24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

13 MAYIS 2011 CUMA SAYFA 3 ‘Ermeni soykırımı’; emperyalist yalanıdır SAADET PESEN “Osmanlı’dan günümüze emperyalizm kıskacında ERMENİ SORUNU SEMPOZYUMU”ndan izlenimler KONUK YAZAR FETHİ KARADUMAN * OBAMA ‘Felaket’ dedi. Ne için? Anadolu topraklarındaki 19151922 dönemi için. Peki, bu dönemlerin Türk Milleti için anlamı nedir? Varlık nedenimiz Lozan Antlaşması’na giden KURTULUŞ SAVAŞI süreci. Biraz daha somutlayalım isterseniz; Anadolu topraklarında yaşayan Ermenilerin, İngiliz emperyalistleri ve Rus Çarlığı’nın kışkırtmalarıyla Zaimoğlu: Ziyapaşa adından söz ettirecek ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Kent merkezinin en gözde yerlerinden Ziyapaşa Bulvarı’ndaki mağaza sahiplerinden oluşan ve kısa bir süre önce kurulan Ziyapaşa Bulvarı Geliştirme ve Koruma Derneği ilk olağan genel kurulunu yaptı. Başkanlığa kurucu başkan Tayyar Zaimoğlu getirildi. TCDD 6. Bölge Müdürlüğü Sosyal Tesisleri lokalinde yapılan kongreye dernek üyeleri katıldı. Divan Başkanlığını Fatma Yılgün Yüksel’in yaptığı kongreye tek listeyle gidildi. Derneğin kuruluşundan bu yana yapılanları özetleyen Zaimoğlu, “Yapılan Peyzaj çalışmaları ile bulvarın adeta çehresi değişti. Üretilen projelerle bulvarımız Adana’da ses getirecek, Türkiye’de adından söz ettirecek görüntü ve güzelliğe kavuştu” dedi. Gündem maddelerinin ardından tek listeşle gidelen seçimde, dernek başkanlığına Tayyar Zaimoğlu getirilirken, Fatma Yılgün Yüksel, Bahadır Dinçer, Hakan Yazdıçutan, Yılgör Ener, Naci Sezgek, Hanife Küçükyılmaz, Hadi Gökalp Aysalan, Cahit Öztok yönetim kurulu, İbrahim Ethem Ocak, Alev Ersan ve Mete Betin de denetleme kurulu üyeliğine seçildi. ‘Denizden denize’ Ermenistan hayalleriyle, birlikte yaşadıkları insanlara saldırmaları ve doğal olarak da saldırıya uğrayanların kendilerini savunmaları sürecidir. Her yıl temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze konur. Neden her yıl? Emperyalistler, 24 Nisan’ı ‘Ermeni soykırım günü’ olarak kabul etmişlerdir de ondan Neden ısıtılır? Bir avuç Ermeni diyasporası, emperyalistlerle planlar yapmaya devam ederler ve çıkarları bu noktada çakışır da ondan. Yönetenlerimiz ne düşünürler bu konuda peki? Mustafa Kemal ATATÜRK, ‘Gençliğe Sesleniş’te ‘…iktidar sahipleri kişisel çıkarlarını düşmanların siyasi amaçlarıyla birleştirmiş olabilirler…’ diyerek yanıt vermiştir bu soruya. İşte özetlemeye çalıştığımız bu durumdan olmak üzere ve sanki savunma ( Ya da ben öyle düşünüyorum.) yapıyormuşuz gibi, bizler de ‘Ermeni soykırımı’ iddialarıyla ilgili olarak aydınlanma ve aydınlatma çalışmaları yürütürüz. 30 Nisan 2011 Cumartesi günü ADD Mersin Şubesi, SMMMO Konferans Salonu’nda ‘Osmanlı’dan günümüze emperyalizm kıskacında ERMENİ SORUNU’ konulu bir sempozyum düzenledi. Aydınlanma ve aydınlatma tanımını özellikle kullandım, ‘Öğretmenler, öğrettikçe öğrenen ulvi cahillerdir.’ söyleminden yola çıkarak… ‘Ermeni soykırımı’; Emperyalist bir iddiadır, uluslararası bir yalandır, tarihsel bir çarpıtmadır. Bu nedenle panel, sempozyum ya da konferans dediğimiz sunumlar, bilim insanları tarafından yapılması gereken aydınlanma ve aydınlatma mücadele yöntemleridir. Prof. Dr. Türkkaya ATAÖV, ’24 Nisan 1915’te gerçekte ne oldu?’ sorusuyla ve bir bilim insanı araştırmacılığıyla aktardı. Gerçeğin merkezindeki ‘Emperyalist çıkarlar’ın yalın ve anlaşılır bir biçimdeki anlatımı, bilgileri tazeledi. ‘Ermeni soykırımı’ iddialarında emperyalist parmağı gerçeğini de Prof. Dr. Ünsal YAVUZ’dan dinledik. Ve böylece ‘Emperyalist yalan’ savımız bir kez daha ve çıkmamacasına yazıldı beyin kıvrımlarımıza. Emekli Büyükelçi Nuri YILDIRIM, ASALA katliamları gerçeğini akıcı anlatımıyla, adeta film örneği geçirdi gözlerimizin önünden. Cumhuriyet Gazetesi Adana Temsilcisi Çetin YİĞENOĞLU, ‘Bir emperyalist kurgu SOYKIRIM SENARYOSU’ başlıklı sunumu ile se naryonun ayrıntılarındaki YALANLARI dillendirdi. Bir Fransız konuğumuz vardı Maksim. Em. Büyükelçi Nuri YILDIRIM aracılığıyla. Geçtiğimiz günlerde Fransız Parlamentosu’ndan onay almayan ‘Ermeni soykırımı yapılmamıştır’ demenin suç olmadığı yasal düzenlemesiyle neredeyse eş zamanlı olarak bu sempozyumda yer alması taktirle karşılandı. Tarihsel gerçekleri anlatırız anlatmasına da, tarihsel gerçeklerin günümüzdeki yansımaları ya da somut durum çözümleri konusunda eksik kalırız genellikle. İşte bu eksikliği de Prof. Dr. Sina AKŞİN tamamladı. Bağımsızlığa vurgu yapan sunum, kısmi karşı devrim sürecinden başladı değerlendirmelere. Mersin Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fevzi DEMİR, Birinci Dünya Savaşı öncesi tarihimizi anımsattı. AYDINLIK Gazetesi yazarı ve Azerbaycan kökenli Öğretim Üyesi Gaffar ÇAKMAKLI da birinci ağızdan olmak üzere Ermenilerin Kafkaslarda ve son yüzyılda emperyalistler tarafından gizlenmeye çalışılan ya da görülmek istenmeyen ve tüyler ürperten vahşetleri anlattı. AraştırmacıYazar Fethi KARADUMAN ise tarihsel süreçteki Ermeni sorunu genellemesi ile sempozyumun tamamlayıcısı oldu. Girişte yaptığımız ‘Savunma’ ka rakteri nedeniyle, zamanlama nedenleriyle, ya da teknik birtakım sorunlar nedeniyle bilemiyorum, sempozyuma katılım üzülmemizi sağlayacak biçimde olmak üzere azdı. Bu koşullarda iki oturumlu olması, ikinci oturumun katılımcısını daha da azalttı. Emek, zaman, heyecan, parasal giderler daha yerli yerince kullanılmalı idi. Daha iyiyi, daha doğruyu ve daha güzeli yaratmanın yolu, eleştiri ve özeleştiriden geçer diyor isek, sözü eyleme dönüştürmeliyiz. Ermeni soykırım; EMPERYALİST ULUSLARARSI TARİHSEL BİR YALANDIR. Sorun; Parlamentolarda, olsa olsa kördüğüm olur. Çözüm; Tarihsel gerçeklerde ve tarihçilerdedir. Birinci derecede kanıtlar; ERMENİ ARŞİVLERİDİR. Ermenistan ilk Başbakanı Ovannes KAÇAZNUNİ’nin ifadeleridir. Ermenistan tarihçisi LALAYAN’dır. Ermeni komutanlardır. Kurtuluş Savaşı sürecimizi kimsenin karalamasına izin vermeyeceğiz! BÖYLE BİLİNE! Saadet05@yahoo.com Tarikat Cemaat ve Ümmet Toplumu Bazı liberal düşünceli kişiler tarafından, “sivil toplum örgütleri” olarak nitelendirilen tarikat ve cemaatlerin yapılanması, demokrasinin temel ilkeleri ile bağdaşmaz. Bu yapılanmaların demokrasi algısı, şeyhinin, efendisinin emirlerine uymaktan öteye gitmeyen, dogmatik, kalıplaşmış, batıl inançları ile sınırlıdır. Gericiliğin, yobazlığın kaynağı, laik olmayan, bilimi dışlayan, çıkarına göre dini kullanan tarikatların ve cemaatlerin uzantısı da ümmet toplumudur. Ümmet toplumu; dine, inanca, cemaatlere, tarikatlara, feodal düzenin uzantısı olan aşiretlere dayanır. Düşünceler sığ, tek boyutlu, ufuk sınırlıdır. Ümmet toplumunda, ağaya, şeyhe, şıha, hoca efendilere itaat (boyun eğme), biat (bir kimsenin egemenliğini tanımak) kültürü vardır. Ümmet toplumunun kulu, müridi, tarikat şeyhinin sınırlı beyni ile düşünür, özgür aklını kullanamaz, eleştirel düzeyde olguları inceleyip, değerlendiremez, dolayısıyla da sorgulayamaz. Bu tür toplumlarda köleci düzen geçerli olur. Ümmet kültürünün uzantısı olan tarikat, cemaat ve aşiretler, insanlar arasında dini inançlar ve etnik farklılıklar yönünden ayrımcılık güttüğünden, toplumu ayrıştırıcı işlevi vardır. Bu durum ulusun birliği, dirliği giderek yurt bütünlüğü için tehlikelidir. En önemlisi de tarikatların, cemaatlerin, aşiretlerin egemen olduğu bir toplumda özgür düşünceden, demokrasiden söz edilemez. Türkiye Cumhuriyeti; Sevr'le ölüm belgesi imzalanan Osmanlı Devleti’nin yıkıntılarından, emperyalizme ve işbirlikçi teokratik monarşiye karşı kazanılan Kurtuluş Savaşı ile tam bağımsızlık ve ulusal egemenlik ilkeleriyle temellendirilmiştir. Bu anlamda, Padişah Vahdettin'in sözleriyle “koyun sürüsü” olarak nitelenen ümmet toplumundan çağdaş, demokratik, laik ulusal devlete, beyinleri ve bedenleri tutsak edilmiş umarsız kul yapılanmasından Cumhuriyet'in kendi kendini yöneten, egemenliği eline alan özgür yurttaşları durumuna geçilmiştir. Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Atatürk, 'Medeni Bilgiler' kitabında, cemaat, tarikat bağlamında hükümdarların gücü hakkında yaptığı saptamalarla yurttaşlarını bilgilendirir: “İlkel insan kümelerinde, yasaklar ve hurafeler (boş inanç) üzerinde kurulan birçok töre ve gelenek, insanları kalıplaşmış düşünceye bağlamıştır. O kadar ki, kişisel düşünce ve hareket serbestîsi gibi bir hak kavramı bilinmemiştir. Cemaatlerin başına geçebilen adamlar, cemaati Allah adına idare ederlerdi (yönetirlerdi). Her türlü hak ve yetkiler onlarda idi. Bireyin hakkı sözkonusu değildi. Bireyin hakkı, hükümdarın çıkarına olarak, ilahi hak içindeydi. Bu hakka dayanarak, hükümdar, tebaasının (uyruğunun) özgürlüğünü istediği gibi kullanabilirdi; bu bireyin hakkına saldırı sayılmazdı. Hükümdarın, kudreti için dinlerden çıkan sınırdan başka bir sınır tanımıyorlardı. Hükümdarın yapmaması gereken şey, Allahın yasakladığı şey olacaktır. İnsanlar düşünsel gelişmede ilerledikçe, kendi kökenlerini daha açık düşünmeye başladılar; yavaş yavaş onun büyüklüğünü daha iyi anlama ve değer biçme gücünde oldular. Doğanın her şeyden büyük ve her şey olduğu anlaşıldıkça, doğanın çocuğu olan insan kendisinin büyüklüğünü ve özsaygısını anlamaya başladı.” Atatürk, düşünce özgürlüğünü yıkmak isteyen gericilere karşı uyanık olunması konusunda da uyarılarda bulunur: “Kuşkusuz düşüncelerin, inançların başka başka olmasından şikâyet etmemek gerekir. Çünkü bütün düşünce ve insanlar bir noktada birleştiği takdirde bu hareketsizlik belirtisidir, ölüm işaretidir. Böyle bir durum elbette istenmez. Bunun içindir ki, gerçek özgürlükçüler, bağnaz olmamanın genel bir yaratılış doğası olmasını dilerler. Fakat iyi niyetle bile olsa bağnazlık hatalarına karşı dikkatli olmaktan vazgeçemezler. Çünkü iyi niyetle, hiçbir zaman, hiçbir şeyi, tamir edememişlerdir. İnsanların, ruhun kurtuluşu için yakıldıklarını biliyoruz. Herhalde bunu yapan engizisyon papazları iyi niyetten ve iyi iş yaptıklarından söz ederlerdi; belki de cidden, bu sözlerinde içtenlikli idiler. Fakat bir budalalığı, beyinsizliği yahut bir hıyaneti iyi bir iş kalıbına uydurmak güç değildir, en sonunda bu, bir isim değiştirmek sorunudur. İşte bu nedenledir ki, aldırmazlığı, kayıtsızlık derecesine kadar götürmemek önemlidir.” Çağdaş cumhuriyetlerde tarikat, cemaat ve aşiretlerin yeri olamaz, en önemlisi de eğitim, ekonomi, savunma, kültür öncelikle ulusal yapıda olmalıdır. Ulusal devlet yapısının, toplum ve hukuk düzeninin, eğitimin de laik olması, bilime ve usa dayanması güçlü olmak, bağımsız kalmak ve çağdaş uygarlık yolunda ilerlemek için yaşamsal bir zorunluluktur. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı Adına ORHAN ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni İBRAHİM YILDIZ Adana Temsilcisi ÇETİN YİĞENOĞLU Sorumlu Yazıişleri Müdürü MİYASE İLKNUR Reklam Sorumlusu İLKER İŞİSAĞ Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Yönetim Yeri: Prof.Nurettin Mazhar Öktel Sk. No:2 Şişli/İstanbul Tel: (0 212) 343 72 74 Faks: (0 212) 343 72 64 Adana Temsilciliği: Çınarlı Mh. İnönü Cd. 5 Sk. Aksoğan İşhanı Kat:1/1 Seyhan/ADANA Tel: (0 322) 363 12 09 363 12 11 Faks: (0 322) 363 12 15 Baskı: DPC Adana Tesisleri Ceyhan Karayolu 01260 ADANA Tel: (0 322) 346 16 00 Cumhuriyet’in haftalık ücretsiz ekidir. Yayın Türü: Bölgesel. ANTAKYA Antakya Belediyesi ile Mustafa Kemal Üniversitesi (MKÜ) Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu’nun (BESYO) ortaklaşa girişimleriyle başlatılan etkinlik kapsamında her sabah 06.30’da Antakya Belediye Parkı’nda bir araya gelenler uzmanlar eşliğinde sabah sporu yaparken, renkli görüntüler de veriyor. Parkta sabah sporu MKÜ BESYO “Yaşam Boyu Spor Okulu” projesini başlattı MEHMET ALİ SOLAK Antakya Belediye Park’ında sabah sporu için buluşanlar müzik eşliğinde çeşitli hareketleri yaparken renkli görüntüler de veriyorlar. Antakya Belediye Başkanı Lütfü Savaş, ile BESYO öğretim görevlileri Doç. Dr. Ahmet Koç, Ali Temiz, öğrenciler ve parkta sabah sporuna gelenlerin katılım gösterdiği ilk gün sporu hayli neşeli geçti. “Yaşam Boyu Spor Okulu” projesi kapsamında başlatılan uygulamanın aynı yerde 10 Temmuz tarihine dek süreceğini belirten öğretim görevlileri Koç ve Temiz, “Halkın daha bilinçli ve sağlıklı ortamda, konunun uzmanı öğreticiler eş liğinde bilinçli bir şekilde sabah sporu yapması daha sağlıklı olur düşüncesiyle etkinliği başlattık. Her günün böyle renkli ve coşkulu geçeceğini, katılanların güne iyi başlayacaklarını umuyor ve herkesi sabah sporuna bekliyoruz” dedi. Koç ve Temiz, “Yaşam Boyu Spor Okulu” projesi kapsamında yapılacak olan sabah etkinliklerine sürekli katılanlara eğitim sertifikası verileceğini de anımsattı. katıldı. Gaziantep Toplum Gönüllüleri Koordinatörü Fırat Turan, teknolojinin hızla evlerdeki yerinin artması, genişlemesi, televizyonların aile içindeki vazgeçilmez yeri ve gençlerin kısa mesajlarla meşgul olmasının günümüzde kitap okuma oranındaki düşüşün nedeni olduğunu söyledi. Etkinliğin, “Kitabını al gel, kitap okumaya dikkat çek’ sloganıyla gerçekleştiğini belirten Turan, “Çevremizde bir farkındalık oluşturarak kitabın önemine dikkat çekmek amacıyla etkinliğimizi düzenledik” dedi. * ADD Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi www.atatürkdevrimi.com TEŞEKKÜR GAZİANTEP (Cumhuriyet) Gaziantep Üniversitesi Toplumsal Araştırmalar Topluluğu, Genç Katılım Kolu ve Gaziantep Toplum Gönüllüleri tarafından, kitap okumaya verilen önemin azlığına dikkat çekmek, personel ve öğrencileri okumaya teşvik etmek amacıyla düzenlenen, “Kitap Okuma Etkinliği” için, “Kitabını al gel kitap okumaya dikkat çek” sloganıyla çağrı yapıldı. Kampus alanı içerisinde yeşil alanda düzenlenen, Kitap Okuma Etkinliği’ne, çok sayıda personel ve öğrenci Annemiz HALİME ERSU'nun geçirdiği ağır sağlık sorununu atlatarak esenliğe kavuşmasında ilgi ve desteğini esirgemeyen BSK METROPARK Hastanesi Başhekimi YAŞAR ERGÖREN'e Başarılı operasyonu gerçekleştiren, yoğun bakım sürecinde gösterdiği unutulmaz titiz ilgisiyle de gönüllere taht kuran Genel Cerrahi Uzmanı, Doç. Dr. TARIK ZAFER NURSAL'a, Anestezi Uzmanı ÖZGÜR TALAT ERKAN'a, Yoğunbakım ünitesi, Ameliyathane ve Genel Cerrahi Servisi çalışanlarına teşekkürü borç biliriz. AİLESİ C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle