Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 Mart 2013 Perşembe Sayfa kent a3 Sırada Hacıbayram esnafı var İKLİM ÖNGEL RüzgâR İstasyonu A. Adnan AZAR aazar56@gmail.com Anakent Belediyesi bu kez, Hacıbayram’da sürdürdüğü proje nedeniyle bölge esnafıyla karşı karşıya geldi. Bölgedeki çalışmalar sırasında en son içinde müşterilerin bulundu bir kıraathanenin camları patlatılmış, duvarları hasar görmüştü. Mimar Odası yetkilileri bölgedeyken meydana gelen olayda yetkililer, istemelerine karşın proje sorumlusu Akar Pınar Üstün’le görüşememişti. Bölgeye dün de Üstün’ün sorumluluğunda, bir vinçle birlikte ANFA güvenlik görevlileri geldi. Görevliler, esnafın dükkânlarının bulunduğu yerin başındaki karoları sökmeye başladı. Olayı fotoğraflayan basın mensuplarına da “Beni izinsiz çekemezsin” diyerek engel olmak isteyen Üstün’ü polis sakinleştirdi. Avukata saldırı Bölgede yıkıma gelen belediye personeli ile esnafın avukatı Mesut Uğur Ben Sana Teşekkür Ederim ir ‘yatılı’ çocuk/öğrenci olarak, Memet Fuat’ın kılı kırk B yaran bir özenle ve özveriyle yayımladığı Yeni Dergi’nin rastlantıyla elime geçmiş eski bir sayısında okuyup, allak bullak olduğum “Sıragöller” şiiriyle öncü ama anlaşılır ve asil. Yıllar sonra Karacan Yayınları’ndaki odasında kendisiyle tanıştığımda da. İncelik göstererek, 1980’li yılların “özgül ağırlığı” altında sürdürmeye çalıştığımız televizyon programına katılmayı kabul ettiğinde de. Ülkü Tamer o. Gözümüz, göz bebeğimiz. Bir dil’in verili söz dizimi’nin, yerleşik örgüsünün dışında, uç’ta şiir üretirken de sıcak, çağcıl. Kaleme aldığı şarkı sözleriyle, kitlelere mal olmuş bestelerin büyük hisseli gönül ortağı olarak kalplere dokunup geri çekilirken de usta. Nakip Ali’nin yanında çırak durmak ya da Robert Kolej’de “yıldızların parladığı anlar”dan güzel geleceğine bakmak, onda hep bir: Aynı asalet. Amarcord filmini Türkiye’ye getirirken de cesur aydınlık avcısı. Mitologya’nın Türkçede yeniden doğmasına çalışırken, doyumsuz çevirilerle sonuçlanan kitapların satır aralarında keyifle yol alırken ya da Anadolu’da bir kasabada, tiyatro meraklılarına hayal perdesini açarken de asil. Yeşilçam’da “Azmi’nin Kahvesi”ndeki oyun masasında, Bodrum’da, Yalı Kahve’de Raşit’in adaçayını yudumlarken de. Cemal Süreya’nın Papirüs dergisi için halısını satarak ‘kaynak’ yaratırken de. Yedek Subay öğretmenliği sırasında öğrencileri sevinsin diye sınıfına Cüneyt Arkın’ı, Yılmaz Güney’i getiren de aynı aydın asaleti. “Antep’te Fırka Bahçesi’nde, hatmilerin arasındaki bir masada” Onat Kutlar’ı, İshak’ı yeniden yayımlamaya ikna eden de o. Yayımlanan ilk şiiri “Dünyanın Bir Köşesinden Lucia”. 1954’te Kaynak dergisinde. Neredeyse altmış yıla yayılan bir şiir yolculuğu. Gövdeye, çekirdeğe yerleştirdiği düşüncehayat birlikteliğinden, yalınlığın soyutlamalarına doğru bir duygu tırmanışı. Çocuksu bir duyarlıkla, imgesel ironinin iç içelik zenginliği. Mitoloji, halk edebiyatı, modern İngiliz ve Amerikan şiiri, ama hayatın bütün katları hep ilgi alanı. 1959’da Soğuk Otların Altında ile başlayarak, zengin bir imge düzeninin ipuçlarını yakaladığı Ezra ile Gary’le süren imrenilecek bir şiir geçmişi var. Dilinin sıcaklığı birçok bestenin kaynağı. “Memik Oğlan”, “Güneş Topla Benim İçin” gibi yaygın olarak benimsenmiş şarkı sözlerinin de alçakgönüllü sahibi. Basılmış ilk ürünü 1948’de, on iki yaşındayken yayımlanan tek perdelik okul oyunu Duygular Konuşuyor. Tiyatro sevgisi onu, Robert Kolej Tiyatrosu ile Anadolu yollarına düşürdü. 1964’ten başlayarak “Keşanlı Ali Destanı”, “Direkler Arası”, “Teneke”, “Kurban”, “Palto” gibi oyunlarda rol aldı. Sonradan, belki biraz da eski günlerin hatırı için, dizilerde oynadı. Milliyet ve Karacan Yayınları ile Milliyet Çocuk, Milliyet Sanat, Sanat Olayı gibi yayınevi ve dergileri yönetti. Anılarını ve öykülerini yayımladı. Euripides, Shakespeare, Çehov, Brecht, A.Miller, Ionesco, Steinbeck, Eliot ve İbsen başta olmak üzere otuzun üzerinde oyun çevirdi. Çevirmen olarak yetmişin üzerindeki önemli ürünü, neredeyse karşılıksız, kültür hayatımıza armağan etti. “Kayıklarımıza Hanoi adını koyup / balığa çıkmaktan başka ne yapıyoruz ki?” gibi bir sorunun içindeyken bile yeni iyilikler tasarlayıp cesaretle hayata geçiren bir çelebi Ülkü Tamer. İyi ki içine çekmiş gökyüzünü! Mesut Uğurlu lu arasında tartışma yaşandı. Uğurlu, esnafa dükkânlarının yıkılacağına ilişkin bilgi verilmediğini bu nedenle yıkımın gerçeleşemeyeceğini dile getirdi. Tartışmalar sırasında Uğurlu’nun tartaklandığı gözlendi. Uğurlu, daha sonra rapor alarak karakola suç duyurusunda bulundu. Yıkım işlemini değerlendiren Uğurlu, “Yapılanlar hukuksuzluktur. En ufak bir yıkım yapılacağında bize bildirilmesi gerekir. Ellerindeki kararı görmek istediğimizde, ‘Karakoldan sorun’ deniyor” dedi. Uğurlu, “Buradaki resmi kiracılara işgalci deniyor. Kira sözleşmesinin olduğu bir yerde işgalcilikten söz edilemez. Oldubittiye getirip, esnafı geri dönülmez bir yola sokacaklar. Sonra al hakkını alabiliyorsan” diye konuştu. Gökçek’in yeniçerileri Avukatın darp edilmesine karakolda tanıklık eden esnaf Hüseyin Çetin, darp eden kişinin ceketini dahi çıkartarak kavga hazırlığı yaptığını kaydetti. Çetin, “Bıçak kemiğe dayandı. İşi kabadayılıkla, eşkıyalıkla halletmek istiyorlar. Bunlar Gökçek’in yeniçerileri. Ancak biz hakkımızı hukuk yoluyla arayacağız” diye konuştu. Cumhuriyet Ankara, vadiye yapılan silahlı saldırının‘suçlusu’olarak gösterilen Seven’in ailesiyle görüştü ‘Babam evini korudu’ İKLİM ÖNGEL Dikmen Vadisi’ne yıkım şirketi tarafından yapılan silahlı saldırının ardından tutuklanan Alevi dedesi İbrahim Seven’in ailesi, evin babasının kısa sürede serbest kalacağından umutlu. Kızı Canan Seven, “Babamın bırakılmamasından asla korkmuyorum, o korkulacak değil onur duyulacak bir şey yaptı” derken eşi Güllü Seven, “Kahvaltı ederken aniden silah seslerini duyduk, ne olduğunu anlamadık, halk geçit verseydi ilk bizim evimiz yıkılırdı. Ailesini ve evini korumak için havaya silah sıktı” dedi. Dikmen Vadisi’nde yıkım ihalesini alan firmanın çalışanları 15 Mart Perşembe günü vadiye ellerinde silahla gelmişti. Çocuk ve kadınların çoğunlukta bulundu halka pompalı tüfekle ateş edilmiş, silah seslerine karşın yakında bulunan polis karakolundan olaya müdahale gerçekleşmemişti. Yıkım için gelen ekip, halkın direnişi karşında yine geri çekilmek zorunda kalmıştı. yıkılacağını söyleyen Seven, “Eşimin amacı birini vurmak değildi. Çocukları, beni ve evimizi korumaktı, o bizleri savundu. Ailesinin, sevdiklerinin canı tehlikede olan her insan bunu yapar” dedi. Seven’in kızı Canan Seven de babasının polisler tarafından alınışını anlattı. Aynı gün akşam saatlerinde polisin geldiğini ve babasının götürüldüğünü söyleyen Seven, “Babam silahı teslim etti. Sonra da onu alıp götürdüler” dedi. Polislere “Karşı taraftan alınan olup olmadığını” sorduğunu dile getiren Seven, “Bana olduğunu söylemişlerdi ama daha sonra çocuk ve kadınların üzerine ateş edenlerden kimsenin içeri alınmadığını öğrendik” diye konuştu. Bölgede Alevi nüfusun yoğunluğuna ve babasının bir Alevi dedesi olduğuna dikkat çeken Seven, “Kasıtlı yaptıklarını düşünüyorum, yıldırmak istiyorlar ama yılmayacağız. Babamın serbest bırakılmama ihtimali olduğunu düşünmüyorum çünkü o hakkını ve ailesini korumak istedi” dedi. Aynı günün akşamı bölgenin Alevi dedesi İbrahim Seven silah çektiği için evinden alınmış, 2 günlük gözaltının ardından tutuklanmıştı. Seven’in ailesi, olayların yaşandığı günü Cumhuriyet Ankara’ya anlattı. Seven’in eşi Güllü Seven, “Biz evde kahvaltı ediyorduk. Birden silah seslerini duyduk. Eşim dışarı çıkıp geri geldi. Evimize ve vadi çocuklarının üzerine doğru ateş edil diğini gördük. Kendisi silahı alarak korkutmak için havaya ateş etti” dedi. Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek’in daha önce 3 bin 500 polis ve çevik kuvvettle vadiye yıkıma geldiğini anımsatan Seven, “Eşim o zaman bile eline silah almadı. Ne zaman bizlerin üzerine ateş edildi, o da bizleri ve evi korumak için havaya ateş etti” dedi. Halkın yıkım ekibine geçit verseydi ilk kendi evlerinin C MY B