01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA CUMHURİYET 23 MAYIS 2012 ÇARŞAMBA A2 ANKARA Kültür Sanat GÖRÜNÜM A. Celal B NZET [email protected] onu sanat, resim sanatı olunca boyayla kâK ğıdın akla gelmemesi olanaksız. Kuşkusuz, malzemeleri bunlarla sınırlayamayız. Ama başlangıç aşamasında olmazsa olmaz ikili bunlardır. Çoğunlukla kâğıt yüzeyine boyanın sürülmesiyle ortaya çıkan bir oluşumdur sözü edilen durum. Yıllar önce çalışmalarını “Su Resimleri” başlığı altında toplayan Billur Cankut Varlı bu kez “Kâğıtların Oyunu” adını taşıyan sergisiyle yeni bir sürecin birikimlerini aktarıyor bizlere. Krişna Sanat Galerisi’ndeki resimleri, iki farklı malzeme birlikteliğinin ilginç örneği olma durumunu yansıtıyor. İlginçlik, renkli kâğıtların birer boya gibi algılanarak ve boyayla birlikte kullanılmasında. Bir anlamda, aralarında yapısal farklılığın bulunduğu bu malzemeler ortak bir kavram anlayışı içinde düşünülerek yoğrulmuş. Bu yönüyle, klasik kolaj çalışması çizgisi dışında, daha yoğun plastik öğeler taşıdığı söylenebilir. Gerçekten de her resmin, büyük bir emek, sabır ve titizlikle kurulduğunu görmek bu yargının haklılığını ortaya koymada. Her şeyden öte, sanatın salt işçilik sorunu olmadığının iyi örneklerini sunuyor izleyicisine. Adı geçen kavramlar dışında, estetik duyarlık ve düşünüşün sanatın olmazsa olmazları arasında yer aldığı değişmez bir gerçekliktir. ibel Köse, ODTÜ Mimarlık eğitimi aldığı 80’li yıllarda caz söylemeye başladı. 20 yıldır Türkiye’yi dünyaya tanıtıyor. Türkiye’de çıkacak albümü için Türkçe sözler karaladığını söyleyen Köse, mesleğinin yan etkisini “Benim için en önemli olan duygudur. Şarkılarla sürekli duygunu kurcalıyorsun ve gündelik yaşamda da bunu bırakamıyorsun” diye tanımlıyor. ¦ Cazla tanışmanız nasıl oldu? S Okul yıllarında TED Ankara Koleji’nde koroda ve Amerikan Folk Grubu’nda söylüyordum. Radyodaki programları takip eder, şarkıları ezberlerdim. Ablam Deprem Araştırma Bölge Müdürlüğü’nde çalışıyordu, daha sonraları hocam olan Josef Kubin’le Doğu’da bir yere gitmişlerdi. Orada kasetler karışmış, eve Ella Fitzgerald’ın bir kaseti geldi ve dinlemeye başladım. Sırf scat (doğaçlama tekniği) bir parça olan Airmail Special’ı duyunca “Ne yapıyor bu kadın!” diye çıldırdım. Defalarca dinledim şarkıyı. Sonra caz parçalarına, şarkıcılara merak saldım. Kuğulu Pasajı’nda plakları kasete çeken Archives adlı bir dükkân vardı. Keşfettiğim müzikleri onlara buldururSevgican dum. Beni görünce “eyYAĞCI AKSEL vah yine geldi” diyorlardı [email protected] belki de. Benim için en önemli olan duygudur. Şarkılarla sürekli duygunu kurcalıyorsun ve gündelik yaşamda da bunu bırakamıyorsun. ” SESLİ DEFTER Birkaç ölüdoğa (natürmort) dışında çoğunluğunu görünümlerin oluşturduğu bir sergi. Sanatçının, resimlerinde mimari öğelerin ağırlık kazandığı kent görünümlerine yönelik kurgulama anlayışını görmezden gelemeyiz. Yapıtlarındaki söz konusu elemanları ele alırken kimi yerlerde hazır görünümleri kullanmadan kaçınmıyor. Bir tür kaynaştırma, birbiri içinde eritme yoluyla ortaya çıkan düzenlemelerin sunduğu kentler gerçeğin ötesinde düşsel bir havaya bürünmüş gibi. Varlı’nın bugüne değin açtığı birçok sergi bulunuyor. Uzun yıllardan beri sürdürdüğü çalışmalarında ince bir işçiliğin izleri egemen. Kesip biçerek ortaya konan biçimleri boyanın yapısıyla birleştirerek yeni bir anlayışta sunmanın kolay olmadığını vurgulamalıyız. Değinilen noktalar göz önüne alındığında özgün bir yaklaşımın karşısında bulunduğumuz daha iyi anlaşılır. Bu çalışmaların dikkat çekici olduğunun diğer bir kanıtı da sanatçının geçtiğimiz yıl Floransa Bienali’ne katılmış olmasındadır. Bienale kabul edilen üç resminin bu son sergisinde de yer aldığını belirtmekte yarar var. Resimleri izlerken, sanatçının, sergisine neden “Kâğıtların Oyunu” adını verdiği daha iyi anlaşılıyor. Sayısız kâğıt parçacıklarını düşünülen biçimlerde kesip biçerek onlarla yeni bir dünya kurgulamak oyundan öte ne olabilir ki? O katı biçimleri boyaya eklemleyip yer yer yumuşatmalarla estetik bir boyuta taşımak için, oyun oynamak yanında sanatın temel değerlerini de özümsemenin gerektiğinin somut örnekleri burada. ¦ Şarkıcı olmaya çocukken karar vermiştiniz demek? Aslında tiyatrocu olmak istiyordum. Lise yıllarında Carson McCullers’ın The Member of the Wedding adlı oyununda oynadım. İlk defa siyahî bir karakterin önemli bir rolde olması açısından çok önemliymiş meğer bu oyun, sonradan öğrendim. O “zenci dadı” rolünde bir şarkı söylemiştim. Sonra ODTÜ Mimarlık Bölümü’nü kazandım. Bir yandan tiyatro devam etti, bir yandan Merve Erdal ile birlikte Mehmet Kütükçüoğlu’nun kurduğu grupta söyledik. 198687 yıllarıydı, Tuna Ağabey’i (Ötenel) dinlemeye gidiyorduk. Zamanla onların grubuyla da söylemeye başladım. Sonra Janusz Szprot geldi. Po lonyalı cazcılarla konserler, seminerler düzenlediler. Janusz beni Polonya’ya bir yaz okuluna çağırdı. 1.Körfez Savaşı günleriydi. Daha sonra tekrar gittim ve orada bir yarışma kazandım, festivallere gittim, buraya gelen orkestralarla çaldım, albümler kaydettik. O günden sonra hep gidip geldim. ¦ Sizden başka kadın şarkıcı da yokmuş Ankara’da, zor olmuyor muydu? Şarkıcı vardır da caz söyleyen pek yoktu. Zorluyordu bazen. Oldukça genç yaşlarda şarkı söylemeye başladım. Yaşça benden büyük, mü Şef Gürer Aykal’dan CHP’lilere esprili bir dille yönetim dersi: ‘Orkestrayı kendinize uyarlayın’ NEREDE NE VAR SERGİ ¦ Koleksiyonlardan Üç Büyükler resim 28 Mayıs’a dek Doku Sanat Galerisi’nde. (439 78 80) ¦ Merab Gagiladze resim 28 Mayıs’a dek Doku Sanat Galerisi’nde. (439 78 80) ¦ Ece Akar resim 31 Mayıs’a dek Nar Sanat Galerisi’nde. (440 38 14) ¦ Kezban Arca Batıbeki resim 31 Mayıs’a dek Tepe Prime Eskişehir Yolu’nda. (286 00 74) ¦ Hangar Şehirlerarası resim 31 Mayıs’a dek Çankaya Belediyesi Galeri Kara’da. (433 12 35) ¦ Rıfat Mutlu karikatür 31 Mayıs’a dek Cumhuriyet Kültür Merkezi’nde. (442 30 50) ¦ Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Resim Bölümü Öğrencileri/Ağrı’dan İzlenimler resim 31 Mayıs’a dek IC Sanat Galerisi’nde. (417 82 64) ¦ Bir Arada III resim 2 Haziran’a dek Helikon Sanat Galerisi’nde. (441 78 01) KONSER ¦ If Performance Hall’de, Zakkum’un ve receği konser, yarın saat 00.30’da. (418 95 06) ¦ BSO Konser Salonu’nda, Bilkent Senfoni Orkestrası’nın (BSO) şef Işın Metin yönetiminde vereceği, Boris Berman’ın (piyano) solist olarak yer alacağı konser 25 Mayıs Cuma günü saat 20.00’de. (290 17 75) ¦ ODTÜ Vişnelik Çim Amfi’de, Suavi’nin, ODTÜ Mezunları Derneği’nin “Bir Okula Yüz Verin” kampanyası kapsamında vereceği konser 25 Mayıs Cuma günü, saat 20.30’da. (286 79 79) ¦ Jolly Joker Ankara’da, Yeni Türkü’nün vereceği konser 25 Mayıs Cuma günü saat 22.00’de. (424 11 11) : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Miyase İLKNUR 23 Mayıs 2012 Çarşamba Sahibi Editör Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon : Murat KIŞLALI : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER Yazışma Adresi Telefon Eposta : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosu,Ahmet Rasim Sokak No:14 06550 Çankaya : 0312 442 30 50 : [email protected] Yayımlayan : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri Dağıtım : YAYSAT Yerel ve süreli yayın C M Y B C M Y B ” Kâğıtla Boyanın Buluşması ‘Müziğin sanattan çok maddiyatla değerlendirilmesine üzülüyorum’ ¦ Yurtdışındaki atmosferi de iyi bilen bir caz şarkıcısı olarak Türkiye’de cazcı olmak nasıl? Yurtdışında, önyargı olsa bile performansınızla bunu kırabiliyorsunuz. Dünya çapında çok değerli müzisyenlerimiz var ve kendi ülkelerinde “bizim oğlan” muamelesi gördüklerini düşünüyorum. Cazdan bihaber insanların söz sahibi olduğu durumlara canım sıkılıyor, müziğin sanattan ya da maneviyattan çok maddiyatla değerlendirildiğini gördüğümde üzülüyorum. ¦ Atölyeler düzenliyor, cazcılar yetiştiriyorsunuz. Neler öğütlersiniz onlara? Yıllardır şarkı söylediğim yolda arayıp bulduklarımı paylaşmak heyecan veriyor ama benzer bir yola çıkmamışlarsa bu deneyim çok da kolay aktarılamıyor. Eskiden bir şarkıyı öğrenmek için bir kaseti defalarca dinlerdik ama o şarkı öyle sağlam yerleşirdi ki... Teknoloji güzel fakat hız işin romantizmini kaçıyor. Bu tabii şarkı söyleyenleri de etkiliyor. Atölyemizde caz standartlarını söylüyoruz. 3 hafta sonra “Ben sıkıldım bu şarkıdan” diyebiliyorlar. Bu henüz tanışmadığınız birinden sıkılmaya benziyor. 20 yıldır söylediğim, her seferinde benim için yeniden ifadeler bulan şarkılar var. 100 yıldır söyleniyor, çalınıyor bu şarkılar. Bir de müzisyeni eşlikçi olarak görmek, kendini önde hissetmek, caza popüler kültürden sızan etkiler sanırım. Oysa caz, şarkıcıdan daha çok enstrümantist müziğidir. ¦ Festivalleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’de birkaç büyük festival var. Onlar da doğaları gereği büyük şehirlerde ve yıldızlara odaklı. Geçenlerde gerçekleştirilen Kapadokya Caz Günleri, Alaçatı Caz Rüzgârı gibi küçük ölçekli organizasyonlar olmalı. Türkiye bunun için bir cennet. O zaman konserler, atölyeler sadece salonlara sıkışmaz, müzisyenler ve dinleyici daha çok iç içe geçer. Yani müzik yaşama karışır. Usta ve amatör müzisyenlerin yan yana gelmesi en güzel atölye çalışmasıdır zaten. Fotoğraf: Teoman CİMİT zisyen abilerimle söylüyordum. Bir yandan öğrencilik sürüyordu, sonrasında Sanart Türkiye’de Görsel Sanatları Destekleme Derneği’nde yarı zamanlı çalıştım, aynı dönemde haftada üç gün, şarkı söylüyordum. O dönem İstanbul’dan Nükhet Ruacan, Ayşe Gencer, Ayşegül Yelşilnil gelirlerdi. Yıldız İbrahimova da Türkiye’ye gelmişti. Nükhet Aruca varmış, 28 yaşında gencecik vefat etmiş ne yazık ki. Ne kadar değerli bir şarkıcı olduğunu daha sonra dinlediğim kayıtlarından biliyorum. 1997 yılının sonlarına doğru sevgili dostum Ajlan’ın da desteğiyle yavaş yavaş İstanbul’a taşındım. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Orkestra şefi Gürel Aykal, CHP’li yöneticilere “yönetim” konferansı verdi. Konferansında, orkestrada yer alan bölümleri ve enstrümanları, beyaz tahtada çizerek esprili bir dille anlatan Aykal, “Benim anlattıklarımı, orkestra ile ilgili, siz kendinize göre uyarlayacaksınız” diye konuştu. Genç orkestra şefleri ile orkestra elemanları arasında zaman zaman anlaşmazlıklar olabileceğini söyleyen Aykal, şu önerileri verdi: “Amaç bütün orkestrayı tek bir dilde toplamaktır. Hepsinin aynı anlayış içinde çalmasını sağlamaktır. Bunu sağladığınız zaman, sizin birikiminiz, sizin elinize, gözünüze yansımıştır. Dolayısıyla seyirciler de sizin elinizle birlikte orkestranın içine girerler. Çünkü o kendi doğrularını orkestraya belletmiştir. Siz de şefin eliyle, vücuduyla, dönüşleriyle o partisyonu farkında olmayan izlemeye başlamışsınızdır. İşte bu başarının en yukarıya geldiği yerdir.” Salondakilere, ufak bir de ritm uygulaması yaptıran Aykal, “Birisi sizi yönetiyorsa onu bilmeniz gerekir” dedi. Aykal, salondaki dinleyiciler arasından yer alan eski Ankara Anakent Belediye Başkanı Murat Karayalçın ile bir anısını anlatırken de, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın şefi olduğu dönemde Hipodromda açık hava konserleri verdiklerini belirterek, “Şimdi o da kalmadı sanırım” diye konuştu. İŞ ARAYANLAR İLAÇLAMA Haşare, Kene, Kemirgenlerle Mücadele 0.312.223 35 06 0.537.550 78 29 SATILIK KONUT SAHİBİNDEN Ayrancı Tirebolu’da giriş, arka 3+1 135.000’e daire. 0535.547 49 19 SAHİBİNDEN Maltepe’de 3+1 5.katta yapılı daire 210.000 TL 0532 238 01 39 KORSAN KİTAP KÖTÜ BASILIR. OKUMA ALIŞKANLIĞINI YOK EDER. BESAM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle