20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

NEŞE DOSTER’DEN ‘ATATÜRK’E HASRET MÜREKKEPLİ MEKTUPLAR’ ‘Göz açıp Atatürk demişim, Cumhuriyet’i öğrenmişim!’ Gözünü açıp “Atatürk” demiş, gözünü açıp Cumhuriyet’i öğrenmiş, eğitimin eğitim olduğu dönemde adı Atatürk olan üniversiteyi dereceyle bitirmiş ve adı Atatürk olan öğretiye bir ömür vermiş/veren usta yazar Neşe Doster’in yeni kitabı Atatürk’e Hasret Mürekkepli Mektuplar, bir hayalin yaşama geçmesi. Her konuda yol gösteren, ufuk açan, derde deva olan Atatürk’e duyduğu gönül borcunun, vefa borcunun ifadesi. Neşe Doster’le her satırında Büyük Atatürk’ün ışığında soluk alıp verdiği kitabını konuştuk. GAMZE AKDEMİR [email protected] ‘YAZARLIĞIMIN EN ZORLU SINAVI’ n Atatürk’e ilişkin araştırmalarınız, yazdıklarınız, ülkemizde ve yurtdışında yaptığınız konuşmalar ve sahnelenen kısa oyunlarınızla Atatürkçü düşünceye bir ömür verdiniz/veriyorsunuz… Atatürk’e Hasret Mürekkepli Mektuplar, yazarlık yaşamınızda nasıl bir yerde duruyor? Bu, onuncu kitabım. 1995’te Çağdaş Yayımlarından Sami Karaören önsözüyle çıkan “Öğretmenin Günlüğü” adlı kitabımı yazarlık yolculuğumun ilk adımı, kanıtı, tanığı ve işaret fişeği sayarım. Atatürk’e Hasret Mürekkepli Mektuplar’ı ise yazarlık hayatımın en zorlu sınavı, en onurlu görevi saydığımı belirtmeden ve bu kitabın başyapıtım olduğunun altını çizmeden geçemem… ‘O’NU YAZMAK BOYNUMUN BORCUYDU’ n Kitabınızda da vurguladığınız gibi yazmak için, Gazi Mustafa Kemal’i anmak ve anlatmak için, yanmış yıkılmış vatan toprağında Cumhuriyet mucizesi yaratan Atatürk’ü anlatmak için pek çok nedeniniz var. En önemlilerini dile getirirseniz neler söylersiniz? Kendimi bildim bileli O’na inanmak için, O’nu yazmak için çok nedenim vardı. Cumhuriyetin kilometre taşlarına basarak yükselen biri olarak; Atatürk’ü vazgeçilmez bir kimlik kartı gibi yakama taktığım, Cumhuriyetin kazanımlarını altın bir anahtar gibi cebime koyduğum, çağdaş ilkeleri ata yadigârı mücevher gibi boynumda taşıdığım günden beri duyduğum minneti dile getirmek için çok nedenim vardı… Sığındığım tek limanın Atatürk, sırtımı bir kaya gibi yasladığım tek yerin Cumhuriyet olduğunun bilincine varmasaydım; başarılarla, kazanımlarla, coşkularla, umutlarla, hedeflerle, devrimlerle tanışmasaydım şimdi kim bilir nerede idim? Göz açıp Atatürk diyen, gözünü açıp Cumhuriyeti öğrenen ve büyük Atatürk’ün mayaladığı sağlam hamurda şekillenen biri olarak önsözüm ve son sözüm şu ki; bu kitapla okurları bir yolculuğa çıkarmak istedim. Bu yolculuğun farklı duraklarında onları bazen bilgilendirmek, bazen duygulandırmak, bazen gülümsetmek, bazen şaşırtmak ama hep düşündürmek istedim. O’nun kurduğu destansı Cumhuriyet, 100 yıl düşünülerek bulunan bir merhemin adı ise, bu merhemin mucidi olan Atatürk’ü yazmak boynumun borcu idi… YAKUP KADRİ’DEN İLHAN SELÇUK’A ATATÜRK! n Kitabınızı kronolojik bir izlekte iki bölüm olarak kurguladığınızı belirtiyorsunuz. Atatürk’ün tarih sahnesine çıkışıyla başlatıyorsunuz... Sonra... Konu kapsamlı ve kahramanım çok yönlü olduğundan birinci bölümde; Atatürk’ün tarih sahnesine çıkışını, yaptıklarını, düşünce yapısını, izlediği yolu, karşılaştığı zorlukları, neleri önceleyip neleri ötelediğini anlatmaya çalıştım. İkinci bölümde ise yerli ve yabancıların gözüyle hakkında söylenenleri, çocukların O’na yazdığı ve benim yazdığım mektupları özetlemek istedim. Amacım “Devrim Tarihi” derslerinin tartışıldığı günümüzde derli toplu bir yol izleyerek, özellikle gençlere ve öğretmenlere kolay okunur bir kaynak, akıcı anlatım yolu izleyen bir başvuru kitabı sunmaktı. n Etkilendiğiniz yazarlardan, Atatürk hakkında tarihi not niteliğinde söylenen sözlerden yararlanarak da ilerlediğini ifade ediyorsunuz. Birkaç örnekle burada da anar mısınız? Yakup Kadri’den Hasan Âli Yücel’e, Şevket Süreyya’dan Mahmut Esat Bozkurt’a, Yunus Nadi’den İlhan Selçuk’a Utkan Kocatürk’ten Turgut Özakman’a, yabancı devlet adamlarından büyükelçilere hakkında yazılanlara bakınca; büyük Atatürk’ün unutulmaz sözleri tarihi not olarak önümde idi. Birkaç kısa örnek vermem gerekirse; Yakup Kadri diyor ki; “Başımıza bir sıkıntı geldiği zaman, şimdiki gibi kara kara düşünmeye başlamazdık. O var derdik. O halledecek derdik. O varken bize bir tehlike gelmez derdik.” Hasan Âli Yücel diyor ki; “Her başımız sıkıştıkça O’na başvurmaktayız. Bu ölüsü diri adam her karanlıkta alevli bir meşaledir. O’nu elden bıraktığımızda gündüzlerimiz gece olur.” ‘CUMHURİYETİN ESERİYİZ!’ İlhan Selçuk diyor ki; “Atatürk’ün ölümü üzerinden bunca yıl geçtiği halde, O’nun ölüm günü yedisinden yetmişine halk için evden, aileden birinin kaybı gibi algılanıyorsa bunda bir iş var. Bunu Avrupalı anlar mı? Amerikalı anlar mı? Bunca yıl önce kalbi durmuş. Yine de dipdiri!” Kitapta “Batı’nın Gözüyle” bölümüne çok geniş yer ayırdım. Bu bakımdan seçim yapmam zor, Belçika’nın eski Ankara Büyükelçisi De Raymond’un; “Ankara’da oturduğum zaman daima güneşe bakardım fakat güneşi ufukta değil, Çankaya’da görürdüm. Çünkü gerçek güneş Çankaya’daki Atatürk denilen güneşti” sözüyle yetineyim! n Atatürk’ün kadına saygısına geniş bir yer veriyorsunuz. Ve diyorsunuz ki; “1924192619301934 tarihleri yine ve yeniden yazılmalı diye düşündüm.” Şehirler, yollar, kasabalar, fabrikalar, okullar, işine koşan kadın, okuluna giden çocuk, durakta bekleyenler, hepimizin cumhuriyetin eseri olduğumuz gerçeği önümde dururken! Cumhuriyet devrimleriyle Türk kadınına toplumsal, siyasal, kültürel, sanatsal sayfalar açan bir liderin bizim için yaptıklarına biz kadınların dört elle sarılmamız gerekir. Bu topraklarda yaşayan her kadının tarihteki ve gerçek hayattaki kahramanının Atatürk olduğunu unutmaması gerekir… n Atatürk’e Hasret Mürekkepli Mektuplar / Neşe Doster / Tarihçi Kitabevi / 240 s. / Ekim 2020. 4 19 Kasım 2020
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle