22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

13 MART 2011 PAZAR SAYFA DİZİ YAZI 5 Adı var kendi yok GÜRSU KUNT 5 Sendikalar bir yanda özelleştirmeler nedeniyle üye kaybederken, diğer yanda taşeronlaşma nedeniyle örgütlenemiyor. En büyük korkuları 10 yıl içinde tamamen üyesiz kalmak Gonca da Genel İş Şube Başkanlığı’na seçiliyor. D DİSK Genel İş Şube Başkanı Matoş Gonca İSK Genel İş Şube Başkanı Matoş Gonca, 1971 yılında, hamal olarak çalışmaya başlıyor. 1977 yılında Antalya Belediyesi’nde otobüs şoförü olarak çalışma hayatına devam ediyor. Genel İş Sendikası’yla tanışması da bu yıllara rastlıyor. 12 Eylül’de kapatılan sendikaların 1991 yılında açılmasıyla birlikte de yeniden sendikanın içinde yer alıyor. Antalya’da grev ve eylemler 12 Eylül öncesinde Türkiye’deki bütün belediyelerin Genel İş Sendikası üyesi olduğunu, diğer sendikalarda örgütlülüğün çok az olduğunu anlatan Gonca, o dönemi şu cümlelerle özetliyor: “Grev kararı alındığında, bütün belediyelerde eylem başlatırdık. 80 öncesinde belediye işçileri zaman zaman greve giderken, ANTBİRLİK’te, Dokuma’da, orman ambalajda, Pil ve İplik Fabrikası’nda, Yağ Sanayi’de, Ferrekrom’da da uzun süren direnişler, eylemler, grevler gerçekleşirdi.” Belediyede örgütlenemiyor DİSK’in açılmasının ardından Özkan Büyükkurt, genel merkez tarafından Antalya örgütlenmesi konusunda görevlendiriliyor. Büyükkurt Gonca ile de iletişime geçiyor. Bu görüşmenin ardından Genel İş’in bir numaralı üyesi Gonca oluyor. O dönemde DYP’den Hasan Subaşı Antalya Belediye Başkanı. Recep Koç da belediye meclis üyesi. Subaşı’yla yapılan görüşmelerin ardından belediyede 150 kişi sendikaya üye yapılıyor. Ancak birim müdürleri engel olduğu için örgütlenemiyorlar. Bu arada Özal’la başlayan özelleştirmeler 1980’den sonra, Özal’la başlayan özelleştirme dönemi ile birlikte işçiler için sendikasızlaştırma döneminin de başladığını anlatan Gonca, “Bir iş yeri özelleştiyse, orada istihdam devam etmedi. İşçiler çıkarıldı. Dolayısıyla sendika da ortadan kalktı. Değerli arazileri de rant edilmeye çalışıldı. Hala da devam ediyor bu süreç ve aslında en sıkıntılı dönem de AKP’yle birlikte yaşanıyor” diyor. Özelleştirme işsizliği getirdi 12 Eylül öncesinde üretim olduğunu anlatan Gonca, şunları söylüyor: “ANTBİRLİK’te sendika varken, işçiler çalışırken, Topçulardan Cırnık Köprüsü’ne kadar traktörler pamuk boşaltmak için beklerdi. Dolayısıyla çalışan sadece fabrika işçisi değildi. Pamuğu toplayan çalışırdı, traktörler çalışırdı.. O traktöre mazot alınır, hamallar çalışırdı. Dolayısıyla işleyen bir sistem ve istihdam vardı. Zaten o dönemdeki fabrikalar için istihdam önemliydi, insanların evlerine ekmek götürebilmesi önemliydi. Yoksa devletin fabrikalardan ille de kar etmesi gerekmiyordu. Antalya’da bütün özelleştirilen iş yerleri beraberinde işsizliği getirdi.” Kimse sesini çıkarmadı Gonca, özelleştirmeler karşısında bugün kimsenin sesini çıkarmadığını söylerken, geçmişte işçinin her konuda birlikte olduğunu anlatıyor Ö Geçmişte, grev hakkını kullanan, greve halaylarla başlayan işçi, bugün sendika üyesi olduğunu bile söyleyemiyor İşçiye uyarı: İşveren baban bile olsa sendikalı olduğunu söyleme T ürkiye’de sendikalı olmanın, bir anlamda işçi için işsiz kalmak anlamına da gelebileceğini söyleyen Gonca, “Diyelim ki organize sanayi bölgesi… İşçiler gitsin sendikaya kaydolsun. Hepsi ertesi günü kapı önünde. Recep Koç ‘işveren baban bile olsa, hiçbir işçi sendikalı olduğunu hissettirmesin’ derdi. Türkiye’de bu durum böyle. Dünyada da böyle aslında. Başbakan, referandumla birlikte ‘Ben size iki sendikaya üye olma hakkı veriyorum’ diyor. ‘Hayır’ iki sendikaya üye olma hakkı verme. Ama insanlar anayasadan doğan haklarıyla bir sendikaya özgürce kayıt olabilsin” diyor. zal döneminde başlayan özelleştirmelerden geri kalanların AKP döneminde çok daha acımasızca yapıldığını anlatan Gonca, “Dünyada gerçekleştirilmesi istenen sendikasızlaştırma Türkiye’de daha çabuk ve acımasızca yapıldı. Bu süreç çok hızlı oldu. Ben burada DİSK’i hariç tutarak diğer sendikaları suçlamak istiyorum. Bir yer özelleştirilirken bizimle birlikte alanlara girmediler. 1 Mayıs’ı bile ayrı kutlamaya çalıştılar. Üç konfederasyon AKP döneminde adam gibi sen dikacılık yapıp, özelleştirmeye karşı gerçek anlamda mücadele verseydi, bu kadar acımız özelleştirmeler olmayacaktı. İnsanlar bu kadar işsiz kalmayacaktı” diyor. Bir sohbetten geri kalan anıyı da anlatan Gonca, eskiden Türk İş’e bağlı Yol İş Sendikası’nın 4 bin üyesi olduğunu, bugün özelleştirmeler sonrasında sadece 500 üyesinin kaldığını belirterek, değişimi şu cümlelerle yorumluyor: “3 bin 500 insan kaybı var. Türkiye’de 12 Eylül öncesinde DİSK’e bağlı sendikalara ait üye sayısı 600 bin di. O zaman Türkiye’nin nüfusu şimdiki gibi de değil. Diyelim ki 40 milyonluk nüfusu var. Şimdi nüfus 2 kat artmış olmasına rağmen bütün konfederasyonları toplasan hepsinin üye sayısı 700 bindir. Antalya’da ise sıfır denecek kadar az. DİSK’in bin 500, 2 bin üyesi var. Türk İş’in de en fazla 5 bin. Oysa Antalya bir turizm kenti ve sadece turizm işkolunda çalışan sayısı 300 binden fazla. Buna rağmen bütün sendikaların turizmde örgütlülüğünü toplasan bin kişi etmez.” 1970’lerde işçiler yine bir arada (Fotoğraflar Özkan Büyükkurt arşivinden) Mezarda emeklilik üyükşehir Belediyesi’nde 15 yıl önce bin 500 işçi çalıştığını, şimdi bu sayısının 500 olduğunu ve norm kadro nedeniyle belediyeye işçi alınamadığını anımsatan Gonca, şunları söylüyor: “Belediyeye işçi alınsa sendikalı yaparsın. Ama yok…. Belediyeler artık hizmet satın alıyor. Hizmeti de taşeronlardan alıyor. Ama taşeronda da sendika yok. İddia ediyorum ki, 10 yıl sonra en büyük sendikalar bile üyesiz kalacak. Sendikalar olacak ama üyesi olmayacak. Türkiye’nin genelinde durum böyle. Nedeni de taşeron işçileri örgütleyemiyor olmamız. Ama bunun B 10 yıl sonra üyesiz sendikalar İzmir’de güzel bir örneği var. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bir şirketi var. İşlerini dışarıdan bir şirkete vermiyor. Yaklaşık 1011 bin işçi çalışıyor burada. Dolayısıyla, 10 bin kişi sendikada örgütlü. O yüzden iş güvencesi var. Bizim de Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Akaydın’la görüşmelerimiz var. Belediyenin şirketlerinin hepsinde ya da birinde bu yönde bir çalışmamız olacak. Taşerona yüzde 25 kar veriliyormuş. Bunu işçilere iyileştirme zammı olarak verebilirsin. İşçiler de sendikalı olur. Kıdem tazminatları yatar. Ben tahmin ediyorum ki 6 ay içinde bu düşünce kendini gösterir.” İnşaat iş kolunda çalışan işçilerin, sigorta primlerinin yatmadığını, yatırılmış olsa bile emekli olmalarının imkansız olduğunu anlatan Gonca, “İşçi bir ay bir inşaatta, diğer ay bir başka inşaatta çalışıyor. Bu işçinin emekli olduğunu görmesi mümkün mü? İmkansız” diyor. Taşeronlaşma büyük sorun T ürkiye’nin karşısında iki büyük sorundan birisinin istihdam, diğerinin ise kayıt dışı ekonomi olduğunu anlatan Gonca, Türkiye’de bütün işçilerin sendika üyesi olması durumunda kayıt dışılığında da ortadan kalkacağını belirtiyor ve şunları söylüyor: “Kayıt dışı olunca, yani sendikasız olunca, işveren vasıflı işçiye 2 bin lira maaş verip, asgari ücretten sigortasını yapıyor. Taşeronlaşan iş yerlerinin hiç birinde sendika yok. Taşeronlaşma demek, kayıt dışı ekonomi, ucuz işçi ve rant demek. Türkiye’de bütün işçiler sendikalı olsa, kayıt dışı ekonomi, kayıt içine alınır. Türkiye ekonomisinin üçte birine karşılık geliyor bu durum. Bu parayla güzel işler yapıp, istihdam sağlayabilirsin. Ama onlar zenginlere çalıştıkları, sermaye yandaşı oldukları için işçi ve sendikayla ilgili bir şey yapmak istemiyorlar. Bir taşeron firma, Türkiye genelinde iş alıyor ve 5 bin tane işçisi oluyor. Bir kentte bin taşeron örgütlense bile Türkiye gelinde 5 bini bulamayacağı, daha doğrusu yarıdan bir fazlasını alamayacağı için örgütlenme şansı zaten sıfır. Hiçbir taşeron işçileri çıkardığı için tazminat ödemiyor. Şartname böyle hazırlanıyor çünkü. Taşeron, işçilere 800 liraya imza attırıyorlar ama işçinin eline 600 lira geçiyor. Promosyonları ödemiyor, asgari ücretten çalıştırıyor. Kayıt dışı ekonomi sadece işçiden çalmıyor, devletin parasını da çalıyor. Devlete yatırması gereken sigorta primi yatmıyor, maliyeye yatırılması gereken vergi yatırılmıyor. Kayıt dışı ekonomi Türkiye ekonomisinin üçte birine rast geliyor.” YARIN: Türk ş’te örgütlü işçi sayısı 1 milyondan 350 bine düştü C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle