24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA 27 MAYIS 2011 CUMA 2 N e do rele ğr re u Tarsus tarihindeki yeri ve yaşamı yeniden canlanacak TARSUS (Cumhuriyet) Tarsus’un ünlü Çıplak Mahallesi TRT tarafından belgesel film olarak çekiliyor. Bir zamanlar “Çıplak Mahallesi” olarak anılan şimdiki Cumhuriyet Mahallesi başta olmak üzere kentin çeşitli yerlerinde ve çok sayıda kişiyle görüşen TRT’den Gül Büyükbeşe Muyan‘ın yönetmenliğini, Özlem Eralp’in yapımcılığını üstlendiği, TRT belgesel ekibinden Hayri Çölaşan (görüntü yönetmeni), Nuri Leblebici (kurgu), Fatih Aksop (ses), Gül Büyükbeşe Muyan (metin yazarı) ve A. Murat Gedikli’nin müziklerini yaptığı belgeselin danışmanlığını ise Aratos Dergisi Yayın Yönetmeni gazeteciyazar Uğur Pişmanlık üstlendi. Pişmanlık’ın Temmuz 2010’da Aratos dergisinde yazdıklarından yola çıkarak başlatılan belgesel çekimlerinin bitmek üzere olduğunu belirten TRT ilgilileri yapılan çalışmalarla ilgili şunlar söyledi: “Tarsus’ta 1960’lara dek bir Çıplak Mahallesi vardı... Suriye’den tarım işçisi olarak getirilen ve Çukurova’nın uçsuz bucaksız pamuk tarlalarında, sebze meyve bahçelerinde gün boyu çalışan, aldıkları üç kuruşla kıt kanaat yaşayan göçmenlerin mahallesi. Ekonomik faaliyetlerin niteliği değişip kent büyüdükçe, yeni apartmanlar tarafından yutulan Çıplak Mahallesi, şimdi bu sabık mahallede yaşayanların anılarında ve özenle araştırılmış belgelerde bir bir ortaya çıkıyor… “İçel Defterdarlığı Tarsus Vergi Dairesi’nce düzenlenmiş olan 28 Eylül 1951 tarihini taşıyan ve Kâtibe Dişsiz adına kayıtlı bir işçi vergi karnesinde vesikalık fotoğraf üzerine vurulmuş mühürde ‘TARSUS ÇIPLAK MAHALLESİ MUHTARLIĞI’ yazısı bulunuyor. Kâtibe Dişsiz adlı çırçır işçisinin açık ev adresi ise ‘Çıplak Mahallesi 133 Sokak Kapı No: 17 Tarsus’ olarak kayıt edilmiş. Bir başka belge ise, 57 yıl önce yerel bir gazetede yer alan bir ilan. İlanın sahibi şair Hayali Hasan Yavaş. 1953 yılında yayın hayatına başlayan Hilal gazetesinin 24 Nisan 1953 tarihli sayısında, şaire ait, ‘Gazetemize gönderilen yazılar ve yapılan müracaat İSK’den Gökbelen Yaylası ve Balandız Tokmar Kalesi İçel Sanat Kulübü’, bu kez geziseverleri Gökbelen Yaylası ve Balandız Tokmar Kalesi’ne götürüyor. Çevre, kültür ve yürüyüş gezisinde Silifke’nin batı kesiminde, Torosların hemen yamacındaki doğa harikası Gökbelen Yaylası’na gidilecek. Ayakta kalmış tarihi değerlerden Balandız Tokmar Kalesi’nin de gezilip görüleceği geziye katılacaklar İSK sorumlularının önerisi, iyi bir yürüyüş ayakkabısı giymeleri ve yanlarına yeterli kumanyanın yanısıra, bu geziyi ölümsüzleştirecek, kamera ve fotoğraf makinalarını yanlarına almaları. (0324 2381088) Dünyaca ünlü Çermik Kaplıcası Dünyada, İtalya’daki kaplıcaların ardından ünü çok yaygın olan ve adına yakışır özelliklere sahip “Çermik Kaplıcası” Diyarbakır turizminin yanı sıra sağlık sektörüne de hizmet vermesiyle anılır. İltihaplı romatizmalar, çocuk felçleri, nevrit, polinevrit, bazı kadın hastalıkları sendromlarında; koklama ve serpintileme tadavisi, üst teneffüs yolları ve deri hastalıklarının tedavisinde etkili olduğu bilinen kaplıcanın suyu 48 derece sıcaklığında olup kükürtlü ve radyoaktiftir. Asıl özelliği ise bileşiminde bromür iyonu ve iyodür bulunmasıdır. Çermik’in adını dünyaya duyuran, ona adını veren kaplıcanın, yapılış tarihi ve sıcak suyun ne zaman ortaya çıktığı bilinmemektedir. ANIT AĞAÇLARIMIZI TANIYALIM... lar, Çıplak Mah. No: 127 Ev No: 1 Hayali Hasan Yavaş adresine göndermeleri önemle rica olunur’ duyurusu yer alıyor. Peki, kimdi Kâtibe Dişsiz, Hayali Hasan Yavaş, tüm bu insanlar? Ne olmuş, nasıl gelmişlerdi yurt bildikleri topraklarından ayrılıp Çukurova’ya? Bu insanların da, bu coğrafyanın tarihinin de kadim öyküleri, ta 19. yüzyıla kadar dayanıyor. Çukurova yöresi, Ege havzası ile birlikte 19. yüzyıl küreselleşmesinin yoğun biçimde etkilediği Osmanlı topraklarıydı. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Çukurova’da pamuğun ağırlığı giderek artmış, bir ihraç ürünü olarak yöreyi neredeyse tek ürüne mahkum etmişti. Yerel Adı: Çınar Latince Adı: Platanus orientalis L. Yaşı: 1000? Boyu: 25 metre. Taç Genişliği: 18.5 metre. Gövde Çapı: 2.6 metre. Yaşadığı Yer: Mersin’in Tarsus ilçesine bağlı Çamlıyayla’da, Kadıncık Vadisi’deki Papazın Bahçesi. Ancak, Çukurova’nın uçsuz bucaksız verimli topraklarında tarım yapmak için pamuk ekimi ve hasadında deneyimli iş gücüne de ihtiyaç vardı. Çukurova’nın yetişkin erkek nüfusu, Osmanlının girdiği savaşlarda çoktan kırılmıştı. Pamuk yetiştirmek önemliydi, pamuk ekebilmek için ise yeterli sayıda ve deneyimli işgücüne ihtiyaç vardı. Çözüm ise çoğunlukla Suriye’den getirtilen tarım işçilerinde bulundu. On binlerce kadın, erkek, çoluk, çocuk tarım işçisi bölgeye getirilip Adana ve Tarsus’ta iskân edildi. Pamuk tarlalarında dur durak bilmeden çalışacak, Çukurovalılar tarafından, ‘fellah’ diye anılacak, birkaç yıl sonra başlarını sokacak kerpiç damlarının kurulu olduğu mahalleye de ‘Çıplak Mahallesi’ denecekti. Tarımsal üretim azalınca emek piyasasında yer değiştirip çırçır fabrikalarında ucuz işgücü olacak kişiler, Suriye’den Çukurova’ya taşınan on binlerce Arap’tı. Çukurova’nın bugünkü resminde onların da renkleri vardır. O dönemde, yani yaklaşık iki yüz yıl önce yaşadıkları topraklardan alınıp bölgeye getirilen yoksul Arap köylülerinin iskân sorunu kerpiç kulübeler gösterilerek çözülmeye çalışıldı. İşte böylece, kentin güneyindeki kerpiç damlardan oluştu Çıplak Mahallesi. Göçmen Araplar, uzun yıllar pamuk Belgesel için eski Çıplak mahallesinin bulunduğu bölgede süren çekimleri mahalle sakinleri de ilgiyle izliyor. tarlalarında tarım işçiliği yaptılar, sebze ve meyve bahçelerinde, narenciye bahçelerinde çalıştılar. Sonrasında çırçır ve işletmelerinde, iplikdokuma fabrikalarında sanayi işçisi oldular.” İşte bu öyküye sahip “Çıplak Mahallesi” sakinleri, ölümsüzleşmeliydi. Pişmanlık’ın yazdıklarının ardından yaptığı girişimler soruç verdi ve belgesel gündeme geldi. Belgesel aynı zamanda Çukurova tarımının bu önemli evresini, o dönemde Arabistan’dan gelenlerin torunlarının öykülerinden yola çıkılarak yaşananları da kapsıyor. Pişmanlık’a göre, bu belgesel çok önemliydi. Öyle ya; düzenin çarkının aynı biçimde döndüğü durumda her zaman Çıplak mahallelerinin olacağı akıldan hiç çıkmamalıydı. Belgesel bunun için de gerekliydi elbette.. El sanatları sergisinde 600 eser satışta AKIN BODUR MEHMET ALİ SOLAK BALIKLI ÇINAR Papazın Bahçesi’ni hemen tüm çevre halkı bilir. Özellikle Mersin ve Tarsusluların hafta sonları piknik yeridir. Ancak oraya pikniğe gidenler, Kadıncık vadisindeki eski balık yetiştirme havuzlarının kıyısındaki bu çınarın farkında mıdırlar bilinmez, ama çınarın bin yıllık serüvenini bilenler çeşitli öykülerini anlatır. Ağacın sağlıklı olan ana gövdesinin 3’e ayrılması, gövdenin yerden başlayarak 3,5 metrelik kısmına dek boş olması gibi özellikleri, söylendiğine göre kayıt altına alınmamış. Eğer yolunuz düşer de, Papazın Bahçesi’ne giderseniz, gürül gürül akan suların yanında, zengin türlerden oluşan ormanın içinde görüp yaşayacağınız görsel keyife, bir de 10 asırlık çınarı görme şansını ekleyebilirsiniz. “Balıklı Çınar” adının nereden geldiğini sorarsanız, çevresinde balık yiyenlerden kaynaklandığı söylenir. C MY B C MY B ANTAKYA Samandağ ilçesine bağlı Hıdırbey Köyü’nde bulunan tarihi Musa Ağacı’nın çevresinde düzenleme ve restorasyon çalışmalarına başlandı. “Musa Ağacı’nın Restorasyonu ve Çevre Düzenlemesi Projesi”nin temel atma töreninde konuşan Hatay Valisi M. Celalettin Lekesiz, Hatay’ın sahip olduğu tarihi ve doğal değerlerin korunması amacıyla başlatılan çalışmaların sürdüğünü belirtti. Tarihi Musa Ağacı’nın çevresinde de bu kapsamda bir çalışma başlatıldığını kaydeden Lekesiz şunları söyledi: “Musa Ağacı’nın yanından geçen derenin ıslahının, bölgeye turizm açısından canlılık getireceğini umuyoruz. Yerli ve yabancı konukların yoğun ilgisini çeken bu bölgeye daha fazla konuk gelmesi için bu çalışmanın yapılması gerekiyordu. Samandağ Kaymakamı Süleyman Özçakıcı da, Musa Ağacı’nın, Hatay’ın eşsiz kültür ve tabiat hazinesinin en nadide parçalarından biri olduğunu irdeledi, “7 dönümlük bir alanı kapsayacak çalışmada, bin 400 metre taş duvar, 3 bin 670 metre. taş zemin kapla ması yapılacak, ağacın hemen yanından geçen derenin zemini ve duvarları taşla döşenerek dere içinde oluşturulacak kademeler üzerinde gezi ve oturma alanları oluşturulacak” dedi. Çevresi 20, gövde çapı 7,50, yüksekliği 16,70 metre ve 2 bin yaşlarında olduğu tahmin edilen Musa Ağacı’nın, Hz. Musa’nın asasının “ölümsüzlük suyu” sayesinde filizlenip kök salması ile meydana geldiğine inanılıyor. Projenin, Eylül ayında tamamlanması bekleniyor. İSKENDERUN MKÜ İskenderun Meslek Yüksekokulu El sanatları Bölümü öğrencileri ile öğretim görevlilerinin bir yıllık çalışmaları olan 600 eser sergileniyor. İskenderun Kaymakamı Ali İhsan Su ve MKÜ İskenderun Meslek Yüksekokulu Müdürü Yrd. Doç. Dr. Murat Bikçe ile yardımcısı Ali Rıza Çelik, AVM Müdürü Arzu Özerdem’in de katıldığı PrimeMall Sanat Galerisi’ndeki açılışta, 4 sınıftan 70 öğrenci ile öğretim görevlileri Ayşegül Karakelle Yıldız, Bahide Gül, Nagihan Salık ile Elmas Aydın’ın eserleri beğeniye sunuldu. Sergilenen eserlerin satışa da sunulduğu sergiden elde edilecek gelirin okul vakfına aktarılacağını belirten El Sanatları Bölümü Başkanı Ayşegül Karakelle Yıldız, “Bu gelirler MKÜ İskenderun Meslek Yüksek Okulu’nun geliştirilmesine katkıda bulunacak” dedi. AVM Müdürü Özerdem ise mozaik, takı, ev aksesuarları, elde ve makinada nakış, ahşap, rölyef, tezhip, asitleme, cam kumlama teknikleriyle yapılan ve elde edilen eserlerin yer aldığı serginin 27 Mayıs tarihine (bugün) dek açık kalacağını anımsattı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle