22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

27 ŞUBAT 2022 4 Toplumsal gerileme ve kastrasyon korkusu Hadım edilmekten korkanlar, neden ata tohumlarına sahip çıkmaz? insel yetersizlik, özellikle kastrasyon (hadım edilme) korkusu, pek çok er- kekte bulunabilir; ancak ekonomik sı- YILMAZ’DA kıntı çeken, bu yüzden de yarına kal- MAÇOLUK C ma konusunda endişesi olan toplum- lar bu korkuyu daha alevli yaşıyorlar bence. Afri- VARDI kalı, Ortadoğulu ve bazı Asyalı erkekler, ekonomik u Yılmaz Güney’in özel hayatında kadınlara açıdan zorlandıkça, toprakla- karşı davranışları sık sık eleştiri konusu oluyor. rı verimsizleştikçe gelecekleri Siz nasıl bakıyorsunuz bu meseleye, maço tavırları için korku duymaya başlıyor- sizi de rahatsız ediyor muydu o yıllarda? lar, söz konusu gelecek korku- Maçoluk Türk erkeğinin kanına işlemiştir desem... su ise kastre edilme korkusu- Çok kişiyi kızdırır mıyım? Onda da bir ölçüde vardı nu çağrıştırıyor. İnsanlar ade- herhalde... Ama kitabımızın kapağına seçip aldığı- ta, “Topraklarımızı, üretimimi- mız şu deyime bakar mısınız: “Hayat bize mut- zi koruyamadık, bari zürriyeti- lu olma şansı vermedi sevgili.” Sevgili Fa- mizi (neslin devamını) koruya- toş’una bunu söyleyen biri sonun- Atilla Dorsay lım” diyorlar. da ne kadar maço olabilir PROF. DR. ki? ÇOCUK FELCI VE ÜSTÜN ZÜRRIYET DÖKMEN Bir zamanlar Afrika’da “Ço- cuk felci aşısı kısırlık yapıyor- muş” şeklinde bir söylenti yayıldı kulaktan kulağa. Bunu belki yerli halk kendi kendine üretti, belki de ‘Yaşasaydı direnirdi’ onların iyiliğini istemeyen art niyetli birileri fısladı kulaklarına. Benzeri söylenti Asya’da da yayıldı. Bugün dün- tilla Dorsay bir yandan gün- ne ulaşmak kolaylaştı. Yine de yeni ku- yada tüm çocukları çocuk felci olmamış iki ülke var; HANGI YILMAZ GÜNEY? cel film eleştirilerine bir yan- şakların Yılmaz Güney’i yeterince tanı- biri Bangladeş, diğeri Afganistan. dan da sinema tarihiyle il- dığını düşünüyor musunuz? Bize gelince, Cumhuriyet aşı konusunda çok başa- u Hangisini daha kıymetli görürsü- gili yayınlarına devam edi- Tam bilemiyorum. Ama ona karşı il- rılı oldu. Bizim kuşağımız da çocuklarına karma aşı- nüz; yönetmen Yılmaz Güney’i mi, se- Ayor. Sinemamızı en yakın- gi sürüyor, hep ve hâlâ sürüyor. Kitaplar dan çocuk felcine tüm aşıları yaygın olarak yaptırdı. narist Yılmaz Güney’i mi, yoksa oyun- dan bilen isimlerden biri olarak geçenler- yazılıyor, sorular soruluyor, hayatı üze- Bu aşıların çocuklarımızın zürriyetine zarar verece- cu (star) Yılmaz Güney’i mi? de yeni baskısı yapılan kitabı sebebiyle ma- rine film projeleri tasarlanıyor. Ve bu ğini söylemedik. Ancak sıra korona aşısına gelince Bu da zor bir soru. Hepsi öylesine iç il ortamında bir araya geldik ve sinemamı- daha uzun zaman böyle gider. birden aklımıza zürriyetimiz geldi. Kulaktan kulağa içe geçmiş ki...Oyunculuğu ilk başlar- zın ölümsüz ismini konuştuk. Oyuncu, se- u Çok erken kaybettik Yılmaz EMRAH bu aşının gençlerin ve orta yaştakilerin zürriyetlerini da en önemlisiydi. Hangi ülkede ‘çirkin narist ve yönetmen olarak sinemamızda az Güney’i. Biraz farazi bir soru olacak keseceği söylentisi yayıldı. Niçin şimdi? kral’, ‘çirkin kraliçe’ gibi deyimler ve ki- KOLUKISA bulunur bir portre çizen, her daim solcu, her ama yaşasaydı ve Türkiye’ye dönmüş Bir ihtimal son zamanlarda ülkemizin geleceği şiler var? Sonra yönetmenliği önem ka- daim muhalif çizgisiyle benzersiz biryere, olsaydı nasıl bir duruş sergilerdi? Duayen konusunda toplumun bilinçaltında yaygın bir endi- zandı. Seyyit Han’dan Ağıt, Acı, Arka- özel bir duruşa sahip Yılmaz Güney hapis- Herhalde... Böylesine bir yönetime, şe çıktı ortaya. Ülkelerinin geleceği konusunda elle- daş gibi. birçok filme... Ama hapis döne- sinema ten kaçarak yerleştiği Fransa'da 1984 yı- bunca haksızlık, adalet ve hukuk çiğ- rinden pek bir şey gelmeyeceğini düşünen insanlar, mi başlayıp uzun yıllarını içeride geçirdi- yazarı lında henüz 47 yaşında hayata veda etmiş- nenmesi olayına karşı, herhalde sıkı bir kontrol edebilecekleri şeylere yönelirler. Kontrol ğinde, senaryo yazarı yanı ön plana çık- Atilla ti. Güney ile hapisteyken de bir çok kez gö- direnç gösterir, bunu en çok sanatına edilebilecek somut şey aşıydı. Aşı olmayarak nesli- tı. Ve en önemli filmleri olan Sürü, Düş- rüşen Atilla Dorsay, onu ve sinemasını her Dorsay ve filmlerine, ama belki siyasal örgüt- mizi, zürriyetimizi korumaya çalışıyor bazıları. Gül- man, Yol bunun kanıtı oldu. Çünkü ha- yönüyle ele alan kitabında dönemin gazete ile Yılmaz lenmelere de katılarak pratiğe dökerdi. meli mi, ağlamalı mı? pislerdeki boş zamanında yazılmış, çok haberlerine ve Güney hakkında yazılan ki- Ama doğrusu günümüzde sanatçılarımı- Güney’i daha özenli, dopdolu, yaşamsal şeyler ve mi yorumlara da yer vermiş. ZÜRRIYETIN ÖNEMI zın hepsinin değilse de büyük çoğunlu- konuştuk. bunları olabilecek en iyi biçimde kağıda ğunun da benzer bir direnci gösterdikle- Ülkemiz insanı zürriyete çok önem verir ve kastre u Yılmaz Güney’le olan dostluğunuz- dökme çabası vardı, bu filmlerde...Ve ef- Yıllar rine, koşut bir mücadele içinde oldukla- dan başlayalım istiyorum. Nasıl tanış- edilmekten korkar. Bu konuda birkaç örnek: sanesi, ‘içeriden film yöneten adam’ de- içinde tınız ilk ve hayatınızın hangi anlarında Prof. Dr. Mehmet Fuat Köprülü’nün de vurgula- rına inanıyorum. yişiyle birlikte böylece doğdu ve gelişti. onunla sıkı onunla hangi özel şeyleri paylaştınız? dığı gibi Dede Korkut Destanı edebiyat tarihimizin u İkinci bir cilt daha geleceğini ya- bir dostluk Anılarımda anlatmışımdır. Genelde si- müstesna bir öğesidir. Ancak burada Kazan Han ko- lamamış bir isim Yılmaz Güney. Bunun zıyorsunuz kitabın önsözünde... Neler da kuran yasetdışı geçen gençlik yaşamımdan sonra nuklarından çocuğu olmayan beylere kara çadır kur- nedeni Güney’in büyüklüğü mü sizce, olacak o ikinci ciltte? 1966’dan itibaren Cumhuriyet’te yazmam, durur, altlarına kara keçe serdirir, önlerine de kara Dorsay, yoksa sinemamızın hali pürmelali mi? Bu cilt kabaca 2000 yılına dek geldi. Sinematek kurumu, başındaki Onat Kutlar koyun yahnisi koydurur, “Yerse yesin, yemezse tur- “Yılmaz Yılmaz, özgün, yetenekli, yaratıcı, ama Ama sonrasında da o unutulmadı. Ki- ve çevresinde toplanıp sol ideolojiyle ya- sun gitsin. Oğlu kızı olmayanı Hak teala kargılamış- çok talihsiz bir isim oldu. Sinemamızın yaşasaydı mi zaman birden gündeme gelişi sal- kınlaşmam süreci içinde Yılmaz Güney’le tır, biz de kargılarız” der. hali pürmelali apayrı bir konu. Ama o çok dırılar biçiminde oldu. Ki ben bunlar- böylesine de tanıştım. Türk filmleri üzerine yazmam Bu söylem günümüz mantığına göre kabadır, bi- özel biriydi. Solculuk ya da komünizm an- dan en ağırına katılmış ve azgın bir sü- bir ise onun Umut filmiyle başladı: tam 1970 yoloji bilmezliktir, kanımca albinoları şehir dışı- layışı bile kendine özgüydü: bu ideolojiyi rünün (onlara ancak böyle diyebiliyo- yönetime yılında... Sonrasında sol düşüncenin dışın- na atmak gibi korkunun bir göstergesidir. Kazan en iyi uygulayan ülkenin Arnavutluk oldu- rum!) ağır suçlamalarına karşın onu sa- da gerçek bir dostluk da bizi bağladı ve yıl- karşı Han’ın o tavrı topluma tutulmuş bir aynaydı. Günü- ğuna inanacak kadar... Onun insanlık ya- vunmaya çalışmıştım. O zamanlar yaz- lar boyu sürdü; onun zirveyle uçurum, mut- müzde de çocuksuzları kargılayanlar vardır. Birkaç herhalde nı bence en ilginç yanıdır. Ben bu yanını dığım gazetede buna çok zor imkân bul- lulukla çöküş, özgürlükle hapis arasında gi- yıl önce bir siyasi partinin başı, bir başka siyasi par- sıkı bir gördüm ve onu en çok bunun için sevdim. duğum halde... Bazen de özellikle genç dip gelen yaşamı içinde...Ve benim açım- tinin başına “Züryiyetsiz!” demişti. direnç kuşaklardan gelen merak, ilgi ve sevgi dan hiç bitmedi. Ölümünden sonra bile... YA YAŞASAYDI? aura’sı (halesi) içinde... O cildi çıkarabi- gösterirdi” ÇOCUKLUĞUMDAN BIR ANI u Türkiye’de toplumcu sinema denin- u Bugün, internet ve yeni teknoloji- lirsek, tüm bunlar olacak. Ve bir efsane diyor. Boğaları işgücü olarak kullanamazsınız. Onları iğ- ce neredeyse 50 yılı aşkın bir süredir aşı- ler sağ olsun Yılmaz Güney’in filmleri- bütünlenecek. diş ederek (hadımlaştırarak) öküze dönüştürürler. İğdiş edilen boğa, yağlanır, güçlenir, uysallaşır, kağ- ÇUVALDIZ nıya, çifte koşulur. Köyümüzde bir gün bir boğayı iğdiş etmesi için Bir yazar için ‘Neden yazıyorsun’ sorusunun yanıtı, büyük bir gizem barındırır dışarıdan bir uzman getirmişlerdi. Bu kişi aptes alıp iki rekât namaz kıldı ve boğayı iğdiş etti. Komşu amcaya, “Bir öküzü, ineği kesmeden önce namaz kı- lınmıyor, sadece besmele çekiliyor, bu bey niçin na- maz kıldı” diye sordum. O da “Çok zor bir iş yapı- Yazının şeytanları yor, Allah kimseyi zürriyetsiz bırakmasın” dedi. Oysa iğdiş etme işlemi basitti, boğanın canı yan- eden yazıyorsunuz?” bir yazarın ne takılmadan, minik tohum boylu boslu bir öy- güzel bir cümle, harika bir pa- mamıştı, kesme, kanatma yoktu. Köydeki erkekle- ELÇIN en sık duyduğu sorulardan biri- küye dönüşmeden, içinde devleşmeye başlama- ragraf, muhteşem bir sayfa rin bu iğdiş uzmanına endişe ederek baktıklarını, ko- POYRAZLAR dir. Diğeri de “Yeteneğinizi ne dan yakasını bırakmaz yazının şeytanları. Masa- yazmaya bağlı olmadığını en nuklarına karşı her zaman sıcak davranan bu insan- zaman keşfettiniz?” Her iki so- sına oturup kalem ya da klavye, kullandığı yazı başta yazarlar bilir. Yetenek www.elcinpoyrazlar.com ların iğdiş uzmanından uzak durduklarını hatırlıyo- “ N ru da bir biçimde yanıtlanabi- aleti her neyse, beyaz sayfaya bakarken yazarın her gün o masaya oturup yaz- rum. Şimdi, işlem öncesinde namaz kılan iğdiş uz- lir. Oysa yanıtları yoktur. Çünkü bir yazar ne- başının çevresinde dans ederler. Fikir üstüne fi- maktadır. Her gün elinden ka- manın ve köylülerimizin zürriyetlerini kaybetme den yazdığından tam olarak emin olamaz. Sa- kir üflerler kulağına. Yazara içine girdiği kaosu çıp gidecekmiş gibi ilerleyen öykünün titrek du- korkusu yaşadıklarını düşünüyorum. nat için mi, şöhret için mi, para için mi, kibirden düzenlemek, öykünün dalgalarında sörf yapmak varları arasında dolaşmaktır. O duvarlar sürek- Erkeklerin içinde böyle bir endişenin bulunması mi, kendine engel olamadığı için mi, hayvani ya da o karmaşaya teslim olmak kalır. li yer ve şekil değiştirir. Yetenek, yazının şey- doğaldır. Ancak bu endişe belli durumlarda körükle- bir dürtüye teslim olduğu için mi, bilemez. tanlarına kanmak ve onların sofrasından beslen- niyor, aşı karşıtlığı için mazerete dönüşebiliyor. KAFANIN IÇINDEKI SESLER İngiliz yazar George Orwell, “Neden yazıyo- mektir. “Ya çocuğum olmazsa!” İyi de sen önce, ata tohu- Kalem kâğıt üstünde, beyinden ele akan bir rum” başlıklı deneme kitabında “Tüm yazarlar munu, topraklarını, fabrikalarını koru. YAPAYALNIZ VE ÖDÜLSÜZ elektrik akımı etkisindeymiş gibi oynadıkça, ke- kibirli, bencil ve tembeldir ve yazma dürtüleri- limeler kelimelerin üstüne dizilip hayali dünya- Yapayalnız, bunaltıcı ve ödülsüz de olsa be- nin altında bir gizem yatar. Kitap yazmak, acı- nın taşları kocaman yapılar kurdukça, yazar ar- yaz sayfaya oturmayı göze almaktır. Dışarıda dan kıvrandıran bir hastalığın uzun süren nöbet- tık şeytanlarına bütünüyle teslim olmuş demek- nefis bir hava varken denize gitmek, serin bir iç- leri gibi insanı yiyip bitiren korkunç bir müca- tir. Kafasının içindeki sesler o dünyanın bir son- ki yudumlamak ve güneşin batışını seyretmek deledir. İnsan, karşı koyamayacağı ve anlaya- raki sayfasından haberler getirir durur. varken her şeye rağmen yazmaktır yetenek. mayacağı bir iblis tarafından itilmese, kesinlikle “Beyaz elbiseli kadın o eve gitse ve yıllar ön- En çok da cesaret yerlerde sürünürken, ruh kı- böyle bir işe kalkışmazdı” der. ce terk ettiği adamla karşılaşsa” der bir ses me- rılıp bin parçaya ayrılmışken, unutulup gidece- Orwell’in mükemmel tarifiyle o “iblisler” bir pazar.dergi@cumhuriyet.com.tr 27 ŞUBAT 2022 SAYI: 1668 sela. Ya da “Silahın tetiği tutukluk ğini bilmeye rağmen yazabilmek hünerdir. Yaz- kere bulaştıktan sonra yazarın İmtiyaz Sahibi: yapsa…”, “Hayır. Otobüse binme- mak baş kaldırışların en asili ve en tekil olanı- CUMHURİYET VAKFI adına ne aklını ne de yüreğini rahat n Yayın Koordinatörü ALEV COŞKUN (Vekâleten) sin, yaya gitsin işine, yolda onun- dır. Şeytanlarınız, peşinizi bırakmayan karakter- bırakırlar. Gecenin en ıssız, Genel Yayın Yönetmeni DENİZ ÜLKÜTEKİN (Vekâleten) la karşılaşsın”. leriniz, yazmazsanız sizi uykunuzda boğacağına en karanlık saatlerinde yazı- n Reklam Genel Müdürü ARİF KIZILYALIN Masaya her gün yeni plan inandığınız öykülerle savaşırsınız. ESRA BOZOK nın şeytanları doluşur yazarın Sorumlu Müdür ve projeyle oturan zavallı ya- Bir yazar neden yazdığını bilemez. Neden hayatına. En beklenmedik an- ÖZGÜR SOYER zarla alay eden şeytanların yazdığını bilse, mantık çerçevesinde açıklaya- larda bir fikir fısıldayıverir- Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 arasında geçen aylar ve yıl- bilse yazmak nafile kalır. Aşk, suç, intikam, ler. Sırf yazar baştan çık- (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 e-posta: reklam@cumhuriyet.com.tr lar… adalet, dostluk ve büyülü şeylerin gücü…Şey- sın diye. Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yazarlık yeteneğinin tanlar yazarı her defasında kelimelerle kandırır. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Yazar o tohumun peşi- Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yaygın süreli yayın
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle