24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sayfa 16 Ocak 2013 Çarşamba a2 Kültür sanat GÖRÜNÜM A. Celal B NZET acbinzet@gmail.com Atlar, Kadınlar ve Kuşlar ipuçlarını bilmek zorunludur. Görünürde yer alan motiflere doğrudan kendileri mi yoksa ötelenmiş düşüncelerin mi yüklendiğiyse hep bir sorun olagelmiştir. Böylesi süreçlerde bu kavramlar öylesine ortak bilgilerle donatılır ki, onları anlayabilmek için başka araçlara gereksinim duyulmaz olur artık. Peki, bu anlaşılır olma durumu bir kolaylık mıdır ya da ortak duygu yaratmanın kaçınılmaz yolu mudur? Çünkü kültür dediğimiz olgu bu gerçekliğin yorumlanmasını da içerir. Resim sanatında ele alınan konulara bakıldığında ne demek istendiği kolayca anlaşılacaktır. Bir başka bilinmesi gereken yönün, sanatta konudan çok, onun ele alınış sorunu olduğunu söylemeye gerek var mı? Bu bağlamda, iki sanatçının sergilerine bakıldığında ne demek istendiği daha bir anlam kazanıyor. Funda İyce Tuncel, Mustafa Ayaz Müzesi salonunda açtığı sergisinde kadınlar ve kuşlar üzerine görsel düşüncelerini yansıtıyor. Resim sanatında bu konuların ne denli gözde olduğu bilinmez değil. Sanatçının yöneldiği bu durumu olumsuzlamak gibi bir görüşte değilim. Tersine, sanatın ortak temaları içinde onlara kişisel damgasını vurabilmenin asıl marifet olduğu bilinen bir kanıdır. Kendi anlatımının ayak izlerini bırakmak sanatsal kişiliğin göstergesi sayılır bu nedenle. Yoğun boya katmanları ve canlı renklerle örülü bir tuvale yerleştirilmiş imgelerin harmanlandığı dışavurumcu düzenlemeler sanat anlayışının ayırt edici özellikleri arasında gösterilebilir. Bu yönüyle, düşler ve masallar dünyasından kesitler sunan Tuncel’in tuvallerini, birbirinin devamı gibi okumak da olası. Muharrem Pire, Sevgi Sanat Galerisi’ndeki sergisinde yine atları yorumlamış. Uzun zamandan beri üzerinde yoğunlaştığı için gündemindeki tek konusu bu. Onun düşünsel planındaki anlamıyla at, Kurtuluş Savaşımızın özverili ve kahraman askerleriyle bütünleşmiş bir varlığı simgeler. Bu yönüyle at, tam da savaşın ortasında yer alır. Atılgan, kıvrak ve estetik bir bütünlüğün göstergesi gibidir. Sanatçı, imgeleminde yüklediği bu yorumlarla yoğrulan biçimi kimi kez binicisiyle, kimisinde yalnız başına o büyük dinamizmiyle yansıtıyor. İşte bu noktada öne çıkan tekniğe dikkat etmemiz gerekmiyor mu? Tüpünden fışkıran boyanın şiddetli çakmalarıyla savaşın ortasındaki atın delişmenliği birbirini yedekler sanki. Hangisinin hangisini beslediği sorununa gelince ona da izleyici karar verecektir. Ankara’nın bu iki sanatçısının farklı kaynaklardan beslenen düşüncelerinin, bize, tarihle masal arasında gidip gelen bir düş dünyası kurduğunu resimleri izlerken daha iyi anlayabiliyoruz. Tuncel’in düzenlemelerindeki düşle gerçek sarmalı kesintisiz izlenirken, bir başka boyuttaki Pire’nin Cumhuriyet tarihimize göndermelerle dolu destansı öyküleri somut gerçekliğin örnekleri olarak gözümüze çarpıyor. anatçı, yapıtına çıkış noktası olarak seçtiği S kavramlara kendince anlamlar yükler. Onları çözümleyebilmek için o gizli yolları aydınlatan Sanat fotoğrafçısı Ali Öz, İstanbul Tarlabaşı’nda yaşanan kayıpların izini sürdü... Öz’ün objektifinden ‘Ayıp Şehir’ Sanat fotoğrafçısı Ali Öz, İstanbul Tarlabaşı’ndaki sokakların ve insanların yaşadığı kayıpları fotoğrafladı. Öz, bu fotoğrafları Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde şimdi Ankaralı sanatseverlerin ilgisine sunuluyor. “Ayıp Şehir” adını verdiği sergisine ilişkin açıklama yapan Öz, “İstanbul’un tam orta yerinde bir semt yok ediliyor. Semtin dokusunu oluşturan sokaklar, sokaklara rengini veren binalar, konutlar, işyerleri ve orada yaşayan kadınlar, erkekler, çocuklar, gençler... Binbir çeşit hayat imha/iptal ediliyor. Tarlabaşı ‘soylulaştırma’ya kurban gidiyor. ‘Ayıp Şehir’, bu imha sürecini tüm canlılığı, hiç de ‘estetik’ olmaya yakıcı gerçekliği önümüze getiriyor” dedi. Tam bir buçuk yıl boyunca Tarlabaşı’nı fotoğrafladığını dile getiren Öz, kentin ve semtin yaşadığı “imha/iptal” sürecini kare kare objektifine kaydettiğini vurguladı. “Kentsel dönüşüm” adı altında “buharlaşan” Tarlabaşı’nın suretini çıkardığını söyleyen Öz, yaşamlarına eşlik ettiği Tarlabaşı sakinlerinden tam 30 bin kareyi de objektifine kaydettiğini belirtti. Şehrin, semtlerin, sokakların, insanların uğradığı “ayıp ve kayıpların tanıklığını” yepyeni bir düzenlemeyle Çağdaş sanatlar Merkezi’nde yurttaşların beğenisine sunduğunu dile getiren Öz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Allan B. Jacobs’un deyişiyle, ‘En güzel sokaklar hatırlanabilen sokaklardır. İnsanda güçlü, kalıcı ve olumlu izler bırakırlar. Bir şehri düşünürken, bu yaşadığımız şehir de olabilir, aklımıza hemen belirli bir sokak gelir, orada olmayı arzularız; işte böyle bir sokak unutulmazdır (...) Böyle sokaklar fayda sağladıkları kadar neşe de saçarlar. Eğlencelidir, herkese de açıktırlar. Tanınmanızı sağladıkları kadar anonimliğe de izin verirler. Geniş sokaklar bir toplum ile tarihinin sembolleridir; toplumsal hafızayı temsil ederler.’ Kentsel, tarihsel, toplumsal sembollerimiz/hafızamız imha edilirken yeniden bakıyoruz kayıplarımıza, ayıplarımıza!” ‘Nilgün Belgün’le Aşk ve Komedi’ iyatro ve sinema oyuncusu T Nilgün Belgün’ün kendi yaşamından ve anılarından yola ‘Seslerle Anadolu’ bu kez Gölbaşı’nda nkara Devlet Opera ve Balesi’nin (ADOB) geçen yıllardan bu yana sahneye taşıdığı ve Anadolu’ya özgü tüm kültürlerin bir arada sunulduğu “Seslerle Anadolu” eseri bu kez Gölbaşı’nda izleyici ile buluşacak. Gölbaşı Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü ile ADOB Müdürlüğü işbirliğinde sanatseverlerle buluşturulacak gösteri, Gölbaşı Belediyesi Mehmet Akif Ersoy Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. 36 kişilik kadrosuyla Anadolu’nun topraklarından çıkan ritim ve sesin, evrensel formlarına ait düzenlemelerden oluşan müzikal gösteri, yaklaşık 2 saat sürecek. ADOB sanatçılarından Şadi Erdoğan yönetimindeki eserde, Anadolu’nun çeşitli yörelerinden türküler ve skeçler de yer alıyor. A çıkarak hazırladığı “Nilgün Belgün’le Aşk ve Komedi” adlı tek kişilik gösteri Ankaralıların beğenisine sunulacak. Devlet Tiyatroları (DT) Ankara Şinasi Sahnesi’nde 18, 19 ve 20 Ocak’ta sahnelenecek oyunu Serkan Budak sahneye uyarladı. Belgün, tek kişilik gösterisinde herkesin çok sevdiği şarkıları da seslendiriyor. Gösteride şarkıların yanı sıra sirtakiden, tangoya danslar da yer alıyor. Manço ve Karaca anıldı Anakent Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı, yıllar önce yaşamını yitiren ses sanatçıları Barış Manço ve Cem Karaca için “Ustalara Saygı Gecesi” düzenledi. Gençlik Parkı Kültür Merkezi’nde düzenlenen geceye bine yakın başkentli katıldı. Gecede 1999 yılında yaşamını yitiren Barış Manço ile 2004 yılında aramızdan ayrılan Cem Karaca’nın şarkıları, Kent Orkestrası ve solist Turgay Bengü’nün yorumuyla seslendirildi. Orkestrayı şef Kemal Günüç yönetti. Gecede Barış Manço’nun “Unutamadım”, “Hatırlasana”, “Gül Bebeğim”, “Kol Düğmeleri” , “Gamzedeyim”, “Gönül Ferman Dinlemiyor”, “Anlıyorsun Değil mi?”, “Sarı Çizmeli Mehmet Ağa”, “Ben Bilirim”, “Can Bedenden Çıkmayınca” ve “Dağlar Dağlar” adlı şarkıları ile Cem Karaca’nın “Hep Kahır”, “Ömrüm”, “Bu Biçim”, “Sevda Kuşun Kanadında”, “Dadaloğlu”, “Resimdeki Gözyaşlarım”, “Kahya Kahya”, “Kalender”, “Çok Yorgunum” ve “Sende Başını Alıp Gitme” adlı şarkılarını Turgay Bengü söyledi. Editör Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon : Barkın ŞIK : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER 16 Ocak 2013 Çarşamba : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Miyase İLKNUR Sahibi Yazışma Adresi : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Yayımlayan : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Bürosu, Ahmet Rasim Sok. No:14 Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri 06550 Çankaya Dağıtım : YAYSAT Telefon : 0312 442 30 50 Yerel ve süreli yayın Eposta : ankcum@cumhuriyet.com.tr C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle