02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

1 HAZİRAN 2011 ÇARŞAMBA SAĞLIK SAYFA 5 KONUK YAZAR Op. Dr. Batu Aydınuraz Memorial Antalya Hastanesi Tüp Bebek (IVF) Merkezi eçmiş yıllarda bir çiftin çocuğu olmadığında, çoğunlukla bilinçsiz bir yaklaşımla bu durumun kadından kaynaklı olduğu düşünülürdü. Özellikle erkeğin doktora gitmeyi eksiklik sayıp, kabul etmediği kültürlerde, bebek sahibi olunamayışının nedeninin belirlenememesi ve gerekli tedavi yöntemleri uygulanmaması nedeniyle evlilikler boşanmayla dahi sonuçlanabilmekteydi. Toplumda bilinç düzeyinin artması ve çiflerin “infertilite”, yani “kısırlık” nedeninin erkek kaynaklı olabileceği olgusunun kabul görmesiyle günümüzde pek çok çiftin bebek hayali gerçeğe dönüşüyor. Bu aşamada, sorunun kaynağının doğru şekilde tespit edilmesi ise büyük önem taşıyor. İlerleyen yaşla gebelik sağlayabilme oranı düşer Sağlıklı çiftlerde, ilk bir yıl içerisinde gebe kalma ihtimali %90 düzeyine kadar yükselmekte ve gebeliklerin çoğu, kadının yumurtlamasının olduğu gün ya da bu dönemi takip eden 6 gün içerisinde bulunulan cinsel birliktelikler neticesi görülmektedir. Sadece yumurtlamanın olduğu günlerde bulunulan cinsel birlikteliklerin çok azı gebelikle sonuçlanır. Hem erkek hem de kadın için 24 yaş civarında gebelik sağlayabilme oranları en yüksek seviyededir. Kendiliğinden gebe kalma oranları da, bu yaştan sonra her iki cinsiyette de düşmeye başlar. Çiftlerin yarısında kısırlık erkek kaynaklı olabiliyor Çocuk sahibi olmak isteyen ama doğurganlık durumları bilinmeyen çiftlerde yapılan çalışmalar, çiftlerin büyük kısmında gebeliklerin ilk 1 yıl içerisinde geliştiğini; ancak bu çiftlerin %15'inin bunu sağlayamadığını ortaya koymaktadır. Çocuk sahibi olamayan bu çiftlerde sorunun kaynağına bakıldığında; çiftlerin %20’sinde tamamen erkekten kaynaklanan bir sorun olduğu tespit edilmekte, %3040'ında ise hem erkek hem de kadın etkeninin neden olduğu bir kısırlıktan söz edilebilir. Bu durum, genel olarak çiftlerde görülen kısırlık sorunu vakalarının yarısında erkeğin etkisinin olduğunu ifade etmek G Erkek kısırlığında modern tedavi yöntemleri bebek sahibi olmanın önünü açıyor tedir. Etkin bir tanı aracı; “Sprem analizi” Erkek kaynaklı kısırlık olgularında, doğru ve ayırıcı bir tanı için hastanın hikâyesi, fizik muayene sonuçları ve başlangıç laboratuar testlerinin sonuçlarına bakılmakta ve daha özel testlerin yapılmasına gerek olup olmadığına bakılmaktadır. Erkeklerde görülen kısırlığın farklı yönlerini değerlendiren çok sayıda test bulunmaktadır. Ancak, en önemli tanı aracı sperm analizidir. Bu teste ek olarak daha detaylı incelemeler gerekebilmektedir. Sperm şekil bozukluklarını ortaya koymak için morfolojik değerlendirme ve spermin dölleme kabiliyetini ortaya koyan “DNA fragmantasyon” testi, tedavilerin planlanmasında yön göstericidir. İncelemeler yol göstericidir “İnfertil” (kısır) erkeğin değerlendirilmesindeki hedefler şöyle sıralanabilir; Düzeltilebilir durumların saptanması Başka yöntemlerle düzeltilemeyen, ancak erkeğin spermini kullanarak yapılan üremeye yardımcı teknikler (Aşılama, tüp bebek, mikroenjeksiyon) ile tedavi edilebilecek nedenleri bulmak Altta yatan önemli bir tıbbi hastalığın olup olmadığını tespit etmek Hastayı veya çocuğunu etkileyebilecek genetik ve/veya kromozomal bozuklukları belirlemek. “Amaç kısırlığın gerçek nedenini ortaya koymaktır” Tüm bu değerlendirmelerin sonucunda asıl amaç, erkek kısırlığından sorumlu gerçek nedeni ortaya koyabilmektir. Bazı durumlarda bu neden tam olarak bulunabilmekteyken, çoğu erkekte nedeni bulunamayan bir “semen bozukluğu” söz konusu olabilmektedir. Hastada tedavi edilebilir bir neden bulunmadığında, çocuk sahibi olmak için mikroenjeksiyon uygulamaları yapılması gerekmektedir. Özellikle yakın dönemde uygulamaya giren IMSI (“Yüksek Büyütme Gücü Altında Mikroenjeksiyon”) ile tedavi edilmesi mümkün olmayan pek çok şekil bozukluğu olgusunda başarılı sonuçlar alınmaya başlanmıştır. MS hastalığı özellikle gençleri tehdit ediyor Sinir sistemini etkileyerek, vücudun pekçok bölümünde yaşam kalitesini ciddi ölçüde düşüren belirtilere neden olan Multipl Skleroz (MS) hastalığı her geçen gün yayılıyor H ER ŞEYİ BAŞI SAĞLIK Uyusun da büyüsün! B ebeklerini büyütürken, aileleri en fazla sıkıntıya sokan konuların başında “düzenli uyku alışkanlığı” yer alır. Dilimize yerleşen “Bebekler gibi uyumak” deyimine karşın, bebeklerin derin ve kesintisiz gece uykusu yaşamaları anne babalar için çoğu zaman hayalden öteye geçmez. Memorial Antalya Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Tuna Gül Han, çocuklarda uyku düzenini geliştirmek için neler yapılması gerektiği hakkında bilgi verdi. Saat 22.00’de en derin uykusunda olmalı! Yenidoğanın uykusu 1820 saate kadar ulaşabilir. Büyüme hormonu saat 22.00 civarında, derin uykuda iken en yüksek düzeydedir. Bu nedenle hangi yaşta olursa olsun, bu saatte derin uykuda olmalıdır. Çocuklar düzeni sever Çocukta düzenli uyku, düzenli beslenmeyle doğrudan ilişkilidir. Bebeğin veya küçük yaştaki çocuğun düzene alıştırılma evresinde, ailelerin otoriter ve tutarlı davranmaları süreci kolaylaştırır. Sağlıklı bir çocuğun akşamları en geç 20.0020.30’da yatakta olması gerekir. Aileler, çocuğun uykusu geldiğinde kendiliğinden yatacağını düşünse de uykusu gelen çocuk daha hareketlenir, kendi uykusunu kaçırır. Oysa beslenme ve uyku düzenine sahip çocuk huzurludur. Kendi kendine uykuya dalsın Çocuklar uyurken değil, henüz uyumak üzereyken yatağa yatırılmalı. Yapılan birçok bilimsel çalışma, “çocuğa kendi kendine uyumayı öğretmek” gerektiğini savunur. Uykusu gelen çocuk, yetişkinlerin kendileri için sağladıkları koşullar gibi (Işığı kapamak, yatağa yatmak, yorganı örtmek) uyumak için belli şartların sağlanmasına ihtiyaç duyar. Eğer çocuk sallanarak, emzirilerek uyumaya alıştırılırsa, gece uykusu bölündüğünde, yeniden aynı koşulların sağlanmasını istemesi doğaldır. Ancak, kendi halinde yatağında uyumaya alıştırılan çocuk, gece uyandığında, kendi kendine yeniden uykuya dalabilecektir. Uyku rutini çok önemli Çocuk ilk aylardan itibaren, kendisine uykuyu anımsatacak belli ritüellerin uygulanmasına alıştırılmalıdır (sıcak banyo, pijamalarının giydirilmesi, sadece yatakta duran bir oyuncağının kucağına verilmesi). Her akşam bu ritüelin tekrarlanması çocuğun vücuduna uyku saatinin geldiğini anlatır. Özellikle mama ile beslenen bebeklerde, yaklaşık 10. aydan sonra gece beslenmesi önerilmemektedir. Anne sütü ile beslenen bebekler, gece aşırı olmamak şartıyla beslenebilir. Gece beslenmeleri, sık uyanmanın ötesinde, reflü, üst solunum yolları veya orta kulak enfeksiyonuna neden olabilir. N ve ataklar halinde gelişen bir hastalık olduğunu söyleyen Çetin, “Merkezi sinir sisteminde sinir liflerini çevreleyen, onları koruyan ve bu sinir liflerinin elektrik uyarılarını iletmelerine yardımcı olan “miyelin” adındaki kılıf, MS hastalarında hasara uğrar. Bazı bölgelerde yok olan miyelinin görevini yapamaması ise, beyine giden veya beyinden gelen elektrik uyarılarının iletilmesinde kesinti yaşanmasına neden olur. Kişide MS hastalığının başlıca belirtileri olan halsizlik, yüzde veya vücutta uyuşma ve karıncalanma, hissizlik, yorgunluk, denge sorunu, görme ve konuşma bozukluğu, kas sertleşmesi, bağırsak veya mesane problemleri, dengesiz yürüme, cinsel işlev sorunları, ısıya hassasiyet ve kısa süreli bellek sorunları ortaya çıkar” dedi. Genetik yatkınlık Uz. Dr. Çetin, MS hastalığının altında farklı nedenlerin olabileceğini belirterek, “Çevresel nedenlere bağlı olarak gelişebilir. Örneğin organik çözücülere ve cıvaya maruz kalma, böcek ilaçları ve radyasyonla temas MS için zemin hazırlayabilir. Kişinin etnik kökeninin veya genetik yatkınlığının da hastalığa yakalanma riskinde etkisi olduğu söylenebilir. Ayrıca geçmişte herpes (uçuk) tipi virüslere maruz kalmak da MS hastalığın nedenleri arasında gösterilmektedir” diye konuştu. Doğru tedavi önemli Tedavi seçeneklerinin hastaya göre değiştiği ifade eden Uz. Dr. Çetin, “Atak dönemlerinde genellikle yüksek doz kortizon ile tedavi edilir. Mutlaka bir sağlık kuruluşunda kontrollü olarak yapılması gereken bu tedavi 57 gün süreyle uygulanır. Atak sıklığını azaltmaya yönelik tedaviler de mevcuttur” dedi. Düzenli egzersize dikkat Hastanın yapılabileceği bazı düzenlemelerin tedavinin etkinliği ve hastalığın kontrolü açısından önemli olduğunun altını çizen Uz. Dr. Çetin “Stres, atakların sıklığını artırabilir. Bu nedenle, MS hastaları stresi kontrol altına almak için rahatlama çalışmaları yapmalıdır. Koordinasyonu artırmak için yapacağı egzersizler de önemli. Düzenli yürüyüşler veya evde yapılabilecek bazı özel egzersizler, sadece hastalığın olumsuz etkilerinin önüne geçmekle kalmayacak; hastanın kendisini iyi hissetmesine de katkıda bulunacaktır. Ayrıca, hasta sigara, aşırı sıcak, ağır metallerden uzak durmalı; bol sebze, meyve içeren öğünlerle beslenmelidir. Öte yandan, MS hastalarının kendilerini enfeksiyonlardan korumaları da büyük önem taşır” diye konuştu. ürkiye’de yaklaşık 35 bin kişiyi etkisi altına alan MS, kadınlarda erkeklere oranla daha sık rastlanıyor. Çoğunlukla 20 40 yaşları arasında ortaya çıkan MS’ye doğru yaklaşım, tedavinin en önemli adımını oluşturuyor. Memorial Antalya Hastanesi Nöroloji Bölümü’nden Uz. Dr. Bilge Çetin, MS hastalığı ve tedavisi hakkında bilgi verdi. Uyuşma ve karıncalanma MS hastalığının, kişinin bağışıklık sistemindeki bozukluk sonucu beyin ve omurilikte çok sayıda plaklar oluşmasıyla ortaya çıktığını T sağlıklı beslenme “Bana bir şey olmaz”, “Can boğazdan gelir” ya da “ Ne bulursam, onu yerim” diyenlerdenseniz potansiyel bir kalp hastası adayı olabiliriniz. Unutmayın ki; yanlış beslenme alışkanlıkları, kalp ve damar hastalıklarının en önemli tetikleyicilerinden biridir. Memorial Antalya Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü’nden Op. Dr. Tamer Bakalım, kalp ve damar sağlığı için sağlıklı beslenme önerilerinde bulundu. 1 Sigarayı bırakın alkolü sınırlandırın. Sigaraya hiç başlamamak, kalp ve damar sağlığı için çok önemlidir. 2 Her gıdadan yeterli ve dengeli tüketin. Dengeli beslenmek ve her gıdadan gerektiği kadar almak sağlıklı bir kalp için çok önemlidir. 3 Tavuğu derisini ayırarak pişirin. 4 Günde en fazla 1.5 çay kaşığı tuz kullanın. Tuz kullanımının sınırlandırılması, kalp damar sağlığı ve tansiyon açısından çok önemlidir. Sağlıklı kalp için 10 adımda 5 Çaya şeker yerine bal koyun. 6 Yemeklerde soğanı kavurmayın. Hangi yağ kullanılırsa kullanılsın, yakıldığı anda özelliği bozulmaktadır. 7 Margarin yerine tereyağı yiyin. 8 Patatesi yağda değil, fırında kızartın 9 Kuzu yerine oğlak ve dana etini tercih edin 10 Doktor eşliğinde düzenli egzersiz yapın. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle