Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sayfa 5 Kasım 2012 Pazartesi a4 Kent Yaşam Sürprizlerle dolu Marmaris Bozkırdan Maviye [email protected] B ayramda, Bodrum’dan sonra Marmaris’e uğradım. Pradise Dalış Merkezi’nden Behçet Kutlu Hoca ağırladı bizi. Marmaris her zaman benim için sürprizlerle dolu olmuştur. Muhteşem dip yapısıyla son derece keyifli seyirler sunar. Ama canlılık şaşırtıcıdır Marmaris’te. Aynı yere her gün dalış yapın, birinde inanılmaz canlı görürken hatta aynı taşın altında, orfoz, müren, yengeç ve karidesleri bir arada gördüğüm oldu ertesi gün daldığınızda bomboş bir deniz bekliyor olabilir sizi… Bu nedenle de sürprizlerle doludur benim için Marmaris. Hatta hep bir özür borçlu hissederim kendimi Marmaris’e karşı. İlk daldığımda dip şekillerine adeta aşık olmuş ama bir tek büyük balık görememiştim. O zaman kaleme aldığım bir yazıya da “Boş bir dalış cenneti: Marmaris” başlığını atmıştım. Bir sene sonra Marmaris’i yeniden ziyaret ettiğimde aslında bu durumun böyle olmadığını yukarıda verdiğim örnekle yaşadım. Aynı taşın altından kafasını çıkartmış balıklar, etrafımda cirit atan diğer canlılar… Bu kez de sevindirdi Marmaris beni. Çok fazla olmasa da yine en keyifli yüzünü gösterdi, canlılarla dolu bir dalış yapmamı sağladı. Bayramlaştık geldik. Bu sezon da bu şekilde noktalandı güney sahillerimizde. Yavaş yavaş, bir kaç merkez hariç bir çoğu kapanacak ve kışı yeni sezona hazırlık yaparak geçirecek dalış merkezleri. Açık olan merkezler de bizim gibi kışın dalmayı seven dalıcıları ağırlamaya devam edecek. Evet; ocak, şubat gibi “dalışa gidiyorum” dediğimde, birçoklarının yüzünde oluşan “deli bu” ifadesi sanırım dalıcı olmayan okurlarımızın da yüzünde oluştu. Kış dalışları en keyifli dalışlardır. İlerleyen haftalarda bundan sık sık bahsettiğimi göreceksiniz. Siz Ankara’da donarken biz, Akdeniz’de 19 derece hava sıcaklığında 1719 derecelik suya dalıyor olacağız… SONERABACI Ben Ankara’dan ‘Gökçek çorbası’ Başkent Dayanışması Ben Ankara bileşenleri, rant odaklı kentsel dönüşüme karşı kazan kaldırdı. “Kazan kaldırıyoruz” çağrısıyla yapılan eylemde mekân olarak, kentsel dönüşüm tartışmalarının odağında bulunan Dikmen Vadisi tercih edildi. Ben Ankara grubu, Dikmen Vadisi’nde gerçekleştirdiği kazan kaldırma eyleminde bir kazan çorba pişirdi. Tava, kazanlar, tencereler, hatta tepsi ve çaydanlıkları müzik aletine dönüştürdü. Bir taraftan kazan kaldıran bir taraftan da tencere, tepsi çalan grup üyeleri renkli görüntüler oluşturdu. Başkent dayanışması bileşenleri yaptıkları açıklamada, “Başkent dayanışması olarak, Ankara’da ve Türkiye’de yaşayanların insanca, sağlıklı konutlarda, ve sağlıklı çevrelerde güven içerisinde yaşama hakkını savunuyoruz. Rant odaklı kentsel dönüşüm insanların, evlerine, yaşamlarına ve yaşam çevrelerini yok etmekte kent yoksullarını kentin dışına iterek, kenti soylulaştırmaktadır” ifadelerine yer verildi. Açıklamada, rant odaklı kentsel dönüşüme kazan kaldırıldığı belirtilerek, “Bugün burada, insanı düşünmeden, çevreyi düşünmeden barınma hakkını düşünmeden, rant amaçlı kentsel dönüşüme karşı kazan kaldırıyor, isyan ediyoruz. Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Kuzey Ankara Kentsel Dönüşümdeki mağduriyeti kabul ederek özür diliyor. Kentsel dönüşümde, evlerimize dokunuyorlar, yaşamlarımıza dokunuyorlar, özür değil barınma hakkımızı istiyoruz. Rant odaklı kentsel dönüşümden vazgeçilmesini istiyoruz” ifadeleri kullanıldı. Türk dalıcı sayısında artış –ki özellikle la konuşsam ım aş d ka ar i hib Bunu en son lışanı ya da sa artış olduğunu söylüyor. ça zi kake er m a ış gi dal yısınd dım” dedi. Ne asa an ır ı h ıc ld e a al rd d d ı le c n rk lı ü ü a g T d Bu larum ürk imizde çalışan . “Bu sezon 1000 kadar T ız denizlerle çevrili” diye güney sahiller m dalış m fı u ı, ra ıc yd ta al u d d ç a Artan an d z ya “ü Behçet Hoca’d ir durum. Hep söyler dururu kıymetini bilmeye başlarız. ı ve daha kaliteb as un dar sevindirici sayımızla birlikte artık bun yenlerin daha çok kazanm ı yi ıc ek al d m n ek işten rım arta tkı demek. Bu turizmine de ka ı demek. as li hizmet sunm Mimarlara cezaevi kapıları kapalı Mimarlar Odası Ankara Şubesi, 12 Eylül’de başlattığı “Mamak Askeri Cezaevi Fikir Proje Yarışması” kapsamında, proje katılımcıları, mimar ve mimarlık öğrencileri ile birlikte Mamak Askeri Cezaevi’ne gitti. İstanbul, İzmir, Eskişehir ve çevre illerden gelen mimarlık öğrencileri ile birlikte tespit gezisi yapmak amacıyla Mamak Cezaevi önüne giden mimarlara, cezaevinin kapıları açılmadı. Mamak Askeri Cezaevi’nin kapısından çevrilen mimarlar, tanıklar ve öğrencilerle birlikte oda yönetimi, Mamak Askeri Cezaevi yerleşkesini kuşbakışı gören Hüseyin Gazi Dağı’nın yolunu tuttu. Mimarlar, Hüseyin Gazi’de çevre gezisi yaparak uzaktan da olsa Mamak Askeri Cezaevi’ni görme imkânı buldu. Kapıları açılmayan cezaevine kuşbakışı bakan mimarlar yine Mimarlar Odası Ankara Şubesi’nin açtığı yarışma projesi ile ayakkabıcılar çarşısı olmaktan kurtarılarak, müzeye dönüştürülen ve kamuya açılan Ulucanlar Cezaevi’ni gezmek üzere yola çıktı. Ankara Şube başkanı Ali Hakkan izin verilmemesine üzgün olduklarını belirterek, “Bizim isteğimiz cezaevini mimarlar, tanıklar ve öğrencilerle birlikte gezebilmekti. Mamak cezaevi proje fikir yarışması kapsamında yetkililer buna izin verebilirlerdi. Bizlere mevzuat gereği izin verilemeyeceğini söylüyorlar başka bir gerekçe sunmuyorlar. Ama bugün değilse de yarın bu cezaevinin kapıları açılacaktır. Öğrenciler, Mamak Askeri Cezaevi’ni göremedi, Ulucanlar’ı görmek istediler, Ulucanlar Cezaevi’nde bulunmuş olan dönemin tanıklarıyla Ulucanları geziyoruz, öğrencilerin, geçmişteki yaşanmışlıklara, mekânlar üzerinden sahip çıkmak isteğine destek olmak için elimizden geleni yapıyoruz”dedi. Tanıklarla ‘Mamak Askeri Cezaevi’ Mimarlar ve mimarlık öğrencileri Ulucanlar gezisini tanıklardan dinleyerek tamamladı. Farklı illerden gelen öğrenciler arasında Ulucanlar Cezaevi’ni ilk kez görenler de vardı. Ulucanlar Cezaevi gezisinin tamamlanmasının ardından Mimarlar Odası’na gelen öğrenciler, Mamak Askeri Cezaevi zihinsel harita atölyesi çalışmasına katıldı. Yapılan atölye çalışmasında tanıkları dinleyen öğrenciler, tanıklara gezmelerine izin verilmeyen Mamak Cezaevi’nin mekânlarına dair sorular yöneltti. Mamak Cezaevi zihinsel harita atölyesinin çalışmaları sonunda söz alan Tezcan Karakuş Candan ise cezaevlerine dair, “İşkence yapılan mekânlar ve işkence sistematiği, özellikle darbe yapılan ülkelerde aynı. Tanıkların bahsettiği gibi cezaevine girenlerin ilk olarak her tarafı parmaklıklı kafeslere konmaları ve sağdan soldan her taraftan görünür kılınmaları. Sağınıza da dönseniz, solunuza da dönseniz herkesin ortasındasınız. Kaşınızı da kaşısanız görürüz, bizim kontrolümüzdesiniz demenin mekânsal yansımasıdır. İnsandan kendine ait olanı almak için, kendisine ait bir benlik bırakmamak için yapılan, tasarlanan mekânlardır” yorumunu yaptı. Mamak Cezaevi Fikir Proje Yarışması’na başvurular devam ediyor, ödüller 12 Mart 2013 tarihinde sahiplerini bulacak. Canlılık ve Eğlence A nkara’da, Bozkırın ortasında yaşayan dalıcılarımız, neden kilometrelerce yol teperek dalışa gittikleri ve dalışta ne hissettiklerini Cumhuriyet Ankara okurları ile paylaşmaya devam ediyor: ¦ Ayşe Erem MENGENLİ: Bir kere “discover scuba” yaptım, azotu soludum, bir daha iflah olmadım, neden dalıyorum diye de düşünmemiştim aslında :))) Suyun içinde olmanın dayanılmaz hafifliği diyebiliriz. Kocaman bir akvaryumun içerisinde gibi oluyor insan. Hayatın rutini içerisinde görmeye ve hissetmeye alıştığımız her şeyden çok başka bir dünyayı görmenin keyfi. Üstelik ne kadar dalsan da rutine binmiyor. Nasıl desem, hani yolda sokakta kedi, köpek vs. görürsün, yürür geçersin, belki bir çoğunu fark etmezsin bile. Alışmışsındır çünkü görmeye. Ama daldığın zaman, mesela bundan önce 100 tane orfoz görmüş ol 101.’yi gördüğünde sanki yeni bir şey görmüşsün gibi heyecanlanıyorsun. Gürültüden uzak, uçuyor gibi hafifsin ama yere çakılıp oranı buranı kırma riskin yok :) En önemli etkenlerden biri de dalışa gittiğin ekibin eğlenceli olması. Suyun üzerine çıktıktan sonraki muhabbet, hele kış dalışıysa üzerine içtiğin o sıcak elma çayı…. Yine de sıcak ve tropik suları daha çok tercih ederim, daha renkli yaratıklar oluyor orda :) Ama kış dalışı ve gece dalışının da kendilerine has tatları var. ¦Yasemin YILDIRIM: Ben sualtının canlılığına vurgunum. Karada bulunup bilinen binlerce türe karşılık sualtında daha hiç keşfedilmemiş derinliklerin gizemleri bulmak için biliminsanları çalışıyor. Sessiz bir dünya olması da belki hoş, boşlukta dolaşmak, budy’lik ruhu bir o kadar çekici. Nerde daldığıma gelince; tropik sular, renkli balıkların olduğu bölgeler önceliklerim. Türkiye’de Saroz bölgesi çok canlı. Hernekadar canlılara yuva olsalar da batıklar bana hüzün veriyor, Ait oldukları su üstünde, bir zamanlar çeşitli yaşamların dolaştığı güverteyi sualtında görmenin hüznü bu. C MY B Ali Hakkan Tezcan Karakuş Candan