17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Etin alternatiflerine kelle, ayak, karın ve mumbardan sonra pöç de eklendi Sakatat sofrası zamlandı SAVAŞ KÜRKLÜ ADANA Kim demiş, “Bu ülkede halkın geliri artıyor, refah düzeyi yükseliyor” diye. Görmediniz mi Ramazan aylarında bir kap yemek için, birkaç parça gıda yardımı için birbirini ezenleri. İftar çadırlarında, aş dağıtım yerlerinde uzun kuyruklar oluşturup karınlarını doyurmak için saatlerce bekleyenleri. Üç kuruşluk yaşlılık, malüllük, çocuk parası için bankalar önünde yaşanan izdihamlarda üst üste yığılanları. Hadi bunları görmediniz, duymadınız varsayalım. O zaman gelin Adana’daki Kasaplar Çarşısı’na, görün dar gelirli halkı, fakirleştirilen halkı... Dar gelirli karnını nasıl doyuruyor kim, kaç kişi biliyor bilemiyoruz ama uğrarsanız Kasaplar Çarşısı’na siz de görürsünüz o gerçekleri, çoluk çocuğunu doyurmak için sakatat almaya gelenleri. Aslında ‘sakatat’ diyerek işi o kadar küçümsediğimizi de sanmayın. İşini bilen de çıkarıyor hani tadını. O’nun içindir ki Adana’da şırdan, mumbar, karın, kırkkat çok satılır, yani çok yenir. Bunlara ucuz diye şimdi de kemikli kuyruk (pöç) etinin eklendiğini öğrendik. Ancak bu işin lezzet yönü. Bir de ekonomik yönü var bilinmesi gereken. Fazla değil daha bir yıl önce fakirin besin kaynağı olan sakatat da fakirin deyimiyle “sakata” geldi şimdilerde. Son bir kaç ay içinde yüz de yüz zamlanan et fiyatlarına nazire edercesine sakatatın fiyatı da neredeyse iki katı oldu. İşte bu gelişmeleri, daha doğrusu bu olumsuzlukları yerinde görmek için biz de kalktık gittik Kasaplar Çarşısı’na. Çok başka bir havası vardır yarım yüzyılı aşkın yaşıyla ayakta duran çarşının. İki giriş ve çıkışlı olan çarşıya ne yönden girseniz önce ağır bir koku karşılar sizi. Çünkü, bir yandan mumbarların, karınların içi temizleniyordur, diğer yanda kelleler, ayaklar ütülenip, yakılıyordur. Orada durdukça, ağır kokunun yerini adeta kelle, paça, mumbar kokusuna bıraktığını duyumsarsınız, canınız da çekebilir. Etrafınızda kadını erkeği yaşlısı ve genciyle alışveriş yapanları görürsünüz. Tezgahlara sıra sıra dizilmiş, kelleler, ayaklar. Hemen yanında suyun içine bırakılmış karın ve bumbarlar, diğer yanda kancalara asılı karaciğer, akciğer (fos ciğer), dalak, böbrek, yürek, koç yumurtaları (taşakdaşşak), pöçler dizi dizi beğeninize sunulmuştur. İşte bu saydıklarımızın tamamından “doyasıya alayım” desek şimdi ne ödememiz, gerekir, daha doğrusu fiyatları nedir diye bir araştıralım dedik. Uzun süredir alışveriş yapmadığımızı suratımıza vuran bir yanıt geldi esnaftan, şaşırdık. Bir ‘konuşalım’ dedik, bin ‘ah’ işittik. “Arpa fiyatı küçük besiciyi zorluyor” Besici Ramazan Mukyan’ın derdi ise yem fiyatlarıydı. Özellikle arpa fiyatlarının yüksekliğinden yakınan Mukyan, “Besici olarak yem fiyatlarının altından kalkamıyoruz. Et fiyatlarındaki artış inanın bize yansımıyor. Biz yine kasaplara ucuz veriyoruz onlar da gördüğünüz gibi ucuz veriyor. Ama halkın alım gücü yok. Duyduğunuz gibi, sakatat fiyatları bile dar gelirliye pahalı geliyor. Biz besiciler ne yapalım son yıllarda bu işi bırakan yüzlerce besici olduğunu ben biliyorum. Yani durum hiç iyi değil” diyerek olumsuzluğa başka bir açıdan yaklaşım getirdi. “Besici kredisi sahtekarları var” Besicilik için devletin verdiği kredilerin ise amacına uygun kullanılmadığını savlayan Ökmen bu konudaki tepkisini ise şöyle dile getirdi: “Özellikle Doğu Anadolu bölgesinde kredi sahtekarlığı yapan küçük besiciler var. Bunlar 100 koyunu 56 ayrı yerde gösterip 56 ayrı kişi adına devletten besici kredisi alıyorlar. Aldıkları kredileri amacına uygun kullanmadıkları gibi geri de ödemedikleri biliniyor. Öncelikle asıl besiciyi etkileKasaplar Çarşısı’nda etin yanısıra sakatatın her türlüsü temizlenmiş halde satışa sunuluyor. yen bu sahtekarlığın önlenmesi ve küçükte olsa gerçek besicinin desteklenerek mağduriyeti önlenmelidir.” (Fotoğraflar: YUSUF BAŞTUĞ) “Ateşek eti satılıyor haberleri bile et fiyatlarındaki hızlı artışı durdurmaya yetmedi” İlk görüştüğümüz esnaf Efsane Et Pazarı sahiplerinden Mehmet Güven oldu. Genç yaşına karşın baba mesleğine oldukça hakim olduğunu kanıtlayan tavrıyla şunları söyledi Güven: “Son bir yılda kelle 4’den 8’e, ayak 250’den 500 Krş’a, karın 1.5’dan 2.5’a, mumbar 1.5’dan 3’e, fos (beyaz ciğer) 500’den 1.5’a, dalak 250’den 750’ye, pöç 6’dan 10’a, kuyruk yağı 5’den 8’e, ciğer kg.mı 10’dan 17’ye, koç yumurtası 4’den 7’ye, yürek 4’den 8’e yükseldi. Marketlerde şu anda 24 ile 30 lira arasında satılan kemikli kemiksiz et ise biz de 20 ile 22 lira arasında satılıyor. Yani ‘fakirin besin kaynağı’ dediğimiz aslında karnını doyurmak için gücünün yettiği sakatat bile neredeyse yüzde 100 zamlandı. İşin ilginç yanı ,’piyasada at eşek eti satılıyor’ haberleri bile fiyat artışı durduramadı. Bize göre bu fiyatların durması için, öncelikle ithalatın durdurulması, daha sonra da besiciliğe gereken önemin verilmesi gerekir.” “Piyasadaki gelişmeler büyük işletmelerin rantını her geçen gün artıracak şekilde seyrediyor” Bir diğer işyeri sahibi Bedo Sakatat’ın işletmecisi Bedrettin Bakırhan’da sorunun üretim ve kesim azlığından kaynaklandığı söyledi. Kırmızı et piyasasında yaşananların büyük işletmelerin rantlarını artıracak doğrultuda seyrettiğini vurgulayan Bakırhan da şöyle konuştu: “Son bir yılda artarak süren fiyat artışının önüne geçmek için dış ülkelerden devlet kontrolünde acilen ucuz fiyattan kesimlik ve damızlık hayvan ithalatı yapılmalıdır. Bu şekildeki ithalat Türkiye’yi yeniden besicilikte olması gereken yere taşır. Bunun ekonomik olduğu kadar bir de sosyal yönü var. Bu sektör sadece büyük üreticinin eline bırakılmamalıdır. Köydeki besiciye de üretim fırsatı verilmelidir. Bu köyden kente göçü önleyebileceği gibi, ekonomik sıkıntının yarattığı olumsuz sosyal olaylar için de acilen yapılması gereken bir çalışmadır.” Mehmet Şerif Ökmen ise tam bir besici, bilinen adıyla celep. Ama o da diğerleri gibi ülkede canlı hayvan yetiştiriciğinde küçülme olduğunu, büyük işletmelerin ne kadar olsa da bunların yerini doldurmasının olanaksız olduğunu söylüyor. Konuyla ilgili AKP hükümeti yetkilileriyle görüştüğünü vurgulayan Ökmen bakın gelişmeleri nasıl özetliyor: “Bu son seçimden önce TBMM Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Adana Milletvekili Vahit Kirişçi ile görüştüm. Bazı hazırlıklar, çalışmalar olduğunu söyledi, ‘Seçimden sonra görüşelim’ dedi. Hatta benden öneri istediler, hazırlayıp gönderdim ama hala bir cevap alamadım. Gönderdiğim yazıda da sorunun yetişmiş mal (canlı hayvan) ihracatının durdurulmasıyla, damızlık ithalatı yapılması ve besicinin desteklenmesiyle çözümleneceğini be lirttim. Bir de kesim sorunu var ülkemizde. 810 Kg.lık kuzuların, dişilerin kesilmesi belli bir süre de olsa yasaklanmalı. Besicilik için her bölgesi uygun olan ülkemizde hemen her kente Devlet Üretme Çiftlikleri kurulmalı. Bu istihdama da katkı koyar.” Biz, “bir sorduk bin ah işittik” dedik ya siz yine de gelin Kasaplar Çarşısı’na. Çarşıdaki hareketi, fiyatı artmasına karşın sakatat sirkülasyonunu, dar gelirlinin, fakirin gösterdiği ilgiyi görün. Ne yapsın fakir fukara, ete, sucuğa, pastırmaya göre yine de hem ucuz, hem de besleyici olan sakatatı almak zorunda olduğunu biliyor. Bir de Çukurovalı, Adanalı olarak alıştığı damak tadı var ya, bir kere alışmış kelleye, paçaya, şirdana. Bir de ucuz olsa eskisi gibi tadından geçilmez olur artık. Yöresel yemekler ödül için yarıştı MEHMET KOCAOĞLU ADANA Turizm Haftası etkinlikleri kapsamında usta ellerin yaptığı yöresel yemekler ödül için yarıştı. Seyhan Oteli’nde gerçekleştirilen etkinlikte farklı meslek guruplarından, kadın, erkek yarışmacıların yaptığı birbirinden güzel ve lezzetli zeytinyağlılar, et yemekleri, börekler ve tatlılar kendi kategorilerinde ödül aldı. Yöresel yemeklerin yarıştığı etkinlikte yöresel halk oyunları ekibi de gösterisiyle yarışmaya renk kattı. Her yıl 1522 Nisan günleri arasında gerçekleştirilen Turizm Haftası etkinliklerinin vazgeçilmez parçalarından olan, “Yöresel Yemekler Yarışması” bu yıl 86 katılımcının hazırladığı yemeklerin yarışmasıyla başladı. Jüri üyelerinin seçim yapmakta zorlandıkları yarışma sonucunda ‘zeytinyağlılar’, ‘etli yemekler’, ‘hamur işleri’ ve ‘tatlılarpastalar’ adı altında dört ayrı kategoride birinci, ikinci ve üçüncülüğü elde edenlere, tam, yarım ve çeyrek altın ödülü verildi. Yarışmada, zeytinyağlılar kategorisinde “Adana usulü tahinli yemeği” ile Hacer Ceylan, etli yemekler kategorisinde “dövme pilavlı kuzu içi kapama” ile Mustafa Ateş, hamur işleri kategorisinde “Adana börekleri” ile Serpil Erdemışık ve tatlılarpastalar dalında “turunç tatlısı” ile Fatma Sarıboğa birinci olarak Cumhuriyet altını ödülünü kazandı. Ayrıca yarışmaya katılan bütün yarışmacılara Adana Valiliği tarafından teşekkür belgesi verildi. Düzenlenen etkinliğin son bölümünde ödül için yapılan birbirinden lezzetli yemekler, tatlılar ve börekler katılımcılara ikram edildi. BÜYÜK İNSAN ATATÜRK’ÜN TÜM ÇOCUKLARA ARMAĞANI OLAN 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMINI KUTLUYORUZ. Yemek yarışmasında bir yandan lezzetlere puan verilirken diğer yanda konuklar yarışan yemeklerin tadına bakıyorlardı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle