25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA CUMHURİYET 6 EKİM 2012 CUMARTESİ A4 ANKARA KentYaşam Octoberfest’te Kadehler Tokuştu... A lmanya’da bira bir gelenek. Ekim ayı ise bira festivalinin (Octoberfest) mevsimi. Her yıl, Bavyera’nın başkenti Münih’te kutlanan festival “bira”nın önemli simgesi. Festivale ortalama her yıl 6 milyondan fazla kişi katılıyor… Münih Belediye Başkanı’nın büyük bir bira fıçısına çeşme çakmasıyla başlatılıyor ve yılın taze birası “Maß” adı verilen litrelik özel bira bardağıyla önce belediye başkanına sunuluyor. Sonrasında da festival start alıyor ve katılımcılar “bira” mevsimini açıyorlar. Sokaklar, müzik ve dansla doluyor. Bu yıl Münih’te 179. Octoberfest 22 Eylül’den, 7 Ekim’e kadar kutlandı. Binlerce Alman ve diğer Avrupalı, sokakları doldurdu. Tabii, önemli bir turizm geliri de kente geldi. Taze biralar su gibi tüketildi. “Bir kültür içkisi olan bira neden bu kadar önemli?” derseniz; ben de, dünyanın en eski gıdalarından biri olduğunu ve insanlık tarihi ile birlikte geliştiğini söylerim. TadımNotları Prof. Dr. Ertan ANLI http://tadimnotları.blogspot.com email anliertan@yahoo.com Ankara Haftası Timur ÖZKAN benzer festivaller kutlanıyor. Bizde bu işin öncüsü ise Efes Pilsen. Bu yıl da Almanların büyük rağbetine uğrayan Antalya’da önce belediyenin de katkısıyla 242526 Eylül’de bira festivali yapıldı. Oldukça büyük ilgi gördü. Sonra da, SwissotelGrand Efes Balo Salonu’nda şef Wolgang Goedl’in mönüsüyle, 56 Ekim tarihlerinde “Octoberfestİzmir” kutlandı. Aslında, kişi başı yıllık tüketimin en yüksek içkisi olan ve Efes Pilsen gibi sektöründe dünyaya uzanan bir dev yarattığımız ülkede çok daha büyük organizasyonlar yapmalıyız. Aslında, Orta Avrupa kültüründe bir içki değil, yemek tamamlayıcısı. Hatta, dozunda tüketildiğinde yararlı olduğundan “sıvı ekmek” olarak da adlandırılıyor. pişirmeyi sonradan akıl ediyor. Sonrasında ekmek hem Doğu, hem de Batı kültüründe temel gıda oluyor. Buğday çorbasından biraya İnsanoğlu, ekmeği yapmadan 10 bin yıl önce, Mezopotamya’da tahılları suyla karıştırıp, mayalamaya bırakarak elde etti birayı. Büyük olasılıkla buğday çorbası yaparken tesadüf eseri çıktı ortaya. Aslında bu keşif, insanoğlunun yerleşik hayata geçmesiyle kullanmaya başladığı tahıllardan ürettiği ilk proses ürünü gıda olarak çok değerli. Sümer ve Mısır kayıtlarına göre Ortadoğu’nun temel içkisi. III. Ramses döneminde çeşitlendi ve meyveli biralar, ballı biralar hazırlandı. Hitit uygarlığında, bira hem halka hem saraya hitap etti. Sonrasında, şarapla biraz rekabet ederek, daha çok halk içkisi oldu. Bir süre sonra Doğu kültüründe görünmez oldu. Bu kez Kelt uygarlığında neşe içinde paylaşılan bir simgesi haline gelip, Germen dünyasında yer bularak Batı uygarlığı yoluyla günümüze uzandı. Tabii, sonrasında şerbetçi otu ile lezzetlendi. Ne demeli; bira ile buğday çorbası arasındaki fark, sanıldığı kadar büyük değil! Önce bira, sonra ekmek İnsanlık tarihinin en önemli üç tahılı buğday, mısır ve pirinç. Yeryüzünde insanoğlunu en şaşırtan ve büyüleyen olaylardan biri de mayalanma. Unla suyu karıştırıp, elde ettiği hamurun şiştiğini fark eden Mezopotamya insanının şaşkınlığını tahmin etmek güç değil. Tabii doğrudan doğruya mayalı hamuru tüketemeyince, bu kez tahılları sulandırıp kaynatarak geçiyor biraya. Temel gıda ekmeği ise, yani hamuru Bizde de Octoberfest’ler var Aslında Octoberfest Alman geleneği olsa da sonrasında Avrupa’nın birçok ülkesinde er ekim ayında, hem ülkemiz hem de Ankaramız için özel günlerin yıldönümlerini yaşıyoruz. Bunlardan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı ülke ölçeğinde Ankara’nın başkent olduğu 13 Ekim gününü ise kent ölçeğinde çeşitli törenlerle kutluyoruz. Fakat ekim ayında Ankara için özel anlamı olan bir gün daha var ki, her nedense bunu biraz ihmal ediyoruz. Atatürk’ün Ankara halkı tarafından kendisine yapılan hemşerilik teklifini kabul ettiğini bildiren mektubunu yazdığı 5 Ekim’de (1922) Büyük Önder’in resmen Ankaralı olduğu tarih olarak kutlanması gereken bir önem taşımaktadır. “Beni Ankara’nın hamiyetli hemşerileri arasına girmeye davet suretiyle tecelli eden iltifatınıza samimi ruhumdan arzı şükran eylerim…” diye başlayan bu tarihi mektup, önce Atatürk’ün Ankara’ya ilk gelişindeki içten karşılanışını hatırlatır. Ankaralıların bu ilgisini hiç unutmayan Atatürk, bu mektupta olduğu gibi memnuniyetini birçok kez dile getirir. Esasında Atatürk’ün Ankara’ya ilgisi başkent olmadan çok önce başlamış ve başkent olduktan sonra da devam etmiştir. Nitekim 1924 yılında gazeteci Yunus Nadi’ye verdiği bir mülakatta şunları söylüyordu: “İstanbulumuz güzeldir, fakat Ankaramız bütün noksanlıklarına rağmen daha az güzel değildir.” Onu bilhassa bizler biliriz değil mi? Ben Ankara’yı coğrafya kitabından ziyade tarihten öğrendim ve cumhuriyet merkezi olarak öğrendim. Hakikaten Selçuki idaresinin bölünmesi üzerine H Anadolu’da teşekkül eden küçük hükümetlerin isimlerini okurken bir “Ankara Cumhuriyeti”ni görmüştüm. Tarih sahifelerinin bana bir cumhuriyet merkezi olarak tanıttığı Ankara’yı ilk defa geldiğim o gün gördüm ki, aradan geçen asırlara rağmen Ankara’da hâlâ o cumhuriyet kabiliyeti devam ediyor… (*) Tekrar 5 Ekim konusuna dönecek olursak, Atatürk’e hemşerilik teklif edilmesine giden süreç, bu teklifi çok daha anlamlı kılan bir gelişmeyle başlar. Atatürk’ün yaklaşan seçimlerde milletvekili seçilmesini engellemek amacıyla, TBMM’de bir yasa değişikliği öneren üç muhalif milletvekili, taliplerin ancak doğdukları veya en az beş yıl süreyle yaşadıkları yerlerden aday olmalarını istiyorlardı. Bu açıkça Mustafa Kemal’e adaylık ve milletvekilliği yolunu kapatıyordu. Doğduğu yer olan Selanik, yeni cumhuriyetin sınırları dışında kaldığı ve cepheden cepheye koşan Atatürk hiçbir yerde beş yıldan fazla yaşamadığı için, değil milletvekili, aday bile olamayacaktı. Sonuç olarak bu öneri reddedilir ama Atatürk’ü çok yaralayan bir olay olarak tarihe geçer. Bu günlerde aralarında İstanbul’un da bulunduğu bazı iller Atatürk’e fahri hemşerilik teklif ederler. Bu teklifler arasında Ankara Belediyesi’nin teklifini kabul eden Atatürk, daha sonra üst üste beş dönem Ankara milletvekili olur. Ankara’ya ve Ankaralılara ilgisini “Ankara’nın ve Ankaralıların benim gönlümde müstesna bir yeri vardır” diyerek ifade eden Atatürk’ün resmen Ankaralı olduğu 5 Ekim tarihi, her yıl Ankara Kulübü Derneği tarafından kutlanıyor ve bu önemli günün anısı yaşatılmaya çalışılıyor. Ankara Kulübü ayrıca, geçtiğimiz yıllarda, 5 Ekim’den başlayarak 13 Ekim’e kadar devam eden hafta içinde düzenlediği “Ankara Kültür ve Sanat Günleri” ile daha geniş kapsamlı kutlamaların ilk adımını atmış bulunuyor. Bundan sonraki aşama neden bir “Ankara Haftası” olmasın? Ankara Kulübü, Ankara Enstitüsü Vakfı, Ankaralılar Vakfı, ANKAMER ve VEKAM gibi Ankara’nın sivil toplum ve araştırma kuruluşlarıyla birlikte valilik ve büyükşehir belediyesinin hep birlikte düzenleyeceği, geniş katılımlı bir “Ankara Haftası” çerçevesinde gerçekleştirilecek; şenlik, konser, panel, sergi, gezi, yarışma vb. çeşitli etkinlikler, bu çok özel günlerin anlam ve önemine yakışır bir şekilde yaşatılmasını sağlayacaktır. Ankara Haftamız şimdiden kutlu olsun… (*) Ankara, günümüzden 700 yıl kadar önce (12901362) egemen olan Ankara Cumhuriyeti veya birçok tarihçinin ifade ettiği gibi Ahi Cumhuriyeti döneminde, tarihindeki ilk (eyalet dönemlerinden sonraki) başkentliğini yaşamıştı… C M Y B C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle