22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 SAYFA 14 HAZİRAN 2012 PERŞEMBE GÜNCEL AKLIMA GELDİKÇE NİHAT TOKLU GÜRSU KUNT PELİN GEL AĞAN VAHAP TUNCER ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI ANTALYA ŞUBE BAŞKANI Kentsel dönüşüm falezlerden başlamalı F ethiye’de geçtiğimiz pazar günü meydana gelen 6.0 şiddetindeki deprem ile devam eden artçıları, bu felaket konusunda hazırlıksız olduğumuzu bir kez daha anımsattı. Çünkü Ölüdeniz’deki deprem, Afyon’dan Antalya’ya kadar Batı Akdeniz’in geniş bir bölgesini etkiledi. Herkesi epeyce sarstı. Depremin gündeme gelmesi ile bilim adamları, ilgili meslek odası yöneticileri deprem konusunda yeni uyarılar yaptı. Uyarılara bakılırsa kentlerimizdeki yapı stokları güvenli değil. Örneğin Antalya merkezdeki konutların neredeyse dörtte üçünün depreme karşı güvenilirliği konusunda ciddi endişeler var. Çünkü bunların büyük bir bölümü kentin “4’ncü Derece Deprem Kuşağı” kabul edildiği, 2000 yılından önce yapılmış. Birçoğu da zaten ekonomik ömrünün sonuna gelmiş. Antalya’nın birçok eski mahallesinin yanı sıra 1980’lerin ortaları ile 1990’ların başında yapılaşan Lara Falezleri üzerindeki çok katlı lüks konutların durumu da parlak görünmüyor. Depreme dayanıksız yapı stoklarının yenilenmesi zorunlu görünüyor. Bu konuda yerel ve merkezi yönetimlere görev düşüyor. Işıklar, Güllük, Şarampol gibi semtlerdeki yapıların yenilenmesi, depreme dayanıklı hale getirilmesi hiç kolay değil. Ama asıl zorluk Lara Falezleri üzerindeki yapılarda yaşanacak. 12 Eylül darbesinin yarattığı uygun ortamda, falezler oldu bittiye getirilerek yapılaştı. Falezlerin üzerinde, onu ezen çirkin beton yığınları oluştu. Bugün o yapılarında deprem karşısında güvensizliği söz konusu. Depreme güvenli yapılar oluşturulacaksa, kentsel dönüşüm gerçekleştirilecekse öncelikle falezlerden başlanması gerekiyor. Ama aynı yükseklikte ve neredeyse denize sıfır şekilde o yapıları yeniden yapmak kolay görünmüyor. Çünkü asıl sıkıntının binaların falezlere yaptığı baskıdan kaynaklandığı biliniyor. Falezlerdeki konut sahiplerinin haklarından kolay kolay vazgeçmeyeceklerine göre “Kentsel Dönüşüm” ile ilgili yeni yasanın uygulanması gündeme gelebilir. Kim bilir böyle bir fırsat belki de kaybettiğimiz falezleri yeniden kazanmamızı sağlar. Antalya Medeli nerelerde uygulanacak B aşbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin il kongresinde, Antalya’ya 2014 yılına kadar yeni stat yapılacağını söyledi. Erdoğan, stadın yapımı ile ilgili olarak TOKİ ile Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında protokol imzalandığını açıkladı. Gelen bilgilere göre TOKİ ile Gençlik ve Spor Bakanlığı arasındaki protokol sadece Antalya ile sınırlı değilmiş. Adana, Afyonkarahisar, Batman, Diyarbakır, Eskişehir, Gaziantep, Hatay, Kocaeli, Malatya, Mersin, Sakarya, Sam sun, Sivas ve Trabzon'a yapılacak yeni stadyumları TOKİ yapacakmış. Ayrıca, Nevşehir ve İzmir’de yapılacak yeni stadyumlar için protokollerde imza aşamasına gelinmiş. Antalya’da TOKİ’nin hangi koşullarda stadyum yapacağı belli. Gençlik ve Spor Bakanlığı, 100. Yıl Spor Kompleksi’nin en değerli köşe parselini TOKİ’ye verecek. TOKİ’nin burada lüks bir rezidans yapması söz konusu. Hatta yapının 62 kat olacağı şeklinde iddialar dolaşıyor. Acaba diğer illerdeki stadyum larda aynı şekilde mi inşa edilecek? Diğer kentlerdeki spor arazileri arasında yapılaşmaya açılan çok değerli bölümler var mı? Örneğin Batman’daki stadın yapım karşılığında TOKİ, hangi arsayı alacak? Malatya’da Diyarbakır’da hangi bölge TOKİ’ye veriliyor? Yoksa, ‘İmara açılacak spor arsası karşılığı stadyum yapmak” sadece Antalya’ya özgü bir uygulama mı? Yatırımda “Üvey Evlat” olmak sadece Antalya’nın kaderi mi? eçtiğimiz hafta sonunda denize girmek için ailesi ile birlikte Büyük Çaltıcak Plajı’na giden okurumuz gördüğü manzara karşısında şok olmuş. Çünkü duşlarda suyun ne zaman akacağı belli olmadığı gibi tuvaletlerde de su yokmuş. Plajı ve piknik alanını işleten firmanın görevlilerini bulan okurumuz durumu anlatmış. Görevliler bu duruma alışkın olmalılar ki, “Hidroforu açamıyoruz” demişler. Arızalı demeye bile gerek görmemişler. Okurumuzun ısrarı karşısında, “Hidroforu çalıştıramıyoruz” bahanesine sığınmışlar. Plaja girişte, araç başına 9 lira ücret alındığını belirten okurumuz, “Bunun karşılığında hiçbir hizmetin verilmemesi olacak iş değil. Böylesi yerlerde tuvaletlerin temizliği çok önemlidir. Suyu bulunmayan tuvaletlerin ne durumda olacağı tahmin edilebilir. Zaten bölgedeki yapılarda harabe haline gelmiş durumda. Girişte para toplayanların dışında bölgede görevli de bulunmuyor” diye yakındı. Büyük Çaltıcak gibi değerli piknik alanı ve plajı, gelir için kiralayan Orman ve Su İşleri Bakanlığı, verilen hizmet ile ilgilenmiyor. Denetim olmayınca da kiralayanlar, giriş ücreti toplamaktan, sabah üstün körü bir temizlik yapmaktan başka hizmet vermiyorlar. Yetkilileri denetim görevini yapmaya davet ediyoruz... G Suyu akmayan plaj A KAŞ YAPARKEN GÖZ ÇIKARMAK kalım, tarım ilaçlarının yarattığı sorunları akıl ve bilim yoluyla çözeceksek bu konuda eğitim almış, tarım ilaçlarının yanı sıra bitki fizyolojisi ile hastalık ve zararlıların biyolojisini bilen ziraat mühendislerini tarıma ilişkin her alanda yetkili kılmak geçerli ve tek çözüm yoludur. 6197 sayılı Eczaneler ve Eczacılar Hakkındaki Kanunda 31 Mayıs 2012 tarihinde yapılan değişiklikle eczanelerde satılabilen maddeler arasına ziraatta kullanılan ilaçlar ve kimyevi maddelerin eklenmesi kabul edilebilir bir şey değildir. Düşünün eczanelerdeki beşeri ilaçların, bebek mamalarının, biberonların, kozmetik ürünlerin yanına ayrı veya aynı bölmelerde tarım ilaçlarının ve kimyasal gübrelerin, asitlerin sıralandığını; yine düşünün bu kimyasalların şu veya bu şekilde ortama yayıldığını ve diğer ürünlere bulaştığını. Bu risk her zaman vardır ve ciddi tehlikeler doğuracaktır. Düşünün tarım ilaçlarını ve bitkiyi tanımayan kalfaların, çiftçiye ilaç önerdiğini. Bitki bu, dili yok ki söylesin neresinin ağrıdığını ve ne istediğini. Bunlar önemli değil çiftçinin talebi doğrultusunda ilaç verilecek deniliyorsa; Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın 10 yıllık çabalarının üzerine bir bardak su içilecek demektir. Çalışma koşulları giderek zorlaşan ve ekonomik sıkıntı yaşayan eczacıların bu düzenlemeden hoşnut olacaklarını sanmıyorum. Eczacıların bu güne kadar haklı taleplerinin savunulmasında hep yanlarında olan Ziraat Mühendisleri Odası bu düzenleme ile iki meslek grubunun piyasada karşı karşıya getirilmek istendiğinin farkındadır. Ne eczacıların nede ziraat mühendislerinin kendi uzmanlık alanlarının dışında var olmaya çalışmaları, ekonomik beklenti ve mesleki saygınlık anlamında beklenen sonucu doğurmayacaktır. Doğrusu herkesin kendi işini yaparak var olmaya çalışmasıdır. Bu yapılabilirsek kişisel uğraşlarımız toplumsal faydaya dönüşebilir. Aksi durumda birkaç kişi üç beş kuruş para kazanırken, toplum ve çevre sağlığı ciddi anlamda risk altına girecektir. Kısacası kaş yapalım derken gözün çıkması söz konusu. Gözümüzü kaybetmek istemiyorsak neşteri usta ellere bırakacağız. nadolu’da mevcut durumu iyileştireyim derken daha kötü yapanlar için “kaş yaparken göz çıkardı’’ denilir. Diğer bir deyişle eldekileri de kaybettiğimiz durumlar halk arasında “Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olduk’’ diye tanımlanır. Bütün bunlar ya kişinin acemiliğine yorulur veya öngörü eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Geçen hafta Türkiye’de buna benzer bir gelişme yaşandı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarım ilaçlarının insan ve çevre sağlığı açısından daha güvenli kullanılmasına yönelik çeşitli tedbirler alırken, Sağlık Bakanlığı’nın ülkede olup bitenlerden haberi yokmuşçasına eczanelerde tarım ilacı satışına izin vermesi kamuoyunda şaşkınlıkla karşılandı. Devletin bir kurumu 2001 yılında Almanya’ya gönderilen biberlerde tarım ilacı kalıntısı çıkması üzerine 10 yılı aşkın süredir peş peşe düzenlemeler yaparak sistemi iyileştirmeye çalışıyordu. Tarım ilaçlarının insan ve çevre sağlığının yanı sıra ihracatta yarattığı sıkıntıları en aza indirmek için çok uğraş verildi. Bu süreçte elini en çok taşın altına koyan ve yeri geldiğinde ağır bedeller ödeyen meslek grubu ziraat mühendisleri olmuştur. 7472 sayılı Ziraat Yüksek Mühendisliği Hakkındaki Kanun ve bu kanuna dayanılarak çıkartılan görev ve yetkilerine ilişkin tüzük zirai mücadele, zirai karantina ve tarım ilaçları alanında yetkili meslek grubunun ziraat mühendisleri olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Tarım sektörünün en üst düzeyde eğitim almış teknokratları, ülke tarımının hak ettiği yere gelmesi için, daha çok, daha kaliteli ürün elde etmenin yanı sıra kullanılan kimyasalların önce insanlık sonrada doğa ve çevre açısından zararlarını en aza indirmek için sorumluluk bilinciyle hareket etmişlerdir. Yeri geldiğinde ağır bedeller ödeyen bu meslek grubu beğenelim, beğenmeyelim ülke tarımın bu noktaya gelmesinde en büyük katkıyı koyan aktörlerdir. Bitki koruma ürünlerinin satışından uygulamasına kadar her alanda Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nca yapılan yanlış düzenlemelere karşın bu meslek grubu sorumluluk bilincinden asla taviz vermemiştir. Yasal düzenlemeleri bir kenara bıra MOBİLYA / DEKORASYON / EV TEKSTİLİ (0 242) 248 00 57 İLAN SERVİSİ ALTAR BÜRO MOBİLYALARI Perge Bulvarı Perge Palas İş Merkezi No:85/56 TEL: 0.242 322 51 90 – 91 FAX: 0.242 322 51 92 www.altarmobilya.com C M Y B C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle