01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA CUMHURİYET 11 MAYIS 2012 CUMA A2 ANKARA Kültür Sanat RüzgâRİstasyonu A. Adnan AZAR [email protected] Los Vivancos yeni gösterileriyle Ankara’da SELDA GÜNEYSU Ve Perde... Eren AYSAN [email protected] Nâzım Hikmet Kültür Merkezi Bu Tiyatrocular... ürkiye’de son günlerde gündemi işgal eden bu tartışma, “T tiyatro değil, bambaşka. Mesele seçkincilerin millete tepeden bakma mücadelesidir. Bunlar Anadolu’da yetişmiş ustaları küçümser.” Sayın Başbakan bu konuşmayı Kahramanmaraş’ta yaptığı sırada Devlet Tiyatrosu oyuncuları yine Kahramanmaraş’ta Necip Fazıl Sahnesi’nde turnedeydi. Oyunun sonunda hem oyuncuların hem de seyircilerin gözünde yaş vardı. Anlayacağınız Anadolu’yu küçümsediğiiddiaedilentiyatrocularyıllar yılı büyük Anadolu turnelerinde köy meydanlarında seyirci karşısına çıkmış, yediden yetmişe herkese ulaşmaya çalışmıştı. Yerleşik bölgelerde Diyarbakır’da, Sivas’ta, Van’da, Erzurum’da küçücük çocuklar yine tiyatro tarafından tahsis edilen servis araçlarıyla ilk defa tiyatroyla tanışmışlardı. BuyüzdenSivas’tayenidentiyatro izlemek için bir çocuk köyden babasıyla eşek sırtıyla sahneye geliyor, oyununu izledikten sonra yine eşek sırtında köyüne dönüyordu. O yüzden Van’da bir çocuk tiyatro sayesindeartıkkardeşinidövmediğinisöylüyordu. O yüzden Erzurum’da yaşamı boyunca ilk defa tiyatro izleyen mahpustan yeni çıkmış bir seyirci, “Sizbüyüksevapişlediniz,benianlattınız” diye ağlayarak oyunculara sarılıyordu. “Siz kimsiniz? Siz her konuda söz söyleme, her konuda otorite olduğunuzu iddia etme ehliyetini neredenalıyorsunuz?Buülkedetiyatro sizin tekelinizde mi? Geçti o günler...” Sayın Başbakan bu konuşmayı Ankara’da yaptığı sırada tiyatrocular üç bin yıl öncesinden, Sophokles’lerden, Euripides’lerden başlayarak büyük tiyatro ustalarının yazdıkları oyunları, bireytoplum, bireyiktidar çelişkisini izleyiciye aktarıyorlardı. Üstelik de tiyatronun yaygınlaşmasını, her yere yayılmasını sağlayarak... Yerleşik bölgelerde Devlet Tiyatroları oyunları üniversitelere, özel tiyatrolara, belediye tiyatrolarına destek veriyor, yeni yeteneklerin ortaya çıkması için çabalıyordu. “Yıllarca köşelerinden aşağıladılar milleti. Filmlerinde, yazılarında bu ülkenin gerçek hizmetkârlarını aşağıladılar.” Sayın Başbakan bu konuşmayı yaptığı sırada tiyatrocular yalnızca Devlet Tiyatroları’nda yeni yüz oyunla seyirci karşısına çıkıyor, adetatiyatrofabrikasıgibiçalışıyordu.Sabah çocuk oyununda, öğleden sonra provalarla, akşam da yetişkinlere oyunlarda yaşamlarının geçtiği sahneyealınterleriniakıtıyorlardı.Dağtepe, dur durak bilmeden sahnesi olan her yerleşim yerinde olmaya çalışıyor, millete sanatını götürmeye çalışıyordu. En önemlisi kuşa çevrilmiş maaşlarıyla sistemi sorguluyordu. “Gelişmiş ülkelerin hemen hemen tamamında devlet eliyle tiyatroculuk olmaz. Özel bir yönetim değil, tiyatroları özelleştirmeye götürüyorum.” Sayın Başbakan bu konuşmayı yaptığı sırada dünyanın pek çok ülkesinde Almanya’dan Fransa’ya, Portekiz’den Bulgaristan’a, Çin’e kadar ödenekli tiyatro perdelerini açıyordu. Ve yeryüzündeki büyün tiyatrocular ve tiyatroseverler, devletin tiyatroları olduğunu, hükümetlerinse tiyatrosu olamayacağını biliyordu. 1 998 yılında Nâzım Kültürevi adıyla, Konur Sokak’ta etkinliklerine başlayan Nâzım Hikmet Kültür Merkezi, 2009’dan bu yana, bir açık hava sahnesini de içine alan bağımsız bir yapıda, sanatın her alanında atölye ve topluluk çalışmalarını sürdürüyor: Edebiyat, müzik, tiyatro, fotoğraf, plastik sanatlar ve sinema disiplinleriyle Ankara’daki sol muhalefetin kültür ve sanat cephesini, ortak bir iradede buluşmaya çağıran değerli bir tartışma zemini bu merkez. “Kolektif karşı çıkışı örgütlemek gerekiyor” kavrayışıyla yola çıkan Nâzım Hikmet Kültür Merkezi, ilk olarak geçtiğimiz ay Ankaralı edebiyatçıları bir araya getirdi. “Ankara’da Kültür Sanat Yaşamı: Edebiyat” üst başlıklı foruma düşünce ve duygularını dile getiren konuşmacı yazarlar, neredeyse tüm yerleşim birimlerinde uygulanan “kentsel dönüşüm projeleri”yle, tarihsel ve kültürel dokunun yerle bir edildiğini, mantar gibi biten alışveriş merkezleriyle “uydu” yerleşim birimlerinin, insanları kent merkezlerindeki kültür adalarından uzaklaştırdıklarını vurguladılar. İlerici ve aydınlanmacı sanatçıların toplumla olan bağlarının özellikle zayıflatıldığı bir ortamda, öncelikli olarak edebiyatçıları, bu çıkmaza yanıtlar üretmeye çağırması, Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nin varlığını şimdilerde daha da anlamlı kılıyor. Edebiyatla başlayan bu forumlar dizisinin, müzik, tiyatro, plastik sanatlar ve sinema başlıklarıyla süreceğini bilmek, umut veriyor. Bir kent, kendi yakın ve uzak geçmişinden, kültürel birikiminden, anılarından koparılabilir mi? Los Vivancos grubu, 7 kardeşten meydana geliyor. Henüz okuma yazma bilmedikleri çağda dans eden 7 kardeş için “Los Vivancos”un anlamı, “dans yemini, dansa bağlılık.” “Eğer şahinin yazgısı göğün en yükseklerine uçmaksa, bizim yazgımız da birlikte dans etmek” diyen Los Vivancos üyeleri küçükken ailelerine yaptıkları gösterileri, birlikte gittikleri Barselona Dans Konservatuvarı’yla profesyonel alana taşıdılar. Okul sonrası bir süre solo kariyer sürdüren kardeşlerin eğitim hayatları Madrid’den Londra’ya, Vancouver’dan Hollanda’nın ünlü Bale Tiyatrosu’na uzandı. Kardeşler, 2004’te bir araya gelip, Los Vivancos’u kurdular ve o günden bu yana katıldıkları televizyon programları, festivaller ile ABD, Hollanda, Belçika, İngiltere, Kanada, Kolombiya, Fransa ve İspanya’da gerçekleştirdikleri özel gösterileriyle izleyenlere unutulmaz anlar yaşatıyorlar. 7 kardeşin öyküsünü anlattıkları gösterileri “7 Hermanos” ile dünyayı dolaşan ve 30 ülkede milyonlarca kişiye ulaşan Los Vivancos’un yeni gösterileri “Aeternum”. Los Vivancos tarafından bestelenen müziklerin prodüksiyonu, sinemaseverlerin “Goya” ödüllü “The Orphanage (2007)” ve “Julia’s Eyes” filmlerinin müziklerinden tanıdığı Fernando Velazquez imzalı. 100’ü aşkın müzisyeni ile Budapeşte Senfoni Orkestrası tarafından kaydedilen müzikler, şovu destansı bir gösteriye çeviriyor. Gösterinin sanat danışmanlığını ise ünlü “Cirque du Soleil” ile adını duyuran Daniele Finzi Pasca ile Julie Hamelin ve grubun kendisi üstleniyor. Müzik Vakfı’ndan beste yarışması ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sevda Cenap And Vakfı müzik yarışmasının jürisi, İlhan Usmanbaş’ın başkanlığında, şefler Gürer Aykal, Rengim Gökmen, Bujor Hoinic, Turgay Erdener, Hasan Uçarsu ve Işın Metin’den oluşuyor. Yarışmaya sunulacak bestelerin, klasik senfonik orkestra kadrosu için yazılmış, 1220 dakikalık bir eser olması gerekiyor. Yarışmada birinci gelecek eserin sahibine 12 bin TL ödül şında dinleyicilerin beğenisine sunulacak. Yarışmada üçüncülük elde eden eserin sahibine de 8 bin TL ödül var. Bu eserin ise 20132014 sanat sezonunda seslendirilmesine olanak tanınacak. Yarışmada ayrıca iki adet, 5 bin TL’lik “özendirme ödülü” de verilecek. Yarışmanın şartnamesi, SCA Müzik Vakfı’nın internet sitesi ya da vakfın, Tunalı Hilmi Caddesi, numara 114/43, Kavaklıdere adresindeki merkezinden edinilecek. verilecek. Beste ayrıca 30. Uluslararası Ankara Müzik Festivali’nin açılışında seslendirilecek. Yarışmada ikinci ge lecek eserin sahibi ise 10 bin TL ile ödüllendirilecek. Bu eser de yine 30. Uluslararası Ankara Müzik Festivali’nin kapanı Sahibi : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Miyase İLKNUR 11 Mayıs 2012 Cuma Editör Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon Yazışma Adresi Telefon Eposta : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosu,Ahmet Rasim Sokak No:14 06550 Çankaya : 0312 442 30 50 : [email protected] Yayımlayan : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri Dağıtım : YAYSAT Yerel ve süreli yayın C M Y B C M Y B : Murat KIŞLALI : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle