22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 24 HAZİRAN 2009 Çarşamba ÖZBEKİSTAN SÖYLEŞİ Buhara Cuma Camisi Hiva Sarayı ve çevresi Cennet adanın turizm politikası yok ? Büyükelçi Hüseyin Macit Yusuf, KKTC turizminin gelişememesini, turizm alanında yeterli tanıtımınyapılmamasına bağlıyor. Abdülkadir YÜCELMAN Özbekistan İpek Yolu hattının başlangıç yolculuğu Hiva ve Buhara’dan geçiyor Hiva’dan Buhara’ya Yazı ve fotoğraflar Yıldırım BÜKTEL zbekistan’ı gezmek için en elverişli güzergah bir zamanlar kervanların izlediği “İpak Yuli” (İpek Yolu) hattı olsa gerek. Bu tarihi yol, bir zamanlar köle avcılarının cirit attığı Karakum ve Kızılkum çöllerinin arasında, önce Amuderya Irmağı boyunca sonra da Sirderya Irmağı‘na doğru uzanıyor. İlk durak bir zamanların en zengin köle pazarının kurul Ö duğu Hiva şehri. Önemli bir su kaynağına sahip olduğu için bu tarihi şehir, ticaret yolunda vazgeçilmez bir etap oluşturmuş. Galiba Özbekistan’ı keşfetmeye gelenler için en şaşırtıcı ve hoş sürprizi burası sunuyor. Yaklaşık 2 bin 200 metre uzunluğundaki kerpiç surların çevrelediği şehrin kapısı adeta bir zaman tüneli. Birkaç adımda birkaç yüzyıl öncesine, bir doğu masalına giriliveriyor! Yeşil, mavi çinilerle kaplı medreseler, camiler, saraylar büyüleyici güzellikte. Bir zamanlar Hiva hanlarının dünyanın en büyük minaresini dikme iddiasıyla yapımını başlattıkları ancak sadece 25 metrelik kısmı bitirilebilmiş “Kalta Minor” en dikkat çekici yapılardan. Geçmişle bugünün birbirine karıştığı bir müzekent olan eski Hiva özellikle öğle saatlerine doğru yerli yabancı kalabalıklarla bir panayır yerine dönüşüyor. Şehrin bir bölümünü kaplayan çarşı doğal bir canlılık yaratırken, Özbekler sokaklara kurulan süslü tahtlara kral, kraliçe, prenses edasıyla oturarak poz vermek için yarışıyorlar. Kukla tiyatrosu, el sanatları merkezi ve müzeler çeşitli uğrak yerleri. Hiva çarşısı ATEŞE TAPANLARIN ŞEHRİ Karakum ve Kızılkum çöllerinin arasından geçen uzunca bir yolun ardından yemyeşil bir vaha beliriyor karşıda. Çok uzaklardan minareleri ve kubbeleri ile Buhara silueti fark ediliyor. Bundan 2600 yıl önce Persler tarafından kurulduktan sonra “Ateşe tapanların şehri” diye ün yapmış. Arapların bu şehri Müslümanlaştırmakta çok zorlandığı söyleniyor. Eski Buhara’yı çevreleyen surların hemen önündeki “Registan” bir zamanlar şehrin en önemli olaylarının yaşandığı büyük bir meydan. Şenlikler burada olmuş, idamlar burada infaz edilmiş. Bir dönem Lenin heykelinin süslediği bu meydan 1952 yılında başörtüsü takan son Buharalı kadının örtüsünü çıkararak yakması törenine de tanık olmuş. Dev boyutlarıyla Cuma Camisi ve önündeki Kalon Minare, masmavi kubbelere sahip Miri Arap medresesi olağanüstü bir bütünlük oluşturuyor. Pek çok sayıdaki medrese ve diğer tarihi yapıların tamamına yakını müze veya el sanatları sergileme yerine dönüşmüş. Renkli Buhara halıları ve suzaneler çıplak duvarları süslüyor. Yalnız geçmişin bu heybetli yapıları sanki biraz ruhlarından arındırılmış gibi. Sovyetler Birliği döneminde tüm bu tarihi mekanların işçiler, öğrenciler gibi grupların bir araya geldiği toplantı ve kültür merkezi olarak kullanıldığını söylüyor Özbekler. Çar Minor (Buhara) “K Tarihi yapılar biraz “ruhsuz” görünse de sokaklar cıvıl cıvıl. Eski şehrin en gözde, mekanlarından birisi Kukeldaş ve Nadir Divanbegi medreselerinin arasında bulunan Liabı Hauz. Bitişikte fark edilen gülümseyen yüzüyle Hoca Nasreddin heykeli onun sadece bizim tarafımızdan sahiplenilmediğinin kanıtı. Türkuaz renkli çinileri ile Çar Minor (Dört Minare ), ahşap sütunları ve renkli süslemeleri ile Bolo Hauz Camisi ve Buharalıların sıklıkla maruz kaldıkları sıcak günlerde sığındığı Samaniler Parkı mutlaka görülmesi gereken yerlerden. yildirimbuktel@superonline.com Mavi turda devre tatil O tel, tatil köyü, her şey dahil sistem, mavi yolculuk derken, tekne turunda da “devre tatil” yöntemi başladı. Swordfish Travel adlı turizm şirketi hazırladığı paket programla 20 yıllık “mavi tur” tatili seçeneğini iç ve dış turizm severlere sundu. Ayrıntılı bilgi www.swordfishtravel.com.tr. ıbrıs bir turizm adasıdır, cennet ada derler, havası güzeldir, 12 ay her türlü turizmin yapılmasına olanak veren bir coğrafyamız var, ancak siyasi nedenlerden dolayı ambargolar da var. Kıbrıs’a direkt uçuşlar yapılamıyor, aktarmalı uçuşlar da turistin hoşuna gitmiyor.” Söze böyle başladı KKTC’nin gezici Büyükelçisi Hüseyin Macit Yusuf. Sonra devam etti. “Bu güne kadar bir turizm politikamız oluşmadı. Hedef kitlemiz nedir, otel yapımız nedir, ne tür turist bize fayda getirir. Büyük oteller mi yapsak yoksa orta direk insanlara mı yönelsek. Veya Antalya ile ortak bir paket mi oluştursak. Her gelen hükumet o günü kurtarma siyaseti yaptı.” Son hükumetin amacı nedir diye sordum: “75 milyonluk Türkiye çok iyi pazar, onun için Türkiye’ye yöneldiler. Ama bu defa da fiyat politikası yok. Türkiye’den turist getirmek bu hükumetin düşüncesi. Türkiye’de insanlar daha az parayla daha iyi otellerde tatil yapabiliyor. Oysa KKTC’nin fiyatları Türkiye ile kıyaslandığında biraz daha pahalı.” “Elçi Bey sizce çözüm nedir?” “Siyaset ve turizm ile ilgili bütün kurumların bir araya gelerek bir konsey çalışması yapması gerekir; ama nedense bunu yapmıyorlar. Ulusal bazda bir siyaset belirlenmesi lazım eksiğimiz bu. KKTC’deki otellerin çoğu beş yıldızlı, ancak geçen yıl doluluk oranı yüzde 30’lardaymış”. Elçibey, “oran çok düşük, maliyet yüksek. Turizm tamamen kumar turizmine dönmüş, devlet casinoları iyi denetlemiyor, yeteri kadar gelir alamıyor. Dikkat ediyorum, yetişmiş elemanımız da yok. Kıbrıs’ta turizm otelcilik okulu var ama çalışmıyor. Ama müdürü var Birkaç kadrosu var, onlar maaşlarını alıyor ama okul kapalı” diyor. Anladığım ve geçmişte de gidip gördüğüm kadarı ile KKTC’liler çalışmayı pek sevmiyorlar. Deniz kongre, spor turizmi bütçenin az olması nedeniyle iyi tanıtılmıyor. Elçibey’in görüşüne göre de yanlış yatırımlar yapılıyormuş. “Golf’” diyecek oldum ağzımda kaldı. Kıbrıs’ın su sorunu varmış ve Türkiye’den su getirmek için çözüm arıyorlarmış. Geçen yıl Araplara açılma imkânı varmış. Magosa, Laskiye arasında gemi seferleri başlatılmış ama arkasını getirememişler. Şimdilerde İsrailMagosa hattında feribotla turist taşımacılığı başlatılacakmış. “One minute” olayından sonra İsrail rota değiştirmiş demek ki. KKTC elçimiz son durumu şöyle özetliyor: “Gündüzleri kum, güneş, deniz, akşamdan sonrası kumarhane. Kumar çok iyi para getiriyordu, ekonomiyi canlandırıyordu, galiba insanları küstürdük.” Elçi Bey ile Rumlar’ın kara sularımızda İsrail’le ortak petrol aramalarından tutun da İsrailKKTC ilişkisine dek birçok konu konuştuk, aynı kuşakta olmasına rağmen Güney Kıbrıs’ın neden ve nasıl büyük ölçüde turist kaptığına değindik. Ama Elçi Bey’in söyleyecek çok şeyi vardı. Demek ki konuşmanın sonunu bekliyordu, noktayı koymadan anlattı. “İyi tanıtım yapamadığımız doğru, ancak baha ne değil. İyi bir ürün varsa ve fiyatı da uygunsa satar. Kaliteli ve ucuzsa gelir insanlar. Krizi fırsata dönüştürmek budur. Belki de insanları 34 yıl zararına KKTC’ye alıştırmak lazım. Bir adam gelir dönünce on adama anlatır. Rumlar, “orada asker var gitmeyin” propagandası yapıyor. Oysa asker kampına çekilmiştir, ortada tek asker göremezsiniz. Dolayısıyla top yekün, bütün halk turizmle ilgili ilgisiz olsun turizmle katkı koymalıdır. Dış dünyaya KKTC’yi anlatıp onları ikna etmeliyiz. Her yıl Bodrum’a, Antalya’ya gidenleri bir defa da Kıbrıs’a gelmelerini sağlayalım. Vize yok, kapılarımız dünyaya açık. Kıbrıs üniversitelerimizde 67 ülkeden öğrenci var. Krizi fırsata dönüştürmek için Kıbrıs bir alternatif olabilir.” Girne Jolly Tur’un erken kârı olly Tur, erken rezervasyon kampanyasında geçen yıla göre satış oranını yüzde 25 artırdığını açıkladı. Toplam 300 bin kişiyi tatile çıkarmayı hedefleyen Jolly Tur’un erken rezervasyon satışı 100 bin kişiyi buldu. J İstilacı balık sazanlar Yıldız ÇELİK azangiller familyasından bir balık olan halk arasında İsrail sazanı olarak bilinen ‘Carrassius’ Türkiye’de tüm bölgelerdeki birçok göl, gölet, baraj gölü, akarsular ve rezervuarları istila etti. Ege Üniversitesi, Su Ürünleri Fakültesi, İç sular Biyoloji Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Hasan M. Sarı; “Trakya ve Karadeniz bölgesinde bulunan bu balık, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nın göl ve rezervuarların Sazan balığı ile balıklandırılması esnasında üretme tesislerinden üretilen sazanlar ile karışıp bir çok göl ve rezervuara girmiştir. Bu durum fark edildiğinde geç kalınmıştır. ” dedi.Tuzluluğu yüzde 045 kadar olan acı sular da yaşayıp, acı su habitatlarında tatlı su girdilerinin olduğu bölgelerde hızla yayılan, boyları 4045 cm’ye kadar olabilen, yaklaşık 6 ay gibi uzun bir süre içinde üremeyi başardığından girdiği göl ve akarsulardaki diğer balıklar bununla rekabet edemiyor. Doç. Dr Sarı; “Diğer sazangiller ve balık türleri üreme özelliğinden dolayı Carassius ile başedemiyorlar” dedi. 5 Temmuz’dan itibaren istilacı balıklar ile mücadele başlayacak. S C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle