01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sayfa 7 Aralık 2012 Cuma a2 Cesaret Ana ve Çocukları... recht, kendi uygulama anlayışı içinde B büyük etkiler, hatta sansasyonlar yaratan, oyunları, romanları ve şiirleri, hemen her dile çevrilen ve derlenen büyük bir yazar. Yaşama bakışıyla, nihilist, Marksist ve eleştirel bakışı benimsediği dönemleriyle özellikle II. Dünya Savaşı sonrasında neredeyse dokunulmazlığı olan özel bir isim. Kimi zaman özel yaşamıyla ilgili tartışmaları peşinden sürükleyen, kadınlarla ilişkisinde bir fenomene dönüşen (ne acı ki...) bir “entelektüel dedikodu malzemesi”. Ona dokunmanın kutsallığıyla dokunmak gerekmenin bilinci arasında gidip gelmek bir tiyatrocu için kolay olmasa gerek... Hele yazdığı pek çok oyunun ezbere bilindiği düşünülürse. Bir süredir Ankara Devlet Tiyatrosu’nda yazarın 1939 yılında kaleme aldığı “Cesaret Ana ve Çocukları” oynuyor. 1618 48 yılları arasında hüküm süren 30 Yıl Savaşları’nda, İsveç ve Polonya arasında çadırlı arabasıyla askerlere öteberi satarak hayatını kazanan Cesaret Ana’nın vurucu kötülükler arasında çamura bulaşmadan ilerleyemeyeceğini sergiliyor. Cesaret Ana üzerinden, bir küçük burjuvanın sınıf atlamak için insan olmanın erdeminden Eren AYSAN nasıl uzaklaştığını örneklendiriyor. [email protected] Öte yandan böyle bir sistem içinde üç çocuk üzerinden “kahraman olunamayacağı”, “dürüst kalınamayacağı”, “masumiyetin öyküsü karşımıza çıkıyor. Cesaret Ana, günün birinde mutlaka kirleneceği” evlilik dışı üç ayrı kocadan olma iki oğlu veriliyor. Para kazanma başarısını bir tek ve dilsiz kızıyla cepheden cepheye sisteme uyanların gösterebileceğini de koşuşturup duruyor. Savaştan para “orospu” rolüyle teslim ediliyor. Brecht kazanan bir kadının, savaşın ortasında papaz üzerinden din olgusuna dokunmayı şiddetin kendi ailesine değmeden sürüp ihmal etmiyor. gideceği savı daha ilk epizotta yerle bir Ayşe Emel Mesci oyun yönetiminde oluyor: “Eğer savaş veriyorsa kazancını sadeliği esas almış. Bunun için de sana/Gün gelip karşılığını Brecht’in işaret ettiği noktalara sadık istediğinde/Sakın şaşırma”. Süreç içinde kalarak rejisini kurmuş. Sahne Cesaret Ana’nın kayıpları çoğalıyor. Ama başlarında blokların dört parçaya o hiç durmadan bildiğini okumaya devam ayrılmasını, dört kişilik bir ailenin ediyor. Savaşı geçim malzemesi, ticaret dağılması olarak görmek mümkün... aracı olarak gören bir kadının yaşamına Ama onun her zaman rejisinde alışık hiç ders almadan devam etmesi ironik bir olduğumuz olağanüstü yaratıcılık malzeme kuşkusuz. örnekleri bu oyunda yok. Açık Brecht, “Cesaret Ana ve konuşmak gerekirse sahne geçişleri de Çocukları”nda yazarlık maharetini çok durağan... konuşturup bir taşla birden fazla kuş “Cesaret Ana” oynamak cesaret ister! vurmanın başarısını gösteriyor. Savaşın Bir oyuncunun her şeyden önce korkunçluğunun altını çizerken, insanın Kültür sanatKent Ve Perde... diyalektik bilmesi, bunu oyun içinde şekillendirmesi, sentezlemesi elzem... Ama oyun boyunca aynı tonlamalarla ve aynı ses tınısını dinleyince yoruluyorsunuz. Bununla birlikte Gülin Ersoy, sağır ve dilsiz kız rolünde büyük bir başarıya imza atıyor. Nejat Armutçu’nun zaman zaman seyirciyle ilişki kurup, öte yandan “Karşınızda temiz insanlar/uyan daima on emre/işimize yaramadı bu şimdiye kadar” sözlerini gözleri dolu dolu, içselleştirerek oynaması çok başarılı... Cevat Duman oyun içinde girmiş olduğu her rolün hakkını layığıyla teslim ediyor. Ama şunun altını çizmeden edemeyeceğim: Devlet Tiyatroları’nda kadrolu pek çok oyuncu varken kadrosuz bir oyuncuya bu kadar büyük bir rol verilmesinin gerekçesi ne olabilir? Hele kadrolu olup da şu anda oyunu olmayan pek çok oyuncu varken... Dahası bir de basında sürekli çalışmayan oyuncular işaret edilirken... (Bu ayrı bir yazının konusu ama rol verilmeyen pek çok oyuncu olmasının yönetim başarısızlığı olduğunu belirtmeden geçemeyeceğim.) Oyun İrfan Şahinbaş Atölye Sahnesi’nde izlenebilir. ŞAİRİN ÇIKINI Orhan TÜLEYL OĞLU [email protected] Unutulmayan Şairler aşamı okumak gerekir, kitabı yaşatmak” “Y sloganıyla Ankara’da uzun süredir faaliyet gösteren Bencekitap yayınları, birbirinden güzel kitaplar yayımlamayı sürdürüyor. Geniş yayın yelpazesinde roman, öykü ve şiir türlerine verdiği önemle dikkat çeken yayınevi, yeni bir diziye başladı: Unutulmayan Şairler Dizisi. Dizinin ilk kitabı Mehmed Kemal’in bütün şiirlerini bir araya getiriyor. Gazeteci, yazar ve şair Mehmed Kemal, 1945’te profesyonel olarak gazeteciliğe başlamış, 1946 tevkifatında hapse girmiş, yedek subaylık hakkı elinden alınmış, Zara’ya sürgüne gönderilmişti. 1975 yılından başlayarak Cumhuriyet’te “Politika ve Ötesi” başlığıyla köşe yazarlığı yaptı. 12 Eylül döneminde gözaltına alındı. Ardında 5 şiir kitabı bıraktı. İşte, unutulmaz “Öğle Rakıları” şiirinden birkaç dize: Buyurun içelim birer kadeh Güzeldir öğle rakıları efendim Unutulmaz Bir kadından söz eder gibi Utangaç, gizli yasak. … Bilir misiniz efendim öğle rakıları Yeni resimlere benzer gündüz gözüyle Gündüz gözüyle bakılan … Dizinin ikinci kitabı henüz 28 yaşındayken yaşama veda eden Ender Sarıyatı’nın bütün şiirlerini kapsıyor. Ahmet Günbaş’ın titiz çalışmasıyla yayımlanan kitap “Ölüme Direnen Şiirler” adını taşıyor. Ender Sarıyatı’nın 1948’de Uşak’ta başlayan yaşam serüveni 1976’da İzmir’de noktalandı. Kısacık yaşamında şiir adına neler yapılabilirse onun en iyisini yaptı. Umutsuzluğa düştüğünde bile umutla yüklü dizeleriyle, elimizden tutan şiirler yazdı. Ona göre şiir yaşamın içindeydi. Gerçeklerden esinlendi ve onun üzerinde oluşup, ona dayandı. İnsanın insan olma yolundaki yürüyüşünü güzelleştiren şiirler yazdı. Şiiri, bütün bencilliklerden sıyrılmış emeğin, özgürlük savaşımının, herkes için eşit mutluluğun, en küçük bir gölgeye bile katlanamayan insan büyüklüğünün şiiriydi; çağının umudunu, savaşımını yansıtan duygunun ve coşkunun çığlıydı… büyüyen bir isyanla bir gök gibi sonsuz yayılırız yıkılır kristal alanlar yeni bir anıt dikilir dikilir yeni bir hayat... STK’ler Nâzım Hikmet’te buluştu 5 Aralık Dünya Gönüllülük Günü (Sivil Toplum Kuruluşları Günü), Ankara Sivil Toplum Kuruluşları Platformu’nun öncülüğünde Yenimahalle Belediyesi’nin ev sahipliğinde Nâzım Hikmet Kültür ve Kongre Merkezi’nde kutlandı. Törende 50 sivil toplum kuruluşuna toplum gelişmesine ve demokrasiye katkılarından dolayı Ankara Valisi Alâaddin Yüksel tarafından üstün hizmet ve başarı belgesi verildi. Bu yıl Türkiye’de 26’ıncısı kutlanan Dünya Gönüllülük Günü kutlamaları Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Törene, Ankara Valisi Alaaddin Yüksel, Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar, ASO Başkanı Nurettin Özdebir, pek çok sivil toplum kuruluş örgütü ve medya kuruluşu temsilcisi katıldı. Açılış konuşmasını yapan TÜSİAV Başkanı Veli Sarıtoprak, dünyada ve Türkiye’de sivil toplum örgütlerinin gücünün her geçen gün arttığını belirterek, “Belki de ilk kez sivil toplum ülkemizde sesini bu kadar güçlü çıkarıyor” dedi. Ödül töreninde konuşma yapmak üzere sahneye “sivil toplumun ağabeyi” olarak davet edilen Yaşar, “STK’lerin yönetimler üzerindeki etkinliği, o ülkeleri daha çağdaş ve demokratik hale getirmektedir. Demokrasimizin ve çağdaş olmanın temelinin bu anlayıştan geçtiğine inanıyorum. Tüm STK’lere eşit mesafede duruyor, temsil ettikleri toplum kesimlerinin sorunlarını ve çözüm önerilerini birlikte değerlendiriyoruz. Çayyolu ve Batıkent’te hizmete açtığımız ek hizmet birimlerimizin içinde STK’lere çalışma ortamı hazırladık” dedi. Ankara’da da kayıtlı 9 bin sivil toplum örgütü olduğunu, bazı sivil toplum kuruluşlarının ise “siyasi partilerin arka bahçesi” olarak anıldığını hatırlatan Yüksel, “Sivil toplum örgütlerinin 3 temel başlığı vardır. Ahlâki değer taşımak, şiddeti esas almamak ve siyaset dışı çalışmaktır” diye konuştu. Daha önce de katıldığı bir programda Ankara’da memleket kültürünün fazla olduğunu dile getiren Yüksel, bu kez de Ankaralı olmanın Ankara’ya katkı sağlamaktan geçtiğini ifade etti. Ankaralı olmanın sadece nüfus cüzdanında Ankara yazması olmadığını belirten Yüksel, Ankara’nın tarihi mekânlarının yeterince tanınmadığını, kongre ve fuar organizasyonlarında yetersiz olduğunu, kütüphane hizmetlerinden yeterince yararlanılmadığını ve Ankara’nın potansiyelinin yeterince kullanılmadığını söyledi. Yüksel, “Ankara’da hâlâ çadırda fuar açılıyor” eleştirisini dile getirdi. Yüksel, uluslararası kongrelere, fuarlara, spor tabanlı olimpiyatlara ev sahipliği yapması gereken Ankara’da, ulusal futbol takımının da 20 yıldır maç yapmadığını anımsattı. Vali Yüksel’in değerlendirmeleri sırasında bir seyircinin, “Bunları Melih Bey’e de soruyor musunuz?” demesi üzerine, Yüksel, “Ben anlatıyorum, onu siz sorun” dedi. ‘Seçme ve seçilme hakkımız yok’ CHP Kadın Kolları Ankara İl Örgütü, kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilişinin 78. yılında panel gerçekleştirdi. Prof. Dr. Dilek Gözütok, “Yüzde 10 seçim barajı olan bir ülkede seçme ve seçilme hakkımız yok. Figüran olarak kullanılıyoruz” dedi. CHP Kadın Kolları Ankara İl Örgütü, önceki gün Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde (ÇSM) “Seçme ve Seçilme” konulu panel düzenledi. CHP Ankara Kadın Kolları Başkanı Canan Kumbasar’ın yönettiği panele, CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, CHP Kadın Kolları Başkanı Hilal Dokuzcan, Prof. Dr. Dilek Gözütok ve Keçiören İncirli Mahallesi Muhtarı Satı Gençaslan konuşmacı olarak katıldı. Nazlıaka, kadına yönelik şiddetin son 10 yılda arttığını rakamlarla açıkladı. Eşinden şiddet gördüğü için boşanma davası açan AKP Ağrı Milletvekili Fatma Kotan’ı anımsatan Nazlıaka, “Şiddetin kariyer ya da maddi güçle ilgisi yok. Kadın şiddeti toplumun her katmanında yaşıyor” dedi. Kadına önem vermeyi sağlamanın devletin işi olduğunu belirten Prof. Dr. Gözütok, “Yüzde 10 seçim barajı olan bir ülkede seçme ve seçilme hakkımız yok. Bizi figüran olarak kullanıyorlar. Bununla mücadele etmeliyiz” diye konuştu. Muhtar Gençaslan, kadınların siyasette yer alması gerektiğine dikkat çekerek, AKP’de siyaset yapan kadınlara ilişkin, “Onları kendileri üzerinden siyaset yapılmasına izin verdikleri için kınıyorum. Bu durumu kadınlara yakıştıramıyorum” dedi. CHP Kadın Kolları Başkanı Dokuzcan ise kadın ve erkeklere, “Birlikte yürüyelim, birbirimizden güç alalım” çağrısında bulundu. Dokuzcan, “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir ama milletin yarısı kadındır” dedi. ANKARALI KİTAPLAR SAVAŞ SÖNMEZ Ankara’nın Taştır Yolu Haz. A. Esat Bozyiğit, Kültür Bakanlığı Yayınları 2633, Ankara, 2001, 420 sayfa Çankaya iş buldu Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık’ın yeni toplumcu belediyecilik anlayışı çerçevesinde, istihdam sorunlarını çözmek için yaşama geçen “Çankaya İş ve İstihdam Merkezi”nin çalışmaları sonuç verdi. Merkez, kendilerine başvuran 969 kişinin işe yerleştirilmesini sağladı. A. Esat Bozyiğit’in “Ankara’nın Taşına Bak” marşının ilk üç kıtasının ilk dizelerinden esinlenerek adlandırdığı kitaplarından üçüncüsü, Atatürk’ün Nutuk adlı yapıtından aktardığı Ankara ile ilgili bölümler dışında, 32 yazarın Ankara üzerine yazdıkları ve değişik türlerdeki yazılardan oluşuyor. . . . . .. IMZA I MZA GU GUNLERI UNLERI ERI E ER RI RI TİYATRO SÖYLEŞİ VE İMZA DERS VERENLER FRANSIZCAYI konuşturuyorum ve mesleki hukuksal çeviri. 0506 300 30 75 BEN Mahir AYDINER. Uzun yıllar saksafon çaldım. Şimdi bu yılların birikimini siz saksafon öğrenmek isteyenlerle paylaşmak istiyorum. 0542 657 36 85 SAAT 10.30 8 ARALIK 2012 CUMARTESİ AHMET RASİM SK. NO:14 ÇANKAYA T: 442 30 50 : Cumhuriyet Vakfı adına Orhan ERİNÇ Genel Yayın Yönetmeni : İbrahim YILDIZ Ankara Temsilcisi : Utku ÇAKIRÖZER Sorumlu Müdür : Miyase İLKNUR Sahibi SAAT 14.00 Editör Sayfa Editörü Reklam Müdürü Satış Koordinasyon : Barkın ŞIK : Okan AKYÜREK : Kerim TAŞKAN : Osman ÖZER Yazışma Adresi : Cumhuriyet Gazetesi Ankara Yayımlayan : Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Bürosu, Ahmet Rasim Sok. No:14 Basıldığı Yer : DPC Doğan Medya Tesisleri 06550 Çankaya Dağıtım : YAYSAT Telefon : 0312 442 30 50 Yerel ve süreli yayın Eposta : [email protected] 7 Aralık 2012 Cuma C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle