Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
MARMARİS 8 TEMMUZ 2009 ÇARŞAMBA 3 Maraş’ın ünlü uğur böcekleri Sermet ÇUHADAR D oğal ve kültürel zenginliklerini Türkiye’ye tanıtma uğraşı içerisinde olan Kahramanmaraş, amacına bir avuç uğur böceği ile ulaşacağını belki de hiç hayal etmemişti. İki amatör fotoğrafçının Amanos Dağları’nın zirvesinde keşfettikleri “Uğur Böcekleri”, doğa bilimcileri kadar fotoğraf sanatçılarının da ilgi odağı oldu. Uludaz Zirvesi’nde yapılan “Ulusal Fotoğraf Buluşması”nda Türkiye’nin dört bir yanından gelen onlarca fotoğraf sanatçısı, milyonlarca uğur böceğini fotoğraflamak için oradaydı. Fotoğraf Sanatçısı Mehmet Temizdemir ile Arif Avize’nin bu doğa harikasını keşfetmelerinin ve Prof. Dr. Durmuş Öztürk’ün bu olayı bilimsel ortama taşımasının ardından MADOSK Başkanı Arif Avize’nin National Geographic dergisinde fotoğraf alanında ikincilik ödülünü alması sonucunda Amanosların zirvesindeki uğur böcekli Uludaz Tepesi, bir anda ilgi odağı oldu. İlgi o kadar fazla idi ki, bu ilgi karşısında Kahramanmaraş Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği (KAFSAD) bu yıl, Uludaz Tepesi’nde 2021 Haziran 2009 tarihleri arasında “uğur Böcekleri Fotoğraf Buluşması” düzenledi. Sponsorluğunu Kahramanmaraş Belediyesi’nin üstlendiği bu etkinliğe, Türkiye’nin her yerinden 150’ye yakın fotoğraf sanatçısı katıldı. Grubun zirveden önceki ilk uğrak yeri olan Büyük Sır Köyü’ne ulaşıldığında davul zurnalarla karşılanan misafirler, bir süre köylülerin ikram ettiği bazlama ve ayranın ardından 17 kilometrelik tırmanışa KADAK Başkanı Sait Kılıçsallayan önderliğinde başladılar. Zirvede milyonlarca uğur böceğini karşılarında gören, aralarında Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu Başkanı Özcan Taras’ın da bulunduğu fotoğraf sanatçıları, 2 bin 280 metre yüksekliğe ulaşıldığında usanıp yorulmadan çekimlerine devam ettiler. Uludaz’ın görüş mesafesi; Erciyes, Niğde Demirkazık, komşumuz Adana’nın Yumurtalık sahillerini ve Hatay’ın Amik Ovası’na kadar uzanıyordu. Cennet koy Turunç Yazı ve fotoğraflar Yıldız ÇELİK armaris’e 20 kilometre uzaklıkta yemyeşil çam ağaçları ile kaplanmış dağlardan aşağı Turunç’u seyrede seyrede inerken çam ağaçlarının kokuları buram buram sizi sarmaya başlar. Biraz aşağıda yengeç kıskancına benzeyen Turunç koyu gözlerinizin önünde olacak. İsterseniz, seyirlik bir yer bulup bir süre koya inmeden bir bakın Turunç’a tepeden. Nisandan ekim sonuna kadar denize girebileceğiniz bir küçük kıyı kasabası olan Turunç’un Avrupa Mavi Bayrak ödüllü koylarımızdan biri, aynı zamanda… Bir sabah uyanın, yavaş yavaş kıyı boyunca uzanan hiçbir aracın geçmediği yürüme yolundan Hotel Mavi Deniz’den, yengeç kıskacının diğer ucundaki Turunç Otel’e kadar. Belki de arada mola verip kıyı boyunca di M zilen kafeteryalardan birinde çarşaf gibi uzanan denizi izleyerek güzel bir kahvaltı yapıp yolunuza öyle devam edersiniz. Turunç Otel’e geldiğinizde, otelin sahilinde yer alan mağara denen ama bana göre koyun diğer kıyısına açılan bir tünel, oradan balıktan dönen motorları izleyerek kıyı boyunca yapmış olduğunuz yürüyüşü noktalayabilirsiniz. Bu tünele geçişe, otel alanının içinde kaldığı için sabah 08.00 ile akşam 19.00 saatleri arasında izin veriliyor. Turunç’da mavi sakin denize girmekten, balıkları izlemekten başka yapacak şeyler de var. Saat başı koydan kalkan gezi motorları ile çevredeki koyları gün boyu gezmek ya da ciple çevredeki yerleri gezmek, yarım adadaki 13 antik kenti (Cedrea, Erine, Castabus, Bybassios, Hydas, Paridion, Loryma, Physkos, Nimara, Amos, Tymuns, Saranda, Ceresse) görmek, deniz tatilinizi kültürle buluşturacak. Turunç’da kış aylarında hava sıcaklığı 15 derecenin altına düşmediği için kış mevsiminde de tercih edilen tatil beldelerinden. Akşam olunca yine yürüme yolunda denize bakan ya da çarşı içindeki, bütçenize uygun balık, et çeşitleri, pizzalar ya da daha hafif şeyler yiyebileceğiniz pek çok restoran bulunuyor. Sakin doğa ile iç içe bir tatil tercih edecekler için mükemmel bir yer olan Turunç’dan, her yarım saatte bir kalkan motorlar ile Marmaris’e dönüp, çam balınızı alıp tadı damağınızda kalacak olan Turunç’un tadına eviniz deki kahvaltı sofranızda devam edebilirsiniz. Marmaris otogarından Turunç’a kalan minibüsler çam ormanlarıyla kaplı dağların arasından kıvrıla kıvrıla cennet koy Turunç’a varıyor. Turunç’ta alışveriş olanağı çok, akşamları eğlence arayanlar için de kordonda sıralanan barlar bu ihtiyacı karşılıyor. Tarihin 8. harikası AYASOFYA Turgay TUNA ok sevdiğim mesleğim nedeniyle, yıllardır kim bilir kaç kez gitmiş, kaç kez arşınlamışımdır Ayasofya’nın mermer döşemelerini. Ve yıllardır kıyısını köşesini gezen, yüzlerce insanı gezdiren, Ayasofya’yı çok iyi bildiğini sanan ben, geçenlerde yapmış olduğum çok özel bir gezide; pek fazla bilinmeyen, anlatılmayan köşelerini gezip dinledikçe gerçekten Ayasofya’nın büyülü atmosferi içinde kaybolduğumu fark etmiştim. Dünya tarihinin sekizinci harikası Ayasofya’nın pek de bilmediğiniz gizemli yanlarıyla karşılaştım. Yüzyıllar ötesinden günümüze dek, dimdik ayakta duran bu kutsanmış yüce yapı; ne imparatorlar, ne afetler, ne olaylar görmüş. Kilise, patrikhane, cami, medrese, türbe, kütüphane, muvakkithane, sebil…Mistisizmin uç noktalarına doğru uzanan bu dünya harikası yapı yetmiş yıla yakın bir zamandır, laikliğin evrensel sembollerinden biri olarak varlığını bir müze şeklinde sürdürmeye devam ediyor.. Son yıllarda, gittikçe artan, bilmem hangi uluslararası kurumun organize ettiği sözde “dünyanın sekizinci harikası Ç MUG^LA DA SEBZENIN TADI BAS¸KA B ilmeyen yoktur Muğla’nın yeşilliğini ve doğasının güzelliğini. Bu kadar yeşili bol olan toprakların mutfaklarında da sebzeden geçilmez. Salatalara, yemeklere, tatlılara giren çeşit çeşit meyve ve sebze Muğla mutfağının temelini oluşturuyor. Sebze kurutma, pekmez, reçel, tarhana, keşkek yapımına dayalı beslenme geleneği yörelere göre yer yer değişiyor. Seracılığın yörede yaygınlaşmasının ardından, meyve ve sebze üretimi pazara yönelik bir nitelik kazanmış. Patlıcan bölgede en yaygın kullanılan sebze. Kızartma, salata ve tatlılarda sık sık kullanılır. Salatalarda radika, devetabanı, gelingülü de denen gelincik, ebegümeci gibi yabani otlar yaygın biçimde kullanılıyor. Bu bitkilerden bazıları ise kurutulur ve kış için saklanır. Yabani otlar daha çok kavrularak yenir. Kimi zaman bunların birçoğu bir arada kavrulur. Kazayağı, turp otu, tekesakalı, kuşyüreği, sığırdili, tereotu, dalgan, devetabanı, ebegümeci, ıspanak, kişkincik, kuzukulağı, kapçık, ballık gibi bitkiler de değişik biçimlerde tüketiliyor. Bu otlar yağ, soğan ve salçayla hazırlanan sosla; ya da bulgur veya pirinçle pişirilir. Sebze yemeklerinin başında bamya, börülce karnıkara, nohut ve fasulye gelir. Bunlar genellikle zeytinyağlı olarak tüketilir. Baklagiller genel olarak etle birlikte pişirilir. Kıyı kenti olmasına karşın Muğla’da balığa dayalı bir beslenme biçimi yaygın değil. nı” seçme anketleri arasında Ayasofya’nın adı da tabii sık sık geçiyor. Ancak, politikalara ve kimi menfaatlere dayanan oylama karmaşası içinde, Ayasofya’nın yanında cüce gibi kalan yerlerin haksızca seçimi kimi insanları üzüyor, şaşırtıyor. Oysa, bunun için üzülmeye, hayıflanmaya gerek yok? Adı, tanrının yüceliğine, eşsizliğine adanmış Ayasofya’nın anketlere girmeye, oylanmaya, seçilmeye hiç mi hiç bir gereksinimi yok. Onun görkemi, gizemi, eşsizliği inşa edildiği günden beri tüm insanlar tarafından biliniyor. Ayasofya bir ibadethane olmanın yanı sıra, yüzyıl TARATORLU BO¨RU¨LCE Malzemeler: 300 gram taze börülce, bir adet kuru soğan, bir yemek kaşığı un, yarım çay bardağı zeytinyağı, kırmızı toz biber, salça, iki su bardağı su, tuz. Yapılışı: Küçük küçük doğranan kuru soğanlar tencerede yağla birlikte karıştırılıp çok az kavrulur. Sonrasında un ve börülceler eklenerek kavurma işlemine devam edilir. Kavrulan börülceye iki bardak su ilave edilir. Kaynamakta olan suya, tuz, kırmızı toz biber eklenir. Yaklaşık yarım saat pişirilir. lardan beri başlı başına yol gösterici bir öğreti kurumu olmuş. Müzenin yan bahçesinde II. Selim’in, III. Mehmet’in, III. Murat ve şehzadelerin türbelerine karşılık Ayasofya’nın içindeki Hünkâr Kasrı’nın üzerinde yer alan “Mağrur olma Padişahım, senden büyük Allah var” ibaresi bunun en güzel örneklerinden biri. İstanbul’da, Topkapı Sarayı’ndan sonra, ziyaretçi sayısının en yoğun olduğu yer Ayasofya; İstanbul’a gelip de Ayasofya’yı görmemek, İstanbul’u görmemek gibi bir şey. Dördüncü Haçlı seferlerinin kumandanı Venedikli Enriko Dandalo’dan Fatih Sultan Mehmet Han’a tüm devlet adamı ve imparatorların yakın ilgisini çekmiş olan Ayasofya, etrafına yaydığı gizemli, mistik ışıltılarla tüm insanların saygınlık ve sevgisini üzerinde toplamış, bu nedenle de mozaiklerinden çinilerine, İsa tasvirlerinden panolardaki Allah isimlerine, efsanelerden gerçeklere dünyanın dört bir tarafından gelen değişik inanç, renk ve kültürden insanların kucaklandığı bir yer olmuş. Ayasofya, 2010 İstanbul için ivedilikle restore edilip hazırlanıyor... FOTOĞRAFIN DİLİ Lütfi Özgünaydın DIVRIG^I ULU CAMI E C MY B C MY B n çok anlatılan değerlerimizden birisi de Divriği Ulu Cami’dir. Sivas’ın Divriği ilçesinde Mengücekliler tarafından yapılan bu muhteşem eser ne yazık ki gün be gün eriyor. Her yıl restorasyon ya da korunması ile ilgili haberler çıkar, ancak sonuç çıkmaz. Cam fanusa alınacağı haberine çok sevinmiştim. Çünkü Mengücek Ahmet Şah tarafından yaptırılan dünyanın en önemli eserlerinden birisi olan o muhteşem taş işlemeli kapılar eriyor. Cami ve şifahaneden oluşan bu eser için, bir cümle de ben eklemek isterim. “ Divriği Ulu Cami’yi görmediniz ise çok yazık.” Bu muhteşem eserin dört kapısı var. Hepsi inanılmaz biçimde taş işlemelerden oluşuyor. Doğu kapısının tümü güneş almaz. Prof. Sabit Kalfagil 21 Haziran gün dönümünde, kapının tümüyle güneş alacağını söylemişti. Kalkıp gittim. Sabah saat 9’da ulaştığım kapı tümüyle güneş almadı. Gün doğumundan hemen sonra belki daha çok aydınlanabilir, tahminimce yine de kapının tümü güneş almaz. Fotoğrafçılık işte böyle bir şey. Bir fotoğraf için, defalarca gitmeniz gerekiyor. Bu fotoğrafta özellikle insan olsun istedim, çünkü kapının boyutu ancak böyle ortaya çıkıyordu.