22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sayfa 14 Haziran 2013 Cuma a2 Kültür Sanat Kent Ankara’da ‘Vakit Daralıyor’ mu? HÜSEYIN ATABAŞ Sınav var gürültü yapmayın nkara Valiliği, Lisans Yerleştirme Sınavları’na (LYS) ilişkin A aldığı önlemleri açıkladı. Valilikten yapılan açıklamada, “sınavların yapıldığı mahallerin bahçelerine ve çevrelerine sınavların yapıldığı günlerde ve özellikle sınav saatlerinde araç park ettirilmeyeceği, belediye başkanlıklarınca sınavların merkezlerine gidecek güzergâhlarda toplu taşıma seferlerinin aksaksızca sürdürüleceği, İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve İl Sağlık Müdürlüğü tarafından sınav yerlerinin hazırlanması ile sağlık tedbirlerinin önceden planlanacağı, kimliğini sı Ve Perde... Eren AYSAN aysaneren@hotmail.com Kimi özneler değil, tüm gereçler dönemin gereksinimlerine göre bulunup üretilerek ortaya konulur. Yani tüm bilimsel ve teknolojik buluşlar çağın gereksinimlerinin sonucunda ortaya konulmuştur; az çok aklı başında olan herkes bunu bilir. Yaşadığımız çağa da “iletişim çağı” denilmesine yol açarak damgasını vuran bilgisayarın en ilkel biçimi, hesap makinesinin de en basit biçimi olan abaküs olarak kabul edilir. Yani bilgisayarın geçmişi yaklaşık 2000 yıl öncesine dayanmaktadır. Bu süre içinde birtakım ilerlemeler olmuş, ancak II. Dünya Savaşı’nın dayattığı durum sonucunda daha hızlı bilgisayarlara gereksinim duyulması, bilgisayar tarihinde bir devrim yaratmış, bugün kullandığımız bilgisayarın esasının bulunuşuna yol açılmıştır. 1980’lerde de masaüstü bilgisayara ulaşılarak yaşamımıza büyük kolaylıkların kapısı açılmıştır. Neyse, amacım bilim ya da bilgisayar tarihi anlatmak değil, ama her gerecin herhangi bir gereksinimi karşılamak için olduğunu söylemeye çalışıyorum. Çünkü benim uygarlık ve çağdaşlık anlayışım, insanı daha ileriye götürecek olanın bu gerçekliği kavranmış olunmasını gerektiriyor. Bu gerçekliğe karşın, bugün ülkemizde öyle şeyler yapılıyor ki, onların abesle iştigalden başka hiçbir anlamları yoktur. Ne gibi mi? Örneğin benim elli yıldır yaşadığım Ankara’nın Keçiören ilçesine kale görüntü binalar, siluetler; Sincan ilçesinde de pazaryerlerine, parklara saat kuleleri yapılıyor olması gibi... Ankara Kalesi’ni Ankara’nın beş bin yılı aşkın tarihin bir simgesi olarak korumak gerekir, İzmir Saat Kulesi’ni de öyle. Ama Ankara’nın Keçiören’ine kale yapmaya artık gerek mi var, Ortaçağ’da mı yaşıyoruz ki kentimizi kalelerle koruyalım... Duvarımızdaki, cebimizdeki, bileğimizdeki saatlere bile çok yıllar öncesinden gerek kalmamışken parklara saat kuleleri dikmeye neden gerek duyuyorlar ki dersiniz? Elbette dört bir taraflarına “VAKİT DARALIYOR” diye yazmak için! Bu konuya, Sincan’da avukatlık yapan ve saat kulelerinden birinin bürosunun karşısında olan, şair arkadaşımız Emel Güz, Sincan İstasyonu (MartNisan 2013) dergisinde, “Sincan’da ‘VAKİT DARALIYOR” başlıklı bir yazı yazarak dikkat çekmişti. Bu arada saat kulelerindeki yazılar silindi/siliniyor derken, komşum olan Emel Hanım’ınla benim evlerimizin yakınındaki parka da bir saat kulesi dikildi, “inat olsun” der gibi. Emel Hanım o yazısının bir yerinde diyordu ki; “Sincan Belediyesi’nin yetkilileri, saat kulelerine bu uyarı cümlesini yazdırırken, bu büyük ilçede kaç kişinin ruhsal tedavi gördüğünü, bu insanların bu söylemden nasıl etkilendiklerini, ölüm düşüncesinin insanı nasıl pasifize ettiğini, bu cümlenin sağlıklı bir insanı bile hasta edebileceğini nasıl hesaba katmamış? İnsanlara yaşama sevincini aşılamak varken, onları ölüm korkusuyla baş başa bırakmak niye?” Ankara Anakent Belediyesi de bir zamanlar sokaklara, yollara servi ağaçları dikiyordu. Sanırım Cumhuriyet’teki bir yazımda ben de, daha çok mezarlıklarda görmeye alışkın olduğumuz bu ağaçların sokaklara dikilerek, insanların yaşama sevincinin yok edilmesi konusuna dikkat çekmiştim. Toplumsal belediyecilik diye bir şey vardır kuşkusuz, ama bu, kentlere işlevsiz kale siluetleri, saat kuleleri yaparak, yollara servi ağaçları dikerek, parklardan heykelleri, ağaçları sökerek değil de spor alanları yaparak, kütüphaneler açarak vs yapılır. Oralarda insanların ruhları daraltılmadan vakitlerini verimli olarak geçirmelerine katkı konulur, yardımcı olunur. Umarım, bu tür hizmetler yerine insanlara sürekli olarak tarihin karanlıkları ile ölümü anımsatanların vakitleri daralıyordur. “Dava çatlayana, ampul patlayana kadar” sabredile!.. Tiyatro Çalıştayını Anımsamak… eçtiğimiz yıl, Tiyatro Platformu, 89 Eylül G tarihlerinde Bursa–Nilüfer Belediyesi’nde “Devlet–Tiyatro İlişkisi” başlıklı bir tiyatro çalıştayı gerçekleştirmiş, bu çalıştaya bir bildiriyle katılmıştım. Son zamanlarda her ne kadar ödenekli tiyatro kurumları hakkında görüşülen yasa tasarısı, gündeme yenik düştüyse de, bu çalıştayın sonuç bildirisini tekrar tekrar hatırlamak, hatırlatmak gerekiyor. Bu bildirge elbette olağanüstü dönemler için geçerli değil… Bir anlamda bir tiyatroyu yönetenlerinin ile çalışanlarının da ilkeler bütünü olmaya aday… Tekrar vurgulamak gerekirse; “Uygar bir ülkede devletin sanata desteği, insana yatırımdır, vazgeçilemez. Bilim ve sanat özgürdür. Çağdaş ve uygar devlet, sanatın özgürce üretilmesini sağlar, ama sanatın nasıl olması gerektiğine karışamaz. Sanatın içeriği ve biçimi siyasal iktidarların günlük politikalarının konusu değildir, olamaz. Devletin, hükümetin ya da yerel yönetimlerin sanat kurum ve kuruluşları için sanat politikası oluşturması düşünülemez. Erk ancak, siyasi iktidarların değişiminden etkilenmeyecek kalıcı yönetim politikası ile sanata özgür ortam yaratmakla yükümlüdür. Sanat ve kültür alanlarına destek; yandaş beslemeye yarayan bir yemliğe veya ihale ve rant sürecine dönüştürülmemelidir. Sanat kurum ve kuruluşlarının belirleyeceği objektif kriterlerle destek oranları oluşturulmalıdır. Bakanlıklarda ve yerel yönetimlerde ilgili kuruluş olarak korunacak ve yeni kurulacak tüm sanat kurumlarının özerklik prensibi, anayasada açık biçimde güvence altına alınmalı, uygulanmalıdır. Tiyatroyu tiyatrocular yönetir. Her bir tiyatro kendini yönetir. ‘Davul sanatçının boynunda, tokmak siyasetçinin elinde’ durumu, tiyatro için ölümcüldür. Özel, amatör ve ödenekli tiyatrolardaki ‘Edebi Kurul’ ve ‘Repertuvar Kurulu’ gibi oluşumlar, tiyatroların sansür, baskı ve servis bataklığıdır. Bir zorunluluk olmaktan çıkmalıdır. Ödenekli tiyatrolarda yapılacak her türlü mevzuat değişiklikleri, iktidarların tepeden inmeci yaklaşımları ile değil, en demokratik biçimde çalışanları temsil eden meslek örgütleri ve konuyla ilgili uzmanların katılımıyla gerçekleştirilmelidir. Her türden ödenekli tiyatrolarımızın, modüler bir yapılaşma ile ve yerinden yönetim anlayışıyla düzenlenmesi; sanatsal çizgisini özgürce belirleyecek, enerji ve katkı denetimini kolayca gerçekleştirecek, sanatsal yarışa ve rekabete açık, çok renkli ve ‘çoksesli’ bir tiyatro dünyası oluşturmanın yöntemidir. Bu modüler yapıda görev alacak sanat yönetmenlerinin göreve gelişinde, seçim veya seçilmişler arasından süreli olarak atanması ve repertuvarlarını gerçekleştirme yöntemini saptaması bu kurumların toplumla daha iyi bağlar kurmasını sağlar. Yine bu kuruluşlar için son zamanlarda sık sık dile getirilen kadrosuzlaştırma, mali açıdan cılızlaştırma düşünceleri ülkemizdeki tiyatro hareketini kısırlaştırmakla eş anlamlı olduğu için kabul edilemez. Yaşadığımız çağda sansür ve yasaklamalar asla kabul edilemez. Bu bağlamda özel tiyatroların, amatör tiyatroların, çocuk ve gençlik tiyatrolarının kültürel ve sanatsal hayatımızdaki yeri ve önemi siyasi erk tarafından iyi kavranmalıdır. Tiyatro platformunun tarihe karşı sorumluluğu vardır. İktidarların, özgür sanatın hayata geçmesinin engellenmesinde uygulayacağı herhangi bir zor asla kabul edilemez.” nav heyecanı sebebiyle unutan veya kaybeden öğrencilerin mağduriyetinin önlenmesi bakımından sınav günleri Çankaya, Ke çiören, Sincan ve Yenimahalle ilçeleri nüfus müdürlükleri hizmete açık ve hazır tutulacağı” dile getirildi. Gümrük de Eskişehir yoluna A nkara’nın “ilk merkezi”nde bulunan kurumlardan biri daha Eskişehir yoluna taşınıyor. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın Ulus’ta faaliyet gösteren 9 birimitemmuzayındanitibarenyenibinadahizmetverecek.Ulus’takitarihitaşbinaiseyenikurulanAnkara Sosyal Bilimler Üniversitesi’ne tahsis edilecek. ‘Satılmayacak şirket kalmayacak’ nerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, İstanbul’un ardınE dan Türkiye’de özelleştirilmemiş doğalgaz şirketinin kalmayacağını söyledi. Başkent Doğalgaz Dağıtım AŞ’nin hisse satış sözleşmesi imza töreninde konuşan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise Ankaralıların bundan sonra çok daha kaliteli hizmete kavuşacağını savundu. Şimşek, “Bir anlamda bu özelleştirmeyle biz bir sorunu çözdük. Çünkü Ankara Büyükşehir Belediyesi bünyesindeki EGO’nun, BOTAŞ’a ve Hazine’ye borçları birikmişti” dedi. Şimşek, özelleştirmeden elde edilen gelirin Ankaralılar için harca nacağını söyleyeceği sırada gaf yaptı. Şimşek, Ankara sözcüğünü, seçim bölgesi Batman ile karıştırdı. Başkent Doğalgaz AŞ’nin satışı na ilişkin ihaleyi en yüksek teklif olan 1 milyar 162 milyon dolar teklifle Torunlar Holding kazanmıştı. ‘Özgür tutsaklar’dan sessiz çığlık Balyoz davası tutuklularının, cezaevinde yaptıkları resimler halkla buluşuyor. Daha önce İstanbul ve İzmir’de açılan sergi, bu kez Ankara’da, Ankara Halk Tiyatrosu Kültür Merkezi’nde kentlilerin beğenisine sunulacak. Sergi, 1529 Haziran tarihleri arasında gezilebilecek. Balyoz davası tutuklularının “sessiz çığlığı” olarak da nitelendirilen sergi için yapılan açıklamada, şu değerlendirmeye yer verildi: “2000’li yıllara yaklaşırken kurgulanmaya başlanan ve 2007’den itibaren uygulamaya konulan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni (TSK) şekillendirme senaryoları sonucunda, İstanbulSilivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe ve son olarak İzmirŞirinyer cezaevlerinde tutsak edilen yüzlerce TSK mensubu ve emeklisinin bir kısmının yarattığı eserlerden oluşmaktadır bu sergi. Ergenekon, Poyrazköy, Amirallere Suikast, Kafes, Balyoz ve Askeri Casusluk adları altında uygulamaya konulan bu tertipler ile hedef alınarak başarılı devlet memurları, astsubayları, subayları, general ve amiralleri tutuklanmıştır. Ancak hem seçkin kişisel özellikleri hem de aldıkları iyi eğitim sonucu bu komutanlar tutukluluk sürecinde de üretime devam etmiş, duygularını ve düşüncelerini kitap, makale, şiir, resim, maket ve çeşitli el sanatları ile ifade etmişlerdir.” ANKARALI KİTAPLAR / SAVAŞ SÖNMEZ Ankara Ankara Valiliği, THK Basımevi, Ankara, 1990, 430 sayfa amanınAnkaraValisi Erdoğan Şahinoğlu’nun önsözünde “Ankara Ansiklopedisi” olaraktanımladığıkitap,TarihCoğrafyaAtatürkveBaşkentAnkaraBugünkü AnkaraEğitimKültürTu r i z m S a ğ l ı k E k o n o m i Ta r ı m OrmancılıkGençlikve SporBasın ve YayınCumhuriyet’in İlk YıllarındaAnkara’daFaaliyete Geçen Bazı Önemli Kurum ve KuruluşlarYatırımlarİdari Yapı başlıklı 15 bölümden oluşuyor. Z : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Aykut KÜÇÜKKAYA 14 Haziran 2013 Cuma Sahibi Editör Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon : Barkın ŞIK : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER Yazışma Adresi : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Yayımlayan : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Bürosu, Ahmet Rasim Sok. No:14 Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri 06550 Çankaya Dağıtım : YAYSAT Telefon : 0312 442 30 50 Yerel ve süreli yayın Eposta : ankcum@cumhuriyet.com.tr C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle