Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA 2 3 EYLÜL 2010 CUMA N e d o rel e ğ r re u İSK’den doğa harikası Sunturas’a gezi İçel Sanat Kulübü çevre, yürüyüş ve kültür gezilerini Sunturas ile sürdürüyor. Mersin’in kuzeyinde geçmişteki adı ‘Santaıraz’ olarak bilinen, günümüzde ‘Çağlarca’ olarak da anılan doğa harikası bir yayla olan Sunturas, geziseverlerin ayrı bir heyecan duyacağı görkem ve gizeme sahip. Suyunun bol olması, havasının sebze meyve yetiştirmeye elverişli olmasıyla bilinen, özellikle şeftalisi ve balığıyla ünlü Sunturas’ın küçük bir şelalesi, hemen yakınında iki balık lokantası var. Gezi sorumlusu Nurgün Antmen, geziye katılacaklara iyi bir yürüyüş ayakkabısının yanı ısra yanlarında yeterli kumanya bulundurmalarını öneriyor. (0324 2381088) Antakya Evleri restore ediliyor ANTAKYA (Cumhuriyet)Tarihi kent dokusuyla ziyaretçilerini kendine hayran bırakan Antakya’nın eski evleri koruma altına alınıyor. “Antakya Evleri” olarak bilinen eski evlerin restore edileceğini belirten Hatay Valisi M. Celalettin Lekesiz, “Tarihe karşı sorumluluğumuz var. Kültürel mirasımıza saygı duyup, sahip çıkmak hepimizin görevi. Bunu yerine getirmeye çalışıyoruz” dedi. Hatay’ın merkez ilçesi Antakya’da, Hatay Valisi Lekesiz, İl Jandarma Komutanı J. Alb. Vedat Çolak, İl Emniyet Müdürü Ragıp Kılıç, kurum müdürleri ile sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin katıldığı, “Sağlıklaştırma Projesi” törenind Adana Röleve ve Anıtlar Müdürlüğü’nde görevli Mimar Betül Kiminsu’nun, projeyle ilgili teknik bilgiler sunmasının ardından konuşan Antakya Belediye Başkanı Lütfü Savaş, “Tarihi dokuyu ayağa kaldırma ve gelecek nesillerimize çok daha güzel bir şehir bırakma adına el ele vererek bu işe başladık. Ön Kültür mirası tarihi yapılar kente kazandırılacak Karboğazı, Karagöl ve Çiniligöl’ü görmek... HARBİYE (DEFNE) ANTAKYA il merkezine 7 km. uzaklıkta, her tarafı yeşillerle çevrili güzel bir piknik yeridir. Antik çağın ünlü Daphne’sinin kentidir. Efsaneye göre Zeus’un oğlu ışık tanrısı Apollon, ırmak kenarında gördüğü genç ve güzel bir kız olan Daphne’ye (Defne) aşık olur ve onunla konuşmak ister. Daphne’nin peşine düşer. Daphne kurtulamayacağını anlar. “Ey toprak ana beni ört, beni sakla, beni koru” diye yalvarır. Daphne ağaca dönüşür. Apollon şaşırır. Bu olaydan sonra şiir ve silah zaferleri elde edenler defne ağacının dalıyla mükafatlandırılır ve Defne’nin gözyaşlarının Harbiye’deki şelaleleri meydana getirdiğine inanılır. Seleukos döneminde çağlayanlarıyla tanınan ve dünyaca ünlü bir sayfiye yeri olan Defne, çok sayıda köşkler, tapınaklar, eğlence yerleri ile ünlüydü. Stadyumunda düzenlenen olimpiyatların ihtişamı dillere destandı. Ancak şiddetli depremler bu şehri yerle bir etmiş, günümüze gözle görülür herhangi bir eser kalmamıştır. Harbiye, şimdilerde çok ilgi gören bir mesire yeri ve yayla olup, aynı zamanda heykelleri ve turistik eşyalarıyla da önemli bir beldedir. Yöredeki tezgahlarda dokunan doğal ipekler ise gerek yurt içinde gerekse yurt dışında çok aranan kumaşlardan Antakya Evlerinin restore edilmesi kentte memnunluk yarattı. celikle insanlarımızı bu konuda güzel bir yürüyüş yaptık. Bu daha duyarlı hale getirmek için, sayede Antakya’da tarihi dokukanaat önderlerimizle birlikte ya sahip çıkma bilinciyle An takya’yı güzelleştirerek gelecek nesillere aktarma bilinci oluştu” dedi. Tarihe karşı herkesin bir sorumluluğu olduğunu irdeleyen Vali Lekesiz ise şunları söyledi: “Kültürel mirasımıza saygı duymamız, sahip çıkmamız lazım. Burada hepimizin farkında olduğu, bu kentin derinliğine ve değerlerine toplumsal dikkat çekmek, toplumsal bir duyarlılık oluşturmak. Bunu yaparak gelecek adına toplumsal moralin ve motivasyonun yükselmesine yardımcı olduğumuza inanıyoruz. Ortaya çok açık ve net bir irade koyduk. Ardından Antakya Belediye Başkanlığı ile birlikte ÇEKÜL Vakfını davet ederek yol haritamızı belirledik. Kurumsal anlamda Kurtuluş Caddesi üzerinde ilk defa yapılan bir restorasyon çalışması töreninde beraberiz. İlimizdeki kültürel mirasa, özellikle Antakya Evleri’ne sahip çıkılması açısından milat denilebilecek önemli bir gün yaşıyoruz. Kültür ve turizm adına iyi olacağını düşünüyoruz.” 4.Dönem çalışmalarına katılan öğrencilere sertifika verildi Mardin’de röleve çalışmaları bitti ADNAN AVUKA MARDİN İstanbul Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyeleri ve gönüllü olarak 4 yıldır Mardin’de, “Kentsel SİT Alanı Röleve Belirleme Çalışmaları”na katılan ikiyüze yakın öğrenciden 4. Dönem Röleve çalışmalarına katılanlara sertifika ve çeşitli armağanlar verildi. Mardin Valisi Hasan Duruer, bazı ilgili kurum ve kuruluş temsilcilerinin katıldığı, Bakirkire Aile Bahçesi’nde düzenlenen törende kent merkezindeki çalışmaların 4. döneminin de istenilen biçimde tamamlandığını belirten yetkililer, yaptıkları kısa konuşmalarda, “Yapılan bu çalışmalar sonucu koruma altına alınacak vatandaşlara ait iş yerleri ve bazı meskenler tespit edildi. Bu çalışmaların iki veya üç yıl daha sürmesi gerekiyor” dedi. Vali Duruer ise, yapılan çalışmaların henüz bitmediğini vurguladı, şunları söyledi: “Unesco’nun dünya mirası listesinde yer alacak olan Mardinimizin adaylığı konusunda var gücümüzle çalışıyoruz. Valiliğimiz ve İsRöleve çalışmalarına katılan öğrenciler sertifika töreninden sonra Bayram’da nereye gitmek istersiniz? Anamur Gezisi Merzeci Turizm Ramazan Bayramı tatilinde geziseverlere çeşitli alternatifler sunuyor. 811 Eylül günleri Anamur’daki Ünlüselek Otel’de 3 gece konaklamalı, açık büfe sabah kahvaltısı ve akşam yemeği, Anamuryum tarihi kenti, Mamure Kalesi, Sevgi Pınarı gezileri dahil turda, katılımcılar, kendi olanaklarıyla balık ziyafetlerinden yararlanabilecek, tekne gezilerine katılabilecekler. Bayram boyunca sürecek geziye katılım ücretinin 225 Tl. Olduğu bildirildi. Çanakkale Destanı Gezisi Merzeci Turizm’in geziseverlere sunduğu ikinci alternatifte ise Çanakkale, Edremit, Akçay, Ayvalık, Assos, Bozcaada ve Behramkale var. 711 Eylül tarihlerinde gerçekleşecek gezide Gelibolu tarihi yarımadası, Anzak Koyu, 57. Alay Şehitliği, Cokbayır, Şehitler Anıtı, Yahya Çavuş Şehitliği, Seyit Onbaşı Anıtı ziyaret edilecek. Cunda Adası, tarihi Taş Kahveye gidilip, Ege’de tekne gezisi yapılacak. Bozcaada, Tarihi Kale ve Çarşı, Rüzgar santralleri, Ayazma, Assos Antik kenti, Behramkale gezilecek. Akçay Ömür Otel konaklamalı geziye katılmak isteyenler 399 Tl. Ödeyecek. (0324 2313156) tanbul’daki Mardinlilerin vakfı olan MAREV’in desteğiyle yapılan bu çalışmaların olumlu sonuçlarını birlikte göreceğiz. Bizi umutlandıran çalışmaları sürdüren Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim üyeleri ve gönüllü öğrencilerine, aşırı sıcak altında yürüttükleri çalışmalardan dolayı teşekkür ediyorum.” Mardin’in cadde ve sokaklarında 4 yıldır sü ren çalışmalarda, Birinci Cadde üzerindeki tüm ev ve işyerlerinin hemen hemen tamamının koruma altına alınacağını belirten Vali Duruer, koruma altına alınacak iş yerleri ve bazı meskenlerin hazırlanan raporlarının Valilikte incelemede olduğunu söyledi. Bakirkire’deki tören, düzenlenen eğlence programı ve sertifikaların dağıtımıyla son buldu. Doğuş’ta çocukların yaz kampı mutluluğu ADANA (Cumhuriyet Bürosu)Adana’da gün ortasında sıcaklığın 45 derecelere çıktığı şu günlerde Doğuş Ana Okulu ve Etüd Merkezi’nin “Yaz Kampı”na katılan çocukların mutluluğu gözlerinden okunuyor. Kapalı, serin alanlarda tenis, yüzme, basketbol gibi spor etkinlikleri ile takım çalışması yapan küçükler, beden ve zihin geliştirici sanatsal ve sosyal etkinliklerde de bulunuyorlar. Yaz Kampı’nın çocukların yeni eğitim dönemine hazırlanTEDAŞ 346 09 51 Ruh Sağ. H. 239 04 74 Devlet H. 321 57 52 SSK H. 225 93 29 Numune H. 226 03 31 Balcalı H. 338 60 60 HARPUT MESİRESİ ELAZIĞ kent merkezine 5 km. uzaklıktadır. Tarihi Harput kenti içinde olan bölge adeta bir açık hava müzesi görünümündedir. Hemen her dönemden kalma tarihi eserlerin yanı sıra, din turizmine açık yapıların bulunması, kaplıca turizmi için elverişli tesislerin varlığı Harput mesiresinin önemini daha da artırıyor. Çevresinin bağlık ve bahçelik oluşu, temiz havası ve gelen yerli ve yabancı konukların tüm ihtiyaçlarını karşılayabileceği tesis olanaklarının bulunması öncelikle günübirlikçiler için büyük rahatlık. Yaz Kampındaki öğrenciler at binme, tenis, yüzme gibi çeşitli aktivitelere katılıyorlar. masında çok önemli katkı sağ“Doğuş Anaokulu ve Etüt rileri, animasyonlar, üç boyutlu ladığına inandıklarını belirten Merkezi’nin her yıl düzenlediği sinema, at binme, karting, ödülokul kurucularından Yusuf Ziya Yaz Kampı küçük öğrencilerilü yarışmalarla çok güzel günler Özkurt, kamplar için kayıtların miz için sosyal açıdan da çok yageçirdi. Bilgi dağarcıklarına da sürdüğünü anımsattı. Öğrencirarlı oluyor. Velilerimizin gösgerekli şeyleri yüklemiş olduklerle 17 Eylül’e dek ders tekrarterdiği ilgi de zaten bunu göstelarına ve yeni ders yılına hazırlı eğitim ve spor yapacaklarını riyor. landıklarına inanıyoruz. Kamp kaydeden Özkurt şu bilgileri Geride kalan iki kamp süreprogramımızın dolu dolu geçeverdi: since çocuklarımız dans gösteceğine inanıyoruz.” Doğum H. 365 49 50 SSK Doğum. H. 435 07 76 Göğüs Has.t H. 227 20 06 Asker H. 227 27 90 Kızılay 454 26 08 MERSİN (0324) MESKİ 337 08 41 TEDAŞ 327 71 76 Kızılay Tıp Merk. 231 19 90 Toros Devlet H. 336 39 50 SSK H. 233 71 80 Mersin Tıp F. H. 337 43 00 Kadın Doğ. H. 223 07 01 GAZİANTEP (0342) C. Gökçek Dev. H. 221 07 00 25 Aralık Dev. H. 338 17 31 75. Yıl Kadın Doğ. 338 51 01 Çocuk H. 230 78 00 Şehit Kamil Dev. H 324 67 67 OSMANİYE (0328) Devlet H. 826 12 01 Doğum ve Çoc. H. 813 57 01 Elektrik Arıza 814 12 10 HATAY (0326) Devlet H. 227 15 15 Antakya Doğumevi 214 61 10 110 Yangın 111 Orman Yangını 112 İlk Yardım 155 Polis İmdat İ ML LAR 156 Jandarma E İmdat ÖN FON 154 Alo Trafik LE E 121 Telefon T ADANA (0322) ASKİ 454 20 36 (MUHAMMET GÜZEL) C MY B C MY B Arıza 186 Elektrik Arıza 185 Su Arıza 118 Telefon Danışma 169 Alo Posta 188 Cenaze Hizmetleri Şeker bayramı, okul hazırlıkları, referandum tarihi hepsi birbirine yakın düşünce, yaylalar erken boşalmaya başladı. Aslında boşalan sadece yaylalar değil. Sahillerde yazlıkları ya da evleri olanlar, “belki birkaç günlüğüne döneriz” geleneğini de referandum tarihinin bayram tatiliyle birleşmesinden dolayı bu yıl bozmayı göze almış durumda. Yaylalarda gelenekleşmiş bir manzara göze çarpmakta: çevreye atıldıkça bir sorun olarak da dağlaşan, çöplerin ve diğer atıkların yarattığı kirlilik… İnsanlarımızın; ‘çok beğendikleri ve mutlaka tekrar gelmek üzere’ terk ettikleri konaklama, dinlenme, piknik vb. yerleri, bıraktıkları çöplerle başbaşa bırakmalarının altındaki ‘kitle ruhu anlayışının’ bir an önce sentezlenip, çözümlenmesi gerekiyor. İki örnek vermek istiyorum. Bir akşam saati, alaca karanlıkta, Karboğazı direnişinin simgelendiği ‘Karboğazı Kuvvayi Milliye Anıtı’nın da bulunduğu piknik alanına, üç aile çadır kurduk. Bizden başka iki aile daha gelip yakına kamp kurdular. Sanırım, iftarlarını burada açtılar ve sahur yemeğini de serinde yiyip biraz dinlenecek, sabah da evlerine döneceklerdi. Gidip biraz gürültülü olabileceğimizi, müzik dinleyip eğlenmeyi düşündüğümüzü söyleyerek, izinlerini aldık. Yedik içtik eğlendik, ortalığı şöyle biraz toplayıp uyuduk. Sabah bok sineklerinin korkunç vızıltısının verdiği rahatsızlıkla hepimiz uyandık. Açıkta bıraktığımız bir kola şişesinin, yarıya kadar o sineklerle dolmuş olduğunu görünce, ‘sinekler çocuklarımızın kulaklarına burunlarına ya da gözlerine yumurta atmasın’ diye çocukları arabalara kapatıp, çadırlarımızı ve eşyalarımızı topladık. Çöplerimizi atmak için çok uzaklara taşımak zoKarboğazı runda kalacağımızı düşünürken gördük ki, hiç öyle bir şeye gerek yok. Her otuzkırk metrede bir çöp bidonu yerleştirilmiş… ve maşallah içleri bomboştu. İçimiz burkula burkula çöp bidonlarının içini, attığımız çöplerle biraz kirleterek oradan kaçtık. Elbette ardımıza bakmadan kaçmış değiliz. Anıtı ziyaret ettik. Kahramanları tüm içtenliğimiz ve inançlarımızla selamlarken, anıtın dikilmesinde emeği geçenlere saygılarımızı yolladık. (Burada bir parantezcik açayım, izninizle… Karboğazı direnişin kahramanları anılırken bile, biz Yörüklerin nasıl dışlandığımızı dişlerimi sıkarak gözledim. 800 kişilik bir düşman birliğinin önemli bir kısmını Karboğazı’nda haklayıp, kalanını esir alan, 44 kahramanın anısına dikilen anıtta, hemen hemen herkesin adı var da, bizim Yörüklerden sadece sayı ile söz edilmekte. ‘Aydınlı aşiretinden 12 genç’ biraz küçültülmeye çalışılmış sevgili akrabalarım, daha da ululaştınız beynimin en ışıklı bozkırlarında… sizlere ‘rahat uyuyun’ demeye utanıyorum. Ben rahat uyumak gibi bir aymazlığın içindeyim çünkü. Parantezi kapatıyorum…) Karboğazı piknik alanından kaçış o kaçış… Alana yayılmış yiyecek artıklarını çıtırdata çıtırdata bindik araçlarımıza… kaça kaça ÇifteÇiniligöl han’ın Maden köyünün üst yanındaki dağda Karagöl’e vardık. Her yer tertemiz… Çünkü yolu yok… Çünkü, ulaşmak çok eziyetli. Gerçi gölün kıyısında kurduğumuz çadırları toplarken, bizden önceki konaklayıcıların bıraktığı çöp torbasını da yüklenip, biraz aşağıdaki çadır restoranın çöp bidonuna kadar getirdik ama değdi. Çadırda ‘kendin satın al da, ister pişir istemezsen çiğ götür, evinde pişirip ye’ türünden çadır restoranın işletmecisinden teşekkür aldık. Restoranın yanına bırakıp kendilerine emanet ettiğimiz aracımıza göz kulak olduğu için biz de kendisine teşekkür ettik. Bolkarlar’da kıyısına kurduğumuz çadırların içinde ağustos ortasında neredeyse donma tehlikesi atlattığımız, Karagöl ve biraz yukarısındaki Çinigöl’ü (Çiniligöl) görebildik. Ben, ‘Ölmeden önce görülecek 100 yer’ diye kitap yazan adam ya da kadın her kim ise, oraları görmeden de ölüp gitti ise, ‘yazık ömrüne’ diye düşünmeden edemedim… Burada içtenlikle bir şey rica ediyorum, eğer bu yazıyı okuyan birileri varsa, bana kanıp oralara gitmeye kalkışmayın. Hele gittiğiniz her yere paçalarınızdan çöp akıtıyorsanız, aklınıza bile getirmeyin ne olur... Karagöl’e giden yolların, neden o kadar bozuk, ulaşımın zor olduğunu, balık tutmak için gelen köylülere Karagöl sordum… Aldığım yanıt, çarpıcı ve düşündürücüydü… “Yolu düzgün olsa bu gölün suyu hangi renk olurdu sizce?” bu yanıt öyle haklı bir içtenlik taşıyordu ki, ne diyeceğimi bilemedim. Maviyi kahverengiye çevirmenin ne anlamı vardı?.. Sonunda, boşalan yaylalarımızı, sahillerimizi, eğlenme, dinlenme alanlarımızı; yağmurlayaşla, börtüböcekle temizleyip, gelen yaza yetiştirmeye çalışacak olan doğaya, kolaylıklar dilemekten gayrı çare bilmez halde döndük duvarlarımızın arasına…