Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 16 ARALIK 2012 / SAYI 1395 İşkenceyle mücadele hep risklidir Şebnem Korur Fincancı, 30 yılını insan haklarına adamış bir hekim. Bunu Türkiye’de yaptığı düşünülürse hakkında davalar açılması, işten atılması, tehditler alması doğal! Ancak buranın baskısı, riskleri yetmezmiş gibi bir de yurtdışında çalışmalar yapıyor Fincancı. Mesela Bahreyn’e gizlice gidip bir işkence olgusunu inceliyor. Filipinler’de ordu peşindeyken mezar alanları olabilecek yerleri araştırıyor. Batı Şeria’da işkence mağdurlarını tedavi ediyor. Çünkü biliyor; işkence ve baskı sınır tanımıyor, dolayısıyla insan hakları savunucuları da. Baştarafı 1. Sayfada Nedir size cesaret veren? Ailenin çaresizlik duygusunu, gerçeğe ulaşma çabasını çok iyi anlıyorum. Böyle durumlarda resmi bilirkişilik sistemleri devrede oluyor, Adli Tıp’ın devlet sistematiğiyle ilişkisi çoğu ülkede apaçık ortada. Siz gidip araştırıp iddiaları kanıtladığınızda o insanların adalet duygusu bileniyor. Hiçbir şey yapmasalar, yargıya götüremeyecek kadar baskı altında olsalar bile... Yaşama bakışımla da ilgili bu. Sınır Tanımayan Hekimler’e katılıp ESRA zor koşullardaki AÇIKGÖZ insanlara sağlık hizmeti versem diye düşünerek tıp fakültesinde okudum. Şimdi tedavi yapmıyorum ama biliyorum ki belgelemenin de onarıcı yanı var. Yakalansaydınız yasal olarak ne olabilirdi? Konseyde hukuk müşavirimiz var; o, arkadaşlar tetikteydi. Muhtemelen uluslararası skandal olurdu. Hapse atarlardı herhalde. Ama kemik kaçırmak da nasıl bir suç diye değerlendirildi, bilmiyorum valla. Sizi tanık olarak çağıracağını açıklamıştı Bahreyn hükümeti, bir talep geldi mi? hakları örgütleriyle yaptığımız çalışmalar, Raporu gönderdikten sonra El onların mücadeleleri sonucunda iç Cezire’de haber çıktı. Hükümet başta, hukukta bir düzenleme yapıldı. Hemen “Gizlice bunu yapması kabul edilemez. arkasından da benim ve psikolog Prof. Dr. Nereden bilelim o kişiye ait olduğunu Ufuk Sezgin’in işkence bulgularını raporun” dedi. Biz de arşivimizde dokular saptadığı bir olgu mahkemede işkence var, DNA testi yapabilirsiniz olarak kabul edildi ve suçlular dedik. Hukuk cezalandırıldı. müşavirimizle iletişime Bu zorlu süreçte, incelemeler sırasında geçmişler, mahkemede n e ler yaşadınız peki? dinlemek istiyoruz diye. Bu riskli değil mi? Rotamız üzerindeki yollarda bize özel “Yalan söylüyorsunuz” yazılı flamalar Gittiğimde beni hazırlamışlardı. İlk defa hayatımda biri suçlayabilirler, ancak bana “Yankee Go Home” dedi gerekirse giderim. (gülüyor)... Filipinler’de Ses çıkmadı bir çoğunlukla işkenceleri ordu daha ama. Kendinizi en mensupları yapıyor, tehlikede cezaevlerinin yönetimi hissettiğiniz ülke tamamen ayrı, dolayısıyla hangisiydi? işkencenin belgelenmesinde bir sıkıntı görmeyip bizi kabul Filipinler! Ordu ettiler cezaevlerine. Bahçede tarafından oturuyor Filipinler’de öldürülmelerin, cezaevleri çiftlik gibi, kaybedilmenin, yargısız binaların koşulları çok kötü, infazların çok olduğu bu ama bahçeli, tavuklar ülkeye sık sık gittim. dolaşıyor, dışarının Cezaevlerinde işkence görülebildiği demir çitlerle muayenesi, mezar çevrili sohbet ediyoruz. alanları olabilecek yerlerin Bir işkence mağduru dedi araştırılması ya da kişilerin Bahreyn’de ki, “Bana işkence uygulayan öldürüldüğü yerlerin gizli otopsi için şu an sokağın karşısından yapısal incelenmesini tebdili kıyafetle... bize bakıyor.” Ordu yaptık. Filipinler’de 2009’a mensuplarıyla silahlarıyla kadar işkencenin suç hep takipteler. Mezar sayılmasına dair yasal bir incelemeleri için bölgeleri düzenleme yoktu. İnsan dolaşırken onlardan kaçıp bir manastıra sığındık. Bizi almalarını başrahibe engelledi. O küçücük başrahibe dimdik, eli silahlı insanlara karşı bizi korumuştu. Bu inanılmaz bir duyguydu... Bir kere üslerine davet ettiler. Gittik. Bu arada görgü tanıkları yargısız infazlarda şöyle bir tablo tanımlıyor: Motosikletli, kasklı biri geliyor, tak tak ateş edip gidiyor. Üste bekliyoruz, motosiklet kıyafetli bir kadın asker geldi, elinde kaskı; görüntüsü bile bizi tehdit etmek için. O zaman meşhur General Parparan vardı, sonra bizim raporlarla görevden alındı. Ama meclise seçildi! Ekiptekiler, bu gibi şeylere çok hayret ediyor, ben gayet rahatım, bizim memlekette de oluyor bunlar diye (gülüyor). İsrail’den daha yeni geldiğinizi biliyoruz. Bir zorluk yaşadınız mı? Amerikalı bir psikiyatrist, Danimarkalı bir aile hekimi ve ben Batı Şeria'daki işkence mağdurlarının muayenelerini yaptık. Kontrol noktasında pasaportuma taktılar. Bir saat tuttular. Başlarında militarizmin kurbanı gencecik bir çocuk vardı. Psikiyatr arkadaş, çocuk seni tehdit etmeye çalışıyordu, ancak tersi oldu, dedi. Türkiye’de sürekli bunlara maruz kaldığımız için tavrını anlamadım bile... Sonra niye geldiğimizi biliyorlar mıydı, diye düşündük. İyi istihbaratları var sonuçta. İsrail’de garip bir şekilde bilgisayarım kayboldu takside. Taksi şirketini aradık, böyle bir şoför yok, dediler. Bütün raporlarım içindeydi. G esraacikgoz@cumhuriyet.com.tr İnsan hakları aktivisti ve hekim Türkiye zaten “faili meçhul”leriyle, işkenceleriyle insan hakları ihlallerinin yoğun yaşandığı bir ülke. Burada yüklendikleriniz yetmiyor, bir de başka ülkelerin acılarına da ortak oluyorsunuz. Peki sizi ne sağaltıyor? Ben de merak ediyorum (gülüyor). Bizim alanda çalışanlarda ikincil travma oluyor. 28 senedir çalışıyorum, hiç öyle hissetmedim. Yararlı olma duygusu çok önemli. Sadece mahkemedeki olumlu bir karardan bahsetmiyorum. O insanın kendini kanıtlayabilmesine katkı sunmak, biraz daha iyi hissedebilmesine yardımcı olmak, görüşme yaptığım odadan ağlayarak girip kafasını kaldırarak çıkabilir olması, sanırım iyi gelen. Hem ben yalnızca hekim değilim, insan hakları aktivistiyim. Bana da saldırdılar ama dünyanın farklı yerlerinden arkadaşlarım, dostlarım hep yanımdaydı. Yalnız olmama duygusu çok önemli. Bu işi yapmaya ne zaman karar verdiniz, neden? 80’lerde. İşkenceleri zaten biliyoruk. Adli Tıp kurumundan az cenaze alıp yürüyüş yapmadık. Adli Tıp’a başlamamın ilk haftasında Mustafa Hayrullahoğlu’nun dosyası genel kurulda görüşüldü ve işkencenin nasıl aklandığına birinci elden tanıklık ettim. Bana öğretmesini beklediğim hocalarım işkenceyi aklıyordu kimi korkudan, kimi bilmediğinden. O zaman bu işi bilmek gerekiyor, dedim. Türkiye’de Adli Tıp kurumu sürekli tartışmaların odağında... Adli Tıp devletin bir organı olarak oluşturulmuş. 80 sonrası çok iyi bir araç, devletin kendini aklaması, kanlı ellerini silebilmesi, çocukların yaşlarını büyütüp asılabilmesi için kullanılmış, bugün de kullanılıyor. Herkes bu ülkenin bilirkişisi Adli Tıp diye düşünüyor. Yargı da, “Bir kere de Adli Tıp Kurumu görsün” diyor. 70 milyon nüfuslu ülkede bir merkeze yüz binlerce dosya gönderirseniz, iki yıl beklersiniz. İçinde iyi niyetli çalışanlar olsa da altından kalkamıyorlar. Artık mahkemeler üniversitelere de dosya gönderiyor. Ancak bu iyi organize edilmezse aynı yığılma bizde de olacak. Hakkınızda açılmış davalar vardı. Sonuçlandı mı? Beraat ettim, şimdilik yeni dava yok. Ama Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Birgün’de çıkan röportajımla ilgili açılan davanın kararına itiraz etmiş, cezalandırılmam yönünde. Ne olur bilmiyorum. Bundan sonra yeni dava olur mu, onu da bilmiyorum, bakalım. G Dünya gündeminden iki dava G Bazen elimizdeki belgeleri inceleyerek görüş bildiriyoruz. Mesela, İskenderiye’de işkencede öldürüldüğü iddia edilen bir delikanlı vardı. Otopsisinde yutmaya çalıştığı uyuşturucu paketiyle boğulduğu bildirilmişti. Ancak iki Adli Tıp uzmanımız dosya üzerinden değerlendirme yaparak, böyle bir paketin yutulabilmesinin mümkün olmadığını, vücudundaki yaralanmaların darbelere maruz kaldığını gösterdiğine dair rapor hazırladı. Fotoğraflar üzerinden ben de görüş bildirdim. Bu önemli bir vaka. Çünkü Mısır'da Arap Baharı diye geçen Tahrir eylemlerinde gündeme gelen en önemli olaylardan, tartışmaları başlatan, devlet baskısını gözler önüne seren ilk olguydu. G Bu kadar Adli Tıp uzmanı, psikolog, psikiyatr bir araya gelince gündem sorunları da tartışılıyor. Avukatlar bazen bize başvuruyor. Mesela İngiltere'de görülen Irak’taki bir işkence davasında, kafaya torba geçirilmesinin soruşturmanın parçası olduğuna, güvenlik nedeniyle yapıldığına dair savunma yapılıyor, mahkeme de bunu doğru kabul ediyor. Biz dedik ki, “Başa torba geçirilmesi işkence olarak da tanımlanabilir, çünkü insanların zamanmekân oryantasyonunu bozmaktadır. Beklemedikleri anlarda, beklemedikleri durumlarla karşılaşabilecekleri kaygılarını artırmaktadır”. Açıklamamızdan sonra, yüksek mahkeme de bunun işkence yöntemi olarak kabul edilmesi kararını verdi. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Beste Paydaş Ertan Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir / Yerel süreli yayın cumdergi@cumhuriyet.com.tr C MY B