22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sayfa 8 Nisan 2013 Pazartesi a2 Kültür Sanat imizdeki g ky z ¦ CKM’de ‘Toplumsal Mücadelede Sanatın Yeri’ tartışıldı... ‘AKP’yi sanat yenecek’ umhuriyet Kültür Merkezi (CKM) bu kez sanat insanlarını ağırladı. “Toplumsal Mücadelede Sanatın Yeri” başlıklı söyleşide şair Zerrin Taşpınar “AKP’yi sanatın gücü yenecek” derken, ressam Prof. Zafer Gençaydın “Sanat özgürlüktür, içimizdeki deliyi serbest bırakmaktır. Sanatsız kalan toplumlar da cahil değil, barbardır. Siz bu ülkede 110 bin cami yerine 110 bin sanat kurumu açmış olsaydınız eğer, o zaman bu ülkeyi barbarlar yönetemeyecekti” dedi. Cumhuriyet Kadınları Derneği’nce (CKD) düzenlenen, Şenel İke’nin yönettiği söyleşide, şair Zerrin Taşpınar, şiiri “toplumsal mücadelenin kendisi” olarak tanımladı. Bugün yurttaşların okuma alışkanlıklarının giderek azaldığını kaydeden Taşpınar, geçmişte de bugün de sanatçıların, yazarların tutuklandığını, sürüldüğünü ancak her şeye rağmen sanatın direndiğini kaydetti. Taşpınar, “Laik kesime eleştiri getirmek istiyorum. Üzülerek söylüyorum ki, kendini dinle tanımlayan kesimler çok farklı kitaplar okuturlarken, laik kesim genelde ‘çok satan’ kitapları alıp okudular. Bir de ‘laik görünümlü yazarlar’ var. Bu yazarların kitaplarının satır aralarında ‘Atatürk düşmanlığı ve AKP yandaşlığı’ var. Bir de bu yazarların kitapları çıktığı anda 5 bin adet satılıyor. Bu 5 bin adet de AKP tarafından alınıyor” dedi. Taşpınar, “Siz eğer bugün ‘çok satan’ olmak istiyorsanız, cemaatlere göz kırpacaksınız, buna karşın laikim diyeceksiniz. İşte o zaman çok satarsınız” görüşünü dile getirdi. Şiir kitaplarının ne yazık ki hemen hemen hiç okunmadığının altını çizen Taşpınar, “Her şeye karşın AKP’yi sanatın gücü yenecektir” diye konuştu. Ankara Devlet Tiyatrosu Francine Sevda Dokip Sevdadorkip5@hotmail.com C Azgin Yürekli ki türlü kavga vardır bu dünyada, İÖzden Biri övülmeye değer, öteki kötülemeye. apayrıdır bu iki kavga, İnsanı kanlı savaşa götürür birisi, Kötüsü, hiçbir ölümlü sevmez onu. Zorla girer bu kör dövüşüne ölümsüzlerin zoruyla, buyruğuyla. Öteki kavgayı daha önce doğurdu yüce Karanlık. M.Ö 8. yüzyılda, İzmir, Aliağa yakınlarında bulunan bir köyde doğmuş olan ünlü ozan Hesiodos, “Azgın Yürekli” olarak tanımladığı Eris’e atfen yazdığı bu dizeleri, tanık olduğu “yeniayın” savaşlarla birleştiği bir günde yaratmış olmalı büyük ihtimal. Yunan mitolojisine göre, ne kadar belalı tanrı ve tanrıça varsa, ölüm ve yıkım getiren ne kadar varlık varsa, bunlar gece tanrıçasından doğmuş. Yani “gecenin kızı” Eris’den… O, aynı zamanda savaş tanrısı Mars’ın kız kardeşidir ve savaşlarda ona her daim eşlik eder, tahrik eder. Truva Savaşı’nın başlamasına neden olan altın elmayı tanrıların sofrasına fırlatan da Eris’in ta kendisidir. Çatışmaların kaynağıdır hep. On dört çocuk doğurmuştur. Ve çocuklarının adları neredeyse tüm insanlığın öfke ve acısını sıralar: Pişmanlık, gaflet, açlık, ölüm, savaş, anarşi, yıkım, acı, meydan kavgası, katliam, yalan, sövgü, öç… Dünyanın, Ayın ve Güneşin aynı düzlemde sıralandığı geceler Ay görünmez olur. Böyle günler, astrolojide bitişlerin ve başlangıçların eşitlendiği bir zemin olarak değerlendirilir. Özellikle on iki burcun arasında ilki oluşturan öncü burç Koç, oluşan “Yeniay”la birlikte yıl boyunca kullanacağımız enerjinin ya da odaklanacağımız hedefin niteliğini gösterir bize. Bu ayın “Yeniay” haritası da sanki böylesi gerçekleri bizlere göstermek istercesine savaş ya da kavga ögesi olabilecek simgeleri bir demet halinde karşımıza çıkarıyor. Diğer ifadeyle, Eris’in çocuklarının nefeslerini boynumuzda her an hissedebiliriz. Bu enerjilerin gitgide ivme kazanması ve bizleri keskin dönemeçlere sokması içten bile değil. İlginç olan, bu savaş tanrılarını çoktan astronomide kullanmaya başlamış olmamız. Uluslararası Astronomi Birliği, 2003 yılında bulunan bir gök cismine Eris ismini vermiş. Daha sonra tespit edilen uydusuna ise Anarşi (Dysnomie) adını koymuş. Daha da ilginci, Eris adı verilmeden önce, Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü, aynı gök cismini, bir televizyon dizisindeki savaş kahramanı olan bir kadının ismiyle tanımlamış: “Xena”. Tabi ki, her simgenin karanlık yüzü olduğu gibi aydınlık yüzü de var. Sanırım bu aydan itibaren, Eris’in savaş, yıkım, öfke ve acı dolu çığlıklarına karşılık tutunmamız gereken şey “iyicil” olmak. “İyicil” yönler ise, eyleme geçme, cesaret kavramlarında ön plana çıkıyor. Çünkü Eris ve çocukları, bize ait olan içimizdeki en güçlü karşıtlıklar. Bu anlamda, ülkemizin bu ayki “Yeniay” haritasına baktığımızda, emekçilerin, çalışanların çok daha fazla mücadele içine gireceklerini, seslerini çok daha fazla yükselteceklerini, hak ve adalet için toplumun pek çok kesimlerinin aynı noktada birleşeceklerini söyleyebiliriz. Dünya halkları açısından, Eris’in fırtınalarında kendimizi hapsettiğimiz korkularımız da hızla yok olmaya doğru gidebilir, eğer öfkeye bırakmazsak ruhlarımızı. Ayın aydınlık yüzü öylesine parlaktır ki, her daim bilinç ve sağduyuya ışık verir. Yeter ki O’na bakalım. oyuncusu Meltem Keskin Bayur, kendi çocukluk ve gençlik döneminde herkesle aynı dili konuşan, ortak kültüre inanan bir kesimin var olduğunu kaydetti. “Bugünlerde ne yazık ki kendimi uzay boşluğunda hissediyorum yaşananlardan” diyen Bayur, 13 yaşında Irmak adında bir kızı olduğunu, kızıyla aynı yaş grubundaki çocuklara bugün “Kitap okuyun, sergilere, tiyatrolara, müzelere gidin” uyarılarının yapıldığını belirtti. Bayur, “Oysa tiyatroya, sergilere, operaya gitmek bizim çocukluğumuzda o kadar hayatın içindeydi ki... Şimdi sanki tüm bunlar yaşamın dışındaymış gibi...” dedi. ‘Sanat özgürlüktür’ Ressam, Prof. Zafer Gençaydın da “zekâ ürünü olmayan hiçbir şeyin sanat olamayacağını” vurgularken, sanatı “özgürlük ve insanın içindeki deliyi ortaya çıkarması” olarak tanımladı. Bugünkü eğitim sisteminde çocuklara sanat dersleri yerine din kültürü ve ahlâk bilgisi derslerinin verildiğini dile getiren Gençaydın, “Din ve ahlâk dersi koymakla ahlâk öğretilmez. İnsanın içindeki ahlâk ve güzellik hazla beslenir. İnsanı hazla beslememek ise ahlâksızlığın ta kendisidir. Ahlâk ancak duygu olarak, vicdan olarak insana yerleştirilir” dedi. Bugün Türkiye’de 110 bin dolayında cami olduğunun altını çizen Gençaydın, “Sanatsız kalan toplumlar cahil değil, barbardır. Siz bu ülkede 110 bin cami yerine 110 bin sanat kurumu açmış olsaydınız eğer, o zaman bu ülkeyi barbarlar yönetemeyecekti” diye konuştu. ÇSM’de film zamanı ankaya Belediyesi Çağdaş Ç Sanatlar Merkezi (ÇSM), 1114 Nisan tarihleri arasında “Yaşam Film Festivali” etkinliğine ev sahipliği yapacak. Festivalde, “Özgürlük Tohumları”, “Dünyanın Ucundaki Bahçe”, “Güney Afrika’da Permakültür Hareketi”, “Sürdürülebilirlik Tutkusu”, “Pasif Mimari Tutkusu”, “Çöpün Tadına Bak”, “Yasuni: Sıra Dışı Bir Fikir”, “İsraf Etme”, “Yemekhanelerin Adamı”, “Kalkınmazedeler”, “Yaşam Dostu Tasarım: Hayatın Mimarisi”, “Güçlü: Herkes İçin Enerji”, “Güneş Kraliçesi: Arılar Bize Ne Anlatıyor?”, “Aşk Devrimi”, “Çölü Durduran Adam”, “Kutsal Ekonomi”, “Ampul Tuzağı: Planlı Eskitmenin Anlatılamayan Öyküsü”, Vahşi Işık: Ruh Eylemle Buluşunca”, “Toprak” ve “Şeytan Operasyonu” adlı filmler gösterilecek. Konuralp ABD yolcusu BD’nin Cincinati kentinde 914 A Nisan tarihlerinde yapılacak “International Quilt Festivali”ne, sanatçı Nuran Konuralp, “Türk kilimi” ve “Vasarely”e saygı adlı 2 eseri ile katılıyor. Uluslararası yarışmalarda toplam 16 ödül kazanan sanatçı, 10 yıl önce, Beyoğlu’nda, yolda yürürken bir binadan ihmal yüzünden düşen taşla yaşamını yitiren oğlu Sadi Konuralp anısına açacağı sergi için de çalışmalarını sürdürüyor. Nuran Konuralp, ülkemizde Patchwork (parça çalışması) ve Quilting (parça çalışması ile yorganlama) ile profesyonel olarak uğraşan sayılı sanatçılardan. Bu sanat ile 1981 yılında ilgilenmeye başlayan Konuralp, ilgisini kısa süre içinde tutku haline dönüştürdü ve aynı yıl içinde Ankara’da ilk sergisini açtı. Bu sanatın uluslararası düzeydeki tek derneği olan ABD’deki “International Quilt Association (IQA)”un ilk Türk üyesi de olan sanatçının üç eseri 1989’da bu organizasyonun Houston’daki yıllık festivalinde sergilenme hakkını aldı. Daha sonraki yıllarda; Odense/Danimarka, Lahey/Hollanda, Lyon/Fransa, Houston/ABD, Karlsruhe/Almanya, Insburg/Avusturya, Modena/İtalya ve Barselona/İspanya’da yapılan festivallerin çoğunda ülkemizi tek başına temsil eden sanatçının eserleri binlerce kişiye sergilendi. Karlsruhe’deki festivalde “Türk kilimi” adlı çalışması “Avrupa’nın en güzel Patchwork eserleri” köşesinde sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Nuran Konuralp, Türkiye’de de Ankara, İstanbul ve İzmir’de de sergiler açtı. : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Aykut KÜÇÜKKAYA 8 Nisan 2013 Pazartesi Sahibi Editör Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon : Barkın ŞIK : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER Yazışma Adresi : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Yayımlayan : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Bürosu, Ahmet Rasim Sok. No:14 Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri 06550 Çankaya Dağıtım : YAYSAT Telefon : 0312 442 30 50 Yerel ve süreli yayın Eposta : ankcum@cumhuriyet.com.tr C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle