02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

31 ARALIK 2012 PAZARTESİ SAYFA SAĞLIK 5 Organ bağışı KONUK YAZAR Memorial Antalya Hastanesi Genel Cerrahi Bölüm Başkanı hakkındaki yanlış inanışlar Yeni yıl için sağlıklı bir kalp dileyin Memorial Ataşehir Hastanesi Genel Cerrahi ve Organ Nakli Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yalçın Polat, organ nakli ve organ bağışı hakkındaki yanlış inanışlar hakkında bilgi verdi YANLIŞ! Kan grubu uyumsuz ise organ nakli gerçekleşemez Kan grubu uyumsuz olanlarda da nakil yapılabilir. Alıcının özellikle böbrek nakli açısından diyalize giremeyecek duruma gelmiş olması, Acil Fon’dan uygun kan gruplu organ bulunamadığı durumlarda kan grubu uyumsuz nakiller yapılabilmektedir. YANLIŞ! Yaşlıların organları nakil için yeterli değildir Yaşa bağlı olarak organın sağlam olup olmadığı belirtilemez. Beyin ölümü olan kişinin organ fonksiyonları değerlendirilir daha sonra risk faktörlerine bağlı olarak organlar kullanılabilir. YANLIŞ! Karaciğer naklinde organın tümü alındığı için canlı verici olmaz Karaciğer naklinde vericinin tüm karaciğeri alınmaz. Uygun görülen parça alınarak nakil gerçekleştirilir. Donör olan kişilerde karaciğer, 6 ya da 8 hafta bir gibi süre içerisinde eski boyutuna ulaşmaktadır. Aynı şekilde nakledilen karaciğer de 2 hafta gibi süre bir içerisinde kendisini büyüterek, eski boyutuna ulaşmaktadır. YANLIŞ! Tek böbrek eskisi kadar sağlıklı değildir Böbrek ve diğer nakillerde canlı verici olanlar çok detaylı araştırmalara tabi tutulur. Organ nakli öncesinde her 2 böbreğin de sağlıklı olduğunun ve geriye kalan tek böbreğin canlı vericiye yeteceğinin tespiti ile nakil gerçekleştirilir. Bu durumda canlı verici tek böbrekle hayatının sonuna kadar sağlıklı yaşayabilir. Prof. Dr. Kemal Emek KOLON KANSERİNE KARŞI ÖNLEMİNİZİ ALIN alk arasında “kalın bağırsak” olarak bilinen ve sindirim sisteminin en son kısmında yer alan bölgede gelişen bir hastalık olan kolon kanseri, yaşamı boyunca her 20 kişiden 1’inde görülmektedir. Özellikle genetik geçişli ve ailesel eğilimli kolon kanserleri için taramalara erken yaşta başlanması büyük önem taşımaktadır. Kolon kanserinin en önemli nedeni polipler Kolon kanserinin ortaya çıkmasında bilinen en önemli etken, kolon polipleridir. Poliplerin sık geliştiği gruplarda kanser görülmesi de sık olur. Bunlar genetik geçişli, ailesel eğilimli ve çoğunlukla da ileri yaşlarda görülebilir. Genetik geçişli olanlara verilebilecek en iyi örnek “Ailesel Polipozis” adlı hastalıktır. Ailesel eğilimli olanlara ise 40’lı yaşlarda kolon kanseri görülen gruplar örnek verilebilir. Burada genetik geçişten farklı olarak hastalık mutlaka görülmez. Sadece 1.derecede akrabalarında kolon kanseri görülenler diğer bireylere göre en az 2 kat daha fazla risk altındadır. Eğer bir kişinin 40’lı yaşlarda birinci derece akrabalarında bir, ikinci derecede akrabalarında ise birden fazla kolon kanseri hikayesi varsa, hastalığa karşı ciddi şekilde uyarılmalıdır. Yine de bu tarz görülen kolon kanserleri çok fazla sayıda değildir. Kolon kanseri en sık 60’lı yaşların sonrasında görülür. Ülkemizde bu yaş grubu nüfus fazla olduğu için, sık görülen kanserler arasına girmiştir. Dışkılama alışkanlıklarındaki değişiklikler en önemli belirtidir Kolon kanseri ile mücadelede bilinçli olmak çok önemlidir. Kolon kanserinin bazı belirtilerini iyi bilinmelidir. En önemli belirtisi, dışkılama alışkanlığındaki değişimlerdir. Bu, uzun süreli ishal ya da kabızlık veya hissedilir düzensizlik şeklinde olabilir. Anlamsız kanamalar da kanser belirtileri arasındadır. Eğer kişide dışkılama sırasında kanama görülüyorsa mutlaka doktora başvurmalıdır. Hastalığın ileri evrelerinde aralıklı ve bazen kolik tarzında karın ağrısı, gaz sancıları, nedeni bilinmeyen kilo kayıpları, kansızlık, kendini aşırı yorgun hissetme gibi çeşitli belirtiler görülebilir. Hastalık ilerlemeden tanı konulması yaşam şansını büyük ölçüde artırmaktadır. Kolon kanserinde en etkili tedavi cerrahidir Kolon kanserinde kanserli olan bölge, geriye kanserli hücre bırakmayacak şekilde çıkarılması esasına dayalı olan cerrahidir. Cerrahi tedaviden sonra hastalığın evresine göre kemoterapi, eğer rektumda yerleşmiş bir kolon kanseri varsa radyoterapi desteği de alınabilmektedir. Kolonoskopi hem tanı hem de tedavi yöntemidir Risk gruplarında olan kişiler, genç yaşlarda mutlaka 35 yılda bir kolonoskopi yaptırmalıdır. Ayrıca risk grubunda olmasa da herkesin 50 yaşından sonra bu işlemi yaptırması önerilir. Kolonoskopi sırasında görülen polipler alınarak ilerde oluşabilecek bir kanser riski ortadan kaldırılmaktadır. Bu sebeple risk altındaki gruplarda kolonoskopi, hem bir tanı hem de tedavi için kullanılmaktadır. H K alp, dakikada 60 ila 80 kez atarak, 1 dakikada ortalama 44,5 litre kanı vücudunuzda dolaştırıyor. Siz hissetmeden çalışan kalbinizin yorulmasını önlemek için yapılması gerekenleri öğrenmenin yeni yıl kararlarınızın arasında ilk sırayı alması, büyük önem taşıyor. Yeni yılda kalbiniz için yeni bir başlangıç yapın, daha sağlıklı bir kalp için risk faktörlerini öğrenerek ve düzenli kalp kontrolleri planlayarak kalbinizin sağlıklı kalmasını sağlayın. Memorial Antalya Hastanesi Kardiyoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Nuri Cömert kalp sağlığı için yapılması gerekenleri anlattı. Kalp CheckUp’ı yaptırın Kalp hastalığına dair hiçbir şikayeti olmayan kişiler kalp hastalığına ne kadar yatkın olduklarını, ne oranda ani ölüm riski taşıdıklarını öğrenebilmek için kalp checkup’ı yaptırmalıdır. Check up yaptırma sıklığı kişinin hangi risk grubunda olduğuna bağlı olarak belirlenir. 45 yaş üzerinde, tansiyon ve diyabet hastası olan bir kişi yılda bir defa check up yaptırmalıdır. Aynı yaş grubu için bu rakam, örneğin, risk faktörü bulunmayan, sigara içmeyen kişiler için 3 yıla çıkabilir. Risk faktörlerinin farkında olun Kalp sağlığı için önemli bir diğer adım hastalığa neden olan risk faktörlerinden uygun olanlarını ortadan kaldırmaktır. Başlıca risk faktörleri; “Erken menopoza girme, kişinin aile öyküsünde kalp hastalığı veya erken yaşta ani kalp ölümü olması, tütün kullanmak, yüksek tansiyon, iyi kolesterolün düşük, total kolesterolün yüksek olması, hareketsiz yaşam, diyabet, fazla kilo, uzun süreli sürekli stres ve fast food beslenme alışkanlıkları olarak sıralanabilir.” rgan nakli canlıdan canlıya ve kadavradan canlıya yapılan bir operasyondur. Nakil sonrası hastalar; sosyal yaşama dönüş, sağlıklı bir aile ve ev hayatına sahip olma, mesleğini sürdürebilme bakımından endişe duymaktadır. Oysa nakil olmuş hastaların, ilk aylarda enfeksiyondan korunma önlemlerinin dışında, normal bir yaşam sürmelerinde sakınca yoktur. YANLIŞ! Sadece 1. derece akrabalar organ bağışı yapabilir Kişinin organlarının bağışlanabilmesi için beyin ölümünün gerçekleşmiş olması gerekir. Sağlık Bakanlığının yönetmeliği gereğince 4. dereceye kadar akrabalar arası nakiller olabilir. Bölgesel Etik Kurullarından alınan onay ile akraba dışı organ nakli de söz konusu olabilmektedir. Bağışlanan organın kime verileceğini Sağlık Bakanlığı’na bağlı Organ Nakli Ulusal Koordinasyon Merkezi, puanlama sistemiyle adil bir şekilde belirler. Organ bağışı yapan 1. derece yakınlar, organın kime verileceğine dair bir karar yetkisine sahip değildir ve kime verileceğini de bilmezler. YANLIŞ! Kadavradan alınan organ nakli ameliyatında kadavra zarar görür Kadavradan alınan organ nakillerinde de yapılan ameliyat tamamen teknik bir ameliyattır. Sadece ince bir ameliyat izi görülür. Bedenin tamamen parçalanması asla söz konusu değildir. YANLIŞ! Organ naklini her hastane ve her cerrah yapabilir Organ naklini her hastane ve her cerrah yapamaz. Teknik ve teknolojik alt ya O pı gerekliliğinin sağlanması, organ nakli merkezinin sorumlusu olacak kişinin o konuda yeterli olması gerekmektedir. Sağlık Bakanlığı Organ Nakli Bilim Kurulları hastane, merkez sorumlusu ve ekibini bu çerçevede denetimden geçirir ve onay alındıktan sonra nakiller yapılmaya başlanır. YANLIŞ! Organ nakli ameliyatları ağır ve kalıcı izler bırakır Organ nakli ameliyatları önemli ve ince ameliyatlardır. Ancak gelişen modern cerrahi teknoloji ve teknikleri sayesinde, tamamen güvenli ve kanamasız gerçekleşebilmektedir. Örneğin laporoskopik ameliyatlar (kapalı ameliyatlar) ile insanlar 1 hafta ya da 10 gün sonra normal hayatlarına devam eder, günlük yaşamları açısından bedensel bir engelleri asla olmaz. Ek gıdalara doğru zamanda başlayın nne sütü ile beslenen bebeklerin ek gıdaya geçiş dönemi sağlıklı beslenme alışkanlığı temellerinin atılması için önemli bir süreçtir. Bu dönemde yapılacak zamanlama ve içerik hataları, gelişim problemlerinden, kilo artışına kadar birçok olumsuz sonuca neden olabilir. Memorial Antalya Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. A Denizay Yürürer, bebeklerde ek gıdaya geçiş dönemi hakkında bilgi verdi. Hangi besinler uygun Bebeğin ek gıdaya geçiş döneminin, ebeveynler için endişe verici olduğunu belirten Yürürer, “Bebeğiniz her besinin tadına bakmak isteyebilir. Ancak sinir, kas, mide bağırsak ve böbrekleri gelişimini tamamlamadığından, bebeğinizin her za man sizinle aynı yiyecekleri tüketmesi uygun değildir” dedi. Doğru besin Uz. Dr. Yürürer, ek gıdalara erken veya geç başlandığında hangi sorunlar yaşanabileceğini şöyle anlattı: “Erken başlandığında; sindirim sisteminin tam gelişmemiş olması nedeniyle ishal, kabızlık ve besin alerjisi gözlenebilir. Doğru ve yeterli besinler verilmediği takdirde gelişim problemleri ortaya çıkabilir. Geç başlandığında ise ilerleyen aylarda anne sütü yetersiz kalabileceği için büyümede yavaşlama, kilo alım problemleri ve bağışıklıkta zayıflama gözlenebilir. Uygunsuz ve yetersiz besin ciddi gelişim bozukluluğu ile sonuçlanabilir.” En uygun dönem 46 ay arası Bebeklerde ek gıdalara başlanabilecek en uygun dönemin 4. ve 6. aylar arasında olduğunu vurgulayan Uz. Dr. Yürürer, “Bebeğin başını dik tutması, oturabilmesi, el ve göz koordinasyonunun gelişmesi, oyuncaklarını ağzına götürmesi, dil çıkarma refleksinin kaybolması, kaşıktan yiyecekleri alabilmesi, ağzını açma, çiğneme ve yutma uyumunun gelişmesi; ek gıdalara geçiş için uygun dönemde olunduğunun işaretleri dir” dedi. Ek besine geçişte her yeni gıdaya tek tek başlayıp az miktarlarda vermenin önemine dikkat çeken Uz. Dr. Yürürer, “Başlarken bebek aç ve sakin olmalı. Başlangıçta az miktarda, 23 günlük aralarla verilmesi, varsa alerjinin tespit edilmesini sağlar. Ek gıdaların; kalori, protein, demir, çinko, vitamin bakımında zengin içeriğe sahip olmasına özen gösterilmeli. Doğal ve taze hazırlanmış besinler tercih edilmeli, konserve veya dondurulmuş gıdalardan uzak durulmalı” diye konuştu. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle