23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MOSKOVA 24 HAZİRAN 2009 ÇARŞAMBA 3 Yenikapı kurtarma kazılarında son nokta Özlem KIZILTEPE Moskova’nın üç dünya mirası Novadeviçi İ stanbul Yenikapı‘da devam eden Marmaray ve Metro kurtarma kazılarında son noktaya ulaşılıyor. Turizm Yazarları Derneği’nin organize ettiği Yenikapı MarmarayMetro Kurtarma Kazı Alanı’na yapılan inceleme gezisinde; metro kazılarında son toprağa gelindiğini açıklayan Arkeolog Yaşar Anılır; “Alanda ortak çalışma yaptığımız jeologlar tarafından, Metro Marmaray kurtarma kazılarını kapsayan kazı çalışmalarının “metro” bölümünde kazı yapılabilecek en son noktaya gelindiği açıklandı” diye konuştu. Böylelikle Yenikapı‘da, Marmaray kazılarının bitmesi bekleniyor. 2004 yılından buyana yapılan kurtarma kazılarında çok sayıda, mezar, insan ve hayvan kalıntılarına, çeşitli eserlere ve 13 antik batığa ulaşıldı. Günümüzden 8 bin yıl öncesine dayanan kalıntılar Neolitik çağı gösteriyor. Bizans zamanında da Theodosius Limanı‘nın bulunduğu Yenikapı, döneminin en büyük ticari limanına sahiplik ediyordu. ? Kremlin ve Kızıl Meydan, Novadeviçi Manastır Kompleksi ve Kolomenskoye Göğe Yükseliş Kilisesi, Moskova’nın mutlaka görülmesi gereken UNESCO tescilli üç yeri, üç önemli dünya mirası… Çanı ve Car Topu da bulunuyor. 40 ton ağırlığında ve bir sanat eseri görünümündeki top ve 200 tonu bulan Büyük Ivan Çan Kulesi’ndeki Çar Çanı hiç kullanılmamış. Kızıl Meydan’a gelince, Sovyetler Birliği zamanında gösterişli törenlerin düzenlendiği meydanın simgesi Azizi Vasili Kilisesi. Farklı büyüklüklerdeki rengarenk soğan kubbeleri ile ünlü küçük kilise 16. yüzyılda Kazan Hanlığı’nın yenilmesi şerefine yapılmış ve bir söylentiye göre bir daha böyle güzel bir eser yapamamaları için kiliseyi restore eden mimarların gözleri kör edilmiş. Kızıl Meydan’ın diğer bir önemli yapısı Sovyetler Birliği’nin kurucusu ve sosyalizmin efsane isimlerinden Lenin’in mozolesi. 1924’de ölen Lenin’in bedeni mumyalanarak Kızıl Meydan Yazı ve fotoğraflar H Timur ÖZKAN er yıl milyonlarca turistin ziyaret ettiği Moskova, tarihi ve coğrafi değerler açısından dünyanın en zengin kentlerinden. Geçen yıl 860. yaşını kutlayan Moskova’da gezilecek görülecek yerler bakımından tarihi mekânlar çok. Bunlardan üçü; UNESCO Dünya Miras Listesi’ne girmeyi başardığı için daha fazla ön plana çıkıyor. Moskova’ya gelen herkesin mutlaka ziyaret ettiği Kremlin ile Nazım Hikmet’in mezarı bulunduğu için herkesin tanıdığı Novadeviçi oldukça iyi bilinen yerler. Buna karşılık Moskova’nın üçüncü kültürel miras varlığı olan Kolomenskoye’nin gezginlerin bildiği bir yer olduğunu söyleyemeyiz. Moskova’nın tarihi kent merkezi Kremlin ve Kızıl Meydan, eski başkent St. Petersburg ile birlikte 1990 yılında Dünya Kültür Mirası ilan edilmiş. Rusya Devlet Başkanının da konutu olan Kremlin’in sadece bir kısmı ziyaret edilebiliyor. Katedral Meydanı olarak anılan meydanda ayrıca Müjde ve Başmelek katedralleri, Büyük Ivan bugüne kadar korunmuş ve 1930’da açılan anıt mezarında ziyaret edilebiliyor. Kızıl Meydan’ın diğer önemli yapıları arasında Gum Mağazası ve Devlet Tarihi Müzesi sayılabilir. Moskova’nın kalbi sayılabilecek bir konumda bulunan Kremlin ve Kızıl Meydan’a pek çok metro hattı ile ulaşılabiliyor. Sarı hatta bulunan Ploşad Revoluyisi ile gri hattaki Borovetskaya en yakın istasyonlar. ÜNLÜLER NOVADEVİÇİ’DE 2004’te Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen Novadeviçi Manastır Kompleksi, Moskova’da yer alan bir diğer kültürel miras varlı ğı. Kırmızı hat üzerindeki Spor Eskiden çarların çiftliği olan geniş tivneya istasyonundan yürüyerek yeşil alanlar bugün Moskovalıların gelinebilen manastır kompleksi gözde mesire yerlerinden. Yaz aylarında uluslararası niteiki bölümden oluşuyor. Zamanında sadece çar ailesinden gelen ka likte bir kum heykel sergisi düdınların kullandığı manastırın en zenlendiği parkta bir de önemli binası ve Kremlin’deki açık hava ahşap evler Uspenski Katedrali’nin bir benze müzesi bulunuyor. Buri olan Smolensk Katedrali. 1689’a rada görülebilecek tarihlenen Çan Kulesi de manastı önemli eserler arasınrın görülmesi gereken yerlerin da Göğe Yükseliş den. Gezenlerin hayran kaldığı ve Kilisesi’nden hepsi de birer anıt görünümünde başka tarihi Kaki mezar yerlerinde Nazım Hikmet zan Kilisesi, Aziz ve eşi Vera Tulyokava Hikmet’ten George Çan Kubaşka aralarında Gogol, Çehov, lesi ve antik DiToltsoy, Krusçev, Yeltsin, Sosta yakov kenti kakoviç’in de bulunduğu birçok ün lıntıları sayılabilir. lü yatıyor. ozkantimur@yahoo.com Kolomenskoye’deki Göğe Yükseliş Kilisesi de Moskova’nın dünya mirası varlıklarından. 1994’de listeye giren Kolomenskoye, aynı adı taşıyan metro (yeşil hat) istasyonuna yürüme uzaklığında büyük bir park. Kolomenskoye Park’ta nedense pek yabancıya rastlanmıyor. Kolomenskoye Sarayburnu’ndaki heykel Yazı ve fotoğraflar Turgay TUNA C Karadeniz in kileri G ümüşhane’de beslenme, tarım ürünlerine, temel olarak da tahıla dayanıyor. Mutfak kültüründe Doğu Anadolu ve Karadeniz etkilerini görmek mümkün. Kelkit, Köse, Şiran ilçelerinde hamur ve et yemekleri ağırlıkta olmasına karşın, Kürtün, Torul, ilçelerinde daha çok sebze ve balık ağırlıklı yemekler hakim. Torul yöresinde “çil peyniri diye bilinen küp peynir yaygın. Fındık veya ceviz içinin şekere batırılmasıyla elde edilen “Köme”, süt kaymağına un katarak yapılan tuhala, yufkadan yapılan siran, dut şırasından yapılan pestil ve pekmez ilin özgün yiyecekleri arasında. Gümüşhane yemeklerinin başlıca malzemeleri; karalahana, ısırgan, pezik, madımak, galdirik, mantar, sakarca, çileklik, mendek, merulcan… Yöresel yemeklerden birkaçını sayacak olursak; mantı çorbası, un herlesi, gavut, yavan, kuşburnu yöresel çorbalar arasında. Pağla denlisi, borani, lemis, fıtfıt haşılı, patates kavurması, muhla, ekmek aşı, çırtma fasulye kaygana sebze ve et yemekleri, erişte tatlısı, asude kuymağı, kara helva, burma, lalanga, musta, yöre tatlıları arasında. Gümüşhane mutfağı kışlık hazırlıkları arasında erişte kesilir, yumurtalı makarna yapılır, kesilen eriştelerin fırınlarda kurutulup daha sonra da haşlanıp bol tereyağlı pişirilir. ALACA PATLICAN Malzemeler: Bir kilogram patlıcan, yarım su bardağı zeytinyağı, tuz, üç diş dövülmüş sarımsak, bir kâse yoğurt. Yapılışı: Patlıcanlar alaca soyulur ve bir parmak boyunda ve kalınlığında doğranır. Büyük bir kapta fazla ezmeden tuzla ovulur ve iki üç kez yıkanır, sıkılır. Geniş bir tencereye zeytinyağı konur, hafif ısıtılır ve patlıcanlar ilave edilir. Orta ateşte çevrilerek pişirilir. Servis tabağına alınarak soğumaya bırakılır. Sarımsaklı yoğurt dökülerek soğuk servis yapılır. Üzerine pul biber nane serpin. umhuriyetin ilk yılları.. Yangın, yıkım, düşman ateşi içinden çıkmış; esaret altındaki öteki mazlum ülkelere bağımsızlık kıvılcımlarını uçuran bir ulusun gurur ve şevk dolu yılları... Cehaletten, yobazlıktan kurtulmanın çarelerini arayan, araştıran başkent Ankara’da üst üste yapılmaya başlanan aydınlanma ve çağdaşlaşma reformları…Yobaz kafaların aldatmacalarıyla uzun yıllar kapalı kalmış, kapanmış, kapalılıktan ruhu, kadınlığı kararmış kadınlarımızın aydınlık içinde kendi değerlerini ve kişiliklerini bulmaya başladıkları o sancılı ilk yıllar... İşte, kendi ayakları üzerinde dimdik durmaya başlayan çağdaş, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin şevk dolu bu ilk yıllarında demir yollarından elektriğe, havagazından belediye hizmetlerine ulusallaştırılmaya başlanan kurumların yanı sıra; kentlerde, yerleşimlerde oluşturulan yeni ve modern şehircilik anlayışı çerçevesinde inşa edilen yollar, meydanlar, yapılar ve tabii ki bütün bunları süsleyecek olan laikliğin, bağımsızlığın, çağdaşlığın simgeleri heykeller... Cumhuriyet hükumetinin aldığı bir kararla önce başkent Ankara’nın belirli yerlerine, ardından İstanbul ve İzmir’e, daha sonra da belirli kentlerin meydanlarına heykel ya da figüratif heykel gruplarının yerleştirilmesine başlanır. Bunun için, o dönemin Avrupa’sındaki ünlü heykeltıraşlarla görüşülür. Bunlar arasında Avusturyalı Krippel 1925 yılında Ankara’ya kadar gelir, Gazi Paşa’nın huzuruna çıkar, yapacağı ilk heykel İstanbul’a di ? Sarayburnu’ndaki Atatürk heykeli 1926 yılından bu yana İstanbul’u gözler durur. kilecektir ve yer olarak da kentin en önemli noktalarından biri olan Sarayburnu seçilmiştir. Krippel, birkaç kez Çankaya’ya gelip, heykelde kullanacağı Gazi Paşa’nın birkaç pozunu çizer, taslaklarını hazırlar. Ardından Avusturya’ya döndüğünde, Viyana’daki atölyesinde kalıbını çıkartıp bronza döker. Bütün rıcıya gösterdiği bir şükran ifadesidir. O kurtarıcı ki, denize döktüğü düşmanların ardından Türk ulusuna gurur, erdem dolu bağımsız ve laik bir Cumhuriyet kazandırmış, tüm yurttaşların başlarını dik, beyinlerini uyanık tutmalarına vesile olmuştur... Heykelin açılış tarihinden tam dört yıl öncedir ki, üç yıl boyunca işgal ordularının çizmeleri altında ezilen İstanbul, Mustafa Kemal’in Anadolu’da kazandığı büyük zaferle yeni baştan hürriyetine kavuşmuştur. Gazi Mustafa Kemal Paşa, İstanbul halkının kadirşinaslığına şu sözlerle cevap verir : “Muhterem İstanbul halkının ilk defa heykelimi dikmek suretiyle gösterdiği yüksek kadirşinaslıktan ve resmi küşat münasebetiyle hakkımda izhar buyrulan necip hissiyattan dolayı samimi şükranlarımı arz ederim.” Sarayburnu’ndaki heykel 1926 yılından bu yana İstanbul’u gözler durur. Daha doğrusu, Sarayburnu’ndan İstanbul’a bakan Atatürk, 86 yaşına girmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ne bakar buradan. Büyük zorluklarla aşılmaya çalışılmış yıllar sıralanır bir bir gözleri önüne. FOTOĞRAFIN DİLİ Lütfi Özgünaydın YU¨Z YILLIK O¨MU¨R Kemaliye’ye yöreye gelen fotoğrafçıların hemen çoğunluğunun arşivinde fotoğrafı bulunan yüz yaşındaki ayakkabı tamircisi Mahmut Özipek vefat etti. Altmış yıl vergi mükellefiydi. Son iki yılını evinde geçirmek zorunda kalmıştı, yine de hane halkına haber vermeden kaçıp dükkanına geliyordu. Çalıştığı ahşap özgün dükkanın duvarında Adnan Menderes’ten başlayıp Turgut Özal ve günümüz liderlerinin fotoğraflarının bulunduğu gazete küpürleri asılıydı. Güleryüzlüydü, bu küçücük ilçede ayakkabı tamir ederek altmış yıl ayakkabı tamir etmişti. Geçen günlerde onu yitirdik. Fotoğrafları yadigar kaldı. Fotoğrafçılık böyle bir şey işte. Tekrar gittiğiniz ilçelerde, daha önce gördüklerinizi göremiyorsunuz. Demek ki fotoğrafçılar ülkenin görsel tarihçileri. Değerleri yaşatanlar. Sadece görseller değil elde kalanlar, geçmişin ve değişimin izleri... lutfi@lutfiozgunaydin.com.tr her şey tamamlanıp ortaya çıktıktan sonra da, Gazi Paşa’nın heykeli İstanbul’a gönderilir, belirlenmiş olan yerine dikilir, çevresinin de düzenlenmesinden sonra 6 Ekim 1926 tarihinde yapılan büyük bir törenle açılır. Sarayburnu’ndaki heykel İstanbul’daki ilk Atatürk heykeli olup, İstanbul halkının büyük kurta C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle