21 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

25 MART 2013 PAZARTESİ SAYFA SAĞLIK 5 Ani hava değişimi sizi hasta etmesin Mevsim geçişleri yaşanırken meydana gelen ani ısı değişimleri, bizi hazırlıksız yakaladığı için pek çok hastalığı da beraberinde getirebiliyor. Aman şu günlere dikkat Konuk Yazar: Memorial Antalya Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölümü Op. Dr. Bülent Fahri KILINÇOĞLU G eceleri kopan fırtınaların ardından, sabah insanın içini ısıtan parlak güneş, çoğu zaman bizi şaşırtabilir. Ya da güne başlarken şiddetli rüzgar ve soğuğa maruz kalıp, öğleden sonra ani sıcak ve boğucu hava ile yüz yüze gelince ne giyeceğimizi, nasıl davranacağımızı bilemez hale gelebiliriz. Mevsim geçişleri yaşanırken meydana gelen ani ısı değişimleri, bizi hazırlıksız yakaladığı için pek çok hastalığa yol açabiliyor. Memorial Antalya Hastanesi Dahiliye Bölümü’nden Uz. Dr. Mehmet Demircioğlu, ani ısı değişikliklerinin yaşandığı bu günlerde hastalıklara yenik düşmemek için nelere dikkat edilmesi gerektiği konusunda bilgi verdi. Vücut hazırlıksız yakalanıyor Sağlıklı bir kişide görülmesi gereken ortalama vücut ısısının 36,537 derece ol duğunu söyleyen Uz. Dr. Demircioğlu, beyindeki kontrol merkezinin dış ortam ile ilgili gerekli uyarıları alıp; kan damarları, ter bezleri, akciğer, deri, böbrekler, böbrek üstü bezleri, yağ dokusu ve kaslar ile ısıyı dengelemeye çalıştığını belirtti. “Damarların genişlediği, büzüldüğü, ter bezleri salgılarının artıp azaldığı bu düzenleme sırasında; terleme veya üşüme duygusu da ortaya çıkar. Denge sağlanırken, ihtiyaca göre, böbreklerdeki su da tutulmakta veya atılmaktadır.” diye konuştu, hava şartlarında ani değişimler meydana geldiğinde ise hissedilen rüzgar ve soğuğun vücudu hazırlıksız yakalayarak; bağışıklı sisteminin zayıflamasına neden olduğunu; direncin düştüğü bu zayıf dönemde hastalıklara yakalanmanın da kaçınılmaz hale gelebildiğini ekledi. Mikrodiskektomi (interlaminar) ile bel fıtığı tedavisinde yüksek başarı el ve sırt ağrıları herkesin hayatının bir döneminde mutlaka karşılaştığı şikayetlerden biridir. Nedeni ne olursa olsun, yaşam kalitesini hızla düşüren bu durum, bazen sanıldığından çok daha ciddi rahatsızlıkların habercisi olabilmektedir. Bel ağrılarının % 80’i böbrekler, safra kesesi, mide hatta kalp gibi omurga dışındaki organlara ait ağrılarken; bir kısmı da ani ve ters bir hareket sonrası kas ve eklemlerin zorlanması veya incinmesi sonrası ortaya çıkmaktadır. İstirahat ve ağrı kesiciler fayda etmiyorsa! Ağrıların hissedildiği dönemde eğer altında yatan başka bir hastalık yoksa; istirahat, ağrı kesici ve kas gevşetici ilaç alımı, sıcak uygulaması gibi basit önlemlerle ağrılardan kurtulmak mümkün olabilir. Eğer bu tür tedavilere rağmen, ağrı 3 aydan fazla sürüyorsa, burada kronikleşmeden söz edilebilir ve altından, omurga ile ilgili hastalıkların çıkma ihtimali yüksektir. Zayıf kas yapısı ve fazla kilolara dikkat etmeli Omurga ile ilgili hastalıklar sırt ve beldeki kasların zayıflığından başlayıp, boyun ve belde düzleşme, boyun ve bel fıtıkları, kaymalar, eğrilikler, kireçlenme ve omurga kanalında darlıklar şeklinde ortaya çıkabilir. Bunların oluşumu çoklukla tek bir nedene bağlı değildir. Kişinin genetik yapısı, kilosu, mesleği, yaşam tarzı, alışkanlıkları ve bazen de kazalar etkili olur. Eğer kişinin kas yapısı zayıf, kilosu olması gerekenden fazlaysa, masa başı veya tüm gün ayakta kalmasını gerektiren beden gücü ile çalışıyorsa, sigara alışkanlığı varsa, düzenli spor yapmıyorsa, omurga rahatsızlıkları için aday demektir. “Tedavi için yaşam rehabilitasyonu şart” Tedavide, risk faktörleri ortadan kaldırılmadıkça tam başarılı olmak mümkün değildir. Bu nedenle cerrahi tedavi de dahil tüm tedavilerin başarısı, yaşantının rehabilitasyonu ve risk faktörlerinin belirlenip, bunlardan mümkün olduğu kadar uzak durulmasına bağlıdır. Mikrodiskektomi sonrası hasta ertesi gün taburcu olabilir Son 1520 yıldır tüm dünya ile birlikte Türkiye’de bu tür hastalıkların cerrahi tedavisinde, halk arasında “laser veya kapalı yöntem” de denen mikrodiskektomi yöntemi geliştirilmiş, daha yeni ve az kullanılan bir teknik olan “İnterlaminar Mikrodiskektomi” başarı ile kullanılmaktadır. Hasta tarafından, sakat kalma veya daha kötü olma endişesiyle geciktirilen tedavilerde, İnterlaminar Mikrodiskektomi tekniği ile % 9095 başarı sağlanmaktadır. 2 cm’lik cerrahi kesiyle, yüksek büyütmeli ve parlak ışıklı ameliyat mikroskobu yardımıyla yapılmakta olan bu ameliyatlarda, gözle görülemeyen patolojiler tespit edilebilmekte, dokular son derece ayrıntılı görülerek ameliyatlar son derece hassas bir şekilde gerçekleştirilebilmektedir. Ameliyat, sadece yumuşak dokuların arasından girilerek ve kemik doku alınmadan son derece konforlu ve güvenli bir ortamda yapılmaktadır. Ayrıca bu işlemler, arzu edilirse uygun koşullarda bölgesel (epidural) anesteziyle, hasta uyanık haldeyken de yapılabilmektedir. Ameliyat sonrası dönemde ağrısız hızlı bir geri dönüş sağlanırken, hastalar 46 saat içinde ayağa kalkıp, 1824 saat sonra evlerine gidebilmektedir. Hastalar, hastaneden çıktıktan sonra 10 günlük yatak ve 10 günlük ev istirahatından sonra, günlük iş ve sosyal yaşantılarına hızla geri dönmekte, gereken durumlarda üçüncü haftadan sonra başlayan, fizik tedavi ve rehabilitasyon programı yardımıyla da uzun vadede fayda görmektedir. Boyun fıtıklarında da etkili bir yöntem Mikrodiskektomi yöntemi bilinenin aksine sadece bel fıtıkları ile sınırlı olmayıp; boyun fıtıkları, daha önce açık cerrahi yapılmış bel fıtıkları, belde kireçlenme ve hafif derece bel kaymalarında da başarı ile uygulanmaktadır. Tüm tedavilerde tam başarı için, hasta ile hekim arasında uyum çok iyi olmalı, karşılıklı olarak beklentiler, istekler ve olası riskler tüm çıplaklığı ile ortaya konmalıdır. Uygun boykilo oranı, bel ve sırt kaslarını kuvvetlendirmeye yönelik düzenli egzersiz planlaması, ters ve ağır hareketlerden kaçınma, sigaradan uzak bir hayat, uzun vadede kaliteli ve ağrısız bir ömrün garantisi olabilir. B Doğru gıdalarla hastalıklara meydan okuyun ücudunun en temel enerji ve sağlık kaynağının beslenme olduğuna dikkat çeken Demircioğlu; “Doğru gıdalar metabolizmanın güçlenmesine yardımcı olmakta ve hastalıklara karşı kalkan oluşturabilir. Güne yeşil ve sarı meyvelerin sularıyla başlamak, C vitamini açısından zengin bir beslenme sağlar. Özellikle boğazda duyulan hassasiyet ya da öksürük için bu içecekler faydalı olabilir. Günün geri kalanında ise bitki çayları tüketmek sıvı alımını sağlarken, güçlü bir koruma için metabolizmaya destek olur. Bağışıklık sistemini güçlendirirken önem verilmesi gereken diğer doğal takviyeler ise ekinezya bitkisi ve ekmek mayasından üretilen betaglukandır. Öte yandan vücudun savunma sisteminin işlevini yapabiliyor olması için burun ve ağızdan başlayan giriş yollarının sağlıklı olması önemlidir. Bunun için günde ortalama 23 litre su tüketilmesi önerilmektedir” diye konuştu. V Bu önerilere kulak verin ünde en az 78 saatlik kaliteli bir uykuyla vücut dinlenip, ertesi gün için gerekli enerjiyi toplamanın önemine dikkat çeken Uz. Dr. Demircioğlu, “Uyunulan ortamın özelliklerine dikkat etmek gerekir. İyi havalandırılmamış, nemli, çok sıcak veya çok soğuk, uyku kalitenizi düşüreceğinden bağışıklı sisteminizi de olumsuz