Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
5
30 Ekim 2021 Cumartesi
‘Biz’ olmanın
kitap, yemek
ve biraz da
hayat
Epik bir başyapıt:
gücünü unuttuk
Ebru D. Dedeoğlu
dun E
u Tiyatrocu, şair Kâmran Yüce’nin kızısı-
öz konusu edebi uyarlamalar olduğun-
deniz yüce Başarır
nız… Babanızı, annenizi ve beraber oluştur-
Sda kitap ve film arasındaki doku uyu-
duğunuz hayalleri, Kenterleri, o günkü tiyat- ile büyük bir emekle
mu çok tartışılır; Kubrick ve King arasındaki
ro dünyasını ve İstanbul’u büyük bir heyecan- ve heyecanla
kadim düşmanlık
la okudum. Adeta tarihe tanıklık etmek gibi. O
yazdığı, tiyatro
kadar olmasa da
günlere dönmek ve önemli bir döneme ait ça-
tarihimize ışık tutan
çoğu zaman yö-
lışma yapmak size neler hissettirdi?
‘Perde kapanmasa
netmenlerin uyar-
Bir zaman tüneline girip kendini büyülü bir
görecektiniz’ kitabı
ladıkları esere sa-
zaman diliminde bulmak gibiydi. Zarif, mücade-
için buluştuk.
dakatleri sorgu-
leci, mesleklerine âşık, çok çalışkan, gelecekten
n ezaket günlerini ve
lanır. İyi habe-
ümitli insanların yaşadığı zamanların tüm güzel- Başak Bıçak
hem dünya tiyatro
ri şimdiden vere-
likleri canlandı gözümde. 60’lı yıllar Türkiye’de
edebiyatının hem yim: Sinemaya
tiyatronun altın çağı olarak adlandırılır hep, ger-
adaptasyonu karmaşık, ayrıntılı ve hatta zor
de bu topraklarda
çekten de öyleymiş. Çeşitli sanat dallarının bir-
görülen Dune, eserine ve yaratıcısına duy-
yazılan metinlerin
leşmesinde, sanatçıların birbirine desteğinde, iz-
duğu bağlılıkla sinema tarihine geçecek ka-
binlerce seyirciye
leyiciyle olan o yakın ve kopmaz bağda bugün
dar sadık bir uyarlama ve destansı bir baş-
ulaşmasını sağlayan,
kaybettiğimiz bir sıcaklık var. Çağ değişiyor, el-
yapıt olarak karşımızda…
günümüz türk
bette insanların beklentileri de bundan bağımsız
dune, 1965 yılında frank her-
tiyatrosunun önemli
düşünülemez ama tam bir zarafet dönemiymiş o
bert tarafından yazıldığında sine-
isimlerini yetiştiren
günler. Öğrenecek çok şey var o insanlardan. Be- matik evrene ilk ilhamını, geor-
kenter tiyatrosu’nun
nim tanık olduğum olayları anlatmak, ekibi kü- ge l ucas’ın star Wars serisiyle ver-
hikâyesini konuştuk.
miş olsa da kendi uyarlamasına
çük bir kız çocuğunun gözünden aktarmak ise
kavuşmak için biraz beklemek zo-
acısıyla tatlısıyla tüm hayatımın gözümün önün-
runda kaldı. Önce 70’li yıllarda Ale-
den akıp gitmesine neden oldu. Ve sanırım baba-
jandro Jodorowsky’nin başarısız girişimi,
ma bir kez daha âşık oldum.
ardından da 1984’te usta yönetmen David
u Ben söyleyemediklerinizim/ Düşündük-
Lynch’in çektiği ve kendisinin dahi kabul et-
leriniz/ Desem inanmayacaksınız/ Ben Gölge-
tiği bir “uyarlama faciasıyla” Dune’un sine-
niz… Müthiş etkileyici dizeler… Babanız nasıl
maya aktarılması zor bir eser olduğuna ka-
biriydi? Bu özel adamı hadi anlatın bize.
naat getirildi ve rafa kaldırıldı; ta ki Denis
Babamın tüm tiyatro dünyası tarafından be-
Villeneuve’e dek…
nimsenen Gölge adlı şiirinden bu dizeler. Za-
Arrival (2016) ile Blade Runner 2049’a
ten kitap da Perde Kapanmasa Görecektiniz is-
(2017) getirdiği yorumla bilimkurgu türün-
mini bu şiirdeki bir dizeden alıyor. Babam şair-
de rüştünü ispat eden Denis Villeneuve, ola-
di işte, oyuncuydu, yayıncıydı, tiyatronun ba-
ğanüstü bir serüvene dönüştürdüğü Dune ile
sın ilişkilerini yürüten kişiydi, afişi, broşürü, ila -
salt bir yönetmen olarak sinemasal kudreti-
nı her şeyi için çılgınca koştururdu. Büyük bir
ni kanıtlamıyor, aynı zamanda bir okur ola-
zevkle, coşkuyla, iştahla… Hayatı da öyle yaşa-
rak adeta Frank Herbert’a duyduğu hayran-
yan bir adamdı. Güldüğünde o masmavi gözle-
lığı ve sadakati gösterme çabasına girişiyor.
ri kısılırdı, içten, sıcak bir pırıltı vardı her daim o
Öyle ki Herbert’ın zihnimizde yarattığı epik
gözlerde. Sevmeyi bilirdi, sadakati, şefkati. Dost-
evreni kanlı canlı filmleştiren yönetmen, ki-
luğu bilirdi. Kitap için konuştuğum ondan genç
tabı sayfa sayfa yeniden okuduğunuz hissi
tüm oyuncu dostlarının ortak sözleri şu oldu: uyandıran dingin ve telaşsız bir üsluba yer
Kâmran abi bize her zaman abilik etti, bizi koru- veriyor ve bu tercihini de tüm bir kitabı tek
filmde anlatmaya çalışmamasıyla kanıtlıyor.
du kolladı, o kadar çok iyiliğini gördük ki. Onla-
kolonyalizmden, feodaliteye, otori-
rı eleştirdiğini ama bu eleştirilerin hep yapıcı ol-
Fotoğraf: vedat arık
te ve soylular arası ilişkilerden, sı-
duğunu da söylediler mesela. Bir şeyler iyi ol-
nıf çatışmasına, ekolojik felaket-
sun, doğru olsun diye çabalayan, bunun için de
lere değin kavramsal açıdan çok
sözünü hiç esirgemeyen biriydi. Titizdi. Bir ak-
u müşfik kenter, yıldız kenter, Şükran güngör ve kâmran yüce.
zengin bu fütüristik alegoriyi, her
silik olduğunda kıpkırmızı kesilir, öfkelenirdi. Sonra da he-
kurucu ekibin ilişkisi nasıldı?
yönüyle kusursuz bir biçimde res-
men sönerdi öfkesi. Babam gibi birinin kızı olmaktan hep gu-
İki kardeşin ilişkisini ayrı, tüm ekibin ilişkisini ayrı değerlendirmek gerekir sanırım.
mederek baş döndürücü bir dene-
rur duydum. Ve onun ve tabii annemin bana yaşattığı o gü-
Bu dörtlünün içinde bir de karı koca var tabii. Hepsi birbirinin içinde. Aslında zor bir
yim haline getiriyor.
ven duygusunu da hiçbir zaman kaybetmedim. Her şeyden
ilişki yumağı. Ama hepsinin ilk hedefi iyi tiyatro yapmak. Özellikle başlangıçta. Benim
Hikâyesinin açılışını, feodal beylerin fark-
öte verdikleri o sınırsız sevgi için müteşekkirim.
hatırladığım dönemlerde hem eğlenceli bir ekiptiler hem de bol tartışmalı. Babam da, zaten
lı gezegenleri bir imparatorluk çatısı altın-
Yıldız teyze de söylüyor, her zaman biraz muhalefet.
da yönettiği bir yılda, Harkonnen ailesin-
EkiP olmanın gücü hatırlansın ist Edim
den alınan “baharat” (ki bu petrolle ilişki-
u Kitabın kahramanları bugün yaşasaydı kitaptaki ba-
lendirilir) açısından zengin Arrakis geze-
zı ucu açık konular dahil neler sorardınız? Acaba dediğiniz
geninin Atreides Hanedanı’nın kontrolü-
anlar oldu mu?
ne verilmesiyle yapan Dune, bu andan iti-
Yıllarca topluluğun afişlerini tasarlayan grafik sanatçısı Yur -
baren Herbert’ın eserinin katmanlarını ken-
daer Altıntaş’a Kent Oyuncuları logosu için neden ak pelika-
di bünyesine ilmek ilmek işlemeye başlı-
nı tercih ettiğini sorardım mesela. Ben kendimce bazı çıkarım-
yor. Suyun bulunmadığı bu çöl gezegenin-
lar yaptım ama onunla bu konuyu konuşmayı çok isterdim.
de kum fırtınalarından devasa solucanlara,
Ekibin dört kişilik ilk kurucu ekibine yani Yıldız ve Müşfik
mutasyona uğramış ırklardan uzay araçla-
Kenter ile babam ve Şükran Güngör’e en çok hangi konular-
rına Herbert’ın fantezi dünyasının tüm so-
da tartıştıklarını sorardım. Aslında biliyorum biraz ama o tar-
mut temsilleriyle karşılaştığımız film, kitap-
1960 ‘Evdeki yabancı’ ekibi.
tışmalara bugünden nasıl bakacaklarını çok merak ederdim,
ta sıklıkla geçen zihinsel süreçlere de iç mo-
ediyorum. Acaba dediğim birçok konu var ama şöyle düşü- nologlarla çözüm getiriyor. Protagonist Pa-
1960 kent oyuncuları. ilk çalışma günü.
nüyorum: Bazı acabalar da öyle kalmalı. Çünkü herkesin iç ul Atreides’in (Timothée Chalamet) sıklıkla
u satırlarınızda, yıldız kenter ve
gördüğü rüyaları kesitler halinde betimler-
dünyasını keşfetmek mümkün değil. Hayatı ya da ilişkile-
kâmran yüce’nin sıkı dost olduğu-
ken, Arrakis hakkındaki bilgilerini seyirciy-
ri bir matematik problemi gibi çözemeyiz. Zaten bu kitabın
ği geçen herkese teşekkür ediyorum, o sah-
nu okuyoruz. ancak bir dönem ba-
le birlikte kasetlerden öğrenmesi de kitap-
amacı da bu değil. Ben Kent Oyuncuları’nın sesi yeniden du- nede yeni oyunlar seyretmeyi de sabırsızlık-
banızın tiyatrodan ayrıldığını da bi-
film ahenginin güçlü bir örneği olarak oku-
yulsun, oradan kimler geldi kimler geçti bilinsin, ekip olma- la bekliyorum. Umarım yeniden açıldığında
liyoruz. n eden ve sonra tekrar na-
nabilir.
o geçmiş günleri yansıtan dokusunu kaybet-
nın gücü hatırlansın istedim. Ve babamın arşivi tiyatroyla ilgi- sıl yolları birleşti?
Her ne kadar Dune, görsel ve işitsel tasa-
memiş olur.
lenen birilerine ulaşsın… 70’li yılların ortasında babamla birlikte çe-
rımları, Greig Fraser imzalı akıl almaz si-
u son olarak kitapta da bahsi ge-
kirdek kadro diyebileceğimiz bir ekibi işten
60’lı yıllar zaraf Et yıllarıydı nematografisi ve Hans Zimmer notalarıy-
çen patlıcanlı pilav. Benim de mü-
çıkarıyor Yıldız Kenter ve Şükran Güngör. Bu
la dikkat çekiyor olsa da ben kendi adı-
davimi olduğum müthiş tarifiniz.
u Sanatı ve yaşamı odaklarına almış, çok yönlü ve renk- ayrılıkta ekonomik sorunların da etkisi var,
ma filmin en büyük başarısının karakter se-
hikâyesini, tarifini paylaşır mısınız
iç dinamiklerin bozulmasının da. Babam çok
li insanların dünyasını anlatıyorsunuz. O zamanın ruhu-
çimleri ve oyuncu performanslarında oldu-
bizimle?
üzüldü o günlerde. Tiyatrodan ayrı kaldı-
nun sindiği kentleri, özellikle de İstanbul’u satır aralarında
ğu kanaatindeyim. Timothée Chalamet’nin,
Çok güzel yemek yapardı annem. Kısa za-
ğı her gün bir hasreti büyütüyordu. Teklifle-
okuyoruz. Adeta nezaket çağı. Bugünden o günlere baktığı-
bilhassa bir Bene Gesserit olan Charlotte
manda harika ziyafet sofraları kurardı. Ba-
re rağmen büyük bir direnç gösterdi ve baş-
nızda sanat ve tiyatro anlayışında, İstanbul’da ve toplumda
Rampling’le karşılaştığı sekanstaki perfor-
bamın mesleği ve karakteri gereği evimizde
ka hiçbir toplulukla çalışmadı, tiyatrodan ta-
neler değişti?
mansı ile annesi Jessica Atreides’i canlan-
çok sık misafir ağırlanırdı. Patlıcanlı pilav da
mamen uzaklaştı. Seslendirme ve reklamcılık
İstanbul renklerinden arındırılıyor sanki. İşte, babamın ve
dıran Rebecca Ferguson’ın kitaba göre bir
bu dört başı mamur sofraların gediklilerin-
yaptı o dönem. Sonra 1980 yılında bir mi-
daha birçok sanatçının tiyatro hayatının başladığı, Muhsin
parça daha fazla histerik bulduğum tasvi-
den biriydi.
de kanaması geçirdi. Yıldız teyze ile Şükran
Ertuğrul’un kurduğu Küçük Sahne. Bugün orada bir sinema
ri, Dune’un göz kamaştırıcı dünyasından bir
Dört büyük patlıcanı alacalı soyup küp küp
amca ellerinde bir tiyatro metniyle geçmiş
müzesi yer alıyor. Gittim gezdim müzeyi. Sahneyi koruyup
an bile kopmanıza izin vermeyecek derece-
doğruyoruz, tuzlu suda biraz bekletiyoruz.
olsun ziyaretine geldiler ve onu geri çağır-
yapının içine dahil etmek pekâlâ mümkün olabilirmiş. Ama
de çarpıcı… Ve en mühimi, karakterlere ve
Bir büyük soğanı rendeleyip, iki çay barda-
dılar. Babamın tiyatro aşkı kırgınlığına ga-
tercih edilmemiş. Geçmişine sahip çıkamıyor bu şehir, bu ül-
hikâyeleri birleştirmeye yarayan açıklayı-
ğı zeytinyağında tuzla kavuruyoruz. Son-
lip geldi sanırım. Ve kurulduğu günden be-
ke. Yönetimler eskileri yok edip yenileri inşa etmek peşinde.
cı anlatılara ayrılan süre, bana göre seriye
ra patlıcanları ilave edip iyice renkleri döne-
ri emek verdiği Kent Oyuncuları’na geri dön-
Geçmiş zamanların estetik duygusu hitap etmiyor onlara. Oy-
dönüşecek bir başlangıç filminde olması ge-
ne kadar onları da kavuruyoruz. İki ölçü su
dü. 1986 yılında turne yolunda bir trafik ka-
sa bir şehri var eden, yaşatan böyle şeyler. Bir tiyatro sahnesi,
rektiği ölçüde…
ilave edip kaynadıktan sonra tarçın, yeniba-
zasında hayatını kaybedene kadar da eski
bir kafe, bir kitapçı… Oradan gelip geçen insanların nefesini Şüphesiz dune, kitabı okuma-
har, karabiber atıyoruz. Daha önceden ıslat-
dostlarından hiç ayrılmadı.
duyarsınız böyle mekânlarda. yan izleyiciler için ilk bakışta
tığımız bir ölçü pirinci de ekleyip en son bi-
u kenter tiyatrosu’nun istanbul
hâkimiyeti güç bir film gibi görü-
Ve haklısın, 60’lı yıllar özellikle bir zarafet, bir nezaket çağı.
raz kuru nane koyuyoruz. Harlı ateşte fokur-
Şehir tiyatroları bünyesine katılma-
nebilir ki Villeneuve’ün de seyirci
Herkes bakımlı, tertemiz, şık, inançlı… Geleceğe inanıyorlar,
dayınca, ateşimizi iyice kısıp pilavı pişmeye
sını nasıl karşıladınız?
dostu bir film çekmek gibi bir der-
yaptıkları işe, birbirlerine… Bu inancı da kaybettik sanırım. bırakıyoruz. Pişince malum, üzerine bir örtü
Kenter Tiyatrosu’na İstanbul Büyükşehir Be-
dinin olmadığı aşikâr. Bununla birlikte
“Biz” olmanın gücünü unuttuk. ya da kâğıt havlu koyup demlenmeye bırakı-
lediyesi tarafından sahip çıkılmasına çok se-
Herbert’ın eserinin özünde yer alan ve özel-
yoruz. İster soğuk yiyin, ister ılık olarak ser-
u Yaşamak ve ölmek değildi onu ürküten… Adam gibi vindim. O kadar büyük bir emek var ki ora-
likle ilk kitaba bütünüyle sirayet etmiş olan
vis edin. Afiyet olsun efendim.
yaşayamamaktı tek sorunu… Ama içmediği zamanlar, bize da. Ve o kadar çok anı… Türk ve dünya ti-
“gizem” söz konusu hissin yegâne sebebi…
yatro edebiyatından oynanmış birçok önem-
cenneti bağışlar… İçmediği zamanlar hep aşk var… Yıldız
Denis Villeneuve’ün Dune’a sadakati ve ese-
li metin, bugün Türk tiyatrosunun en önemli
Kenter’i var eden tüm çelişkiler bu sözlerde. Nasıl bir ka-
ri en iyi şekilde filmleştirme gayreti, sinema
isimleri haline gelmiş birçok oyuncunun sah-
dın sizin gözünüzden Yıldız Kenter?
sevgisinin dahi önüne geçmiş görünüyor.
neye ilk adımını attığı kulis… Kültür hayatı-
Yıldız Kenter’in kendi yazdığı oyundan, Hep Aşk
Ve ne şanslıyız ki bu gaye, bize yılın en iyi
mızın önemli duraklarından biri Kenter Tiyat-
Vardı’dan babasıyla ilgili sözleri bunlar. Zor bir çocukluk ve
filmini armağan ediyor…
rosu. Yok olup gitmesi, o binanın başka bir
gençlik geçirmiş. Sanırım biraz da bu onun mücadeleci kişili-
amaçla kullanılması kalbimi kırardı doğru-
ğini belirlemiş. Yıldız Kenter gerçek bir yıldızdı. Azimli, çalış-
su. Ekrem İmamoğlu’na ve bu projeye eme- Puanım: 9.5/10
kan, kararlı… Sanırım mesleği her şeyden önde geliyordu.
basakbicak@gmail.com