Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 4 EYLÜL 2012 SALI A2 ANKARA Kültür Sanat Yansımalar Şefik KAHRAMANKAPTAN se k@kahramankaptan.com sİnEmanOTları Türey KÖSE tureykose.blogspot.com Eserler Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde sergilenecek... tureykose@cumhuriyet.com.tr Soledad Puertolas’tan Senyora Berg “Fahriye abla”nın İspanyol versiyonu ağdaş İspanyol edebiyatının önde gelen Ç isimlerinden Soledad Puertolas’ın Senyora Berg kitabı, saplantılı ergenlik düşleri ve bunların yetişkinlik dönemine taşınmasının romanı. “Fahriye abla” sendromunun İspanyol versiyonu. Ahmet Muhip Dranas’ın “Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye abla!” dizesiyle özetleye verdiği tutkunun, saplantının İspanya’da geçen derinlemesine işlenmiş roman hali... Puertolas bu psikolojik romanda hayat içinde sürüklenen, amaçsız görünen Mario’nun Senyora Berg saplantısını deşiyor. Mario, ailesiyle yakın ilişkiler kuramamış, anne babasıyla ilişkisi mesafeli, kız kardeşiyle soğuk, eşiyle de neredeyse kayıtsızlık içerisinde görünen bir ilişki içinde. Hayata kendini bırakmış, sürükleniyor. Ergenlik döneminde aşık olduğu Senyora Berg’in anısı, kokusu peşini bırakmıyor. Annesinin arkadaşı ve arkadaşlarının annesine karşı hayranlığını “mantıklı, platonik bir düzeyde tutma savaşı” veriyor. “Böyle ulaşılamaz ve belirsiz bir aşkın varlığını tahmin ediyordum ve bu aşk, bize tüm öbür maddesel ve gerçekleşebilir aşkları bulmamızda rehberlik etmeliydi” diyor. Ancak erkeklere “ilham perisi olmayı alışkanlık haline getirmiş” olan Senyora Berg’i kolay unutamıyor, zaman zaman sisler ardında kaybolsa da hep yeniden ortaya çıkıyor ve hayatına silinmez damgasını basıyor. Ona benzeyen, onun gibi ince kumaştan elbiseler giyen kadınların peşine düşüvermesi ve kadınların bacaklarına saplantılı tutkusunun ardından hep Senyora Berg gülümsüyor. Senyora Berg’le evli, iki çocuklu bir erkek olarak yeniden karşılaştığında eski düşler yeniden yüzeye çıkıyor. Bu kez iki eşit yetişkin olarak karşılaşıyorlar. “Sihirli bir şey oluyor” ve konuşuyorlar. Mario artık Senyora Berg’in çocuklarından yakındığı “çocuklarının arkadaşı” değil. Konuşma sırası onda ve Mario hayatını “Geçmişte Senyora Berg olan, Marta adındaki kadına” anlatıyor. Mario, hâlâ bu kadında “bakir gülümseyişler” görüyor, hâlâ kokusundan büyüleniyor. Marta ile karşılaşmaları hep yarım, hep ertelenmiş kalıyor. Geçmiş zamandan gücünü alan ama hep belirsiz bir gelecek zamana ertelenen bir hayat “olasılığı” olarak kalıyor... Romanın her sayfasına sinen yabancılaşma, iletişimsizlik ve yalnızlık duygusu okurun içine işliyor. Kadınlar ve erkekler büyük bir yalnızlık içinde. Senyora Berg yalnız, Mario yalnız, kız kardeşi Teresa yalnız, annesi yalnız, babası yalnız, karısı Claudia yalnız. Her biri kendi bildiği gibi yaşıyor yalnızlığını. Mario bir tür yabancılaşmayla, kayıtsızlıkla kendini hayata bırakarak; Senyora Berg erkeklere ilham kaynağı olup zamanı yenmeye çalışarak; Teresa abartılı sorumluluk duygusu ve adayışıyla; Claudia kaçışıyla. Hikayeleri zaman zaman birbirine değiyor, ekleniyor, sonra yeniden uzaklaşıyorlar. Geride yalnızlık kalıyor. Aslolan yalnızlıktır... Senyora Berg, Soledad Puertolas, Can yayınları, 263 sayfa. 40 kadın sanatçı sorguluyor: ‘Kim gitti, geride ne kaldı?’ Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği’nde oluşturulan “Kim gitti, geride ne kaldı?” projesi ile çağdaş sanatlarda “merkezileşme” olgusu tartışmaya açılıyor. Tartışmanın ana unsuru ise “merkezileşmenin kadın sanatçıların üretimlerini ve kadınlık deneyimlerini nasıl etkilediği...” Proje kapsamında, aralarında Şükran Moral, Nancy Atakan, Nazan Azeri, Maria Sezer ve Nezaket Ekici’nin de bulunduğu Türkiye ve Bulgaristan’dan 40 kadın sanatçının yapıtları, 14 Eylül’e değin önce Bulgaristan’da sergilenecek. Sergi, 114 Ekim tarihleri arasında da Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde Ankaralı sanatseverlerin beğenisine sunulacak. Uçan Süpürge Kadın İletişimi ve Araştırma Derneği’nce, 26 Ekim 2011’den bu yana, Bulgaristan’dan “Community Centre Chistalishte LIK1959” ile birlikte “Kim gitti, geride ne kaldı?/Who left, what behind?” projesi yürütülüyor. Proje, çağdaş sanatlar alanındaki kadın sanatçıları bir araya getiriyor. Çağdaş sanatlar alanında eserler üreten ve çeşitli nedenlerle yaşadığı kenti terk ederek İstanbul/Türkiye ve Sofya/Bulgaristan özelinde sanatın “merkezileşti(rildi)ği” kentlere göçmek durumunda kalmış kadın sanatçılara ulaşarak çağdaş sanat alanındaki eril yapıyı sorgulamayı amaçlayan projenin hedefi ise kadınların bu hâkim yapı içerisinde verdikleri mücadeleler ve kadınlık deneyimlerinden yola çıkarak toplumsal cinsiyet temelinde bir tartışma, sorgulama alanı yaratmak. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı Merkezi Finans ve İhale Birimi’nin “Sivil Toplum Hizmeti: ABTürkiye Kültürlerarası Diyalog Hibe Programı, Kültür ve Sanat Bileşeni” programı kapsamında da desteklenen ve teknik yürütücülüğünü Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yaptığı proje, Türkiye ve Bulgaristan’dan 40 kadın sanatçının katılımıyla çağdaş sanatlarda “merkezileşme” sorununu odağına alıyor. “Kim gitti, geriye ne kaldı?” sorusundan hareketle yola çıkılan projede, “sanatın bir mücadele alanı olduğu ve bu mücadelenin estetiği ve toplumsalı aynı anda sorgulayabildiği zaman değerli hale geldiği inancıyla, sanatın olanaklarından yararlanarak toplumsal cinsiyete dayalı sorunları irdeleyerek, özellikle de çağdaş sanatlar alanında toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısını yaygınlaştırmak” da hedefleniyor. Önce Bulgaristan’dalar... Proje kapsamında Bulgaristan ve Türkiye’den bir araya gelen 40 kadın sanatçı, bu doğrultuda oluşturdukları eserlerini önce Bulgaristan’daki Ilya Beshkov Galeri’de sergilenmesine karar verdi. 14 Eylül’e dek açık kalacak serginin küratörlüğünü sanat eleştirmeni ve küratör Beral Madra’nın danışmanlığında Türkiye’den Saliha Kasap, Bulgaristan’dan ise Demna Dimitrova yapıyor. Sergide resimden videoya, enstalasyondan fotoğra Ketum Bekleyiş ve Nöbet Değişiklikleri... evlet sanat kurumlarında, çalışanların D statülerini değiştirecek yasa tasarısı taslağıyla ilgili ketum bir bekleyiş var. Hazırlanmakta olan taslağın ekim veya kasım ayında açıklanıp gündeme gelmesi bekleniyor. Bilinen, mevcut 657’ye tabi kadrolu sanatçılara emekliye ayrılmaları için özendirici uygulamalar getirileceği, yeni geleceklerin de “sözleşmeli” olarak çalıştırılacağı. Temel sorun bu “sözleşme” sisteminin hangi ölçüde, nasıl ve kimlerin sorumluluğu altında uygulanacağı. Çünkü sistem devletin tiyatro, orkestra ve operabale kurumlarını kapsayacak. Tüm belirsizliklerin ve esas “niyet” hakkındaki kuşkuların, başta konservatuarlar olmak üzere müzik eğitimi kurumlarına talebi azalttığı bir gerçek. Devlet sanat kurumlarının yöneticileri “kamuoyu” önünde gayet “ketum” davranıyorlar, çalışanlar ise sessiz, endişeli bir bekleyiş içinde. Yeni sezon hazırlıkları bu hava içinde sonlandırılmaya çalışılıyor. Kamuoyuna yansıyan ise “Operadaki kafatası” haberleri... Ankara’nın sergievinden bozma emektar opera binasında, sahne asansörü değişimi için kazı yapılırken geç Roma dönemine ait olduğu saptanan kafatası sayesinde opera “ilgi odağı” olabildi... Opera müdürlüklerinde de değişimler var. Ankara Devlet Opera ve Balesi’nin müdürü viyolonsel sanatçısı Erdoğan Davran, yıllarca üstüste Antalya ve Ankara’daki müdürlük görevinden yorgun düşerek, orkestradaki grup şefliği görevine geri döndü. Yerine vekaleten, Opera Solistleri Derneği’nin başkanı olan tenor Aykut Çınar getirildi. Önceki yıllarda ilk müdürlük görevini Mersin’de yapıp başarılı olan, atandığı Samsun Operası’nın kuruluş sürecini tamamlayıp çekidüzen veren balet Erdoğan Şanal, yeniden Mersin’e müdür olarak atandı. Samsun Operası müdürlüğüne ise, Ankara’nın baletlerinden ve genel müdürlükte etkinlik koordinatörü olarak görev yapan Volkan Kıran vekaleten getirildi. Bu arada, Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası’nda beş yıldır seçilmiş müdürlük görevi sürdüren korno sanatçısı Barış Bayer de Ankara Opera Orkestrası korno üyeliğine naklen atandı. Böylece Sertan Sancar’ın İstanbul Operası’na nakiyle oluşan boşluk doldurulmuş oldu. Devlet sanat kurumları yeni sezona, gerekli yüksek moralle başlayabilecek mi? Hükümetçe sonbaharda yapılması beklenen yasal düzenleme konusundaki kuşku ve belirsizlik nedeniyle moralli bir başlangıç zor gibi görünüyor... Tango Legends, dünya turnesi kapsamında başkentte Uzun yıllar pek çok tango şovunda baş dansçı ve koreograf olarak görev yapan Mariela Maldonado ve Pablo Sosa, “Tango Legends” adını verdikleri gösterileri ile dünya turnesi kapsamında başkentte konuk olacak. “Tango Will Never Die” turnesi kapsamında 23 kişiden oluşan Buenos Airesli “Tango Legends”, yepyeni şovlarıyla 18 Ekim’de, başkente gelecek. The New York Times ve UK Ballet Magazine gibi uluslararası yayınlardan da “mükemmel” şeklinde yorumlar alan Mariela Maldonado ve Pablo Sosa, bu yıl yapılacak olan “Dünya Tango Şampiyonası”nda da jüride yer alacak. “Tango Legends”ın grup üyeleri arasında ödüllü ve Hollywood yıldızlarına tango eğitmenliği yapan dansçılar da bulunuyor. “14. Uluslararası Bangkok Festivali”nde Tayland kraliçesinin 80. yaşgünü kutlamaları çerçevesinde temsil verecek olan ekip daha sonra Türkiye turnesine başlayacak. Bu kapsamda da başkente konuk olacak. “Tango asla ölmez” diyen Buenos Airesli grup, 2 perdeden oluşan gösterilerinin ilk bölümünde; tangonun altın çağını, ikinci bölümde ise 20. yüzyılın son yarısından kişisel yaratıcılık ve hayal gücünden doğan koreografi ile seyirciyi tangonun tarihinde yolculuğa çıkartacak. Gösteride aynı zamanda Astor Piazzolla’nın eserlerine de yer verilecek. Gösterinin biletleri de satışa sunuldu. Anadolu Gösteri Sanatları Merkezi’nde gerçekleştirilecek gösterinin bilet fiyatları ise şöyle: “Birinci kategori 120 TL, ikinci kategori 99 TL, üçüncü kategori 82.5 TL.” Lezzet sanatçıları yetiştirecekler AA Başkentte “mutfak sanatları” üzerine eğitim veren bir akademide diplomalı aşçılar yetiştirilecek. Ankara’nın özel ilk aşçılık okulundaki 10 aylık kursu başarıyla tamamlayanlara Milli Eğitim Bakanlığı’ndan onaylı sertifika verilecek. “Chef Akademi” kurucusu ve yöneticisi Bahar Açıkgül, organik ürünlere duyduğu ilgi ve eşinin mutfak yöneticisi olması nedeniyle Ankara’nın ilk aşçılık eğitimi veren okulunu açtığını söyledi. ‘İş garantisi veremiyoruz’ Akademiyi, “lezzetin sanata, yemek yapanın da sanatçıya dönüştüğü alan” olarak tanımlayan Açıkgül, son yıllarda aşçılığın gözde bir meslek haline geldiğini belirtti. Bu tür okulların daha çok İstanbul’da bulunduğunu, başkentte bu alanda bir ihtiyaç olduğunu anlatan Açıkgül, bu ihtiyacı karşılamak için kapsamlı ve donanımlı bir okul kurarak profesyonel aşçılar yetiştirmeyi amaçladıklarını ifade etti. Açıkgül, okulda, Türkiye’yi yurt içinde ve yurt dışında temsil edecek aşçılar yetiştirmek istediklerini belirterek, şunları kaydetti: “Okula kaydolacaklara iş garantisi vermiyoruz, ancak fırsatlar sunuyoruz. Eğitime kasım ayında başlamayı hedefliyoruz. Profesyonel eğitim için titizlikle hazırlandık. 10 ay sürecek eğitimin 25 haftası teorik ve pratik uygulamalar, sınavlar, projeler ve araştırma ödevleriyle geçecek. Toplam 300 saatlik bir eğitimden sonra başarılı öğrenciler 4 aylık staja gönderilecek. 10 ayın sonunda eğitimi başarıyla tamamlayanlara Milli Eğitim Bakanlığı’ndan onaylı aşçılık sertifikası vereceğiz.” Sınırlı sayıda öğrenci alınacak Okul için başvuranların hem teorik hem de uygulamalı sınavdan geçirileceğini bildiren Açıkgül, profesyonel kurs için yeterli görülmeyenlerin “hobi kursu”na yönlendirileceğini söyledi. Açıkgül, 3 ay süren hobi kursunda da bıçak kullanma, doğrama ve pişirme tekniklerinin öğretildiğini belirtti. Akademideki kurs bedelinin 9 bin 800 lira olduğunu ifade eden Açıkgül, uluslararası düzeyde geçerliliğe sahip sertifika vermek için de araştırma yaptıklarını dile getirdi. Açıkgül, hedeflerinin sektöre donanımlı, araştırmacı ve yaratıcı şefler kazandırmak olduğunu vurgulayarak, “Çok zor bir meslek olan aşçılıkta kendini yenileyen, sağlığına dikkat eden, enerjik, stresle baş etmeyi ve kriz yönetmeyi bilen, hızlı, yetenekli ve pratik düşünebilen kişiler başarılı olabilir. Biz de bu tür aşçılar yetiştirmeyi hedefliyoruz” dedi. Her öğrencinin kendi ocağı ve fırını olacak akademide “U” biçimindeki tezgahlarda çalışılacağını belirten Açıkgül, “Bu sistem eğitimci şeflerle kursiyerlerin iletişimini güçlendirerek daha verimli çalışması için ortam yaratıyor” diye konuştu. Okulun yönetici şefi Gizem Nur Öğüten de sıkı bir eğitim uyguladıkları akademide Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredatını takip ettiklerini ifade etti. Eğitimlerde detaya çok önem verdiklerini vurgulayan Öğüten, “Genç aşçı adaylarının vizyonunu genişletmek için dünya mutfağındaki gelişmeleri yakından takip eden bir eğitim sistemi ve eğitmen kadrosu hazırladık” dedi. Akademiye belirli bir sayıda öğrenci kabul edileceğini bildiren Öğüten, “Öğrencilerimizle bire bir ilgilenmek istiyoruz. Öğrencilerimize sadece okulda değil, staj süresinde ve sonrasında da destek vereceğimizi garanti ediyoruz” diye konuştu. Ankara Üniversitesi Evi’nde (ANKEV) verilecek eğitimlerle ilgili www.mutfaktahersey.com adresindeki internet sitesinden bilgi edinilebilecek. KORSAN KİTAP KÖTÜ BASILIR. OKUMA ALIŞKANLIĞINI YOK EDER. BESAM Bahar Açıkgül Erdoğan Şanal fa değin çeşitli sanat disiplinlerine yer veriliyor. Yapıtlar, kadın sanatçıların gözünden merkezileşme sorununun dayattığı “göç” olgusunu toplumsal cinsiyet eşitliği vurgusuyla öne çıkarıyor. Proje kapsamında yapılan video röportajlarda sanatçılara yöneltilen “Doğduğunuz, büyüdüğünüz ve yaşadığınız yerden neden ve hangi koşullarla ayrılmak durumunda kaldınız? Bu durumun kadınlık deneyimlerinize olumluolumsuz etkileri nelerdir?” sorularına verdikleri yanıtlar, Türkiye’den Özge Çelikaslan ve Bulgaristan’dan Milena Gramova’nın video art çalışmalarıyla sergi boyunca izleyicilerle buluşacak. Sergi, Bulgaristan’ın ardından 114 Ekim günleri arasında Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde Ankaralı sanatseverlerin beğenisine sunulacak. Projeye, Aykut Çınar Sahibi : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Miyase İLKNUR 4 Eylül 2012 Salı Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER Yazışma Adresi Telefon Eposta : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosu, Ahmet Rasim Sokak No:14 06550 Çankaya : 0312 442 30 50 : ankcum@cumhuriyet.com.tr Yayımlayan Basıldığı Yer Dağıtım : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ : DPC Doğan Medya Tesisleri : YAYSAT Yerel ve süreli yayın C M Y B C M Y B