Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sayfa 20 Ekim 2012 Cumartesi a2 Kültür sanat ‘Sen çok mu kürtaj oldun’ tweeti onurlandırıcıymış Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek, katıldığı canlı yayında tweetleriyle ilgili açıklama yaparak, tweetlerin hepsinin kendisine ait olduğunu belirtti ve bir takipçisine yazdığı “Sen çok mu kürtaj oldun” tweetinin onurlandırıcı olduğunu söyledi. Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek, dün A Haber ve Show Tv’de Siyaset Meydanı’nda kendisinin sosyal medyadaki konumu ve belediye başkanlığıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Kürtaj tartışmaları gündemdeyken bir takipçisine retweetlediği “Sen çok mu kürtaj oldun” tweetinin onurlandırıcı olduğunu belirterek, bu tweetlerden dolayı pişmanlık duymadığını söyledi. Gökçek, şöyle konuştu: “Bu hanımefendi benim hakkımda suçlamalarda bulunan bir hanımefendi. O gün de kürtaj konusunda sayısız ifadelerde bulundu. Konuyu başka tarafa çekmek için. Özellikle Alevilik meselesine getirip devamlı suçlamalarda bulundu. Direk mesaj attım sadece o kişi görsün diye. Benim mesajım ‘sen niye bu kadar telaşlanıyorsun’ gibi bir cümleyle bitti. Onun üzerine bu kız attığım mesajı aldı retweet etti. Başkalarına duyurdu. Sonra kendisi de pişman oldu. Benden de özür diledi.” Gökçek, Alevilerle ilgili tweetini ise şöyle savundu: “Benim oğlum hakkında gazeteden manşetten bir haber çıktı. Konusu da Ankara’da İskender Çolak isimli bir yurttaşımızdı. Onunla arasında geçen bir diyalog üzerine. Bu yurttaş da Alevi bir yurttaştı. Ben de bu yurttaş hakkında herhangi bir ayrım yapmadığımıona karşı da Ankaralı yurttaşlarımıza da nasıl davranıyorsam aynı davrandığımı, bu yurttaşın Alevi yurttaş olduğunu bildiğim halde gidip nikah kıymaktan şeref duyduğumu ifade ettim. Bunda ne var? Art niyetli olan kişi ‘Alevi bile niye diyorsun’ diyor. Bizi Alevi yurttaşları dışlıyor gibi gösteriyorlar. Biz dışlamıyoruz. Karşıdaki kişinin niyeti kötü olursa ne yapabilirim?” Twitter’daki bütün tweetlerin kendisine ait olduğunu ifade eden Gökçek, twitterdan iftira atılmasına kızarak “En keskin soruyu sorun ama iftira atmayın. Her soruyu sorsunlar tahammül edebilirim. Bazıları sövüyor. Çok çirkin” dedi. 33 Varyasyon ane Fonda’nın tam kırk altı yıl aradan J sonra, Broadway’a, “Ahmanson Theatre”a dönüş oyunu olarak popülerleşen “33 Varyasyon”, Ankara Devlet Tiyatrosu’nda. Beethoven’ın “Diabelli Varyasyonları” olarak bilinen 33 Varyasyon, şüphesiz müzik tarihinin en uzun varyasyonlar serisi. Teması, Diabelli’ye ait olan bu varyasyonlar, kimi müzikologlar tarafından “basit” olarak nitelendirilmesine rağmen ilk vals parçalarından biri. Üstelik Beethoven temayı hiç de öyle “eğlenceli, hafif, mutluluk verici” bir şekilde almıyor. Diabelli Varyasyonları, hepsi birden seslendirilince, Beethoven’ın yazdığı en uzun piyano eseri oluyor. İşin tuhaf yanı, bu felsefi varyasyonların,“şen şakrak” bir temayı kendine temel seçmiş olması. Ayrıca bu özel yapıtı, bestecinin ustalık dönemi içinde yaşadığı büyük sağlık sorunlarının yansıması olarak ele almak mümkün. Moises Kaufman tarafından yazılan “33 Varyasyon”, Beethoven üzerine araştırmalar yapan müzikolog Katherine’ın yaşam öyküsüyle, Beethoven’ın yaşam öyküsünün kesiştiği özel bir alandan akıyor. İşinde son derece titiz bir bilim kadını olan Katherine, savruk, ayrıksı ve mesleki oburlukla malül kızı Clara ile New York’ta yaşarken yolu, Beethoven’la ilgili daha sağlam bir araştırma yapmak için Bonn’a düşüyor. Ama Katherine’nin peşinden sürüklediği ölümcül bir hastalığı var: ALS... Bu noktada, büyük yaratıcı Beethoven ile müzikolog Katherine arasında kurulması gereken koşutluğun; yaşam ölüm sınırında, yaratıcılık ile yaratma sancısı eşiğinde, bulma arama, keşfetme aralığında olması gerekiyor. Ama bu birliktelik oyunun sahnelenişinde hiç ama hiç düşünülmemiş! Katherine ile Beethoven arasındaki ilişki, salt bir müzikoloğun Beethoven’ın izinden gitmesi, onu anlamaya çalışması olarak biçimlendirilmiş. “Suçlu Yürekler”den başlayarak belli bir yaş aralığındaki kadınların kusurlu hallerini, sahnede hiç çekinmeden sergileyen İpek Çeken, 33 Varyasyon’da olağanüstü bir performansla karşımıza çıkıyor. Özellikle bir akademisyenin ayrıntıcı yanlarını, ALS hastalığının ilerleme anlarıyla birleştirerek mükemmel bir uyum yaratıyor. Bu durumun, kızı rolündeki genç oyuncu Eda Aydınlı için çekim alanı oluşturmuş olması kaçınılmaz. Ancak, Aydınlı sahnede tıpkı İpek Çeken gibi oynamaya çalışıyor. Kızı bile olsa, farklı bir duyarlılık eşiğinde ve tamamen farklı bir kişilikteki bu kızın annesinin gölgesinde yorumlanması tekdüzelik yaratıyor. Sadece saça bir örgü eklenerek, elbisesine özgün bir biçim verilerek sıra dışı olunmuyor maalesef... Tabii bu durum rolün oyun içindeki dönüşümünü de etkiliyor. Özellikle Clara, Bonn’a gittikten sonra farklı bir hayat koşuluna geçmesinin arkasındaki sıkıntı da verilemiyor. Ayrıca Beethoven ve Schindler rollerini oynayanlar, öyle karikatürize bir oyunculuk sergiliyorlar ki, bu da oyunun gerçekçi yapısına zarar veriyor. Hatta oyundaki Katherine ile VePerde... Eren AYSAN aysaneren@hotmail.com Beethoven ilişkisini de zayıflatıyor. Ancak rollerinde derinlik yakalayan Ulaş Ersoy ile Meltem Baytok’un hakkını teslim edelim. Her ikisi de rolleri elverdiği ölçüde, yorumlarında insani bir yan yakalamak üzere oyunculuklarını ortaya koyuyor. Sinematografik bir atmosfer seçmek adına iki katlı bir dekorun, oyuncuları kısıtlamasını geçtim, büyük bir kusur daha karşımıza çıkıyor: Seyirci, dekor değişimlerinde büyük bir gürültü eşliğinde oyunu izlemeye mahkum ediliyor. Piyanist Elif Candaş’ın can havliyle piyano çalması da gürültüyü engelleyemiyor. Oysa oyunun Broadway’da hiç de kuş kondurmaya ihtiyaç duyulmadan büyük bir alanda, sahne değişimlerinin tekerlekli panolarla idare edildiğini görüyoruz. Buna karşın, Osman Uzgören ışık tasarımında çok ama çok başarılı... 33 Varyasyon, çok başarılı bir tiyatro oyunu olarak karşımıza çıkabilirmiş... Ancak oyunun yönetimindeki başarısızlık nedeniyle, kaçırılmış fırsatlar serisi olduğunu görmek insanın canını yakıyor. Seyirci her şeye rağmen, kendine Beethoven, varyasyon, araştımacılık, bilimsellik, yaşam ve hastalık anahtar sözcükleri bağlamında bir atmosfer yaratabilir. C MY B