Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 ANKARA AKKARA Talât HALMAN 4 Şubat 2011 Cuma 344 ‘ÇekirdekKadroHareketi’ Boyun Eğenler/Baş Kaldıranlar slam âleminde yeni sarsıntılar var. Tunus halkı yirmi yıldan, Mısırlılar otuz yıldan uzun süredir istibdadı sineye çekmişti. Kentlileşmesi büyümüş, malî durumu düzelmemiş olan halk, artık suskun değil... Kaderine razı olarak pasif yaşamayı kabul etmiyor... Diktatörlere cesaretle karşı geliyor... Kötü yönetime kendi iradesiyle ve eylemleriyle son vermek istiyor. On yıllardır sabrederek boyun eğenler, artık başkaldırıyor. Müslüman toplumların hemen hepsinde tevekkül ve tahammül egemendir. Başka nice ülkelerde halk, dikta rejimlerine, bozuk yönetime, yolsuzluk ve haksızlıklara karşı ayaklanır da İslam dünyasında “alınyazımız buymuş” diye teslimiyet hüküm sürer. Bu yüzden zorbalara ve zalimlere, kötü iktidarlara ve berbat baskılara rıza gösterilmiştir. Korku belâsı, despot rejimlere ses çıkarmayan nice uluslar olmuştur, bugün de var. Ama, biz Müslümanlar genellikle “Allahın takdiri böyleymiş” diyerek, din adına, riayet etmişizdir. Aynı anlayış, günümüzde de İslami devletlerde devam etmektedir – kimisi cumhuriyet, kimisi krallık rejiminde yaşayan bu halklar, her türlü adaletsizlik karşısında suspus... O yüzden 40’ı aşkın Müslüman toplumdan sadece Türkiyemizde adına demokrasi denebilecek bir sistem var. Tunus ile Mısır, nihayet, boyun eğmekten vazgeçip başkaldırıya geçti. Bu iki ülke halkının yarısı, günde 3 TL ile sefil, perişan yaşamak zorunda. Hem aç, hem hürriyetsiz yaşam; zenginin aşırı zenginliği sürüp giderken aşırı yoksulluğa razı olmak; bazı iktidar mensuplarının ve onlara yakın olanların çalıp çırpmasına, har vurup harman savurmasına göz yummak alışkanlıkları sona erecek belki... Hiç değilse bir direniş başladı. Tunus’ta halk muradına erdi; Mısır’da çığ gibi büyüyen bir isyan var. Türkiye Cumhuriyeti’nin –Atatürk’ün güçlü vizyonu ve verdiği ilhamla– başardığı büyük bir zihniyet devrimi, tevekkülden teşebbüse, tahammülden eyleme geçiştir. O sayede biz, İslam dünyasındaki tek demokrasiyiz. Her yerde olduğu gibi, bizde de demokratik düzenin pürüzleri, eksiklik ve bozuklukları var. Ama, öteki Müslüman uluslardan çok daha talihliyiz. Krallık değiliz: Liderlerimizin yerine eşleri, oğulları, kardeşleri geçmeyecek. Dikta rejiminde yaşamıyoruz. Halkın iradesi, serbest seçimle iktidarı değiştirebiliyor. Bizde de birtakım ihlâller var ama, bizim sistemimiz kökten bozuk değil. İslam âleminde en laik biziz, hatta tek laik biziz. O âlemdeki insanların çoğu kuldur; biz hak ve irade sahibi vatandaşlarız. Ne var ki toplumsal düzenimizi, iktisadi durumumuzu düzeltmek, özgürlüklerimizi geliştirmek, adalet ve demokrasiyi güçlendirmek zorundayız. Yapmamız gereken ilk önemli işler, gelir eşitsizliklerini gidermek, soygun ve rüşvetleri ortadan kaldırmak, hukuk ihlâllerine son vermek, adaleti ve laikliği sağlamlaştırmak ve psikososyolojik yaşamımızdan tevekkülü çıkarmaktır. Yoksa –aksi takdirde– bizde de yer yerinden oynayabilir. İ A NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Çankaya Belediyesi Galeri Kara, Ankara’da 1992 yılından başlayarak, önce “Hangar Sanatsal Oluşum”, 2009’dan bu yana ise “Hangar +/” adıyla çalışmalar yürüten oluşumun eserlerini Ankaralı sanatseverlerle buluşturuyor. Resimden, yerleştirmeye, videodan, fotoğrafa çalışmalar yürüten, plastik sanatlar yaratma serüvenini, hiyerarşik bakışın reddiyesi üzerine kuran oluşum, estetik yanyanalık inancıyla sanat yapıyor. Çekirdek Kadro Hareketi ise “Hangar +/”nin çekirdeğini oluşturan Atilla İlkyaz, Cezmi Orhan, Cebrail Ötgün’ün yapıtlarından oluşuyor. Serginin işleri, günümüzde aralıksız tartışma konusu olan plastik sanatların bağlamıyla yapıtların özerk bağlamı arasındaki ilişki, düşünsel harita, sanatçının yapıtı üzerinde kendi tasarrufu ve özgürlüğü sorunsalını da gündeme getiriyor. Sanatsal alana ilişkin felsefi göndermeleriyle de ilgi çekici olan sergi, hiyerarşik yapılanmaya yönelik eleştirel yaklaşımı sanatsal üretimlerinin varlık ve gelişimi açısından en baştan belirleyici bir noktaya yerleştiriyor. Galeri Kara’da bugün açılacak olan sergi, 24 Şubat’a değin gezilebilecek. ‘Karnenigetir, sinemabiletinigötür’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kentpark Alışveriş Merkezi, çocuklara yarıyıl armağanı olarak sinema bileti hediye ediyor. Çocuklar, ücretsiz biletleri, karnelerini gösterdikleri takdirde edinebilecek. “Kentpark danışmaya karnenle gel, hafta içi Prestij Sinemaları’ndan bir filme biletini al” kampanyası 11 Şubat’a değin sürecek. Biletler, 411 Şubat tarihlerindeki seanslarda geçerli olacak. Stoklarla sınırlı olan biletler tek kişilik ve tek kullanımlık. NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara’da kurulan ve bu yıl 19. yılını kutlayacak olan Gülüm Pekcan Dans Tiyatrosu, 20102011 sanat sezonuna “Dönemeç”le başlıyor. Kurgusu, rejisi ve koreografisi Gülüm Pekcan’a ait oyunda, Pekcan’la birlikte, Veli Kurt, Ceren Ergin, Oğulcan Abacıoğlu ve Güleda Abacıoğlu rol alıyor. Oyun sinevizyon gösterisiyle de destekleniyor. Oyunu aralık ayında yitirdiği babası Hasan Gündüz Pekcan’a ithaf ettiğini belirten Pekcan, oyunun konusunu ise şu sözlerle anlatıyor: “Dünyadaki değişim, geçiş dönemleri, acılar dünya insanını hangi dine, hangi dile ya da hangi ırka ait olduğunu ortadan kaldırmıştır. Dünya insanı acılarla, sömürülerle, paranın satın alma gücüyle hümanist duyguların sıfırlandığı bir ortamda yaşamak zorundadır. ‘Büyük balık küçük balığı yutar’ yaklaşımı günümüz dünyasının yaşam felsefesidir. Çağdaş sanatların tüm imkânlarını kullanarak bu gerçekliği dile getirmeyi amaçlıyoruz.” Oyun 7 Şubat’ta, saat 20.00’de, Ankara Sanat Tiyatrosu’nda izleyici ile buluşacak. Sezon sonuna dek de her pazartesi sahnelenecek. A Pekcansezonu ‘Dönemeç’le açıyor