01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA CUMHURİYET 17 NİSAN 2012 SALI A4 SARARMIŞ SAYFALAR Fırat KOZOK [email protected] Twitter.com/firatkozok “Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım Ben bir bahçe suluyordum gönlümden Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden Ne güller fışkırır çilelerimden Kandır, hayattır, emektir, benim güllerim Korkmadım, korkmuyorum ölümden Siz çiçek getirin, yalnız çiçek getirin” Tam da bugün, 72. kuruluş yıldönümünü kutladığımız Köy Enstitüleri’ni oluşturan, Ceyhun Atuf Kansu’nun o ünlü şiirinde betimlediği muhteşem ruhtu... Köy Enstitüleri, oğlu Can Yücel’in, şiirinde “çağın en güzel gözlü maarif müfettişi” diye tanıttığı, bir Cumhuriyet aydını olan Hasan Âli Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde kuruldu. Fikir babalığını İsmail Hakkı Tonguç’un yaptığı bu aydınlanma okulları 19401953 yılları arasında 17 bin mezun verdi. Köy Enstitüsü fikri 1930’lu yılların sonunda Türkiye’nin aydınlık gazetesi Cumhuriyet’te de yer bulmaya başlamıştı. Cumhuriyet’in başyazarı Yunus Nadi, 10 Ağustos 1937 tarihli yazısında şöyle diyordu: “Avrupalı ziraat memleketleri en nihayet köylerdeki ilk tahsili zirai bir esas üzerinden yürütmekte selamet çaresi bulmuşlardır. O memleketlerde Ziraat ve Maarif bakanlıkları bu işle elbirliği ederek köylü ziraatinin zirai esas üzerinde nasıl yürüyebileceğini beraber tesbit ve beraber takib etmeğe koyulmuşlar ve işte ancak bu usulde yavaş yavaş maddi eserleri görülen muvaffakiyetlere ermişlerdir.” ANKARA Yaşam Spor Enstitüsü’ydü. Kongre üyelerinden Karl Mundt, bu minik beldede gördüklerini şöyle anlatıyordu: “Gezdiğimiz Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nü çok beğendik, siz de bizim gibi muayyen bir sınıf halkı kalkındırmağa çalışıyorsunuz.” Bundan 4 yıl sonra enstitüyü gezen UNESCO Başkan Yardımcısı ise şaşkınlığını “Bilhassa, bir şahsın köyden alınıp yetiştirildikten sonra tekrar köyüne işbaşına gönderilmesini UNESCO’nun gayelerine tamamen uygun buldum” diye özetliyordu. Bozkırı tutuşturan kıvılcım: Hasanoğlan Köy Enstitüsü Arsa parçalandı, Hasanoğlan mahalle oldu 1950’de Demokrat Parti’nin iktidara gelişi Köy Enstitüleri için de tıpkı Halkevleri gibi sonun başlangıcı oldu. Bu tarihten sonra Hasanoğlan Mezunları Derneği’nin verilerine göre, AnkaraKayseri tren yolunun alt tarafında kalan sebze bahçesi, Milli Eğitim Bakanlığı Ders Aletleri Yapım Merkezi’ne, tahıl ekim alanları Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Akademisi’ne verildi. Okul alanın doğusu bir şerit halinde, 1500 metre uzunluğundaki alan, belediyeye park düzenlemesi için, ilk uygulama okulu binası, jandarma karakoluna, revir (hastane) binası Kız Meslek Lisesi’ne, ilk çocuk yuvası ve oyun alanı, belediye çocuk bahçesine, Kız Meslek Lisesi’nin devamı olan çam ağaçları arasındaki bir bölüm, Atatürk Anıtı ve Hasan Ali Yücel Parkı yeri olarak belediyeye devredildi. Bağ evi ve meyve uygulama alanlarının Çevre ve Orman Bakanlığı birimlerine aktarıldı. Köy Enstitüleri’nin 15.’si Ankara’nın gözlerden uzak Hasanoğlan mahallesinde, bugün bir açık hava müzesi görünümündeki Hasanoğlan Köy Enstitüsü de, çağdaş eğitimin yaşama geçirilmesinde önemli bir kilometre taşı olan, yetiştirdiği yurtsever ve başarılı isimlerle ülke geleceğinin şekillenmesine büyük katkılar sağlayan köy enstitülerinin 15’incisiydi. Ankara’daki enstitünün nereye yapılacağını belirlemek için görevlendirilen Ankara Milli Eğitim Müdürü Rasim Arslan, ilköğretim müfettişleri Hayrullah Örs ve Ali Rıza Tümer, en uygun yer olarak Ankara’ya 34 kilometre uzaklıktaki Hasanoğlan köyünü saptadılar. Hasanoğlan’ın seçiminde köyün AnkaraKayseri demiryolu üzerinde oluşu çok önemli bir etkendi. Bölgenin hemen haritası yaptırıldı ve yerleşim için proje yarışması düzenlendi. Sunulan on dört projeden; yüksek mimar Kemal Ahmet Arun, Orhan Safa ile Ahmet Kuruyağız’ın ortak hazırladığı proje birinci oldu ve uygulamaya geçildi. Bozkırın ortasında bir kıvılcım daha ateşlenmişti... Köy Enstitüsü’nde Shakespeare Projede neler yoktu ki; iş atölyeleri, derslikler, yatakhaneler, spor alanları, fırın, ahır, kümes, bağ, sebze ve meyve bahçeleri ile geniş tahıl ekim alanları... Daha mı? Bugün bile Ankara’da görmeye alışık olmadığımız açık hava tiyatrosu, müzik derslikleri... Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun, 1 Şubat 1954’te Cumhuriyet’te yayımlanan “Köy Enstitüleri’ne selam” başlıklı yazısındaki şu cümleleri, bu saydıklarımızın bir bir yaşama geçtiğini anlatıyordu: “Bir gün Ankara’nın yanıbaşındaki Hasanoğlan Köy Enstitüsüne gitmiştik. Burada gördüklerimin yalnız birkaç sahnesini size anlatacağım. Okulun koca baş hayvanlarını barındıran ahırda bir çocuk gördüm. Gece nöbeti ona düşmüş, elinde bir kitab vardı, dalmıştı. Shakespeare okuyordu. Okuduklarının nasıl kavradıklarını da ertesi günü oynadıkları piyeste gördük.” planlanıyordu. Ancak Anadolu’da buradan gelecek öğrenciler için hazır bina yoktu. Bu nedenle Hasanoğlan’da çalışmalar hızlandı. Okula ilk gelen bu Kepirtepeli 266 öğrenci, köyde kurulan çadırlarda ve köy camisinde barındılar. Ardından Kayseri Pazarören, Kars Cilavuz ve Samsun Ladik Köy Enstitüleri’nden öğrenciler de yardıma geldi. Enstitü için ilk kazma 10 Temmuz 1941’de vuruldu. Kısa zamanda yüze yakın yapı inşa edildi. Son söz Ekmekçi’den... İşte dünyaya örnek olan, parmak ısırtan bir projeydi Köy Enstitüleri... Enstitülerde emeği geçenleri ve mezunlarını saygıyla selamladıktan sonra, son sözü Cumhuriyet aydını Mustafa Ekmekçi’ye bırakalım, Ekmekçi’nin 2 Mart 1959’da kaleme aldığı “Öksüz Yamalığı” başlıklı yazısına: “Anadolu’da lapa lapa yağan kara ‘öksüz yamalığı’ derler. Bu, üşütücü karın büyüklüğünü olduğu kadar, evinde odunu, tezeği olmayanların acınacak durumunu da anlatır. On bin köyün okulsuzluğu, buna karşılık Köy Enstitüleri’nin, Halkevleri’nin kapatılmış olması, ışık bekleyen kafalara, ‘öksüz yamalığı’ büyüklüğünde karanlığın yağdığını, toplumumuzu dönülmez bir ortaçağ anlayışına hızla sürüklemekte olduğunu gün gibi apaçık göstermektedir.” Yabancılar da hayrandı Hasanoğlan Köy Enstitüsü, kısa zamanda ülkenin parlayan bir yıldızı haline geldi. Öyle ki, yabancılar bile Ankara’ya geldiklerinde burayı ziyaret ediyor ve şaşkınlık içerisinde kalıyorlardı. 1945 sonbaharında Ankara’ya gelen Amerikan kongre üyelerine gezdirilen yerlerden birisi de Hasanoğlan Köy Öğrenciler gece gündüz ter döktü O yıllarda Balkanlar’daki savaş tehlikesi nedeniyle, Edirne Kepirtepe Köy Enstitüsü’nün Anadolu’ya taşınması Köy Enstitüleri 72 yaşında ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun 72. yıldönümü, Vedat Dalokay Salonu’nda kutlandı. Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı Erdal Atıcı eğitim sistemi üzerinde yapılan değişikliklere değinerek “İş içinde iş aracılığıyla eğitim yapan kurumlar yok mudur? Ya da Köy Enstitüleri’nde uygulanan çağdaş eğitim yapan kurumlar yok mudur?” diye sordu. Yeni yasayla “çıraklık”, “Kuran kursları”, “evde oturma”, “erken işçilik” ve “evlilik” gibi yolların açılacağına dikkat çekti. Geceye Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık ve birçok Köy Enstitüsü mezunu öğretmen katıldı. Eğitim Emek Ödülü’ne layık görülen İlhan Alkan yaptığı konuşmada ölene kadar bu yolda yürüyeceğini söyledi. TED şampiyon ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara’nın Aroma Erkekler Voleybol 2. Lig takımlarından Dorçe TED Ankara Kolejliler, final maçları sonucunda “şampiyon” oldu. TED önümüzdeki sezon 1. ligde yer alacak. TED Kolejliler şampiyonluğa Konya’da oynanan final maçlarının ilk gününde Bornova Anadolu Lisesi’ni 31, ikinci gününde Bursa Yenişehir Belediyesi’ni 32, son gününde ise Beşiktaş’ı 30 yenerek ulaştı. Takımın başarısından dolayı gururlu olduğunu belirten TED Ankara Kolejliler Spor Kulübü Başkanı Önder Bülbüloğlu, “Geçtiğimiz sezon 1. ligi kıl payı kaçıran takımımız bu sezon sergilediği başarı ile hak ettiği yere ulaştı. Camiamızı mutlu eden bu şampiyonluk için teknik kadro ve sporcularımızı tebrik ediyor, başarılarının 1. ligde de devam edeceğine inanıyorum” diye konuştu. Antrenör Osman Çarkçı ise yoğun geçen sezon sonunda şampiyon olduklarını belirtirken, şöyle konuştu: “Sezon başında takım olarak hedefimize kilitlendik ve bu doğrultuda çalışmalarımızı sürdürüp, şampiyonluğa ulaştık. Başta başkanımız Önder Bülbüloğlu, şube sorumlumuz Nevres Aydoğan ve tüm yönetim kurulu üyelerimize, verdikleri destekten ötürü teşekkür ederim. Sezon başından son maça kadar azmini sahaya yansıtan sporcularımı da kutluyorum.” Bekir Coşkun, Ümit Kaftancıoğlu’nu anma etkinliğinde konuştu: ‘Kalemi alınan yazar ölür’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yazar Ümit Kaftancıoğlu’nun katledilişinin 32. yılında konuşan gazetemiz yazarı Bekir Coşkun Kaftancıoğlu’nu, “O bir kahramandı. O, tellerdeki tınının insanların gönlünde nasıl yer ettiğini çok iyi bilen bir insandı” diye tanımladı. Coşkun “Onu öldürdüler, şu anda da aydınları öldürmeye devam ediyorlar. Bir babanın çocukları kendisine sarıldığında demir ve küf kokması da ölümdür. Yazarın elinden kalemini aldığınızda yazar, ozanın elinden sazını aldığınızda ozan ölür” dedi. Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde “Ümit Kaftancıoğlu Anma ve Anlama Etkinliği” 16 Mart Pazar günü gerçekleştirildi. Yurt Gazetesi Ankara Temsilcisi Nahit Duru’nun panel başkanı olduğu etkinliğe gazetemiz yazarı Ümit Zileli, CHP İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler ve Başkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ünsal Yavuz konuşmacı olarak katıldı. Panelin ardından gazetemiz yazarı Bekir Coşkun ve Faruk Demir’in söyleşidinletisi gerçekleşti. Coşkun, 1950’lerden bu yana Türkiye’de tek parti iktidarı olduğunu söyleyerek, aydınlık ile karanlığın mücadelesi olduğunu kaydetti. Coşkun, “Türk toplumu bir kandırmacayla karşı karşıya. Bu büyük tezgâhta Türkiye yuvarlanıyor. Neden insanlar suskun, ya bu nesil bu kahramanların torunları değil ya da bir ihanet var. Bu ülke Mustafa Kemal’i nasıl unutabilir, ona nasıl küfür edebilir, bir millet bu kadar nankör olabilir mi?” diye sordu. Bekir Coşkun C M Y B C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle