Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sayfa 31 Ağustos 2013 Cumartesi a4 Yaşam Şarap, Fiyat ve Kalite u hafta, Hürriyet gazetesinde çıkan Ertuğrul Özkök’ün 28 Ağustos tarihli “Şarap, Jamie Oiver’ın restoranında bu fiyata ise” başlıklı yazısı dikkatimi çekti. Ertuğrul Bey, özetle; Jamie Oliver gibi bir büyük şefin, restoranında 59 pound’a (180 TL) “Allegrini Amarone della Valpolicella” gibi iyi kalitede bir şarabı içebileceğini ve devamında da, şarap uzmanı Tim Atkins’in de ağzına layık bir İtalyan beyaz şarabını 24 pound’a (75 TL) ve yine iyi bir İtalyan kırmızı şarabını (2011 BarberaPiedmontFontanafredda Bricottondo) içebildiğini vurgulayarak, bugüne kadar her kadehte kazık yediği duygusuna kapıldığını belirtiyor. Bu hayıflanma, günümüzde Türkiye’de bazı restoranlarda hak ettiğinin çok ötesine çıkan yerli ve ithal şaraplar içinse, Ertuğrul Bey’e hak vermemek olası değil. Ancak, değerli yazarımızın zaman zaman bizlerle de paylaştığı büyük “Bordeaux”lar ya da “Bourgogne”lar içinse, hayıflanmasına hiç gerek yok. Çünkü, fiyatları daha pahalı da olsa, Tanrının bahşettiği büyük toprakların ürünleriyle, bahsedilen şarapların karşılaştırılması olası bile değil. Örneğin, iyi bir yılın üst düzey Bordeaux’sunu veya yine iyi bir yılın Burgundy şarabını bu fiyatların çok daha üzerinde, yine Avrupa’nın üst düzey restoranında içersiniz ama asla kazık yemezsiniz. Ancak, tabii ki her zaman ne aldığınızı ve hangi fiyata aldığınızı iyi bilmelisiniz… Kuşkusuz; şarap, fiyat ve kalite denkleminde bilgi, deneyim, ustalık yanında sübjektif taraflar da var. Aynı, müzik eğitimi almış, deneyimli bir kulağın bir senfoni orkestrasındaki hataları ve güzellikleri müziğe meraklı, ancak profesyonelleşmemiş kulağa göre daha iyi yakalaması gibi. Unutmayalım; piramidin tepesine çıkıldığında, bu işler giderek zorlaşıyor. Daha iyi yorum yapabilmek için doğru yol; önce bölgeyi iyi tanımak, iklimini, üzüm çeşidini öğrenmek, sonrasında ise aynı çeşidin başka ekolojilerde ne verdiği anlamaktan geçiyor. Sonrasında, doğru notalara basarak farklı şaraplarla deneyim kazanmak... Tabii, bunu destekleyen bir şarap bilgisiyle. Aksi takdirde, bence yapılması gereken, inandığınız bir uzmanın ya da uzmanların yorumlarını düzenli takip ederek ona göre tercih kullanmak. B olan koşullar, şaraplık bağlar için uygun olmayabiliyor. Biz, büyük şarapların üretildiği “Bordeaux”, “Bourgogne” gibi iklimlere, hatta Güney İtalya ve İspanya gibi Avrupa’nın sıcak iklimlerine göre daha sıcak bir ekolojideyiz. Eğer, özel mikroklimalar yakalayamazsak işimiz kolay değil… Kısa sürede tüketilecek, gündelik şarapların fazla ötesine gidemeyiz. Dünyada, birbirine göre görece iyi bu tip şarap çok. Kuşkusuz, olay bu kadar basit değil, rüzgâr akıntıları, nemlilik, gecegündüz sıcaklık farkı, toplam sıcaklık, yağış gibi birçok faktör işin içinde. Bağlarda uyguladığınız sistem ve tarımsal işlemler de işin cabası. Sonrasında da doğru teknik ve yöntemle üretim. Bu nedenle, Türkiye’ye biraz da turistik seyahat amacıyla gelen ve şaraplarımıza güzelliklerinin ötesinde övgüler düzen bazı şarap uzmanlarının yorumlarına da temkinli yaklaşmalıyız… Ülkelerine dönünce yorumlarını unutan, ilk yazısı dışında Türk şaraplarından hiç bahsetmeyen ya da ben o güzel yorumu ülke şaraplarını teşvik için yaptım diyen ustaları da gördük. Burada tüketici ve üretici yanında hem de basına iş düşüyor. Aman siz siz olun, fiyatkalite ilişkisine dikkat edin… Tadım Notları Prof. Dr. ERTAN ANLI Türkiye’nin bağcılıktaki açmazı Türkiye’de bağcılık üzerine birçok yorum yapılıyor. Her fırsatta da, ülkemizin bağcılık ve üzüm ürünleri potansiyelinin çok yüksek olduğu vurgulanıyor. Hatta ben de bu söylemi birçok konuşmamda , kitaplarımda ve yazılarımda vurguladım. Sofralık ve kurutmalık üzüm üretiminde kuşkusuz dünyanın en iyisiyiz. Bunun, tartışılacak yanı yok. Ancak, iş şarap üretimine gelince, işin içine başka faktörler de giriyor. Bu konuda, Türkiye’nin en büyük açmazı iklimin sıcaklığı. Sofralık bağlar için ideal http://tadimnotları.blogspot.com email anliertan@yahoo.com C MY B