Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 ŞUBAT 2022
4
Toplumsal
gerileme ve
kastrasyon
korkusu
Hadım edilmekten korkanlar, neden ata
tohumlarına sahip çıkmaz?
insel yetersizlik, özellikle kastrasyon
(hadım edilme) korkusu, pek çok er-
kekte bulunabilir; ancak ekonomik sı-
YILMAZ’DA
kıntı çeken, bu yüzden de yarına kal-
MAÇOLUK
C ma konusunda endişesi olan toplum-
lar bu korkuyu daha alevli yaşıyorlar bence. Afri-
VARDI
kalı, Ortadoğulu ve bazı Asyalı erkekler, ekonomik
u Yılmaz Güney’in özel hayatında kadınlara
açıdan zorlandıkça, toprakla-
karşı davranışları sık sık eleştiri konusu oluyor.
rı verimsizleştikçe gelecekleri
Siz nasıl bakıyorsunuz bu meseleye, maço tavırları
için korku duymaya başlıyor-
sizi de rahatsız ediyor muydu o yıllarda?
lar, söz konusu gelecek korku-
Maçoluk Türk erkeğinin kanına işlemiştir desem...
su ise kastre edilme korkusu-
Çok kişiyi kızdırır mıyım? Onda da bir ölçüde vardı
nu çağrıştırıyor. İnsanlar ade-
herhalde... Ama kitabımızın kapağına seçip aldığı-
ta, “Topraklarımızı, üretimimi-
mız şu deyime bakar mısınız: “Hayat bize mut-
zi koruyamadık, bari zürriyeti-
lu olma şansı vermedi sevgili.” Sevgili Fa-
mizi (neslin devamını) koruya-
toş’una bunu söyleyen biri sonun-
Atilla Dorsay
lım” diyorlar.
da ne kadar maço olabilir
PROF. DR.
ki?
ÇOCUK FELCI VE
ÜSTÜN
ZÜRRIYET
DÖKMEN
Bir zamanlar Afrika’da “Ço-
cuk felci aşısı kısırlık yapıyor-
muş” şeklinde bir söylenti yayıldı kulaktan kulağa.
Bunu belki yerli halk kendi kendine üretti, belki de
‘Yaşasaydı direnirdi’
onların iyiliğini istemeyen art niyetli birileri fısladı
kulaklarına.
Benzeri söylenti Asya’da da yayıldı. Bugün dün-
tilla Dorsay bir yandan gün-
ne ulaşmak kolaylaştı. Yine de yeni ku-
yada tüm çocukları çocuk felci olmamış iki ülke var;
HANGI YILMAZ GÜNEY?
cel film eleştirilerine bir yan- şakların Yılmaz Güney’i yeterince tanı-
biri Bangladeş, diğeri Afganistan.
dan da sinema tarihiyle il- dığını düşünüyor musunuz?
Bize gelince, Cumhuriyet aşı konusunda çok başa-
u Hangisini daha kıymetli görürsü-
gili yayınlarına devam edi- Tam bilemiyorum. Ama ona karşı il-
rılı oldu. Bizim kuşağımız da çocuklarına karma aşı-
nüz; yönetmen Yılmaz Güney’i mi, se-
Ayor. Sinemamızı en yakın- gi sürüyor, hep ve hâlâ sürüyor. Kitaplar
dan çocuk felcine tüm aşıları yaygın olarak yaptırdı. narist Yılmaz Güney’i mi, yoksa oyun-
dan bilen isimlerden biri olarak geçenler- yazılıyor, sorular soruluyor, hayatı üze-
Bu aşıların çocuklarımızın zürriyetine zarar verece- cu (star) Yılmaz Güney’i mi?
de yeni baskısı yapılan kitabı sebebiyle ma- rine film projeleri tasarlanıyor. Ve bu
ğini söylemedik. Ancak sıra korona aşısına gelince Bu da zor bir soru. Hepsi öylesine iç
il ortamında bir araya geldik ve sinemamı- daha uzun zaman böyle gider.
birden aklımıza zürriyetimiz geldi. Kulaktan kulağa içe geçmiş ki...Oyunculuğu ilk başlar-
zın ölümsüz ismini konuştuk. Oyuncu, se-
u Çok erken kaybettik Yılmaz
EMRAH
bu aşının gençlerin ve orta yaştakilerin zürriyetlerini da en önemlisiydi. Hangi ülkede ‘çirkin
narist ve yönetmen olarak sinemamızda az
Güney’i. Biraz farazi bir soru olacak
keseceği söylentisi yayıldı. Niçin şimdi? kral’, ‘çirkin kraliçe’ gibi deyimler ve ki-
KOLUKISA
bulunur bir portre çizen, her daim solcu, her
ama yaşasaydı ve Türkiye’ye dönmüş
Bir ihtimal son zamanlarda ülkemizin geleceği şiler var? Sonra yönetmenliği önem ka-
daim muhalif çizgisiyle benzersiz biryere,
olsaydı nasıl bir duruş sergilerdi?
Duayen
konusunda toplumun bilinçaltında yaygın bir endi- zandı. Seyyit Han’dan Ağıt, Acı, Arka-
özel bir duruşa sahip Yılmaz Güney hapis-
Herhalde... Böylesine bir yönetime,
şe çıktı ortaya. Ülkelerinin geleceği konusunda elle- daş gibi. birçok filme... Ama hapis döne-
sinema
ten kaçarak yerleştiği Fransa'da 1984 yı-
bunca haksızlık, adalet ve hukuk çiğ-
rinden pek bir şey gelmeyeceğini düşünen insanlar, mi başlayıp uzun yıllarını içeride geçirdi-
yazarı
lında henüz 47 yaşında hayata veda etmiş-
nenmesi olayına karşı, herhalde sıkı bir
kontrol edebilecekleri şeylere yönelirler. Kontrol ğinde, senaryo yazarı yanı ön plana çık-
Atilla ti. Güney ile hapisteyken de bir çok kez gö-
direnç gösterir, bunu en çok sanatına
edilebilecek somut şey aşıydı. Aşı olmayarak nesli- tı. Ve en önemli filmleri olan Sürü, Düş-
rüşen Atilla Dorsay, onu ve sinemasını her
Dorsay
ve filmlerine, ama belki siyasal örgüt-
mizi, zürriyetimizi korumaya çalışıyor bazıları. Gül- man, Yol bunun kanıtı oldu. Çünkü ha-
yönüyle ele alan kitabında dönemin gazete
ile Yılmaz lenmelere de katılarak pratiğe dökerdi.
meli mi, ağlamalı mı? pislerdeki boş zamanında yazılmış, çok
haberlerine ve Güney hakkında yazılan ki-
Ama doğrusu günümüzde sanatçılarımı-
Güney’i
daha özenli, dopdolu, yaşamsal şeyler ve
mi yorumlara da yer vermiş.
ZÜRRIYETIN ÖNEMI zın hepsinin değilse de büyük çoğunlu-
konuştuk. bunları olabilecek en iyi biçimde kağıda
ğunun da benzer bir direnci gösterdikle-
Ülkemiz insanı zürriyete çok önem verir ve kastre u Yılmaz Güney’le olan dostluğunuz-
dökme çabası vardı, bu filmlerde...Ve ef-
Yıllar
rine, koşut bir mücadele içinde oldukla-
dan başlayalım istiyorum. Nasıl tanış-
edilmekten korkar. Bu konuda birkaç örnek:
sanesi, ‘içeriden film yöneten adam’ de-
içinde
tınız ilk ve hayatınızın hangi anlarında
Prof. Dr. Mehmet Fuat Köprülü’nün de vurgula- rına inanıyorum.
yişiyle birlikte böylece doğdu ve gelişti.
onunla sıkı
onunla hangi özel şeyleri paylaştınız?
dığı gibi Dede Korkut Destanı edebiyat tarihimizin
u İkinci bir cilt daha geleceğini ya-
bir dostluk
Anılarımda anlatmışımdır. Genelde si-
müstesna bir öğesidir. Ancak burada Kazan Han ko-
lamamış bir isim Yılmaz Güney. Bunun
zıyorsunuz kitabın önsözünde... Neler
da kuran yasetdışı geçen gençlik yaşamımdan sonra
nuklarından çocuğu olmayan beylere kara çadır kur-
nedeni Güney’in büyüklüğü mü sizce,
olacak o ikinci ciltte?
1966’dan itibaren Cumhuriyet’te yazmam,
durur, altlarına kara keçe serdirir, önlerine de kara Dorsay,
yoksa sinemamızın hali pürmelali mi?
Bu cilt kabaca 2000 yılına dek geldi.
Sinematek kurumu, başındaki Onat Kutlar
koyun yahnisi koydurur, “Yerse yesin, yemezse tur-
“Yılmaz Yılmaz, özgün, yetenekli, yaratıcı, ama
Ama sonrasında da o unutulmadı. Ki-
ve çevresinde toplanıp sol ideolojiyle ya-
sun gitsin. Oğlu kızı olmayanı Hak teala kargılamış-
çok talihsiz bir isim oldu. Sinemamızın
yaşasaydı
mi zaman birden gündeme gelişi sal-
kınlaşmam süreci içinde Yılmaz Güney’le
tır, biz de kargılarız” der.
hali pürmelali apayrı bir konu. Ama o çok
dırılar biçiminde oldu. Ki ben bunlar-
böylesine
de tanıştım. Türk filmleri üzerine yazmam
Bu söylem günümüz mantığına göre kabadır, bi-
özel biriydi. Solculuk ya da komünizm an-
dan en ağırına katılmış ve azgın bir sü-
bir
ise onun Umut filmiyle başladı: tam 1970
yoloji bilmezliktir, kanımca albinoları şehir dışı-
layışı bile kendine özgüydü: bu ideolojiyi
rünün (onlara ancak böyle diyebiliyo-
yönetime
yılında... Sonrasında sol düşüncenin dışın-
na atmak gibi korkunun bir göstergesidir. Kazan
en iyi uygulayan ülkenin Arnavutluk oldu-
rum!) ağır suçlamalarına karşın onu sa-
da gerçek bir dostluk da bizi bağladı ve yıl-
karşı
Han’ın o tavrı topluma tutulmuş bir aynaydı. Günü-
ğuna inanacak kadar... Onun insanlık ya-
vunmaya çalışmıştım. O zamanlar yaz-
lar boyu sürdü; onun zirveyle uçurum, mut-
müzde de çocuksuzları kargılayanlar vardır. Birkaç
herhalde
nı bence en ilginç yanıdır. Ben bu yanını
dığım gazetede buna çok zor imkân bul-
lulukla çöküş, özgürlükle hapis arasında gi-
yıl önce bir siyasi partinin başı, bir başka siyasi par-
sıkı bir gördüm ve onu en çok bunun için sevdim.
duğum halde... Bazen de özellikle genç
dip gelen yaşamı içinde...Ve benim açım-
tinin başına “Züryiyetsiz!” demişti.
direnç kuşaklardan gelen merak, ilgi ve sevgi
dan hiç bitmedi. Ölümünden sonra bile...
YA YAŞASAYDI?
aura’sı (halesi) içinde... O cildi çıkarabi-
gösterirdi”
ÇOCUKLUĞUMDAN BIR ANI
u Türkiye’de toplumcu sinema denin- u Bugün, internet ve yeni teknoloji-
lirsek, tüm bunlar olacak. Ve bir efsane
diyor.
Boğaları işgücü olarak kullanamazsınız. Onları iğ-
ce neredeyse 50 yılı aşkın bir süredir aşı- ler sağ olsun Yılmaz Güney’in filmleri-
bütünlenecek.
diş ederek (hadımlaştırarak) öküze dönüştürürler.
İğdiş edilen boğa, yağlanır, güçlenir, uysallaşır, kağ-
ÇUVALDIZ
nıya, çifte koşulur.
Köyümüzde bir gün bir boğayı iğdiş etmesi için
Bir yazar için ‘Neden yazıyorsun’ sorusunun yanıtı, büyük bir gizem barındırır
dışarıdan bir uzman getirmişlerdi. Bu kişi aptes alıp
iki rekât namaz kıldı ve boğayı iğdiş etti. Komşu
amcaya, “Bir öküzü, ineği kesmeden önce namaz kı-
lınmıyor, sadece besmele çekiliyor, bu bey niçin na-
maz kıldı” diye sordum. O da “Çok zor bir iş yapı-
Yazının şeytanları
yor, Allah kimseyi zürriyetsiz bırakmasın” dedi.
Oysa iğdiş etme işlemi basitti, boğanın canı yan-
eden yazıyorsunuz?” bir yazarın ne takılmadan, minik tohum boylu boslu bir öy- güzel bir cümle, harika bir pa-
mamıştı, kesme, kanatma yoktu. Köydeki erkekle-
ELÇIN
en sık duyduğu sorulardan biri- küye dönüşmeden, içinde devleşmeye başlama- ragraf, muhteşem bir sayfa
rin bu iğdiş uzmanına endişe ederek baktıklarını, ko-
POYRAZLAR
dir. Diğeri de “Yeteneğinizi ne dan yakasını bırakmaz yazının şeytanları. Masa- yazmaya bağlı olmadığını en
nuklarına karşı her zaman sıcak davranan bu insan-
zaman keşfettiniz?” Her iki so- sına oturup kalem ya da klavye, kullandığı yazı başta yazarlar bilir. Yetenek www.elcinpoyrazlar.com
ların iğdiş uzmanından uzak durduklarını hatırlıyo-
“
N ru da bir biçimde yanıtlanabi- aleti her neyse, beyaz sayfaya bakarken yazarın her gün o masaya oturup yaz-
rum. Şimdi, işlem öncesinde namaz kılan iğdiş uz-
lir. Oysa yanıtları yoktur. Çünkü bir yazar ne- başının çevresinde dans ederler. Fikir üstüne fi- maktadır. Her gün elinden ka-
manın ve köylülerimizin zürriyetlerini kaybetme
den yazdığından tam olarak emin olamaz. Sa- kir üflerler kulağına. Yazara içine girdiği kaosu çıp gidecekmiş gibi ilerleyen öykünün titrek du-
korkusu yaşadıklarını düşünüyorum.
nat için mi, şöhret için mi, para için mi, kibirden düzenlemek, öykünün dalgalarında sörf yapmak varları arasında dolaşmaktır. O duvarlar sürek-
Erkeklerin içinde böyle bir endişenin bulunması
mi, kendine engel olamadığı için mi, hayvani ya da o karmaşaya teslim olmak kalır. li yer ve şekil değiştirir. Yetenek, yazının şey-
doğaldır. Ancak bu endişe belli durumlarda körükle-
bir dürtüye teslim olduğu için mi, bilemez. tanlarına kanmak ve onların sofrasından beslen-
niyor, aşı karşıtlığı için mazerete dönüşebiliyor.
KAFANIN IÇINDEKI SESLER
İngiliz yazar George Orwell, “Neden yazıyo- mektir.
“Ya çocuğum olmazsa!” İyi de sen önce, ata tohu-
Kalem kâğıt üstünde, beyinden ele akan bir
rum” başlıklı deneme kitabında “Tüm yazarlar
munu, topraklarını, fabrikalarını koru.
YAPAYALNIZ VE ÖDÜLSÜZ
elektrik akımı etkisindeymiş gibi oynadıkça, ke-
kibirli, bencil ve tembeldir ve yazma dürtüleri-
limeler kelimelerin üstüne dizilip hayali dünya- Yapayalnız, bunaltıcı ve ödülsüz de olsa be-
nin altında bir gizem yatar. Kitap yazmak, acı-
nın taşları kocaman yapılar kurdukça, yazar ar- yaz sayfaya oturmayı göze almaktır. Dışarıda
dan kıvrandıran bir hastalığın uzun süren nöbet-
tık şeytanlarına bütünüyle teslim olmuş demek- nefis bir hava varken denize gitmek, serin bir iç-
leri gibi insanı yiyip bitiren korkunç bir müca-
tir. Kafasının içindeki sesler o dünyanın bir son- ki yudumlamak ve güneşin batışını seyretmek
deledir. İnsan, karşı koyamayacağı ve anlaya-
raki sayfasından haberler getirir durur. varken her şeye rağmen yazmaktır yetenek.
mayacağı bir iblis tarafından itilmese, kesinlikle
“Beyaz elbiseli kadın o eve gitse ve yıllar ön- En çok da cesaret yerlerde sürünürken, ruh kı-
böyle bir işe kalkışmazdı” der.
ce terk ettiği adamla karşılaşsa” der bir ses me- rılıp bin parçaya ayrılmışken, unutulup gidece-
Orwell’in mükemmel tarifiyle o “iblisler” bir
pazar.dergi@cumhuriyet.com.tr
27 ŞUBAT 2022 SAYI: 1668
sela. Ya da “Silahın tetiği tutukluk ğini bilmeye rağmen yazabilmek hünerdir. Yaz-
kere bulaştıktan sonra yazarın
İmtiyaz Sahibi:
yapsa…”, “Hayır. Otobüse binme- mak baş kaldırışların en asili ve en tekil olanı-
CUMHURİYET VAKFI adına ne aklını ne de yüreğini rahat
n Yayın Koordinatörü
ALEV COŞKUN
(Vekâleten) sin, yaya gitsin işine, yolda onun- dır. Şeytanlarınız, peşinizi bırakmayan karakter-
bırakırlar. Gecenin en ıssız,
Genel Yayın Yönetmeni
DENİZ ÜLKÜTEKİN
(Vekâleten) la karşılaşsın”. leriniz, yazmazsanız sizi uykunuzda boğacağına
en karanlık saatlerinde yazı-
n Reklam Genel Müdürü
ARİF KIZILYALIN
Masaya her gün yeni plan inandığınız öykülerle savaşırsınız.
ESRA BOZOK nın şeytanları doluşur yazarın
Sorumlu Müdür
ve projeyle oturan zavallı ya- Bir yazar neden yazdığını bilemez. Neden
hayatına. En beklenmedik an-
ÖZGÜR SOYER
zarla alay eden şeytanların yazdığını bilse, mantık çerçevesinde açıklaya-
larda bir fikir fısıldayıverir-
Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof.
Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74
arasında geçen aylar ve yıl- bilse yazmak nafile kalır. Aşk, suç, intikam,
ler. Sırf yazar baştan çık-
(20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 e-posta: reklam@cumhuriyet.com.tr
lar… adalet, dostluk ve büyülü şeylerin gücü…Şey-
sın diye.
Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş.
Yazarlık yeteneğinin tanlar yazarı her defasında kelimelerle kandırır.
Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Yazar o tohumun peşi-
Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Yaygın süreli yayın