMBA 3 Türkiye’nin Rivierası: Antalya DENİZ TATARER TEMUR az tatillerini “Mavi Turda” geçirenleri hayranlıkla izleyip kendini her şey dahil otellerin rahatına alıştıran ya da “bütçemiz mavi tura yetmez” endişesi içinde olanlardansanız bir kez daha düşünün. Türkiye’nin Rivierası Antalya’da her şey dahil otellerin imkânlarından vazgeçmeden hem de bütçenizi koruyarak kendinizi engin maviliklere bırakabilirsiniz. Antalya Kaleiçi’nde tarihi taş binaların eteğine kurulu olan Antalya Limanı, her türden tatilciye mavi tur imkânı sağlıyor. Denizde uzun süre kalmaktan hoşlanmayanlar için 2 saatlik, bütün günü denizde geçirmek isteyenlere ise 6 saatlik turlar var. Tur fiyatları kişi başı 25 ila 35 TL arasında değişiyor. Eğer kalabalık bir grupsanız ve tekne kiralamak istiyorsanız 1500 ila 2 bin TL’lik bir ödeme yapmanız gerekiyor. Bir gün bana yetmez, daha uzun süre denizde kalmak istiyorum derseniz tur operatörleriyle pazarlığa oturabilirsiniz. Y Teknede balık keyfi nak Plajı açıkları. Derin kayalık ve mağaraların bulunduğu Büyük Çaltınak’ta nefesine güvenenler küçük bir dalışla su dolu oyuklara girebilirler. Nefesine güvenemeyenler ise su seviyesi düşük mağaralarda dinlenebilirler. Kayalıkların üzerinde çok sayıda yengeç de kendinizi doğanın bir parçası gibi hissetmenize yardımcı olabilir. Ancak oturduğunuz yere dikkat etmenizi öneririz. Ayrıca bu bölgede dolaşan küçük balık sürüleri de sizinle beraber yüzmekten çekinmiyorlar. Çıplak gözle görmekte zorlanılan balık sürülerini bir deniz gözlüğüyle izlemek ise son derece şaşırtıcı. üzmek beni acıktırır diyorsanız, şanslısınız. Teknede öğlen yemeği menüsünde denizlerin vazgeçilmesi balık, kendinizi biraz İtalyan hissetmeniz için de napoliten soslu spagetti var. Balığı salatasız yemem diyenler de unutulmamış. Eğer bu menüyle doymazsanız sıcak aparatiflerle devam edebilirsiniz. Üstelik içecekler de sınırsız. Yemeğin ardından biraz dinlendikten sonra ise teknenin rotası Akyarlar Koyu’na çevriliyor. Bu yönde her zaman rüzgâr olduğunu söyleyen tur operatörleri, yüzecek olanları da akıntı konusunda uyarıyor. Kıyıya yakın bir yerde demirleyen tekne Bu Ada da Benim, Adam da Benim… NİLHAN AYDIN Eski bir Rum sofasında oturmuş balkonun açık kapısından adayı seyrediyorum. Mor salkımlar hâlâ açıyor, yaza doyamamış gibi zamanı çoktan geçtiği halde açıp açıp sallanıyorlar. Arkada kalenin uç kısmındaki bayrak dimdik duruyor. Hiç kıpırdamadan…( dalgalanmadan..) Aa demek bugün havada rüzgâr yok. (Rüzgârsız bir gün başlıyor bu sıcaklarda…) Kalenin önünü kesmiş Rum evleri küçüklü büyüklü kıpkırmızı eski çatılarıyla denize kadar uzanıyor. Almancası “Traum und Wirklichkeit” (Rüya mı Hakikat mi? ) olan Troya kitabı yanımda… Ona bakıyorum… Troya da mıyım, yoksa rüyada mıyım? Hakikat de miyim? Muhakkak ki Truva atı da bu denizlerden geçti, karşıya vardı. Ama ben buradayım… İçimde harp yok. Müthiş bir sulh var… Aşkla aramı düzelttim… Hiçbir şeyin sahibi olmadığımı anladım. Hiç kimsenin, hiçbir şeyin sahibi olamayacağımı gördüm. Hiç kimsenin de hiçbir şeye devamlı sahip olamayacağını anladım… Mor salkım da bütün bu güzelliğiyle iki gün açmıyor mu zaten? Hafif çıkan rüzgârın esintisi yüzüme geldiğinde nerede olduğumu anımsıyorum… Ben bir kütüphanedeyim. Ve karşımda bir sürü kitapların arasında resimlerle bezenmiş bir evde olduğumu görüyorum. Adaya âşık bin bir ressamın yaptığı resimlerin içinde kendimi buluyorum… Ressamların özgürlüğü veya bağımlılığı, benim özgürlüğüm veya bağımlılığım… Birçok insan buhranda iken bir adaya kaçmak, sığınmak ister. Peki, ya ben adada tutsak mıyım, yoksa hasretini çektiğim tam özgürlüğün ortasında mıyım? zur veriyor. Özcan Germiyanoğlu Hanım’ın evindeyim. Bana baktığı zaman ruhumu hissettiğini bildiğim… Özcan Hanım’a “Bu ev çok huzurlu” diyorum. O da bana “Gelenler ile ilgili” diyor ve devam ediyor. Her evin bir kaderi vardır… Bu yastığın da bir kaderi var deyip tatlı, sevgi, anlayış ve hüzün dolu bir ifade ile ruhumu okşayan yumuşak bir ses tonuyla Anna’nın hikâyesini anlatmaya başlıyor. ‘Sıçan Adası’ Antalya Kemer arası yapılan 6 saatlik turlarda limandan ayrıldığınızda ilk karşılaştığınız manzara Antalya’nın meşhur falezli kıyıları oluyor. Çok sayıda nehrin bulunduğu kentte çıktığınız turda sizi ilk karşılayan da bu nehirlerin kollarının denize döküldüğü küçük şelaleler karşılıyor. Falezlerdeki derin oyuklar da görülmeye değer. Hem turistlerin hem de Antalyalıların vazgeçilmezi Konyaaltı Plajı’nı geri de bırakarak Kemer açıklarına doğru yola çıkıyorsunuz. Turun ilk durağı limandan yaklaşık yarım saat uzaklıktaki “Sıçan Adası” oluyor. Yıllar önce adada çok sayıda sıçan olduğu rivayet edilsede ne yazık ki artık yoklar. Sarp kayalıklardan oluşan Sıçan Adası’na çıkmak isteyenler hafif akıntılı derin suda biraz yüzmek zorundalar. Malum Antalya’da kıyı derinlikleri fazla. Adaya çıkmak istemeyenler de bir çift palet ve sinorker eşliğinde adanın sualtındaki bölümlerini izleyebilirler. Çok iyi yüzme bilmeyenlerin de düşünüldüğü teknelerde, herkese yetecek kadar can yeleği de var. Teknelerin yüksek uçlarından kendini denize bırakmak isteyenlere ise kötü bir haberimiz var. Sık sık yaşanan kazalar nedeniyle teknelerin yüksek noktalarından denize atlamak yasaklanmış durumda ve tur operatörleri bu yasaklara uymak konusunda da kararlılar. Turun ikinci durağı ise Büyük Çaltı Y den kendini sulara atanlar kıyıya ulaştırmak için dalgaların engellediği uzun bir yürüş yapmak zorundalar. Çok sayıda tekne turunun uğrak yeri olan Akyarlar Koyu’nda ellerindeki kılıçlar ve ilginç kostümleriyle çevreye deli gibi saldıran “korsan animatörleri” de görebilir, hatta animatörlerle birlikte adayı işgale kalkışabilirsiniz. Kıyıdan tekneye geri yüzüşte ise yoruldum diyenlere de can simidi desteği veriliyor. İlk bakışta denizde 6 saat geçirmek uzun bir süre gibi gelse de insan zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor. Geri dönüş yolunda sizleri Akdeniz’in sert rüzgârları uğurluyor. Bu yastığın hikâyesi “Anna hiç evlenmemiş. İncecik, uzun, zayıf... Her sabah keçileri ovaya götürür, orada bütün gün kalır, akşam olunca da sırtında çubuklarla geri döner. Çubukları bir beze bağlardı. Ve her gün yakacak çubuğunu getirdi. Belki ateşini de onunla yakıyordu…. Yemeklerini bile belki o çubuklarla ocağında pişiriyordu. Bu köşedeki bina yoktu. Eski bir ev ve bahçesi vardı. Anna’nın evi orasıydı. İki kardeş… Anna’ya ben çok yemek götürdüm. 18 sene önce öldüğünde 96 yaşındaydı… Sanki o benim için hâlâ yaşıyor bu yastıkla. O resim hiç kaybolmuyor”. Diyor Özcan Hanım, sanki önünde Anna, anlatmaya devam ediyor. Siyah önlük, daha uzun bir siyah etek, gri bir bluzu vardı. Saçları topuzlu... Anna’nın çoluğu çocuğu yok kocası yok ama aşkı var. Aşkı olmaz olur mu diyor Özcan Hanım… Siyah renkli kumaşın üzerine işlediği umut dolu beyaz papatya ve laleler… Mavi, unutmabeni çiçekleri ve pembe laleler… Kavuşamadığı aşkın matemini siyah üzerine çiçeklerle işlemiş yastığa ... Anna’nın, Özcan Hanım’a ölmeden önce hediye ettiği ve bütün özlemlerini, aşklarını işlediği o yastık şu an oturduğum kanepede kolumun altındaymış meğer… Yeni turizm anlayışının simgesi: Daidalos İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Günümüzde, çok katlı devasa yapılı otellerin yerini, kendine özgü bir mimari ve yaşam alanına sahip butik oteller alıyor. Bunlardan biri de, Balıkesir’in Burhaniye ilçesinin Ören beldesi Tayleli köyü sınırlarında bulunan, körfez manzarasına sahip, zeytin ağaçları arasındaki Daidalos Butik Otel. Adını Yunan mitolojisinde eli sanata yatkın olan kişilere verilen ve “usta işçi” anlamına gelen Daedalus’tan alan Daidalos Butik Otel, 12 odasıyla konuklarına hizmet veriyor. Küçük, ahşap bir kiremitli kapıyla lobiye inilen, ahşap çatılı alaturka kiremitleri ve cumbalı yapısıyla otel, Türk evi yapı tarzını yansıtıyor. Otelde konuklara, Ege ve Akdeniz mutfağının deniz ürünleriyle zeytinyağıyla yapılan meze ve yemekler sunuluyor. Otel işletmecisi Bülent Koçtaş, “Doğaya, denize ve oksijene tutkun olan insanları ağırlamaktan mutlu olacağız. Amacımız tarihi görünüme sahip konakta, müşterilerimizi ağırlarken onların yaşam sevinçlerini ve huzurlarını arttırmak, konuklarımızı bir dostun evinde kalıyor gibi ağırlamak, körfez maviliğini, zeytin, kekik kokularını ve dünyanın en değerli oksijenini hissettirmek” diyor. Hacı Bektaş Veli’yi Anma Törenleri’ne özel tur İstanbul Haber Servisi Hey Travel Trends, 1518 Ağustos tarihleri arasında düzenlenecek Hacıbektaşı Veli’yi Anma Törenleri, kültür ve sanat etkinlikleri için özel tur düzenleyecek. Tur sırasında Hacı Bektaş Veli’nin türbesi ile bir süre önce yitirdiğimiz başyazarımız ve gazetemiz imtiyaz sahibi İlhan Selçuk ile halk ozanı Âşık Mahsuni Şerif’in de mezarları ziyaret edilecek. Anadolu kültür, doğa, keşif ve inanç turları kapsamında düzenlenecek tur için 13, 14 ve 15 Ağustos çıkışlı 3 farklı seçenek bulunuyor. 236 TL’den başlayan tur için 12 aya varan taksit avantajları da sunuluyor. Hey Travel Trends İç Turizm ve Kültür Turları Müdürü Güven Sümer, ilk kez bir seyahat firmasının etkinlikler için paket tur düzenlediğini anımsatarak “Ülkemizin inanç turizmi açısından önemli bir bölgesine etkinlikler kapsamında tur düzenlenmemesini eksiklik olarak gördük ve hemen çalışmalara başladık” dedi. Bayramda tarih, doğa ve kültüre yolculuk İstanbul Haber Servisi Hey Travel Trends, Şeker Bayramı tatilini tarih, doğa ve kültürle harmanlayan nitelikli seyahatlerle geçirmek isteyenlere yönelik yurtiçi ve dışında onlarca cazip seçenek sunuyor. Hey Travel Trends Pazarlama Direktörü Tunç Göz, her türlü beklentiye yönelik seyahat paketleri hazırladıklarını belirterek, “Yurtdışına yönelik 4 kıtada Yunanistan’dan Tayland’a, Fas’tan ABD’ye kadar 21 seyahat seçeneğimiz var. Süreleri 4 günden başlayıp 13 güne kadar çıkan bu turlarımızın fiyatları kişi başı ‘antik başkent’ Atina’da olduğu gibi 575 Avro’dan başlıyor. ABD gibi uzak destinasyonlarda ise 2 bin 585 Avro’ya çıkıyor” dedi. Cruise seyahati (gemi seyahati) tercih edenlere yönelik de cazip seyahat seçenekleri olduğunu söyledi. Detaylı bilgi için: www.heytraveltrends.com sitesini inceleyebilir veya 444 4 439’u arayabilirsiniz. O ne büyük aşktı Özcan Hanım, Anna’yı öyle bir anlattı ki sanki aramızda… Özcan Hanım benim aşkımı da biliyor. Aynen yastığın aşkını bildiği gibi… Mor salkıma konan arılar kadar özgürüm… Arıların vızıltısını dinliyorum… Keyifle konuyor salkımlara.. O salkımlardan balını alıyor… C MY B C MY B Şu anda özgürüm… Adadayım, özgürüm… Kendi içimde özgürüm… Ben kendimde özgürüm… 134 senelik eski Rum evinin hâlâ yaşayan 134 senelik tahtaların çatlaklığı… Yüksek tavanlı binanın ferahlığı bana hu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle