22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sayfa 14 Eylül 2013 Cumartesi a4 rtık sonbaharın serinliği hissedilmeye başladı. Yazın sıcaklarında bira içilse de, kış içeceği olarak karşımıza “boza” çıkıyor. “Boza” ve “bira” nereden çıktı demeyin. Çünkü ikisi aslında aynı mantıkla üretilen, hatta akraba kabul edilen iki ürün. Biri daha çok yaz, diğeri ise kış içeceği. Henüz boza mevsimi gelmese de, 8 bin yıllık geçmişi bulunan, Orta Asya, Mezopotamya ve Afrika kökenli olduğu bilinen, bizim Osmanlı döneminde rafine ederek, tarçın ve leblebiyle farklı bir boyut kazandırdığımız boza, halen sevdiğimiz içeceklerden. Boza ve Bira akraba mı? Türkiye’de her ne kadar çok tanınmasa da, boza ve bira konusunda ilk bilimsel çalışmaları ortaya koyan kişilerin başında Yaşam A Boza ve Bira üzerine... Tadım Notları Prof. Dr. ERTAN ANLI rahmetli hocamız Prof. Dr. Turgut Yazıcıoğlu gelir. Hocamız, aynı zamanda bira üretimi, şerbetçiotu ve biralık arpa yetiştiriciliğine Türkiye’de öncülük eden kişidir. Yazıcıoğlu, 1965 yılında, Ziraat Fakültesi Yayınları’ndan çıkan kitabında bozayı; “ekşi ve biraz daha koyu kıvamlı bir biradan başka bir şey değildir” diye tanımlıyor. http://tadimnotları.blogspot.com email anliertan@yahoo.com Nitekim, yabancı kaynaklara inildiğinde de bu akrabalık ilişkisini görüyoruz. 1977 yılında, Anthony Rose tarafından New York’ta mikrobiyoloji üzerine yayınlanan bir bilimsel kaynakta boza ve biranın ortak atası olarak antik çağda üretilen “boozah” adı ile bilinen içki gösteriliyor. Boza nereden geliyor? Bizim geleneksel içkilerimizden kabul edilen boza, bir iddiaya göre; Farsça’da “darı” anlamına gelen “buze”den türemiş. Nitekim, Çağatay Türkçesinde de buze olarak biliniyor. Ancak, diğer Türk dillerine ve Macarca, Bulgarca, Sırpça, Hırvatça ve Arnavutça’ya boza olarak geçmiş. Sonrasında boza ile tanışan Yunanca’ya “bozas”, İngilizce’ye boza veya “bosan”, Fransızcaya “biere blanche” (beyaz bira), İtalyanca, İspanyolca ve Portekizce gibi diğer Latin dillerine “buza” olarak geçmiş. Osmanlılarda boza ve bira Boza Osmanlılarda her zaman revaçta bir içecek. İstanbul’da seyyar boza satıcıları daima mevcut. Özellikle, Yeniçeriler “bozahane”lere gidip, hem boza içiyor, hem de sohbet ediyorlar. Fatih Sultan Mehmet’in sevdiği gıdalar arasında yer alan ve 1 testisi İŞ ARAYANLAR YENİMAHALLE’DE YİNE KAZANACAK ERYAMAN’da kendi evimde tercübeli referanslı çocuk bakımı 0533 718 36 71 KAZAN Orhaniye’de sanayi imarlı 2.100 m(2) www.hakangungor.com 0312 318 44 88 SUBAYEVLERİ’nde muhtelif arsalar, binalar www.hakangungor.com 0312 318 44 88 SATILIK ARSA ÇORLU’da 11.000 m(2), 15.000 m(2) net inşaat alanlı satılık veya kat karşılığı site arsaları www.hakangungor.com 0312 318 44 88 HAMZA SAYKAN YENİMAHALLE BELEDİYE MECLİS ÜYESİ A.ADAYI OTİZM? ERKEN MÜDAHALE HER ŞEYİ DEĞİŞTİREBİLİR!!! İLGİ OTİZM DERNEĞİ 0312 436 35 43 “Ne İLGİ’si var?” demeyin. 10 akçe fiyattan satılan bozaya Kanuni devrinde çıkan “Kanunnameler”le beraber soğuk bakılmaya başlanıyor. Hatta bozahanelerde, boza bahanesiyle şarap içmeye karşı uyarılar geliyor. Kuşkusuz, bozayı biraz sulandırıp, sıcakta bekletip, Fransızların deyimiyle “beyaz bira”, yani boza yapmak da olası. Belki bu nedenle, “şıracının şahidi bozacı” demişler. Evliya Çelebi’nin Seyahatnemesine bakıldığında, 17. yüzyılda, o dönemde İstanbul’da 300 dükkanda bin 5 bozacı çalışıyor. Ayrıca, bozanın ölçülü içildiği takdirde askere beden sıcaklığı ve tokluk verdiğinden de bahsediliyor. Seyahatname’de doğrudan bir ifade olmasa da, o dönemde “ekşi boza” ve “tatlı boza” olmak üzere iki tip bozadan bahsediliyor. Anlaşılacağı gibi ekşi boza alkollü, tatlı boza ise alkolsüz olanı tanımlıyor. Ancak, şaraba Kanuni’ye göre çok daha sıcak bakan, kendisi de şarap içen ve babası Kanuni dönemindeki bazı kısıtlamaları kaldıran II. Selim döneminde de yasaklar belli ölçüde sürüyor. En ilginci ve dikkat çekici olanı da, içine afyon katıldığı düşünülen “Tatar bozası”nın yasaklanması. Nitekim, yine 17. yüzyılda yaşayan, Osmanlı’yı gezen Fransız seyyah Jean Thévenot şunları yazıyor: “Onların, boza adını verdikleri bir diğer içkileri vardır. Arpadan veya darıdan yapılır. Bizim biramıza benzer”. 18. yüzzyılda içki yasaklarının etkisiyle ekşi boza ve “alkollü içkiler” üzerine Müslüman ahaliye bazı baskılar gelse de, Tanzimatla birlikte Batı’ya açılım başlar. O dönemde Avrupa’da bir sanayi ürünü haline gelir ve böylece, günümüz anlamındaki bira Osmanlı’da tanınmaya başlar. Özellikle, Avrupa ile ticari ilişkilerin canlanmasıyla Galata, Tophane ve Pera taraflarında özellikle Rum meyhanelerinde bira da içilmeye başlar. Zaten, 1886’da İstanbul’un nüfusunun ancak yüzde 44’ünü Müslümanlar oluşturur. Yüzde 17.5 Rum, yüzde 17.1 Ermeni ve yüzde 5.1 Yahudi’dir. 1850’li yıllardan itibaren İzmir, İstanbul ve Selanik gibi şehirlerde birahaneler görülmeye başlar. İlk Bira fabrikası ise 1890 yılında açılan “Bomonti Bira Fabrikası”dır. Aynı tarihlerde Selanikte’de “Olimpos Bira Fabrikası” kurulur. Kuşkusuz, Cumhuriyet dönemiyle, Atatürk’ün 19331934 yılında Atatürk Orman Çifliği’nde 1.500.000 litre kapasiteli ilk ulusal sermayeli fabrikayı açmasına kadar olan süreçte de Osmanlı bozadan başlayarak birayı tanıdı. : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Aykut KÜÇÜKKAYA 14 Eylül 2013 Cumartesi Sahibi Editör Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon : Sertaç EŞ : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER Yazışma Adresi : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Yayımlayan : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Bürosu, Ahmet Rasim Sok. No:14 Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri 06550 Çankaya Dağıtım : YAYSAT Telefon : 0312 442 30 50 Yerel ve süreli yayın Eposta : ankcum@cumhuriyet.com.tr C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle