02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

25 MART 2011 CUMA SAYFA 3 Türkiye’de 2 milyon 650 bin şeker hastası var KONUK YAZAR DR. MEHMET ZEKİ GÖLOĞLU* “Diyabet, her yaşın hastalıgı” YUSUF BAŞTUĞ Yarın siz de böbrek hastası olabilirsiniz! 1970’li yıllar ve öncesinde şeker hastalarının genel nüfusa oranı yüzde 2.5 olarak tahmin edildi. O yıllarda ülkemizde böbreklerin yerini tutan tedavi (BYTT) uygulamalarından biri olan hemodiyaliz oldukça yeniydi. Olanaklar kısıtlı, tedavi merkezlerinin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor ve büyük kentlerimizde bulunuyorlardı. Damarsal sorunları nedeniyle hemodiyaliz tedavi programına kabul edilen hastalar arasında şeker hastaları küçük bir yer tutuyordu. 1990’lı yılların sonları 2000’li yılların başlarında Adana yöresinde yapılan bir çalışmada şeker hastalarının sayısının yöre nüfusuna oranı yüzde 8’ler düzeyindeyken, yaklaşık iki yıl sonraki bir çalışmada yüzde 12 düzeyine çıktığı, yani yüzde 50 artış olduğu saptanmıştı. (1). Buna paralel olarak şeker hastalığına bağlı son dönem böbrek yetmezliği (SDBY) olanların (yani bu hastalığa bağlı olarak BYTT görmesi gerekenlerin) oranı da artmaktaydı. 2000’li yılların başlarında ABD’de daha sonra Avrupa ülkelerinde SDBY nedeniyle hemodiyaliz tedavisine kabul edilen hastalar arasında şeker hastalığına bağlı olarak bu tedaviye alınanlar ön sırayı almaya başladı. Bugün ülkemizde de durum bundan farklı değildir. ERAEDTA kayıtlarına göre 2008 yılı içinde BYTT almaya başlayanların sayısı milyon nüfus başına 264 ile ve bunlar içinde şeker hastalığına bağlı olarak SDBY’ne girip bu tedaviyi alanların sayısı yine milyon nüfus başına 80 ile Avrupa’da ön sırayı almış bulunmaktadır. Bu tedaviyi almaya başlayanların ortalama yaşı 55’dir. Aynı bilgi kaynağı her bir milyon nüfusumuzdan 761’inin BYTT aldığını ve bunların 188’inin şeker hastalığı kökenli olduğunu, tedavi alan hastaların yaş ortalamasının 52 olduğunu bildirmektedir (2). Özetle şeker hastalığı ve ona bağlı gelişen böbrek yetmezliği giderek artmaktadır. Buradan bütün şeker hastalarında ileride böbrek yetmezliği gelişeceği anlamı çıkarılmamalıdır. ‘Diyabetik nefropati” denilen şeker hastalığına bağlı böbrek hastalığı Tip 1 şeker hastalarının yüzde 3050, Tip 2 şeker hastalarının yaklaşık 2030’unda gelişmekte ve bu hastalık da zamanla birincilerin yüzde 40’ında, kan şekerinin iyi kontrol edildiği hastalarda 25 yılda 9’unda ikincilerin ise 510’unda SDBY’ne ilerlemektedir (3). Genel olarak diyabetik hastalarda yaşamları süresince diyabetik nefropati gelişmesi riski ise yüzde 40’dır. § (4). Diğer yandan hipertansiyonlu hastaların görülme sıklığı da artmaktadır. Doğaldır ki hipertansiyon sonucu gelişen bir damar hastalığı olan hipertansif nefroskleroz ve bunun da sonunda gelişen kronik böbrek hastalığının sıklığı da giderek artmakta, bu hastalıkla SDBY ne ilerleyen dolayısıyla BYTT seçeneklerinden birinin uygulanması gerekenlerin sayısı da artmaktadır (5). Ülkemizde daha sık görmekte olduğumuz başka bir hastalık şişmanlıktır. Obezite olarak isimlendirdiğimiz bu hastalığa bağlı olarak şeker hastalığı ve hipertansiyondan bağımsız böbrek hastalığı gelişmesi riski de vardır. Son yıllarda metabolik sendrom olarak tanımlanan durumda bir belirti abdominal obezitedir. Bu sendromun bir diğer bileşeni açlık kan şekerinin şeker hastalığındaki düzeye ulaşmayan yüksek düzeyidir. Sendromun diğer bileşenleri kandaki trigliserid, iyi huylu kolesterol ve kan basıncının belirli düzeylerin üzerinde olmasıdır. Bu bileşenlerin en az üçünün varlığıyla tanımlanan metabolik sendrom şeker hastalığının bir önceki evresi olarak kabul edilir, gerekli önlemler alınmazsa şeker hastalığına yol açar. Metabolik sendrom da böbrek yetmezliği nedeni olabilmektedir*. Özetle yurdumuzda şeker hastalığı, obezite, hipertansiyon ve metabolik sendrom ve bunlara bağlı olarak SDBY’nin görülme sıklığı giderek artmaktadır. Sağlıklı, dengeli beslenme ve yiyeceklerimizdeki tuzu kısıtlayarak tip 1 şeker hastalığı dışındakileri önleme olanağı vardır. Şeker hastalarının idrarlarındaki albümin düzeyi mikroalbüminürik düzeye ulaştığında endokrin uzmanlarıyla birlikte nefroloji uzmanlarınca da yılda en az iki kez izlenmeleri SDBY ne giden sürecin durdurulması veya yavaşlatılması için gereklidir. Hipertansiyonu olan hastaların hele mikroalbüminürileri varsa mutlaka nefroloji ve/veya kardiyoloji uzmanlarınca izlenmesi gerekir. Yine obez ve metabolik sendromlu hastaların endokrin uzmanlarınca izlenmesi gerekir. Birincil böbrek hastalığı olanların şifa ile tedavisi için veya hastalık süreğenleşmiş ise SDBY’ne ilerleyen sürecin yavaşlatılması için mutlaka nefroloji uzmanlarının kontrolünde olmaları gerekir. 1Başkent Üniversitesi Adana Hastanesince yapılan araştırmalar. 2Avrupa Böbrek Birliği Avrupa Diyaliz Transplantasyon Birliği (ERAEDTA) resmi yayını NDT Plus, 2011, 4:1, 113. 3Comprehensive Clinical Nephology, R.J Johnson ve J. Feehally, 2. Edisyon, Sayfa 43940, Mosby, 2003. 4Parving , H. H.ve ark. Brenner ve Rector’ün Kidney kitabı, 5. Edisyon, Cit 2, sayfa 186492. (WB Saunders Co., Philadelphia ,1996). 5Türk Nefroloji Derneğinin CREDIT araştırması. Bu oran diyabetik hastaların daha iyi tedavi edilmesiyle küçülmektedir. Belirtilen parametrelerdeki sınırlar zamanla değişebilmektedir * ç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Doktorlar lösemili çocukları unutmadı ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Adana Tabip Odası (ATO) Sosyal Etkinlik Komisyonu üyeleri ÇÜ. Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları bölümünde tedavileri süren lösemili çocukları verdikleri hediyelerle sevindirdi. ATO Yönetim Kurulu Üyesi ve ÇÜ. Tıp Fakültesi Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyeleri Doç. Dr. Cem Kaan Parsak, Doç. Dr. Gürhan Sakman, Dr. Resmiye Kaya, Dr. Ahmet Çomu, Dr. Çağla Bali ve Dr. İnci Turan’ın kendi olanaklarıyla aldıkları giysi, oyuncak ve benzeri hediyeleri ziyaret ettikleri ÇÜ Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Onkoloji bölümünde tedavi gören lösemili çocuklara armağan etti. Prof. Dr. Atilla Tanyeli ve Doç. Dr. İbrahim Bayram’ın hazır bulunduğu ziyarette hediyeleri alan çocukların mutlulukları karşısında duygularını saklayamayan Doç. Dr. Parsak, “Tabi ki hekimiz, tabi ki bu hastalarla her gün birlikteyiz. Ancak, 14 Mart Tıp Haftası nedeniyle sosyal proje olarak buraya başka şekilde de destek olmayı düşündük. Hekimiz ama her şeyden önce insanız. Bizlerde diğer sivil toplum örgütleri gibi lösemili çocuklarımıza insani boyutta bakıyoruz. Onlar hastalarımız ama hem çocuklarımız hem kardeşlerimiz. Onlar için kendi bütçemizden elimizden gelen desteği vermeğe çalıştık. Onlara sağlıklı mutlu bir hayat istiyoruz. Desteklerimiz devam edecek” dedi. ADANA Türkiye’de diyabetli (şeker hastalığı) sayısının her geçen gün arttığı belirtildi. Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun (IDF) verilerine göre, en önemli ve yaygın halk sağlığı sorunlarından biri olan diyabetin görülme sıklığı artan ülkemizde, 2 milyon 650 bin diyabet hastası var, 2 milyon 850 bin kişi de risk grubunda. Diyabetin, kontrol altına alınmadığında vücutta hemen her organı etkileyen ve ömür boyu süren kronik hastalıklara zemin hazırlayan bir etki yaptığını, ancak erken tanı ve bilinçli davranmakla uzun ve sağlıklı bir ömür sürmenin mümkün olduğunu vurgulayan Acıbadem Adana Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Şebnem Aktaran, “Erken tanı sayesinde diyabet hastalığının gelişimini yavaşlatarak, diyabetliye kaliteli bir yaşam sunulabilir. Ne yazık ki, hastalığın adını herkesin bilmesine rağmen, diyabet hastaları bile bu konuda yeterince bilgili değil.” IDF’nin ve rilerine göre, dünyada 200 milyona yakın diyabetlinin bulunduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Aktaran, “Bu sayının 2025 yılında 336 milyona ulaşacağı düşünülüyor. Ülkemizde de yakın zamanda yapılan TURDEP çalışmasında 2 milyon 650 bin diyabetli olduğu ve yaklaşık 2 milyon 850 bin kişinin de ileriki yıllarda diyabetli olacağı tahmin ediliyor” dedi. Hemen herkesin, her yaşta diyabetli olabileceğine dikkat çeken Doç. Dr. Aktaran, özellikle ailede diyabet öyküsü olması, şişmanlık, bel çevresi genişliği, kanda yağ oranının yüksek olması, kalp damar hastalığının varlığı, stres altında yaşamanın diyabet gelişimi için risk oluşturduğuna dikkat çekti, şu uyarılarda bu Doç. Dr. Şebnem Aktaran diyabetlilerin hastalıkları konusunda yeterince bilgi sahibi olmaları gerektiğini söyledi. lundu: “Diyabet evreleri olan bir hastalık. Evreler sırasıyla risk grubu, gizli diyabet, aşikar diyabet ve diğer organların etkilenmesi (komplikasyonlar) olarak birbirini izliyor. Bu nedenle erken dönemde tanı konarak tedaviye başlanması ve kan şekerinin kontrol altına alınması hastalığın gelişimini yavaşlatarak diyabetliye kaliteli bir yaşam sunuyor. Öte yandan diyabette kan şekeri düzeyinin uzun süre yüksek kalması damarları ve sinirleri etkileyerek zaman içerisinde körlüğe, kalp ve damar hastalıklarına, inmeye (felç), böbrek yetmezliğine ve sinir sisteminde hasara yol açabiliyor. Aynı şekilde gebelik döneminde de kontrol altına alınamayan diyabet, anne ve bebek sağlığı açısından sorunlara yol açabiliyor.” Doç. Dr. Uğuz’dan hekimlere, “Mutluluk” konferansı “Mutluluk için çok güçlü ilişkiler kurun” ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Şükrü Uğuz, “Mutluluk” konulu konferansta seslendiği hekimlere, “Mutluluk için daha kaliteli ve daha güçlü ilişkiler kurun. Daha yaratıcı ve daha mutlu insanlarla birlikte olun, bu ilişkilerinize önem verin” dedi. Adana Başkent Hastanesi Kışla Yerleşkesi toplantı salonunda gerçekleşen, Adana Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Nuh Demirpas, yönetim kurulu üyeleri, Adana Başkent Hastaneleri Merkez Müdürü Doç. Dr. Turgut Noyan, Başhekim Doç. Dr. Sedat Yıldırım, Başhekim Yardımcısı Doç. Dr. Mete Baba ile çok sayıda hekim, hemşire ve sağlık çalışanının katıldığı . Konferansta, “Mutluluk, mutluluk değişkenleri, kimler daha mutlu, daha mutlu olma olasılığı, mutluluğun kaynakları, ilişkiler, olumluya odaklanma ve problemi tanımlama” gibi konulara değinen Doç. Dr. Uğuz şöyle konuştu: “İstek ve ihtiyaçlar değişebilir. Ayırt edilemiyorsa mutsuzluk başlar. Mutluluğun yüzde 50’si gene tik, 10’nu çevre, 40’ı ise kişinin kendine bağlıdır. Beden pozisyonumuz, yaptığımız egzersiz duygularımızı değiştirebilir. Olumlulara odaklanmak ruhsal ve bedensel iyilik halini artıracaktır. Yüksek gelir düzeyi, sağlıklı olmak, iyi bir aile ve iyi bir ev insanı mutlu eder. Ancak mutluluğun süreklililği için daha kaliteli ve güçlü ilişkiler kurulmalıdır. Daha yaratıcı ve daha mutlu insanlarla birlikte olunmalı, bu ilişkilere önem verilmelidir. Arkadaşlar, akrabalar, duygusal birliktelik ve evlilikler, yeni aşklar, yeni arkadaşlıklar, en güzel kadın, en güzel erkek mutluluk kaynaklarıdır. Uzun ilişki formülü doğal olmak, zayıf yanlarımızı, korkularımızı paylaşabilmek, olumluya odaklanmaktır. İnsan olabilme gücü kıskançlık, ‘hissetmemeliyim’, ‘bunlar bana yakışmaz’, duyguları inkar çabası ciddi bedel ödetir. Kıskançlık, öfke, kin gibi duyguların hepsi doğal, hepsi insanidir.” Çukurova Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Uğuz’un ‘Mutluluk’ konulu konferansını çok sayıda hekimin yanısıra sağlık çalışanları da izledi. Tıp Balosu’nda coştular MEHMET KOCAOĞLU İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı Adına ORHAN ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni İBRAHİM YILDIZ Adana Temsilcisi ÇETİN YİĞENOĞLU Sorumlu Yazıişleri Müdürü MİYASE İLKNUR Reklam Sorumlusu İLKER İŞİSAĞ Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Yönetim Yeri: Prof.Nurettin Mazhar Öktel Sk. No:2 Şişli/İstanbul Tel: (0 212) 343 72 74 Faks: (0 212) 343 72 64 Adana Temsilciliği: Çınarlı Mh. İnönü Cd. 5 Sk. Aksoğan İşhanı Kat:1/1 Seyhan/ADANA Tel: (0 322) 363 12 09 363 12 11 Faks: (0 322) 363 12 15 Baskı: DPC Adana Tesisleri Ceyhan Karayolu 01260 ADANA Tel: (0 322) 346 16 00 Cumhuriyet’in haftalık ücretsiz ekidir. Yayın Türü: Bölgesel. ADANA Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi ile Adana Tabip Odası’nın (ATO) 14 Mart Tıp Bayramı etkinlikleri kapsamında düzenlediği, “14 Mart Tıp Balosu” coşkulu geçti. Özellikle kadın doktorların şıklık yarışına girdiği gözlenen gecede, dans ve oyun havalarına kendini kaptırmayan kalmadı. Seyhan Oteli Balo Salonu’nda düzenlenen geceye ÇÜ. Rektörü Prof. Dr. Alper Akınoğlu, TIP Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Behnan Alper, Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Ufuk Özgü Mete, eski ATO Başkanı Dr. Rıza Mete, öğretim Üyeleri, çok sayıda hekim ve eşleri ile Tıp Fakültesi öğrencileri katıldı. Coşkulu geçen baloda açıklama yapan ATO Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Cem Kaan Parsak, “Geleneksel balomuzu bu yıl ATO ve Tıp Fakültesi ile birlikte düzenledik. Doktorların sadece hekimlik yapıp, nöbet tutan değil, farklı sanat dalları ile uğraştıklarını, böylece sosyal yönlerini de ortaya koyduklarını biliyoruz. İşte tüm bu çalışmaların stresini atmak, birarada olmak ve birlikte eğlenmek adına gelenksel balomuzda ailelerimiz ve öğren cilerimizle birlikteyiz. Yoğun, yorgun ve sıkıntılı geçen günlerimiz arasında keyifli bir gece geçirelim istedik. Bir kez daha birlikte olmaktan mutluyuz” dedi. Geç saatlere kadar süren baloda, tüm hekimlerin eşleri ve arkadaşlarıyla dans etmesi, müziğin ritmine kapılıp oyun havalarına eşlik etmesi geceye renk katarken, özellikle bayan doktorların şıklık yarışına girdiği gözlerden kaçmadı. Gece, Dünden Bugüne Orkestrası’nın seslendirdiği katılımcıların eşlik ettiği birbirinden güzel şarkılarla sürdü. Geleneksel Tıp Balosu’nda doktorlar gönüllerince eğlenirken hanımların şıklık yarışına girdiği gözlerden kaçmadı. C MY B C MY B Gazipaşa Bulvarı’nda 4+1 satılık teras kat Mutfak, banyo ve WC sıfır. Çatısı izolasyonlu. (0532 602 31 03)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle