01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAYFA CUMHURİYET 11 EKİM 2012 PERŞEMBE A4 ANKARA Kültür Sanat Kent Pınar Aydın O’Dwyer, Bahri Gürcan ile birlikte bale kitabı yazdı Çatıya jeneratör denilerek yerleştirilen baz istasyonları sokak sakinlerini rahatsız etti Jeneratör değil baz İKLİM ÖNGEL Çankaya Alper Sokak’ta bir binanın çatısına jeneratör denilerek yerleştirilen baz istasyonları için sokak sakinleri imza topladı. Baz istasyonlarına en yakın yerde oturan Gülsen İkizler ise bazın insan vücuduna ne gibi zararlar açtığını internetten araştırdığını belirterek, “Ben kanser hastalığını atlatmış bir insanım. O günleri ikinci defa yaşamak istemiyorum. İstasyonlar hemen kaldırılmalı” dedi. Baz istasyonlarının kurulu olduğu binada bulunan inşaat şirketinin yetkilisi Mustafa Özveren ise, binadan ayrılmayı düşünmediklerini belirterek, “Takıldıktan sonra haberimiz oldu. Biz hareket etik olmadığı için kızdık. Daha önce haber verilebilirdi ama verilmedi” diye konuştu. Çankaya’nın Güzeltepe Mahallesi’nde bulunan Alper Sokak 5 numaraya takılan 4 baz istasyonuna mahalleli tepki gösterdi. İmza toplayan mahalleli bazların bir an önce kaldırılmasını istiyor. Bazların bulunduğu çatıya en yakın mesafede oturan Gülsen İkizler, istasyonların İkinci defa aynı şeyleri yaşamak istemiyorum” diye konuştu. Baz istasyonlarının yerleştirildiği binadaki inşaat firmasının yetkilisi Mustafa Özveren ise kendilerinden habersiz bazların takıldığını belirterek, “Biz hareket etik olmadığı için kızdık. Daha önce haber verebilirlerdi ama öyle bir şey olmadı” dedi. Kendilerine ait bir cihazla ölçüm yaptıklarını ve değerlerin insan sağlığına zarar verecek düzeyde çıkmadığını söyleyen Özveren, “Ne kadar doğrudur bilemem. Ev sahibinin de tehlikeli olmadığına dair raporu var. Biz şu an bu binada devam etme kararındayız. Ama yine de kaldırılmasını isteriz” diye konuştu. ‘Bale’nin ilk adımları Eski Devlet Opera ve Balesi (DOB) Başdansçısı Bahri Gürcan ile Ankara ekimizin yazarı Pınar Aydın O’Dwyer, “balenin ilk adımlarını” kitaplaştırdı. Gürcan ve O’Dwyer’in “Bale” adını verdikleri kitap, bale sanatına ilgi duyanlara bu sanatın yöntemlerini anlatıyor. Kitabın önsözünde ise eski DOB Genel Müdürü ve balerin Meriç Sümen Kanan yer alıyor. Önsözde Kanan, özetle şunları belirtiyor: “Ülkemizde düzenli olarak eğitim veren Devlet Bale Okulu’nun 1948’de İstanbul’da açılmasıyla başlayan bale eğitimi giderek artan bir ilgi odağı olmuştur. Bu okulun 1950’de Ankara’ya nakledilerek Devlet Konservatuvarı statüsüne dönüşümüyle yıllar içinde birçok yetenekli bale sanatçısı yetişmiş ve ülkemizin adının sınırlarımız dışında da duyulması sağlanmıştır. Memnuniyetle gözlemlediğim üzere aradan geçen 60 yılı aşkın zaman içinde bale seyircimizin sayısı da bale okullarının ve öğrencilerinin sayısı paralelinde çığ gibi artmıştır, artmaktadır. Buna karşın bale hakkında yazılmış kitap sayısı, ne yazık ki son derece azdır. Sanatçı bir ana ve babanın kızı olup, uzun süreden beri Cumhuriyet, Opus, Sahne, Neofilarmoni gibi yayın organlarında bale, opera, kitap ve diğer kültür sanat konularındaki araştırmacı kimliği ile de öne çıkan ve küçüklüğünden beri bale ile amatör olarak yakından ilgilenmiş, Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Pınar Aydın O’Dwyer ile DOB başdansçılarından, özellikle 19952010 döneminde Ankara Balesi’ni adeta sırtında taşıyan değerli sanatçı Bahri Gürcan’ın hazırladıkları bu güzel kitap, bale ve eğitimine dair geniş kapsamıyla bu alanda gerçekten uzun zamandır boş olan çok önemli bir eksikliği doldurmaktadır. (...)” Ramazan ayında “jeneratör takıyoruz” denilerek çatıya yerleştirildiğini kaydetti. Eşiyle birlikte takma işlemini balkondan seyrettiklerini söyleyen İkizler, “Bayrama yaklaştığımız için badanaboya, temizlik telaşımız vardı. Baz istazyonu olduğunu hiç anlamadık” dedi. Durumu öğrenir öğrenmez de imza topladıklarını söyleyen İkizler, “Biz bazların bir an önce kaldırılmasını istiyoruz. Ben kanseri atlattım. Ekşili Palamut, Kremalı Patates ve Çimçim Karides fendim derya coştu yeniden. Geçtiğimiz yıl, toplumun büyük bir çoğunluğunun gösterdiği duyarlılık etkisini gösterdi diye düşünmekteyim. Daha iyisini yapabiliriz, yapacağız da hep birlikte. Denizlerimize de daha büyük bir kıskançlıkla sahip çıkacağız. Hadi bir destek de siz çıkın: http://www.kacsantim.org/ Hafta sonu aile meclisini konuk ettik soframıza. Malum mevsimidir mübarek palamudun. Zaman zaman irileri çıksa da henüz taze birer fidan gibi çoğu. E “Boğazlar Meselesi” [email protected] SERDAR ŞAHİNKAYA Palamuda şefkat zamanıdır Takoz kesim palamutlar kanlarından arınmış, suları süzülmüş koyun koyuna iken, balık tepsimi çıkarıp içini bir güzel sızma zeytinyağıyla incecik yağladım. Sonra üç iri palamut için; bir demet taze soğan, bir demet rokayı yıkayıp sularını süzdükten sonra ince doğrayıp ayrı bir kapta karıştırdım onları. Zeytinyağıyla hazırladığım balık tepsimin zeminine gevşek halı döşer gibi o zerzevattan serdim. Üzerlerine takoz palamutları, yanaşık düzen yerleştirdim. Üzerlerine deniz tuzu ve karabiberi değirmende çekerek lezzetin temelini attım. Kalan zerzevatı da üzerlerine yazlık pike sitili örtüverdim. Bir kavanozda yarım su bardağı sızma zeytinyağı, iki limonun suyu ve bir yemek kaşığı elma sirkesini bir süre çalkalayarak onlardan sihirli bir sos elde ettim. Sosu, yaz pikesi altındaki palamutlara gezdire yedire boca ettim. Üç, dört yaprak defneyi de gelişi güzel bıraktım içeriye. Tepsinin üzerini de folyo ile sıkıca kapayıp 200 derecede on dakikadır ısıtılmış fırına gönderdim. şeklinde kestiği patatesleri bir kapta, iki diş dövülmüş sarımsak, tuz, karabiber çok az kırmızı pul biber ve az miktar kaşar rendesi ve bir küçük paket süt kreması ile iyice karıştırıp seramik tepsisine Elif gibi tozarak yağan kar misali incecik yayar. Üzerine de yine çok az miktarda kaşar rendesini ilave ederek fırına gönderiverir. Kimi yerleri hafiften yumuşak, kimi yerleri kıtırımsı patatesler gerçekten balığın da sizin de ruhunuzu okşar. Çimçim karidesler O gün buzluktaki bir miktar çimçim karidesi hafiften haşladım. Sonra geniş sos kabına, biraz tereyağı ve bir miktar sızma zeytinyağı ilave ettim. Yağ köpür köpür olduğunda damarlarını ve tohumlarını alaraktan kıyım kıyım kıydığım üç adet yeşilbiberi köpüklerin ortasına sörf yapmak üzere bıraktım. Akabinde üç diş iri, lakin tranş doğranmış sarımsağı da ilave ettim. Tahta kaşıkla altüst edip üç, dört dakika sonra çimçimleri sallayı verdim ortalarına. Yeşiller, pembeler, bejler ortak bir horona durdular derelerin kardeşliğini simgelercesine. Sonracığıma da kabuklarını soyup küp küp doğradığım, sularını lezzetine vererek bir cam kapta beklettiğim domatesleri gönderdim üzerlerine cambaz çadır örtüsü gibi. Ve çok Selcan Hanım’ın kremalı patatesi Eşim Selcan Hanım’ın, balık günlerimizi taçlandırdığı kremalı patatesten de bahsetmeli yeri gelmişken... İngiliz stili patates kızartması yerine Selcan, ince tranş C M Y B C M Y B örselemeden malları, hafiften ara sıra karıştırdım. Az pul biber ve tuz ilave ettim. Balkondaki biberiyenin burnundan bir tutam, birkaç yaprak da fesleğenden kopartıp onları da ilave ettim ki sormayın dostlarım. Tava coştu resmen. Ateşin altını kıstım ve palamutlara şefkat zamanıdır diye düşündüm. Sofra kurulmuştu. Selcan Hanım’ın usta işi salatası, dört peynir güzellemesi ve Beypazarı ekmek dilimleri ortada iken birer büyük yemek kaşığı ile çimçim servisini yaptım. Bu arada rakılar da yarılanmış idi. Sofradaki ahali, işleme başladıktan kısa bir süre sonra aldıkları çimçim lezzetinden bi tuhaf olmuşlardı. Ellerine sağlık diyen sözler, parlayan gözler ve yanaklarda oluşan gamzeler benim de keyfimi yerine getirdi doğrusu. Rakıdan koca bir yudumlayıp fırın kontrolüne geldim. Mutfağa girdiğimde fırından gelen koku “Ahan da on numero bir iş çıkardın yine” dedirtti nitekim. Sonra folyoları kaldırdım ki sormayın gitsin. Amanin, amanin hem görüntü hem koku abereyyyyyyyyy. Almış Mumcu’nun kaleminden basın eleştirisi: ‘Dönekliğin psikanalizi...’ başını gitmiş. Sofraya taşımadan bir küçük çatalla lezzet testi yaptım. Mülkiyeli tabiriyle aliyyülâlâ. Budur dedim kendi kendime. Ve sofraya götürüp servis yaptım. Palamutların üzerine tepside biriken sostan birer kaşık gezdiriverdim. Yine “mutad sorular” sonrası sohbet kesildi birdenbire. Ve konuklar çatallar ve bıçaklar ile sanki kılıç dansına kalkmışlardı. Bir on dakika sonrası sofra normalleşti. Lezzet fırtınası etkisini göstermişti. Sofra müdavimlerinden ekmek yemekte nazlananlar dahi en az birer dilim ekmek götürdüler. Yanında da fıstıklı tahin helvası dilimleri, rakılar da tazelendi. E daha ne olsun. Haydi, afiyet olsun. Ağzımızın tadı bozulmasın. Sağlık ve dostlukla. Ankara Meydan Sahne’de bu sezon, 24 Ocak 1993’te katledilen yazarımız Uğur Mumcu’nun sözleri yankılanacak. Mumcu’nun 28 yıl önce kaleme aldığı “Sakıncasız” adlı oyun Kızılay’daki Ankara Meydan Sahne’de Ankaralıların beğenisine sunulacak. Mumcu’nun “dönekliğin psikanalizini” yaptığı oyun bugüne de göndermelerde bulunuyor. Mumcu, söz konusu oyunu neden yazdığını, oyunun yazıldığı dönemde şöyle dile getirmişti: “Güncel olay, basındır. Basının, holdingler elinde aldığı yeni biçim ve özüdür. Güncel olay, her gün çevremizde gördüğümüz döneklerdir. Siyasi olay, (alaturka burjuvazi) üreten siyasal liberalizmden yoksun bir ekonomik modelin içler acısı görüntüsüdür. ‘Sakıncasız’ oyunun bir sakıncası vardı; bu da oyunda sergilenen Güven İnan kişiliğinin birçok gizli ya da açık döneğin iç dünyasında yarattığı kaçınılmaz tedirginliklerdi. Oyunu niçin mi yazdım? Döneklerin bilinçaltındaki birtakım inançlara fener alayları düzenleyip, holding basınını bu curcuna içinde tanıtmak için… Boşa zahmet ettiğimi hiç sanmıyorum!..” Ankara Devlet Tiyatrosu (ADT) oyuncularından Tolga Çiftçi’nin yönettiği oyunda, Tanzer Hacıraifoğlu, Tümay Berkin, Nurcihan Ergün, Gökçe Çetiner, Burak Çağrı Aydüz ve Güneş Üçcan rol alıyor. Ankara Meydan Sahne’de, 13, 17, 20 ve 31 Ekim tarihlerinde sahnelenecek oyundan elde edilen gelir de Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’na bağışlanacak. Oyun tiyatro tarafından da izleyiciye “Kalemler silah, video ve fotoğraflar şantaj malzemesi olarak kullanılıyor; telefonlar dinleniyor, gazeteciler susturuluyor. Medya taraflı, haberler gerçekten uzak, halkı uyutmaya dönük. Sezdirmeden gündemler değişiyor, ‘gündem’ler örtbas ediliyor. Ruhlar duymadan günler geçiyor” sözleriyle anlatılıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle