14 Haziran 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA CUMHURİYET 04 NİSAN 2012 ÇARŞAMBA A2 ANKARA Kültür Sanat Ege için de söyleyebilirim. ¦ Uzun yıllar süren bu deneyimle, Ankara’da cazın durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Geçmiş yıllar müzik açısından daha ümit vericiydi diyebilirim. Kariyer ve paradan çok müziğin kendisine değer veren açık fikirli insanlar vardı. Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Karayalçın’ın katkıları önemlidir. Birçok projemize destek verdi. Caz müziğini destekleyen yönetimler sayesinde 1993’te PolonyaTürkiye Caz Oluşumu’nu hayata geçirmiştik. Birçok kentte iyi konserler verebilmiştik. Polonyalı bir Ankaralı esteci ve piyanist Janusz Szprot, B Polonyalı bir Ankaralı. 20 yılı aşkın süredir Ankara’da yaşıyor. 1990’lı yıllarda Bilkent Üniversitesi’nde başlattığı caz eğitiminden bu yana ülkemizde cazı yaşatmak ve yaygınlaştırmak için emek veriyor. Janusz Szprot’la “ikinci evim” dediği Ankara’da geçen yılları ve caza olan aşkını konuştuk. ¦ Nasıl başladınız caz çalmaya? Varşova Üniversitesi’nde müzikoloji okurken caz orkestrasında çalmaya başladım. İlk konseri Varşova’da öğrenci kulüplerinde, Gold Washboard Hot Jazz Company olarak vermiştik. Klasik müzik çalmak için yaratılmış bir piyanist olmadığımı o zamanlar anladım. ¦ Caza yönelme nedeniniz neydi? Caz çalmak benim için; kendini gerçekleştirmek, birey olmak, özgür olmak SESLİ DEFTER Sevgican YAĞCI AKSEL [email protected] demekti. Cazcı olmak her şeyden önce kimseyi taklit etmeden çalmaktır. Emprovizasyon (doğaçlama) bu müzikte temel dayanaklardan biridir ve kimliğini ifade edebilme özgürlüğü sunar. Müzikte özgün ve özerk olabilmeyi sağlar. Müzikoloji okuduğum halde, 20 yılı aşkın süredir Bilkent Üniversitesi’nde müzik öğrettiğim halde, dinleyiciyle iletişim kurmak denince kullandığım müzikal dil her zaman caz oldu. “İletişim” deyince cazda dinleyiciyle etkileşim de önemli demek ki... Caz sürprizli bir müziktir. Müzisyenler “hikâye anlatıcıları” gibidir. Çaldıkları sololar onların “yolculuğu”dur. Dinleyici de bu bilinmez yolculuğa katılır. Caz, dinleyiciye tanımlı bir şey sunmaz. Her an her şey olabilir. Pop dinleyicisi her zaman beklediğini alır. Caz dinleyicisi ise beklediğinden ötesini... Diğer müzik türlerine kıyasla azdır, azınlıktır caz dinleyicisi. ¦ Siz kimleri dinleyerek başladınız, kimler esin kaynağı oldu? Polonyalı cazcıları dinlerdim. Amerikalı devler beni büyülemişti Louis Armstrong, Duke Ellington, Fats Waller, Oscar Peterson, Charlie Parker, Miles Davis John Coltrane. Ama etkilendiklerim bu isimlerden ibaret değil elbette. Cazın güzelliği hiç tanınmadığınız müzisyenlerin bile doğaçlamaya dayalı performanslarıyla sizi büyüleyebilmesindedir. ‘Nelerden ilham aldın’ diye sorarsanız, yalnızca caz değil, farklı müzik türleri de söz konusu. Ama ilk aklıma gelen büyükbabam Leon’dur. Leylak yaprağıyla Polonya halk şarkılarını öyle güzel çalardı ki! İlk müzik öğretmenimse babam Jan Szprot’tur. Bence müzisyen de bir hekim gibi, yaşamı boyunca yeniliğin peşinde olmalı. Bu yüzden her müzisyenden öğrenecek bir şey bulurum. Afrikalı kabilelerin müziği, Türk halk müziği sanatçıları, ney, kanun, saz çalanlar, bunun yanı sıra öğrenciler ve dinleyiciler ilham kaynağımdır. ¦ Ankara’ya gelişiniz nasıl oldu? Ankara’ya 1990’da Bilkent Üniversitesi’nde bir caz eğitimi programını hayata geçirmek üzere davet edilmem, 20 yılı aşan bir yaşantının vesilesi oldu. Burası artık benim ikinci evim. Ankara benim için insanlarıyla birlikte varolan bir şehir. Yoksa bir “yabancı” için daha cazip kentler de elbette vardır. ¦ Ya kültüre aşinalığınız? O gelmeden de oluşmaya başlamıştı. Yunus Emre’yi, Mevlâna’yı Nâzım Hikmet’i biliyordum. Aşık Veysel’i Dede Efendi’yi, Adnan Saygun’u keşfettim. Ünlü sanatçılarla tanıştım. Burada Sibel Köse’yi özellikle anmak isterim. Kendi ülkesinde tanındığından çok daha iyi tanınıyor yurt dışında. Aynı şeyi Kamil Erdem, Önder Focan, İlhan Erşahin, Tuna Ötenel, Aydın Esen ve yenilerden Meltem ¦ Ya şimdi? Bilkent’te Müzik Fakültesi’nde çalışmaya devam ediyorum ama ne yazık ki caz bölümü artık yok. Eğitim sistemindeki aksaklıkların yanı sıra, alanda özellikle caz eğitmenliği konusunda yapılması gereken şeyler var. Birçok değerli müzisyen öğretmeyi bilmiyor, bilenler istihdam edilmiyor. Yine de öyle yetenekli gençler var ki, caz aşkına tüm bu talihsizlikleri aşabiliyor. ¦ Biraz da projelerinizi anlatabilir misiniz? Bilkent’te tam zamanlı çalışmanın yanı sıra aktif bir müzisyen olduğumu söyleyebilirim. “Young@Hearts”, adlı bir grubumuz var. Düzenli olarak Kamil Erdem, Önder Focan, Yahya Dai, Cem Aksel ve Ferit Odman, Sibel Köse, Sarp Maden gibi konuk sanatçılarla çalıyoruz. Ankara’da Murat Ulus ve Cem Aksel’le Ruhi Bey’de bir triomuz var. Muhteşem şarkıcı Meltem Ege bizimle söylüyor. Aynı trio Samm’s Bistro’da ise her cuma farklı vokalistlerle çalıyor... NEREDE NE VAR SERGİ ¦ Ülkü Günay&Lütfü Günay/Ata’ya ve Çanakkale Şehitlerine Saygı resim yarın sona eriyor Cumhuriyet Kültür Merkezi’nde. (442 30 50) ¦ Ayhan Çetin resim 13 Nisan’a dek Ziraat Bankası Mithatpaşa Sanat Galerisi’nde. (417 84 58) Grup 16 resim 15 Nisan’a dek ODTÜ Çamlık Sitesi Sanat Galerisi’nde. (284 32 73) ¦ Ataç Elalmış resim 16 Nisan’a dek Doku Sanat Galerisi’nde. (439 78 80) ¦ Filiz Ural resim 16 Nisan’a dek Doku Sanat Galerisi’nde. (439 78 80) ¦ Abit Güner resim 21 Nisan’a dek Sevgi Sanat Galerisi’nde. (441 71 15) ¦ Serpil Kapar resim 28 Nisan’a dek Helikon Sanat Galerisi’nde. (441 78 01) GÖRÜNÜM A. Celal B NZET [email protected] Yakalanan Zaman amanın geçiciliği sorunu düşünürler kadar, saZ natçıların da ana sorunlarından biri olmuştur. Yaşanan sürecin insan belleğinde bıraktığı değişik izlenimler, adına anı dediğimiz yoğun bir geçmiş duygusunun temelinde yatar. Şurası kesin ki, gerçekliğin en göreceli kavramlarının başında gelir zaman. İçini dolduran olay ve kişiye göre değişme özelliği gösterdiğini söylemeye gerek var mı bilmem! Kimi kez uzayıp duran dakikalara karşın, geçmesini istemediğimiz saatler yok mudur hiç? İşte bu duygularla olmalı, anın içindeki o gelip geçiciliği kayıt altına alarak yarına bırakma kaygısı her sanatçının belli başlı sorunları arasına girmiştir. Değinilen soruna değişik dönemlerde düşünsel açıdan yaklaşan çok sayıda sanatçı olduğu bilinmez değil. Ayşe Bilir de, benzer endişelerle yaklaştığı konuyu “Anlık Tutanaklar” başlıklı sergisine taşımış. Atlas Sanat Galerisi’ndeki son dönem çalışmalarında, adından da anlaşılacağı gibi, günün hızlı temposuna göndermelerde bulunan tanıklıkları resim diline dönüştürmenin hazzını açıklıyor. Söz konusu işlem sırasında başvurduğu yöntemin, konunun özüyle örtüşen bir içeriğe sahip olduğunu vurgulayalım. Sanatçının, geniş tuvaller üzerine bir tür mozaik tekniği denebilecek şekilde, farklı gazetelerden eşit parçalar halinde kesilip yapıştırılmış düzenlemeleri izleniyor sergide. Ancak bu kadarıyla yetinilmediğini söylemek zorundayız hemen. Her gazete parçasının bir araya getirilmesinden önce soyut lekeci anlayışla boyanması, kolaj havasından kurtarıp onlara birer plastik sanat yapıtı havası veriyor. Sanatın, zamana karşı koyan ve direnen bir anlatım dili olması dışında bu çalışmalarda ayrı bir göndermede bulunulduğunun altını çizmeliyim. Zaten bu ayrı vurgulama, öz bakımından sergiye adını veren kavramla da örtüşmede. Bilindiği gibi, kitle iletişim araçları içinde gazetenin işlevi oldukça büyüktür. Buna karşın, yaşamın hızlı devinimi onu kısa ömürlü kılar. Sabahtan başlayıp akşama değin geçen süre içinde güncelliğini yitiren bu yayın organının içinde, yine de, yarına kalabilecek bir şeyler kalması kaçınılmaz bir olgudur. Burada değinilen gelip geçicilik olgusunu (Efemera) kalıcı kılma anlamında, bazı sözcükleri okunur durumda bırakarak onlardan bir anlam çıkarmamıza zorluyor sanatçı. Birbirinden kopuk parçalar üzerinde gerçekleştirilen bu uygulamanın aynı tuvalin bütünlüğü içinde bir araya getirilmesinin anlamı, bu hızlı yaşamın içindeki bölünmüşlük duygusuna bir göndermede bulunmak mıdır acaba? Tüm bu sorunları, sanatçı Ayşe Bilir’in soyut dışavurumcu anlayışıyla birlikte düşündüğümüzde olumlu karşılamamamız için hiçbir neden kalmıyor ortada. “Anlık Tutanaklar” sergisi plastik diliyle olduğu kadar, günceli anıştıran yönüyle de ilginç bir uygulama. Yayımlayan : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri Dağıtım : YAYSAT Yerel ve süreli yayın ¦ Ankara Devlet Tiyatrosu’nda, Akün Sahnesi’nde “Gizler Çarşısı”, Altındağ Tiyatrosu’nda “Kafes Arkasında”, Çayyolu Cüneyt Gökçer Sahnesi’nde “Kerbela”, Küçük Tiyatro’da “Sönmüş Yıldızlar”, İrfan Şahinbaş Atölye Sahnesi’nde “Yastık Adam” adlı oyunlar saat 20.00’de sahnelenecek. Oda Tiyatrosu’ndaki “Hüzzam” adlı oyun saat 18.30’da izlenebilecek. (310 19 45) ¦ Ankara Sanat Tiyatrosu’nda, “Zübük” adlı oyun saat 20.00’de sahnelenecek. (417 76 76) ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi Kemal Kurdaş Salonu’nda, ODTÜ 13. Sanat Festivali kapsamında, Emre Kınay, Pelin Körmükçü, Sait Genay, Bahar Yanılmaz ve Cem Yanılmaz’ın rol aldığı “Aşk Her Yerde” adlı oyun saat 20.00’de, sahnelenecek. (210 41 51) ¦ If Performance Hall’de, “Mesut Süre ve Serkan Yılmaz” standup show bugün saat 22.00’de. (418 95 06) TİYATRO OPERA ¦ Opera Sahnesi’nde, “Yusuf ile Züleyha” adlı opera bugün saat 20.00’de sanatseverlerin beğenisine sunulacak. (324 68 01) FİLM GÖSTERİMİ ¦ Ankara Goethe Enstitüsü’nde, Devlet sanatçısı prima balerin Meriç Sümen Kanan’ın da katılacağı “Tutku: Meriç Sümen” adlı belgesel filmin galası bugün saat 19.00’da. (419 52 83) Sahibi : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Miyase İLKNUR 04 Nisan 2012 Çarşamba Editör Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon Yazışma Adresi Telefon Eposta : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosu,Ahmet Rasim Sokak No:14 06550 Çankaya : 0312 442 30 50 : [email protected] C M Y B C M Y B : Murat KIŞLALI : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle