Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sayfa 17 Ocak 2013 Perşembe a2 Kültür sanat ŞAİRİN ÇIKINI Orhan TÜLEYL OĞLU otuleylioglu@hotmail.com ‘Bir Gün Elbet Cevap Yazarım’ ‘Mavi Gözlü Dev’ 111 yaşında ünyaca ünlü şairimiz Nâzım D Hikmet, doğumunun 111. yılında Ankara Barosu Gelincik Merkezi ve Yenimahalle Belediyesi’nin ortaklaşa düzenlediği konserle anıldı. Başkentlilerin yoğun ilgi gösterdiği konserde Nâzım’ın şiirlerini özgün besteleriyle yorumlayan müzisyen Hasan Yükselir, Nâzım’ın aşk ve mücadeleyle geçen yıllarını müzikal bir kurguyla sanatseverlere aktardı. Ustayla aynı adı taşıyan Nâzım Hikmet Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleşen konsere, Ankara Barosu Saymanı ve Gelincik Merkezi Başkanı Hilal Akdeniz, yönetim kurulu üyeleri Hatice Korkmaz, Gökhan Candoğan, Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar, CHP milletvekilleri Gürsel Tekin, Gülsüm Bilgehan, İdris Yıldız, Çankaya Belediyesi Başkan Yardımcısı Ali Ulusoy ve çok sayıda yurttaş katıldı. “Sevda Ateşten Bir Gömlek” adlı konserde Yükselir, ömrü boyunca yakasını ayrılıklardan kurtaramamış Nâzım Hikmet’in, “Tahir ile Zühre”, “Mavi Gözlü Dev”, “A Be Şair”, “Af”, “Günler”, “Ayrılık”, “Seni Kıskanıyorum”, “Hoş Geldin Kadınım” ve daha birçok eserini piyano, saksafon ve kontrbas gibi enstrümanlar eşliğinde seslendirdi. Mavi Gözlü Dev’in siyasi mücadelesini müzikal bir kurguyla yorumlayan Yükselir, sahne performansıyla beğeni topladı. Hikmet’in “Bu Memleket Bizim” eseri salonda duygu seli yaratırken, gecenin sonundaki konuşmasında Nâzım’ın “Vasiyet” şiirini okuyan Yaşar, şunları söyledi: “Tarihimize baktığımızda özellikle sanatçılarımızın, şairlerimizin, yazarlarımızın değerini onlar öldükten yıllar sonra anlayabildiğimizi görüyoruz. Düşünceleri ve yazdıkları nedeniyle onu suçladık, dışladık, vatan hasreti çekmesine neden olduk. Nazım, kendisine acı çektirenlerden, cezalandıranlardan daha uzun yaşayan, tarihe mal olmuş bir şair olarak yaşamaya devam ediyor.” Konserin ardından Gelincik Projesi Başkanı Akdeniz tarafından Yükselir’e Ankara Barosu Ormanı’nda adına dikilen 2 adet fidanın sertifikası takdim edildi. YANSIMALAR Şefik KAHRAMANKAPTAN sefik@kahramankaptan.com Melek Gibi Bir Soprano dı Angela, yani “melek”... Sahne üstünde de A adına yakışır biçimde adeta bir melek gibiydi Angela Ahıskal... Müzikseverlere soyadı yabancı gelmeyecektir, çünkü solist kemancı, Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzik Bölümü’nün kurucusu ve başkanı Prof. Dr. Orhan Ahıskal’ın eşi... 2005’ten bu yana Türkiye’de yaşayan Angela Ahıskal’ı geçtiğimiz pazartesi akşamı Türkiye Filarmoni Derneği’nin konser dizisi kapsamında, Tayfun İlhan’ın piyanosu eşliğinde ilk kez canlı olarak dinleme olanağı buldum. 2 011 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Tomas Tranströmer, 1931’de Stockholm’de doğdu. İlk şiirlerini henüz üniversitede öğrenciyken yayımladı. İnsan aklının gizemleriyle ilgili sürrealist eserleri, Tranströmer’e II. Dünya Savaşı’ndan bu yana dünyanın en önemli İskandinav şairlerinden biri olarak uluslararası ün kazandırdı ve şiirleri 50’den fazla dile çevrildi. İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, 2011 yılı Nobel Edebiyat Ödülü’nün İsveçli şair Tomas Tranströmer’e verildiğini duyururken, “Şair Tranströmer’ün anlatımları bize gerçeğe yeni erişimler sağlar” diyerek, şairin dünyanın en büyük şairlerinden biri olduğunu, “yoğun ve şeffaf imgeleri aracılığıyla gerçekliğe yepyeni bir yol açtığı için” ödüle değer görüldüğünü açıkladı. Tranströmer, gündelik dilin ve alışılmış yaklaşımların dünyayla ilgili sorunların ele alınmasında, belirgin ve somut amaçlara ulaşmada gerekli olduğunu ama hayatın bazı önemli anlarında bu dilin ve yaklaşımların yetersiz kaldığını belirtir: “Bu yüzden, yalnız bu dilin ve anlaşma yöntemlerinin egemen olmasına izin verirsek, bir iletişim bunalımıyla karşı karşıya gelebiliriz. Ben şiiri böyle bir tehlikeye karşı bir ‘karşı güç’ olarak görüyorum. Şiir, etkin uzlaşma aracıdır; bizi uyuşukluğa değil, uyanıklığa yöneltmeyi amaçlar.” Şiirlerinde uzun İsveç kışlarından ve Stockholm çevresindeki takımadalarda yaşanan güzel yazlardan olduğu kadar, dünyanın birçok ülkesinde karşılaşılan sorunlardan da esinlenen Tranströmer, gözlemlerini çarpıcı metaforlarla dile getirir. Çoğu zaman içedönük bir duyarlığın ürünleri olan bu şiirler uyku ile uyanıklık, çalışmayla dinlenme, kentle çevresi ve değişik kültürler arasındaki karşıtlıkları yansıtır. İşte “Mektuplara Cevaplar” adlı düzyazı şiiri: “Çalışma masamın alt çekmecesinde yirmi altı yıl önce gelmiş bir mektup buldum. Telaşlı bir mektup, yeniden bulduğumda hâlâ soluk soluğa bir mektup. Bir evin beş penceresi var: Dördünden bakınca dışarısı pırıl pırıl. Beşinci pencerenin dışında karanlık bir gök, gök gürültüsü ve fırtına var. Beşinci pencerenin önünde duruyorum. Mektup. Bazen salıyla çarşamba arasında bir uçurum açılır, yirmi altı yıl da bir anda geçebilir. Düz bir çizgi değildir zaman, daha çok bir labirenttir ve kulağınızı doğru yere yapıştırırsanız duvarda, hızlanan adımları ve sesleri duyabilirsiniz; kendinizi de duvarın öbür yanına geçmiş yürürken duyabilirsiniz. Cevap verilmiş miydi bu mektuba? Hatırlamıyorum, geleli çok oldu. Denizin sayısız eşikleri sürekli göç etti. Yürek, bir ağustos gecesinin otları üzerindeki bir kurbağa gibi saniyeden saniyeye atlayıp durdu. Cevaplanmamış mektuplar kötü hava habercisi alçak bulutlar gibi üst üste yığılır, güneş ışınlarını donuklaştırırlar. Bir gün elbet cevap yazarım. Bir gün öldüğüm ve aklımı toplayabildiğim zaman. Ya da kendimi buradan o kadar uzakta yeniden bulacağım zaman. Yeni geldiğim büyük bir şehirde, 125. Cadde’de, rüzgârda dans eden çöplerin arasında yürürken. Yolumu şaşırıp kalabalıkta kaybolmayı seven ben, büyük bir T harfi olarak o sonsuz metin yığını içinde.” Ankara Meydan Sahnesi, Haldun Taner’in en ünlü oyunlarından birini, ‘Eşeğin Gölgesi’ni her cuma Ankaralıların beğenisine sunuyor... ‘Abdalya’nın demokrasiyle savaşı’ Türk tiyatrosunun en önemli oyun yazarlarından biri olan Haldun Taner’in kaleme aldığı “Eşeğin Gölgesi” adlı oyun, Cumhuriyet döneminde, demokrasiye geçiş sürecinde yaşanan aksaklıkları, ironiye dayalı komik unsurlarla anlatıyor. Eski Devlet Tiyatroları (DT) Genel Müdürü Mine Acar’ın bugünün Türkiyesi’ne uyarlayarak sahneye taşıdığı eser, Ankara Meydan Sahnesi oyuncuları tarafından her cuma saat 20.00’de izleyicilerin beğenisine sunuluyor. Hayali bir ülkede, “Abdalya ülkesinde” geçen oyunda, panayıra gitmek için eşek kiralayan berber çırağı Şaban ile eşekçi Mestan arasında yaşanan tartışmalar üzerine kurulu oyunda, Şenol Kaderoğlu, Gökhan Keskin, İsmail Nadir Bilgili, Bekir Tayfun Sert, Hülya Çoban, Songül Karagöz Aslan, Emre Göksu, Mert Ağacık, Dilan Dernek ve Beyza Alsancak rol alıyor. Medya ve yargı eleştiriliyor Oyunun konusu ise şöyle: “Hayali bir ülke olan Abdalya’nın Şabaniye kasabası halkından berber Şaban, çalışmak üzere şehirdeki panayıra gitmek ister. Oraya ulaşabilmek için, hemşerisi Mestan’ın eşeğini kiralar. Mestan da Şaban ile birlikte yola çıkar. Yolculuk sırasında verdikleri molada, sıcak havadan bunalan Şaban, biraz dinlenmek için sağa sola bakar. Etrafta ne bir ağaç, ne de bir gölgelik yer vardır. O da çaresiz, eşeğin gölgesinde uzanır. Eşek sahibi Mestan, buna karşı çıkarak, ‘Ben sana eşeği kiraladım, gölgesini kiralamadım. Çok istiyorsan, eşeğin gölgesi : Barkın ŞIK : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER için de ayrı bir para ödeyeceksin’ der. Şaban ise ‘Kira, kiradır; eşeğe ayrı, gölgesine ayrı kira mı olurmuş?’ tarzında itiraz eder. Tartışma büyür ve önce mahkemeye intikal eder; sonra da siyasi partilerin, cemaatlerin, kurum, kuruluş ve derneklerin de işe karışmasıyla, ‘vatan, millet meselesi’ halini alır. Abdalya ülkesi, ‘eşekçiler’ ve ‘gölgeciler’ şeklinde, siyasi ve politik iki cepheye bölünür. O arada, Şaban’ın ve Mestan’ın tuttukları avukatlar da; hukuku bir tarafa bırakarak, gözleri paradan başka bir şey görmez halde, müvekkillerini yalan dolanla oyalarlar. Aylarca, yıllarca süren mahkeme bir türlü sonuçlanmaz ve nihayet yüksek mahkemeye kadar gider. Siyasi partiler, iş çevreleri, zenginler ve medyanın da dahil olduğu bir bölünme ve çıkar savaşına dönüşen, karmakarışık ve içinden çıkılması zor bir süreç halini alan mahkeme sürer de sürer...” Angela Ahıskal dinletisine oradan oraya savrulan hayallere atfen “Hayal” adını vermişti. İzlencesine Respighi’nin beş şarkıdan oluşan “Deita Silvane”siyle başladı. Bernstein’ın gene beş şarkılık “I Hate Music”iyle devam etti. Schönberg’in altı şarkılık “BrettlLieder”iyle de dinletiyi noktaladı. Toplam 40 dakikalık izlencesi, üç ayrı dilde üç ayrı tarzı yansıtıyordu. Bir Amerikalı’nın ana dilindeki Bernstein müzikal şarkılarını iyi söylemesi doğaldı. Ama İtalyanca eski tarz şarkıları ve Almanca “lied”leri de, volümlü ve parlak sesiyle, ton kaçırmadan rahatça söyledi. Angela Ahıskal’ın başarısında, sesi ve iyi tekniğinin yanı sıra, abartısız ama şarkıların içeriğini yansıtan mizansenlerinin de katkısı vardı. Kısacası sahnesi de iyiydi. Tayfun İlhan’ın dikkatli eşliği de eklenince, dinleyici için keyifli bir dinleti oldu doğrusu. Dinleyiciler arasında müzik dünyasından kimler var diye şöyle bir göz attım: Ankara Operası’ndan soprano Güzin Yıldız, orkestradan kemancı Nur Aydar, eski genel müdürlerden kornocu Erol Gömürgen, CSO’nun eski başkemancısı Oktay Dalaysel, Hacettepe’den viyolacı Doç. Bediz Kınıklı dinleyiciler arasındaydı. Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın müdürü viyolacı Prof. Çetin Aydar ile keman öğretmeni Ellen Jewett de oradaydı. “Protokol”a ayrılmış en ön sıra bomboştu. Konuklar arasındaki bir büyükelçi de arka sıralarda oturdu. Keşke daha dolu bir salon olsaydı, Ankara Üniversitesi’nin rektörü, yardımcıları da gelip konservatuvarlarında hangi cevherlerin öğretmenlik yaptığını görselerdi... ‘BirdestandırÇanakkale’ incan Belediyesi, 18 Mart Şehitleri Anma S ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 98. yıldönümü için Sincan’daki okullarda “Çanakkale Bir Destandır” konulu resim ve kompozisyon yarışması düzenliyor. Son müracaatın 8 Mart 2013 olduğu yarışmada yetenekli öğrenciler, hünerlerini sergileyecek. Sincan genelindeki tüm okullardan öğrencilerin başvuru yapabileceği yarışmada, Çanakkale de bir destan yazıldığını en iyi anlatan resim ve kompozisyona dizüstü bilgisayar ve kitap seti hediye edilecek. İkinci olan öğrenciye notebook ve kitap seti, üçüncüye mp4 ve kitap seti, dördüncüye ise mp3 ve kitap seti hediye edilecek. Yarışmaya katılmak isteyen yetenekli öğrenciler başvuru ve detaylı bilgi almak için 271 17 11 numaralı telefonu arayabilir. : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Miyase İLKNUR 17 Ocak 2013 Perşembe Sahibi Editör Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon Yazışma Adresi : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Yayımlayan : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Bürosu, Ahmet Rasim Sok. No:14 Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri 06550 Çankaya Dağıtım : YAYSAT Telefon : 0312 442 30 50 Yerel ve süreli yayın Eposta : ankcum@cumhuriyet.com.tr C MY B