Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sayfa 28 Ağustos 2013 Çarşamba a2 KÜLTÜR SANAT Bu oyun ‘iktidar hırsını’ sorguluyor SELDA GÜNEYSU GÖRÜNÜM A. Celal B NZET acbinzet@gmail.com Yüz Yaşındaki ‘Deniz Kızı’ eçtiğimiz pazar gününün gazetesini G inceleyenler Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da bulunan bir heykelin 100. yaş gününün kutlandığını okumuşlardır mutlaka. Batı’da bu tür etkinlik ve haber sıradan sayılır. Saldırgan ve yayılmacı bir Batı vardır ama insanlık tarihine yön veren asıl tarafın işte bu sanat ve kültür damarı olduğu bilinmez mi hiç! O nedenle ilerleme adına amacın Batı’ya öykünmek değil, bilimsel düşünce sistemini öğrenmek olduğunu bir kez daha vurgulayalım. Kısaca anımsamakta yarar var. Kopenhag liman girişindeki bir kayanın üzerine Danimarkalı yazar Andersen’in masal kahramanı Deniz Kızı’nın heykeli yerleştirildiğinde tarihler 1913 yılını gösterir. Heykel kentiyle simgeleşmiş gibidir. Sanal bir kahramanın heykelinin başka gerçeklikleri aşarak bulunduğu kentle, toplumla özdeşleşmesi az bir şey değil. Doğaldır ki, orada da heykellerin başı pek rahat değil. Yalnız bizde olacak değil ya... Heykellerin parçalanması, yerinin değiştirilmesi, müstehcen bulunması, siyasal tartışmaların odağına çekilmesi yabancısı olmadığımız konular. Kerameti kendinden menkul bir hazretin türbesine yakın olduğu gerekçesiyle dilim dilim kestirmedik mi heykelleri? Görünen o ki, sanatla politikanın ilişkisi bitecek gibi değil. Hele de bizim gibi Ortadoğulu ideolojinin düşünmesizlik batağına saplanan ülkelerde politikacıların sanata yüklenmesinin nedeni oldukça açık. Deniz Kızı heykelinin yüzyıllık yaşamöyküsünün anlatıldığı yazıyı okurken ona yapılan saldırılara değinilmişti. Değişik tarihlerde üzerine boya atılması, başının koparılması anlatılırken kanımca en önemli yön atlanmış geldi bana. Neden önemli olduğu sorusunun yanıtı doğrudan bizi ilgilendirdiği içindir derim. Avrupa Birliği içinde Türkiye’nin üyelik sorununun görüşüldüğü günlerde üyeliğimize karşı çıkan bazılarının Deniz Kızı heykeline burka/çarşaf giydirmeleri fotoğraflara böyle yansımıştı. Siyah çarşaf üzerine eklenen bantta “Türkiye AB üyesi mi olacak?” sözleri dikkat çekici. Yaklaşık on yıl öncesinin bu görüntülerine bakarak o eylemde bulunanların nasıl bir öngörüyle bugünlerin Türkiyesi’ni yakaladıkları düşünülebilir mi dersiniz? Aynı zaman içinde çağdaşlık yolunun ne denli uzağına düştüğümüz açık seçik ortada. Yaşam tarzının dayatmalarla belirlendiği, giderek topluma düşünce yerine tek kişiden kaynaklı kalıpların şırınga edildiği günlere gelindi. O tek’in izinden ve izniyle gidebilenler de sanatla ilgili derin(!) görüşlerini açıklamaya başladılar. Son günlerde müziğin neden yasaklanması gerektiği konusunda değişik ulemadan çıkan sözleri anımsayın göreceksiniz. Kadın sesi, şarkı sözü, içki sözcüğü birbirine karıştırılıp sürülüyor ortaya. Bir Sayın Bakan söylemişti: “Bizden, düşünen, buluş ortaya koyan adam çıkmaz. Ara eleman çıkarırız biz.” Ne denli doğru bir tanı ve kendini ne güzel anlatma... Bizim gibi toplumlar olsa olsa ara eleman olur. Ara eleman da başkalarına hizmet sektörünü besler. Bir heykel sorunundan çıkarak nerelere geldik… Yönetmen Murat Atak ile Çayyolu Cüneyt Gökçer Sahnesi’nde provaları devam eden yeni sezon oyunlarından “Kösem Sultan”ı ve tiyatronun sorunlarını konuştuk: I Oyunun yaklaşık 130 kişilik kadrosu var. Kalabalık kadrolu bir oyunu yönetmek zor olmuyor mu? Kalabalık kadrolu oyunları yönetmeyi çok seviyorum. Kalabalık oyunların matematiğini çözmekten zevk alıyorum. Ayrıca bir oyunun görkemli olması demek, sadece kalabalık bir oyuncu kadrosuyla sahneye çıkmak demek değildir. Ben reji hatalarını örtmek için sahneyi kalabalığa boğan yönetmenlerden değilim. ‘Bankamatik yok, çalıştırmayan yönetici var’ ders alalım diye... Bu oyunları oynamak DT’nin görevidir. Çünkü özel tiyatrolar bu tür oyunları sahneleyemez, yeteneksizliklerinden değil, bütçeleri yetmez. ‘60. Yılda 60 Tiyatro Projesi’ne inanmıyorum’ DT oyuncuları eskrim provasında. I AKP iktidarında tiyatro sanatçılarına yönelik ‘bankamatik sanatçılar’ kavramı yaratıldı... Bu oyunun çoğunluğunu ise kadrolu sanatçılar oluşturuyor... DT’nin oyuncuları için “bankamatik sanatçılar” gibi şeyler söyleniyor ancak böyle bir durum söz konusu dahi olamaz. Çalışmamak DT sanatçılarının tercihi değildir. Hiçbir sanatçı, “Ben devletten paramı alayım ama hiçbir iş yapmayayım” demez. Yani çalışmayan oyuncu yok, oyuncuları çalıştırmayan yöneticiler vardır. Hele bir de, “Ben Ahmet’i sevmiyorum”, “Mehmet bana zamanında selam vermemişti”, “Fatma Hanım geçenlerde bir gazetede benim alehimde bir şey demiş” gibi gerekçelerle bir sanatçıya rol vermeyip cezalandırmak kadar yanlış bir şey olamaz. Ayrıca diyorlar Murat Atak, oyunun kostümlerinin çizimlerini inceliyor. ki “Rejisörler seni istemiyor.” Böyle bir şey yok. Her sanatçının bir rolü vardır. Bunun yanı sıra siz eğer yönetici olarak, aynı insanlar üzerinde dönüp durursanız, bu olmaz. Neden DT’nin bugün 800 oyuncusu var? Yelpazesini geniş tutmak için... Emperyalist dünya insanları kullanır, posasını bir yerlere koyar. Oysa Cumhuriyet kurumu olan DT’nin 1949 yılında çıkan yasası sayesinde, bu kurum oyuncularına değer verir. I DT’nin son dönem repertuvarında Osmanlı dönemini anlatan pek çok oyun görüyoruz, bu ‘Biz belgesel oynamıyoruz’ durumu neye bağlıyorsunuz? Size Turan Oflazoğlu’nun ağzından dinlediğim bir anıyı aktarayım: Sayın Süleyman Demirel başbakanken, Oflazoğlu’nun yazdığı bir oyunu izlemeye geliyor. O zamanki Genel Müdür Cüneyt Gökçer. Demirel, Oflazoğlu’na, “Hadi bakalım Turancım, ne kadar sadık kaldın tarihe, seyredeceğiz” diyor. Turan Bey’in yanıtı: “Drama sanatının gerektiği kadar efendim.” Biz belgesel oynamıyoruz. Biz, Osmanlı tarihini de sahneye taşımıyoruz. Biz, o karakterlere ruh veren yazarların kendi hayal dünyasıyla ortaya çıkardığı eseri sahneye taşıyoruz. Neden? Geçmişten I Bir yandan DT’nin tüzel kimliğini yok etmeye dönük yasa tasarısı taslağı çalışmaları yapılırken, diğer yandan DT bünyesinde yeni tiyatro sahneleri açılıyor... Nasıl değerlendiriyorsunuz? DT, bugün, 12 yerleşik yerde hizmet veriyor. İllerin sosyal, kültürel yaşamına büyük katkısı olan bir kurumdur DT. Ancak son dönemde açılan bazı tiyatro sahneleri var. “Efendim, biz şu kadar tiyatro açtık” deniyor. DT zaten Türkiye’nin pek çok yerine turne yapıyordu. O zaman neyi açtılar, merak ediyorum. Oraya bir gişe memuru koymak, tiyatro açmak demek değildir. Tiyatro o toplumun sosyal yaşamının içinde var olması gereken bir kültürdür. Bu nedenle “60. Yılda 60 Tiyatro Projesi”ne inanmıyorum. Turne önemlidir ama esas amaç 81 ilde 81 yerleşik tiyatro sahnesinin açılmasıdır. Bunu da kurumu küçülterek yapamazsınız. ‘1949 yılındaki zihniyet şahaneymiş’ I Peki ortaya çıkan yasa tasarısı taslağını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bugün DT’nin tüzel kimliğini sağlayan bir yasayı çıkaramazsınız. O nedenle 1949 yılındaki zihniyet şahaneymiş. Ben hiçbir hükümetin, Türkiye’nin kültür ve sanat yaşamını baltalayacak bir girişimde bulunabileceğini aklımdan dahi geçirmek istemiyorum. I Yeniden ‘Kösem Sultan’a dönersek, bu oyun izleyiciye ne anlatacak? Bu oyun izleyiciye iktidar hırsını anlatacak. Hırsla yola çıkanların belli bir makama kavuşmak ya da o makamı korumak için kendi evlatlarına dahi kıyabildiklerini anlatacak. Hak etmeyen kişilerin, hak etmedikleri makamda kalmalarının sadece kendilerine değil, bütün topluma nasıl zarar verdiğini anlatacak. Demokratik toplumlarda bugün artık yaşamadığımız, ya da yaşamamayı ümit etmediğimiz bazı ataerkil idarelerde görülen ve tek kişinin ağzından çıkan sözlerin, kararların, her zaman doğru olmadığını gösterecek. Gönül Orbey yıllar sonra sahnede Berfo Ana Çankaya’da yaşayacak başladığı Berfo Ana Parkı’nı, Berfo Ana’yı unutulmayacak bir simge haline getirecek. Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık’ın temeli attığı parkın içerisine Berfo Ana Anıtı’nı heykeltraş Metin Yurdanur yapacak. Yurdanur’un atölyesindeki çalışmaları inceleyen Tanık, kayıp ailelerinin sembolü haline gelen Berfo Ana’yı unutturmayacak heykelin çok anlamlı olduğunu ifade etti. Berfo Ana’nın mücadelesini Çankaya’da yaşatacak olmanın buruk mutluluğunu yaşadıklarını belirten Tanık, “Çocukların kendi diktikleri fidanların ağaca dönüştüğü 18 bin metrekarelik alanda, koşup ankaya Belediyesi, Dünya Ç Kadınlar Günü etkinlikleri kapsamında bu yıl, yapımına oynayacakları, şen kahkahalarının yükseleceği bu parkla Berfo Ana ölümsüzleşecek” dedi. Çankaya Belediyesi tarafından yapımı süren Berfo Ana Parkı, 12 Eylül darbesinin ardından oğlu Cemil Kırbayır’ı kaybeden ve cesedine dahi ulaşamayan, 105 yıllık hayatının 30 yılını oğlunun acısıyla geçiren Berfo Kırbayır ve kayıp annelerini simgeliyor. İŞ ARAYANLAR ERYAMAN’da kendi evimde tercübeli referanslı çocuk bakımı 0533 718 36 71 SATILIK ARSA ÇORLU’da satılık veya kat karşılığı site arsaları www.hakangungor.com 0312 318 44 88 KAZAN Orhaniye’de (Ankara) sanayi imarlı 2.100 m(2) www.hakangungor.com 0312 318 44 88 SUBAYEVLERİ’nde (Ankara) muhtelif arsalar, binalar www.hakangungor.com 0312 318 44 88 I Yıllardır sahnede görmediğimiz tiyatro oyuncularını da kadrosuna dahil eden bir oyun “Kösem Sultan...” Evet. Mesela Gönül Orbey. Gönül Abla, bizim çok kıymetlimiz. Onun bu eserde bulunması, oyunun kalitesini kaymaklandıran bir durum. Gönül Abla’nın bizim kulisimizde bulunması... Gençlerle birlikte bulunup, onlara anılarını dahi anlatması bizim için yeterli. Sahnede onu “Daye Hatun” rolünde göreceğiz. Oyunda ayrıca Orhan Aral, Güven Besimoğlu gibi usta oyuncular da var. Besimoğlu, yaş haddinden dolayı emekli oldu kurumdan. Ben de bu “yaş haddi” nedir, anlamam. Dünyada hiç 70, 80 yaşında insan yok mu? I Provalar nasıl gidiyor? Çok sıcak ve hızlı... Sahne üzerinde DT’nin birbirinden değerli oyuncuları var. Bu oyunda konservatuvar öğrencileri, oyunculuk dersi alacaklar, iddia ediyorum. Ayrıca DT huzur içinde. Bu huzur provalara da yansıyor. ‘DT huzur içinde’ 28 Ağustos 2013 Çarşamba : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Aykut KÜÇÜKKAYA Sahibi Editör Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon : Sertaç EŞ : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER Yazışma Adresi : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Yayımlayan : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Bürosu, Ahmet Rasim Sok. No:14 Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri 06550 Çankaya Dağıtım : YAYSAT Telefon : 0312 442 30 50 Yerel ve süreli yayın Eposta : ankcum@cumhuriyet.com.tr C MY B