02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA 5 KASIM 2010 CUMA 2 N e do rele ğr re u İSK, Usuyis Dağı’nda kamp kurduracak İçel Sanat Kulübü Gezi Kolu, 07 Kasım Pazar günkü çevre, kültür gezisi ve yürüyüş etkinliğinde geziye katılacak olanlara Usuyis Dağı’nda kamp kurdurup, öğle yemeği yedirecek. Alanyalı ve Atlılar (Sadiye) köyleriyle çevresinin gezileceği günübirlik turda Usuyis Dağındaki kamptaki öğle yemeğinin ardından Cehemnemdere bölgesine hareket edilecek. Gezi sorumluları Zafer Öksüzoğlu ve Özcan Daşıyıcı’nın bu güzel gezi ve yürüyüşe katılacaklara önerileri ise iyi bir gezi ayakkabısı giymeleri ve yanlarına yeterli kumanya almaları. (0324 2381088) Ressamın adı doğduğu kentte okuma salonuna verildi Etem Çalışkan Tarsus’ta ölümsüzleşti SELAHATTAİN ÖZBOZKURT ELAZIĞ CİP BARAJI MESİRESİ Elazığ’a 10 km. uzaklıkta bulunan Cip Sulama Barajı çevresindeki mesire yeri çok çeşitli ağaçların görüntüsü ve havasıyla gerçekten görülmesi gereken bir yerdir. Yöre halkının özellikle yaz aylarında ve genellikle hafta sonları ilgi gösterdiği yerlerden biridir. Cip Barajı Gölü’nün maviliği, çevresinin yeşilliği insanlara eşsiz bir doğal güzellik sunmaktadır. Baraj gölünde olta balıkçılığı yapılabilmektedir. Cip Barajı Mesiresi, otoparkları, çocuk parkı, çeşmeleri,, tuvaleti, piknik masalarıyla ziyaretçilerine çeşitli olanaklar ve rahatlık sunmaktadır. Ayrıca, mesire alanı içerisinde, Fırat Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’ne ait Balık Üretme Çiftliği de bulunmaktadır. TARSUS Tarsus Belediyesi tarafından yaptırılan, RessamKaligraf Etem Çalışkan’ın adının verildiği, “Etem Çalışkan Okuma Salonu” düzenlenen törenle hizmete girdi. Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz ile çok sayıda sanatçı, sanatsever halkın katıldığı törenle hizmete sokulan, Sunay Atilla Üst Geçidi altındaki 265 metre karelik salonun açılışında konuşan Kaymakam Orhan Şefik Güldibi şunları söyledi: “Eskiden köprüaltı denildiği zaman insanların aklına kötü şeyler geliyordu. Ancak Sunay Atilla Üst Geçidi, altında açılan ‘Mehmet Bal Sanat Galerisi’nin ardından şimdi de Etem Çalışkan’ın adını taşı yan okuma salonuna ev sahipliği yapacak. Artık buralar sanat ve kültür ile anılacak. Öğrencilerimiz, gençlerimiz, kitapseverler buralara rahatça gelecek.” Belediye Başkanı Kocamaz ise, Etem Çalışkan gibi dünyaca ünlü bir ismin Tarsusla birlikte anılmasından gurur ve mutluluk duyduklarını belirtti, “İçinde Tarsusumuzu, ülkemizi tanıtan kitap ve broşürler ile çok sayıda roman, hikaye kitabı ve edebi eserlerin bulunduğu okuma salonunda 20 adet internet bağlantılı bilgisayar da bulunuyor. Tarsus 10 bin yıllık geçmişiyle Avrupa ve tüm dünyada adından sözedilen bir tarihi kent, geçmişten geleceğe akan bir ummandır. Birçok bilim ve sanat adamı yetiştiren Tarsus’u bizler de şehircilik açısından marka bir kent haline dönüştürmenin gayreti içindeyiz.” Tarsus’un Göçük köyünde 1928 yılında doğan RessamKaligraf Etem Çalışkan da, adının böyle kültür, eğitim kokan bir salona verilmesinden duyduğu memnuniyeti belirtiği konuşmasında, “Cumhuriyetin kuruluşunun 87. yıldönümünde adımı taşıyan bir kültür evinin, hem de doğduğum kentte açılmasından son derece mutluyum. Buna layık olabilmek için daha çok çalışıp, gençlere, geleceğe daha çok şey bırakmak istiyorum. Katmısı olan herkese teşekkür ediyorum” dedi. Payas zindanından bir kartal uçmuş; kanatları hasırdan İki yıl önce, Dadaloğlu ile ilgili bir şeyler duyabilmek için, ilk kez Payas’a gittiğimde, anlatılan, bir kale, bir kule bir kervansaray olduğuydu. Aklıma yerleniveren en önemli olay; “Namık Kemal’in, Magosa’ya götürülmek için, Payas’tan gemiye bindirildiğiydi.” Payas zindanında birkaç gün, gemi beklemiş. Sonra Magosa’da ölmesi sağlanmış. İnsan bir zindanla övünür mü? Övünmez elbette. Konuştuğum Payaslı, Payas’ın zindanıyla değil, Namık Kemal’in konukluğuyla övünmekteydi. Zindan sağlam. Osmanlı yapısı. Yapılış amacı zindan olsun diye değil. Liman korumak ana amaç. Onarılması düşünülen eski bir kale için onarım kararı alınmış, onarımın mümkün olmayacağı kanaatine varılıp, saray da ikna edilince, sil baştan çok sağlam bir kale yapılmış. Önceleri amacına uygun kullanılıp, liman, gemiler, tacirler korunmuş. Çok güvenilir bir konaklama yeri olmuş. Yanı başına bir kervansaray ve cami yapılmış. Cami şu anda ibadete açık. Kervansaray bir turizm çarşısı olacak şekilde restore edilip, bakımı yapıldıktan sonra, yeniden harap olmasını beklemek üzere korumaya alınmış. Kale de öyle… bakılmış, içi çayır çimen, girmek yasak dediler aslını sormadım. Öylece kapıdan bakılabiliyor. İkiyüz yıla yakın zaman önce de bakılmış ve bir karar verilmiş. Herhalde Osmanlı için limanın ticari özelliği azaldığı bir zamanda. Payas Kalesi’nin zindan olarak kullanılmasına karar verilmiş. 12 metreye yakın duvar yüksekliği var. On metre kadar dışından fır dolayı bir hendek geçirilmiş. 4 metreyi aşkın derinliği, 6 metreye yakın genişliği var hendeğin. Eh Osmanlı’nın son dönemleri… insanları bir yerlere kapatıp, susturmak, o yerleri ekonomik ve ticari faaliyetlerin kullanımına vermekten daha yararlı diye düşünüldüğü zamanlar olmalı ki; Payas Kalesi namlı bir zindana dönüştürülmüş. Sinop’ta ıslah edilemeyenler, Bodrum Kalesi’nde de dizgin tutmazsa yallah Payas Kalesi’ne… Yani öylece girivermek pek kolay değil. İki kaleye sığmamış olacaksın ki üçüncü ıslahhaneye hak kazanasın ve Payas zindanında zincirlenebilesin… Kim bilir nice kanlı karalı insanlar dönüp dolanıp yolunu tuttu Payas zindanının. Bu zindanda, kimler yattı, konukluğu kaç gün sürdü bilmiyorum ama, Namık Kemal’in azılı katil değil konuk olarak Payas Kalesi’ne uğradığını (uğratıldığını) öğrendim. Payas Kalesi’ne Sinop’tan Bodrum’a uğradıktan sonra, dolanıp geliyormuş ve bir daha çıkamıyormuş ya azılı mahkumlar. ‘Arkasında hiç leşi olmayan’ zindana niye düştüğünü sorduklarında verdiği yanıtla, o dışarı çıkma umudunu yitirmiş mahkumları bile kahkahalarla güldüren, içeri düşüş nedeniyle herkesin alay ettiği ama; ne Sinop, ne Bodrum görmeden, direkt Payas’ı hak edecek kadar büyük bir suçlu var. Dedem… Dadaloğlu. (Hani kandan dedem sanmayın. Candan dedemdir. Özgürlük tutkusunu birazcık anlayıverseniz, torunu olmaklığımla duyduğum gurura imrenirsiniz.) Ahmet Z. Özdemir Usta; Dadaloğlu’nun: “Dadaloğlum der bu nasıl haldir / Seneler sayılmaz kaç tane bıldır / Ayını bilmiyom tam dokuz yıldır / Puşt Osmanlı duralaştı bizinen” diye biten şiirini açıklarken, Dadaloğlu’nun Payas zindanına kapatılıp dokuz yıl hapsedildiğini yazıyor. Kalenin burcuna çıkıp, hücresindeki hasırdan yaptığı bir kanatla uçarak kaçtığını da. Payas Kalesi’ni görmeden önce mantıklı geliyordu. Hasırı paraşüt gibi tut, yumuşak iniş yap ver elini Amanoslar… Kale duvarının alçaklığı ve en az elli metre uçmak gerektiğini anlayınca. Ben de biraz söylence sanmıştım. Yani hücre hasırını kanatlanıp, oniki metre yükseklikten havalanıp, elli metre uçabilmek zor iş… Geçtiğimiz günlerde, İskenderun’un ünlü ‘Yarıkkaya fırtınalarının’ ettiklerini dinledim, bir komşumdan. “Payas’ta da fırtına olur mu?” diye sordum. “Dalga mı geçiyorsun, Dörtyol’da bile olur.” yanıtını alınca ayıldım. Dedemin uçmasının, fizikle çatışan yanı yoktu… O zamanın koşulları içinde, Afşar delikanlısı Dadaloğlu’nun, Hazerfen Ahmet’ten haberi olmuş muydu, olmamış mıydı bilemem ama; bir şaire kanlı katillerden daha ağır bir mahkumiyeti uygun görenler, onun özgürlük tutkusunun verdiği yaratıcılıkla kanatlanıp, uçup gidişini elbette seyretmek zorundaydılar... (MUHAMMET GÜZEL) Ethem Çalışkan adına açılan salonda konuklarını ağırladı, onlarla sohbet ederek sık sık buluşma dileğinde bulundu. ADIYAMAN DEĞİRMENBAŞI Adıyaman mesire yerleri bakımından oldukça zengin bir ildir. Kuzey Doğu Toros Dağları’nın uzantısı ile kaplı olan ilde kent merkezinden bu mesire yerlerine günün her saatinde ulaşım olanağı vardır. İnsanlar günün her saatinde buralarda doğa ile baş başa olacak şekilde dinlenme imkanına sahiptir. Değirmenbaşı da bunlardan biridir. Kahta ilçesinin Kocahisar köyüne 1 kilometre uzaklıkta ve stabilize yolla ulaşımı sağlanan yer, Çayın Vadisi’nde olup doğal açıdan zengin ve oldukça güzeldir. Kayalıkların arasından süzülerek akan su, ağaçlar, yeşil alanlar ve tarihi yerleri ile görülmeğe değer bir mesire alanıdır. Haluk Uygur Atölyesi sergileri büyük ilgi gördü MEHMET KOCAOĞLU SİİRT’İN KALELERİ Doğal güzellikleri açısından Güneydoğu Anadolu’nun en zengin kentlerinden olan Siirt’te mesire yeri olmaya elverişli alanlar ve mağaralar, ulaşım güçlüğü ve tesis yokluğu yüzünden yeterince bilinmememekte ve değerlendirilememektedir. Mesire yeri olarak, daha çok dere kıyılarındaki ağaçlı yeşil alanlar kullanılır. Daha çcok eskilerin bildiği mağaraların çoğunda ise binlerce yıl önce insan yaşadığı anlaşılmıştır. Siirt’in bir özelliği de kaleleridir. Baykan ilçesinin 8 kilometre doğusundaki Derzin köyü yakınındaki Derzin Kalesi sarp bir tepenin üzerindedir. Gözetleme kuleleri bugün bile eski durumundan bir şey kaybetmemiştir. ‘Şahkulu Bey Kalesi’ olarak da bilinir. Kormaz Kalesi ise Şirvan ilçesinin Kerimes köyündedir. Bizans dönemine ait olduğu sanılmaktadır. Kale, daha çok şato görünümüyle ilgi çekmektedir. İrun Kalesi de Şirvan’ın 40 kilometre kuzeyinde kapalı ve sarp dağların zirvesindedir. Bulunduğu dağın eteğinden geçen nehirle ve bir yeraltı tüneliyle bağlantısı vardır. Kiver Kalesi ise Eruh ilçesinin güneyinde Kiver Dağı yamacındadır. Çok zarar gören kaleden ne yazık ki günümüze bazı kalıntıları ulaşabilmiştir. ADANA Adana Fotoğraf Amatörleri Derneği (AFAD) ile Haluk Uygur İRİS Temel Fotoğraf ve Sanat Felsefesi Atölyesi öğrencileri tarafından Cumhuriyet’in 87. yıldönümü onuruna hazırlanan “Yansıma”, “Ah Şu Mesleğim” ve “Hareket” temalı fotoğraf sergileri büyük ilgiyle izlendi. Adana Kültür Sanat Merkezi ve AFAD sergi salonunda atölyeden çıkan eserlerin sanatseverlerle buluştuğu serginin açılışlarını Vali İlhan Atış ve Adana Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Zihni Aldırmaz yaptı. Sanatseverlerin yoğun ilgi gösterdiği, beğenilerini belirttiği sergilerde Ali Anarat, Asena Avluka, Aydan Özgan, Aysun Akpınar, Ayşe Gürcan, Emine Karaer, Erdem Şimşek, Esra Şahin, Fatma Aksu, Filiz Koç, Gürsoy Erdal, Hamide Erkut, Hasan Ergören, Nevis Liman, Noyan Zenger, Nuran Öğülener, Özgür Onar, Rüksan Anarat, Sevgi Karaatlı, Tuğba Akkoca, Ünal Zorludemir ve Zehra Gündoğan eserleri yer aldı. Atölye öğrencilerinin bir yıl süren çalışmalarını sanatseverlerle buluşturmanın mutluluğunu Cumhuriyet Bayramı coşkusuyla birlikta yaşadıklarını belirten Haluk Uygur, “Bu tür etkinliklerimizi AFAD ile ortaklaşa sürdüreceğiz” dedi. Haluk Uygur Atölyesi sanatçıları sergiden önce biraraya geldi, Uygur tanıtım yaptı. Gürer’den “Niğde SöylenceŞakaFıkra Anlatı” kitabı NİĞDE (Cumhuriyet) Gazeteci Yazar Ömer Fethi Gürer’in “Niğde SöylenceŞakaFıkra ve Anlatı” adlı kitabı çıktı. Gürer’in, “Laf Ola Şiirler”, “Niğde Kapadokya’nın Başkenti”, “Bor Şehri” ve “Niğde Spor Tarihi” adlı eserlerinden sonra çıkan yeni kitabı MAYA Kitap tarafından yayınlandı. Niğde ve Bor ile ilgili son üç yılda üç kitap yazan Gürer’in son kitabı “Niğde SöylenceŞakaFıkra ve Anlatı” adlı kitabında Niğde kentinde yaygın olan, Aladdin Cami, Ala Yusuf, Şah Toraman, Altunhisar Anduğu, Asbuzu, Acıpınar, Bor Salı Pazarı, Belemedik, Cücü Kestane Ağacı, Çiftehan Kaplıcaları, Gümüşler, Alaybeyoğlu, Azatlı, Gül Baba, Kadıoğlu Konağı, Cığızoğlu Konağı, İftiyan, Keçikalesi, Narlıgöl, Niğde Elması, Eşme Bağları,Öküz Mehmet Paşa, Peri Kızı, Sarı Kız Kale Cami, Kral kızı Mücen, Sarı Saltık, Yirik Halil, Dağlarda taş olanlar, Şekerpınar, Karaltı, Bahçeli Köşk, Kurtboğan Yorgo, Dindar Gurdonos söylencleri ile yine Niğde ve Bor’da yaşanmış şakalar, fıkralar olaylar anlatılıyor. Gürer’in beşinci kitabı olan, “Niğde SöylenceŞakaFıkra ve Anlatı” kitabını yarın 14.00’da Niğde Kültür Sarayı’nda imzalayacağı bildirildi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle