Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 KASIM 2014 CUMARTESİ 4 ANKARA Hacıbayram’daki Suriyelilerin sığındığı kerpiç evler belediye tarafından yerle bir ediliyor Kaçsalar da yıkıntıdan kurtulamadılar ANKARA Hacıbayram Mahallesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarının ardından önemli bir yerleşim merkezi haline geldi. İlk Meclis’e yakın olması, bölgenin Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana itibarının artmasına neden oldu. Son yıllarda iyice itibarı azalan semtte sürdürülen Ulus Tarihi Kent Projesi; mahallede yaşayan herkesi ama en çok da Suriyelileri mağdur ediyor. Ülkelerindeki savaşın yıkımından kaçanlar, bir kez de Hacıbayram’daki belediye yıkımıyla karşı karşıya kaldılar. Hacıbayram’da 400 Suriyeli yaşıyor. Yarısı yıkılan ve “restore edilen” mahallenin kalan diğer yarısı havaların soğumasına aldırmadan yıkılıyor. Belediye ile yıkım konusunda anlaşma yapanların evlerine öncelik verilmesi bekleniyor. Ancak bazı sakinlerin evine anlaşma sağlanmadan yıkım tebligatı da yapılmış. Mahallede yoğun olarak kiracılar kalıyor. Mülk sahipleri eskiden bölgede yaşayan insanlar. Çoğunluğu başka kentlerde, başka semtlerde oturuyor. Hatta yurtdışında olanlar da var. Yıkımın “eninde sonunda geleceğini” bilmesine karşın gideceği yeri olmayanların kulağı “kepçe” sesinde. Evler iç içe, mahallede yaşayan Türkler uzun süredir komşu. Süleyman Akbal’ın oturduğu eve bitişik olan evler yıkılmış. Ancak, bitişiği yıkan iş makinesi Akbal’ın tuvaletini de yıkmış. “Benim ev sahibim henüz anlaşmadı. O yüzden oturduğum evi yıkmıyorlar. Ama ev sahibimin kardeşi kendi payına düşeni satmış, orayı yıkarken benim evin de bir bölümünü yıktılar. Maddi durumumuz iyi değil. Burada oturmaya da alıştık. Ama eninde sonunda çıkacağız” diyor. ‘Uyanık ev sahipleri’ Belediye ile anlaşan bazı ev sahipleri, enkaz paralarını da almalarına karşın yıkım gerçekleşene kadar kiracılarından da kira almayı sürdürüyor. Kiracılar ise “Ev sahibi enkaz parasını bile aldığı, sahibi olmadığı ev için bir de bendan kira istiyor” diye yakınıyor. Suriyeliler perişan Mahallede aynı anda tersine iki göç yaşanıyor. Evleri yıkılacak olan mahalleli, Hacıbayram Tepe Sokak’tan aşağıya doğru eşyalarını taşıyor. Birileri de var ki onların gidecek hiçbir şeyleri yok. Bavulları ve birtakım eşyaları molozların üzerinde duruyor. Bunlar Suriyeliler... Bir Suriyeli, henüz yeni yıkılan bir binanın yıkıntıları üzerine barakayı anında kurmuş. Yıkıntıdan çıkan kalasları dikmiş, paçavra halini almış halı, yorgan ve bez parçalarını duvar niyetine kalaslara çakmış. Tozdan simsiyah olmuş elinde keser eklemeler yapmak için yeni kalaslar topluyor. Belediye, yıkıntıların üzerine yeni bina yapana, buradan da kovulana kadar kalmayı düşlüyor. ‘Çadır da gitti...’ Yıkımdan Yahya Galip Kargı İlköğretim Okulu da payına düşeni almış, moloz yığınına dönmüş. Bahçesinde kurdukları çadırda yaşamaya çalışanlar yıkıntıyla baş başa kalmışlar, çadırları da elden çıkmış. Öylece olmayan okulun bahçe duvarına oturmuş, hiçbir şeyi beklemeden oturuyorlar. Çocuklar, bavulları tekerlekleri üzerinde oyuncak araba niyetine sürüyor... Bir iki yatak, halı ağacın altında kir pas içinde duruyor. Yanımızdakilere, “Kadınlar, çocuklar var, nerede kalıyorlar?” diye soruyoruz, biri kollarını iki yana açıp, “dışarda” diyor. “Çadırları vardı, okul yıkılırken o da gitti...” Çocuklar çıplak n basit barınağı görmek için yıkıntının üzeE rine çıktığımızda “yıkıntıya doğan” Suriyeli çocukların toztoprak içindeki halleriyle karşılaşılıyor. Saçları, çıplak ayakları giysileri toz içinde, yalnızca gözleri parlıyor. Birinin üzerinde yalnızca kırmızı bir şort var, utangaç... Bazıları anne babalarına yardım ediyor, küçük parçalara ayrılmış odunları akşam ısınmak için yakılacak ateş için bir araya topluyor. Kesintisiz hep Tepe Sokak’ta kerpiç evde yalnız yaşayan Ayşe Şentürk’e, belediye ile anlaşmamasına karşın yıkım tebligatı gelmiş. Yıkım için gelen kepçeyi “her gördüğünde yüreği ağzına geldiğini” söyleyen Şentürk, “Kış günü gidecek yerim yok, nereye giderim, ne yaparım?” diye çaresizliğini anlatıyor. Şentürk, 52 yıldır oturduğu babadan kalma, tapusu babaannesinin üzerine olan kerpiç evin yıkılacağı korkusunu taşıyor. Yalnız yaşayan ve emekli olan Şentürk, korktuğu için fotoğrafının çekilmemesini istiyor. “Çekmeyin, ben burada tek başımayım, başıma bir şey gelir” diyor. Komşularının, “Başına daha ne gelecek, tapulu evini yıkıyorlar” şeklindeki tepkisi üzerine, eşarbını yüzüne örterek fotoğraf çekilmesine izin veriyor. Şentürk’ün evinin iki yanındaki evlerin sahipleri belediye ile anlaşmışlar ve yıkılacak. Ancak bu iki evin yıkımı sırasında arada kalan kerpiç evin ayakta kalması olanaklı görülmüyor. Ev sahipleriyle belediye arasında hiçbir anlaşma olmamasına karşın kendisine yıkım tebligatı gelmiş. Şentürk, şöyle anlatıyor: “17 Ekim’de yazı yazılmış, 21 Ekim’de getirip şu duvara zımbalamışlar. ‘Biz evi satmadık’ diyorum, yine de yıkacağız diyorlar. Önce TOKİ’den ev verelim dediler. Sonra emekli olduğumu öğrenince ev veremeyeceklerini söylediler. Burada 200 metrekare arsa var. Babamdan kalma. Burayı yıkarlarsa ben ne yaparım, bu kış günü nereye giderim? Evimi yıkmasınlar, gidecek yerim yok. Hiç olmazsa yılbaşına kadar bana süre versinler.” ‘Kış günü nereye giderim’ Tersine göç Yıkım kepçesini beklerken ellerinde eski mobilya çekmeceleri, omuzunda siyahbeyaz televizyon, kafasının üzerindeki kolide öte beri Tepe Sokağı tırmanan Suriyeliler dikkat çekiyor. Mahallenin eskileri gitmenin, yenileri ise yıkıntılar üzerine yerleşmenin planını yapıyor. Suriye’deki savaştan kaçanları, Hacıbayram’da zorlu bir kış bekliyor... sinin burnu akıyor. Belediye kepçesinin yıktığı evlerden kalanlar, onlar için oyuncak alanı gibi olmuş. Yıkıntılar içindeki paslı çivilere kendileri de anne babaları da aldırmıyor. Oturdukları ev yıkılmayanlardan bazıları, kömürlüklerini Suriyelilere vermiş, yoksullukta ortak olmuşlar... Mahallenin yerlileri taşınacakları zamanı ayarlamaya çalışıyor. Tek sevinçleri, bu vakitten önce “kepçenin gelmemesi” olacak... C M Y B