etkileyecektir. Kaliteli bir uykunun ardından alınacak ılık bir duş ise, sizi güne hazır G Egzersiz Egzersiz hem hem sizi sizi hem hem de de bağışıklık bağışıklık sisteminizi sisteminizi güçlendirir güçlendirir V ücudun savunma mekanizmasında düşüş gözlenen dönemlerde spor yapmanın bağışıklık sistemini güçlendiren bir diğer etken olduğunu ifade eden Uz. Dr. Demircioğlu; “Haftada 34 gün yapılan düzenli yürüyüşlerin yanı sıra yaş ve fiziksel özellikler göz önünde bulundurularak tercih edilecek çeşitli sporlar hastalıkları önlemeye yardımcı olacaktır” dedi. layacak ve gün boyu zinde kalmanızı sağlayacaktır.” dedi. Hava değişimlerinin yaşandığı günlerde, en çok dikkat edilmesi gereken noktalardan birinin duruma uygun giyinmek olduğunu söyleyen Uz. Dr. Demircioğlu, soğuktan korunmak veya sıcaktan etkilenmemek için doğru kıyafetlerin seçilmesi gerektiğini anlattı ve şu bilgileri verdi: “Özellikle tahmin edilemeyecek değişimlere karşı giyim konusunda tedarikli olmak, mümkünse kat kat giyimi tercih etmek, durumsal değişikliklere ayak uydurabilmek adına faydalı olacaktır. Ayrıca, kıyafetlerin bolluğu da vücut ısısının korunmasında etkilidir. Fazla sıkı veya gereğinden bol kıyafetler, vücut ısısının korunmasını zorlaştırmaktadırlar.” Çocuğunuz yemiyorsa bu önerilere kulak verin Anneleri yoran en yaygın düşüncelerden biri çocuğunun yeterli gıda alamamasıdır. Çocuğunun aç kalacağı endişesi taşıyan anneler, işin içine iştah problemleri de girdiğinde ne yapacaklarını bilemez hale gelir emorial Antalya Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Orkun Tolunay, çocuklarda görülen iştahsızlıkla baş etmek için neler yapılması gerektiği hakkında bilgi verdi. Çocuğun ilk etapta beslenmeyi sevmesi gerektiğini ve bunun önemli olduğunu anlaması gerektiğini belirten Tolunay “Çocuk beslenmeyi eğlenceli bir faaliyet olarak algılamalı. Oyun içerisinde yemek yemeyi öğrenen çocuğa, hayal gücünüzü kullanarak çekici yemekler yedirirseniz, çocuğun yemekten soğumasını engellersiniz. Bu sayede çocuğun zamanla iştahı artar. Öte yandan çocuklara onların anlayabilecekleri şekilde beslenmenin önemi Çocukların ihtiyacı olan miktar dikkate alınmalı ocukların besin gereksinimlerinin yetişkinlerinkinden farklı olduğunu, bu nedenle porsiyonlarının büyüklüğünün ve sıklığının da çocuğun yaşına ve fiziksel durumuna göre orantılı olması gerektiğini söyleyen Uz. Dr. Tolunay sözlerine şöyle devam etti; “Çocuğun gereksinimlerini farklı olduğu hatırlanmalı ve porsiyonlar yetişkinlerinkine göre daha az olmalıdır. Çocuğun yiyebileceğinden fazla miktarda tabağa koyulan yemek, çocuğu korkutup yemekten uzaklaştırabilir. Çocuğun ara öğünlerini düzenlerken de meyvelerden faydalanmak, küçük fakat sık porsiyonlarla, ihtiyacı olan gıdayı almasını sağlayacaktır.” Ç M anlatılmalı. Zorla yemek yedirmeye çalışmak olumsuz sonuçlar doğurur” dedi. Farklı tatlara alıştırmak Tolunay çocukları sevmedikleri veya yabancı oldukları tatlara alıştırmanın bazen aileler için zorlu bir süreç olabileceğini ifade ederek şunları söyledi: “Çocuğun sevmediği lezzetleri, sevdikleri besinlerle ölçülü karışımlar hazırlayarak vermek farkına varmadan yeni lezzetlere alışmasına yardımcı olabilir.” “İştahsızlık hastalık habercisi olabilir” T olunay, iştahsızlık sorunun çeşitli hastalıkların habercisi olabileceğinin altını çizerek, “Her türlü çabaya rağmen çocukta iştahsızlık devam ediyor ve hızla kilo kaybına da neden oluyorsa, bir uzman doktordan destek almak gerekebilir. Bu durumda, çocukta iştahsızlığa neden olan rahatsızlık araştırılmalı ve doktor tarafından belirlenen tedavi uygulanmalıdır” dedi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle