Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Amcasından aldığı ustalığı 50 yıldır Kazancılar Çarşısı’nda sürdürüyor Adanalıların Karasoku diye bildiği Kazancılar Çarşısı’nın en eski ustalarından Ali Güzeloğlu birçok meslek gibi teknolojiye yenik düşen kalaycılığın da artık bitmek üzere olduğunu söyledi. SAVAŞ KÜRKLÜ ADANA Öyle meslekler vardır ki, bilerek ya da bilmeyerek insan sağlığına da hizmet ederler. İşte onlardan biri de kalaycılardır. İnsanoğlu’nun toprak kaplardan bakır kaplara geçişiyle birlikte başlayan kalaylama işini son 50 60 yıldır yapanlardan biri de Ali Güzeloğlu. Amcası Mustafa Güzeloğlu’nun yanında 12 yaşında öğrenmeye başladığı mesleğini, yine Karasoku’nun, Adana’nın tarihi simgesi Büyük saat’e yakın kesimindeki dükkanında yürüten Ali usta da mesleğinin bitmesinden, kalayın kalaycılığın kıymetinin bilinmemesinden yakınıyor. Ali ustayı umduğumuz yerde Adana’nın en eski çarşısında, ‘Arasta’daki eski, viran dükkanların arasındaki 1012 metrekarelik dükkanında buluyoruz. O da, “Tüfek icad oldu mertlik bozuldu” sözünü anlattıklarıyla onaylarken, üzüntüsünü ve burukluğunu da dile getiriyor, şunları söylüyor: “Ben askere giderken amcamdan ustalık iznini alarak gittim. Orada komutanlarımdan takdir aldım. Bu işi tam 50 yıldır severek yapıyorum. Ama benden sonra sürdürecek aile çevremden kimse olmadı. Biz de koca Adana’da 4 usta kaldık. Üçü bu çevrede, biri de Hacıbayram tarafında. Ama hiç birimiz de durumdan memnun değiliz. Ekmek paramız bile çıkmıyor. Alışkanlık işte, dükkanı sabah açıp akşam kapatıyoruz. Bakırın kıymetini bilen bazı ev kadınları ve lokantalar, yemek firmaları dışında ‘kapkaçak’ getiren yok. Yani ‘evde oturmaktan iyidir’ hesabındayız artık. Yaşım 62, daha ne kadar gidergelir ya da iş yapabilirim bilemiyorum ama gerçekten artık kazanç yok. Kalayın bir kilosu ve yan malzemesini 100 liraya alıyoruz. Bunu gelen işe göre haftaya, aya yayarsanız, öğle yemeği ve çay paramız çıkarsa ‘günü kurtardık’diyoruz. Yani öyle para kazanma, kar etme yok artık.” Her ayrılık acı verir insana... slında bırakmayı düşünüyordu ama A bırakamıyordu söylediğine göre Ali usta. Çünkü kırsalda, köylerde eski müşterileri vardı. Onlar az da olsa hep geliyorlardı Ali ustaya ve oradaki diğer ustaların yanına. Bıraktılar mı onları da mahrum edeceklerdi kalaylı bakır tencerelerde yemek pişirip yine kalaylı kaplarda yemek yemeden. Olmazdı, yakışmazdı, ustalığa. Bu durumu şöyle anlattı usta kalaycı: “Eskiden tencere, kap, tabak, su kapları, maşrapa ve bardaklar, leğenler hep bakırdı. Hala kullanan evler var. Bunların çoğu çevredeki kırsal kesim ve köylerde yaşayanlar. Aslında bakırı bırakmak sağlık açısından da çok yanlış. Çünkü bakır sağlık, temizlik ve ucuzluk demektir. Örneğin, temizlik için evlerde çok deterjan ve çeşitli yan malzemeler kullanılır ve bunlar için dünyanın parası ödenir. Oysa bakırı temizlik tozu, sabun ya da külle temizleyebilirsiniz. Diğer ürünler ise deterjan, hypo, tuz ruhu gibi maddelerle temizleniyor. Bunlar ne kadar durulansa eşyanın üzerinde kalıntısı kalıyor ve bu insan sağlığı için zararlı. Bir de işin lezzet yönü var. Toprak ve Bakır kapta pişen yemeğin, aşın tadı hiçbir malzemeden alınamaz.” Önce bakır, sonra kalay, şimdi de kalaycı yenik düştü teknolojiye Çoğu meslekte olduğu gibi 50 yıllık kalaycı Ali Usta da teknolojiye yenik düşen, pes edenler arasına girmek üzere. Öyle ya önce alüminyum kaplar, tencereler, çeşitli mutfak gereçleri çıktı, ardından plastik leğenler, kovalar girdi devreye, çok geçmedi, çay ve su bardağı olarak bildiğimiz cam, tencere, tepsi olarak girdi mutfağa. Yani, önce bakır, ardından kalay sonra da kalaycı yenik düştü teknolojiye. Eee, Ali usta da onlardan biri, “Çoktuk bir zamanlar ve sabahtan akşama kap kalayladığımız günler olur, kömür ateşi hiç sönmez, biz o ateşin karşısında yaz kış kalay yapmaktan zorsunmazdık. Nerde o günler, şimdi ateş yakmadığımız günler bile oluyor. Yaksak da iş kurtarmıyor. Söylediğim gibi, kalayın kıymetini bilenler, lokantalar ve hazır yemekçiler olmasa bu ateş hiç yanmayacak, usta da kalmayacak” diyordu net sözlerle. Ne demeli ki diye düşünüyoruz bir an. Teknolojiye karşı durmak ne denli olanaksızsa, son ustaların gidişini durdurmak da o kadar olanaksız. Ali ustanın da değindiği gibi, bakır eşyaları yavaş yavaş ev ve işyeri vitrinlerinde süs eşyası olarak görmeye başladık bile. Bakırın kıymetini bilenler ise elbette varlıklarını sürdürecek ama, kalay ve kalaycı konusunda bir 1015 yıl sonra Ali usta ve diğerlerini işyerinde çalışır, hatta oturur bulabilecekmiyiz bilinmez. Ona sağlıklı yaşam dileyerek yanından ayrılırken daha kaç meslek var ki teknolojiye yenik düşmemiş, bizden birşeyler, anılar alıp götürmemiş diye düşündüm. Çoook çok şeyler kaybetmişiz, kaybediyoruz bir bir, değerlerimizin yanı sıra ustalarımızı da. Ve noktalanıyor düşüncelerim, “Var mı bu gidişi durdurabilecek teknoloji?” diye ağır bir soruyla, çünkü yanıt bulamıyorum. Gaziantepli “Kömürcü Yaşar”ın oğlu, dede mesleğini sürdürüyor 100 yıldır odun kömürü satıyorlar BEKİR ŞAHİN Gaziantep’te sayıları azalan kömürcülerden Abdülkadir Karahan dede mesleğini daha ne kadar sürdüreceğini bilmediğini söylüyor. GAZİANTEP Gaziantep’te yaklaşık 100 yıldır odun kömürü satarak geçimlerini sağlayan Karahan ailesi dede, baba mesleğini devam ettiriyor. Odun kömürü satıcısı Abdülkadir Karahan (40), mesleğin zor ve riskli olduğuna dikkat çekti. Karahan, talaştan yapılan delikli pres kömürlerin sağlık açısından tehlikeli olduğunu belirterek, tüketicilerin bu tür kömürleri kullanmaması uyarısında bulundu. Karagöz Mahallesi Kale altı civarında odun kömürü satışı yapan Karahan, ilkokul 5. sınıftan ayrılarak “Mercimek Mustafa” lakaplı dedesinin mesleğini yürüten ve “Kömürcü Yaşar” diye tanınan babasının yanında işe başladığını söyledi. Dedesi, babası ve kendisinin yaklaşık 100 yıldan bu yana mesleği devam ettirdiklerini irdeleyen Karahan, “Siyah toz içeri sinde sürdürmek zorunda olduğum mesleğimi zorda olsa devam ettirmeye çalışıyorum. Bu benim için geleneğe sahip çıkmak, dede, baba mesleğini sürdürmek adına çok önemli” dedi. İzmir’den getirdikleri odun kömürlerini Gaziantep’te lokanta ve kebapçılar başta olmak üzere pek çok kişi ve kuruluşlara sattıklarını söyleyen Karahan, Gaziantep’te eskiden çok sayıda ki şinin odun kömürü sattığını, şimdi bu sayının çok azaldığını ifade etti. Piyasada talaştan yapılmış kimyasal madde katkılı kömürlerin satıldığını anımsatan Karahan, bu tür kömürlerin kullanılmaması uyarısında bulundu. Karahan, “Delikli odun kömürleri kimyasal madde karışımlı talaşta yapılmış kömürlerdir. Bunlar zaten dikkat edilirse hem yanış biçiminden hem de ko kusundan hemen anlaşılabilir” diye konuştu. Odun kömürü satıcısı Karahan, odun kömürü fiyatlarının yaklaşık 3 yıldır aynı olmasına karşın satışların çok düşmesinden yakındı, “Artık satış azaldığı gibi, fiyatlar da kazanç getirmeyecek düzeyde. Yani karın tokluğuna çalışıyoruz” dedi. C MY B C MY B